penkyamp 發表於 2009-12-7 15:01:11

Kuran-i Kerim

FÂTİHA SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. Yedi âyettir. Kur』an-ı Kerim』in ilk sûresi olduğu için 「başlangıç」 <br><br>anlamına 「Fâtiha」 adını almıştır. Sûrenin ayrıca, 「Ümmü』l-Kitab」 (Kitab』ın özü) 「es-Seb』ul-<br><br>Mesânî」 (Tekrarlanan yedi âyet) , 「el-Esâs」, 「el-Vâfiye」, 「el-Kâfiye」, 「el-Kenz」, 「eş-Şifâ」, <br><br>「eş-Şükr」 ve 「es-Salât" gibi başka adları da vardır.<br><br>Kuran』ın içerdiği esaslar öz olarak Fâtiha』da vardır. Zira övgü ve yüceltilmeye layık bir tek <br><br>Allah』ın varlığı, onun hakimiyeti, tek mabut oluşu, kulluğun ancak ona yapılıp ondan yardım <br><br>isteneceği, bu sûrede özlü bir şekilde ifade edilir. <br><br>Fâtiha sûresi aynı zamanda baştan başa eşsiz güzellikte bir dua, bir yakarıştır. <br>&nbsp;<br><br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . Hamd , Âlemlerin Rabbi , Rahmân , Rahîm , hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki <br><br>Allah』a mahsustur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve <br><br>sapıklarınkine değil. <br><br>BAKARA SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Medine döneminde inmiştir. Kur』an-ı Kerim』in en uzun sûresi olup âyettir. Adını, - . âyetlerde <br><br>yer alan 「bakara」 (sığır) kelimesinden alır. Sûre, İslâm hukukunun ana konularıyla ilgili pek <br><br>çok hüküm içermektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elif Lâm Mîm. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah』a karşı gelmekten sakınanlar için yol <br><br>göstericidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de <br><br>Allah yolunda harcarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak <br><br>inanırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onlar Rab』lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte <br><br>onlardır. <br><br>&nbsp;. Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. <br><br>Onlar için büyük bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlardan, inanmadıkları halde, 「Allah』a ve ahiret gününe inandık」 diyenler de vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunlar Allah』ı ve mü』minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da <br><br>farkında değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını <br><br>artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunlara, 「Yeryüzünde fesat çıkarmayın」 denildiğinde, 「Biz ancak ıslah edicileriz!」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, 「İnsanların inandıkları gibi siz de inanın」 denildiğinde ise, 「Biz de akılsızlar gibi <br><br>iman mı edelim?」 derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edenlerle karşılaştıkları zaman, 「İnandık」 derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık <br><br>dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, 「Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay <br><br>ediyoruz」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları <br><br>içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri <br><br>onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır. <br><br>&nbsp;. Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini <br><br>aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar <br><br>içinde bırakıverir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak <br><br>halinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım <br><br>seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. <br><br>Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını <br><br>giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakınasınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak <br><br>çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah』a ortaklar koşmayın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer kulumuza (Muhammed』e) indirdiğimiz (Kur』an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri <br><br>bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah』tan başka şahitlerinizi çağırın (ve <br><br>bunu ispat edin). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o halde yakıtı insanlarla taşlar olan <br><br>ateşten sakının. O ateş kafirler için hazırlanmıştır. <br><br>&nbsp;. İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu <br><br>müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, 「Bu (tıpkı) daha önce <br><br>(dünyada iken) bize verilen rızık!」 diyecekler. Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer <br><br>olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman <br><br>edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, 「Allah <br><br>örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?」 derler. (Allah) onunla bir çoklarını saptırır, bir <br><br>çoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Allah』a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah』ın korunmasını <br><br>emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşeri ve ahlâki bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde <br><br>bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah』ı nasıl inkar ediyorsunuz? <br><br>Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda ona döndürüleceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök <br><br>halinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir. <br><br><br>&nbsp;. Hani, Rabbin meleklere, 「Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım」 demişti. Onlar, 「Orada <br><br>bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni <br><br>tesbih ve takdis ediyoruz.」 demişler, Allah da, 「Ben sizin bilmediğinizi bilirim」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah Adem』e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, 「Eğer <br><br>doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Melekler, 「Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim <br><br>hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin」 <br><br>dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şöyle dedi: 「Ey Adem! Onlara bunların isimlerini söyle.」 Adem, meleklere onların <br><br>isimlerini bildirince Allah, 「Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine <br><br>açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani meleklere, 「Adem için saygı ile eğilin」 demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen <br><br>saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dedik ki: 「Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama <br><br>şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun <br><br>üzerine biz de, 「Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve <br><br>yararlanma vardır」 dedik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken, Adem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb』ine <br><br>yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz o, tövbeleri çok kabul edendir, çok <br><br>bağışlayandır. <br><br>&nbsp;. 「İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim <br><br>ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir」 dedik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada <br><br>ebedî kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey İsrailoğulları ! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki <br><br>ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elinizdeki Tevrat』ı tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur』an』a) iman edin. Onu inkâr <br><br>edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hakkı bâtılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Namazı kılın, zekatı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Siz Kitabı (Tevrat』ı) okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi <br><br>emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sabrederek ve namaz kılarak (Allah』tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah』a derinden <br><br>saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini çok iyi bilirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı <br><br>hatırlayın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir <br><br>kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan <br><br>Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun ailesini suda <br><br>boğmuştuk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize) <br><br>zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra bunun ardından şükredesiniz diye sizi affetmiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ』ya Kitab』ı (Tevrat』ı) ve Furkan』ı vermiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ kavmine dedi ki: 「Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilah edinmekle kendinize yazık ettiniz. <br><br>Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız <br><br>katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü o, <br><br>tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani siz, 「Ey Mûsâ! Biz Allah』ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız」 demiştiniz. <br><br>Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. 「Verdiğimiz <br><br>rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin」 (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük <br><br>etmekle) bize zulmetmediler fakat, kendilerine zulmediyorlardı. <br><br>&nbsp;. Hani, 「Şu memlekete girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu <br><br>ile girin ve 「hıtta!」 (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. <br><br>İyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz」 demiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de <br><br>haktan ayrılmaları sebebiyle o zalimlere gökten bir azap indirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, 「Asanı kayaya vur」 demiştik, böylece kayadan on <br><br>iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. 「Allah』ın rızkından yiyin, için. <br><br>Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın」 demiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, 「Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O halde, bizim için Rabbine yalvar <br><br>da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin」 demiştiniz. O da size, <br><br>「İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada <br><br>var」 demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah』ın gazabına uğradılar. <br><br>Bunun sebebi, onların; Allah』ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor <br><br>olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı. <br><br>&nbsp;. Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir <br><br>grubun kendi şeriatında) 「Allah』a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için <br><br>Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır」 (diye <br><br>hükmedilmiştir). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize <br><br>dikmiş ve 「Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab』ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün <br><br>(gafil olmayın)」 demiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bundan sonra yine yüz çevirdiniz. Allah』ın bol nimeti ve merhameti olmasaydı herhalde ziyana <br><br>uğrayanlardan olurdunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, 「Aşağılık <br><br>maymunlar olun」 demiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakınanlara da bir öğüt kıldık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Mûsâ kavmine, 「Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor」 demişti. Onlar da, 「Sen bizimle <br><br>eğleniyor musun?」 demişlerdi. Mûsâ, 「Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah』a sığınırım」 <br><br>demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın.」 dediler. Mûsâ <br><br>şöyle dedi: 「Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi <br><br>emrolunduğunuz işi yapın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın」 dediler. Mûsâ şöyle dedi: <br><br>「Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır」 dedi. <br><br>&nbsp;. 「Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, <br><br>bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ şöyle dedi: 「Rabbim diyor ki, o; çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, <br><br>kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır」. Onlar, 「İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin」 <br><br>dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Halbuki Allah <br><br>gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun」 dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, <br><br>Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi; hatta daha katı oldu. Çünkü taş <br><br>vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da <br><br>vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz <br><br>değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden bir takımı, Allah』ın <br><br>kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar iman edenlerle karşılaşınca, 「İman ettik」 derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında <br><br>da şöyle derler: 「Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah』ın <br><br>(Tevrat』ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? (Bu kadarcık şeye) akıl erdiremiyor <br><br>musunuz?」 <br><br>&nbsp;. Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizli tuttuklarını da bilir, açığa vurduklarını da. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunların bir de ümmî takımı vardır; Kitab』ı (Tevrat』ı) bilmezler. Onların bütün bildikleri <br><br>bir sürü kuruntulardır. Onlar sadece zanda bulunurlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab』ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, <br><br>「Bu, Allah』ın katındandır」 derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların haline! Vay <br><br>kazandıklarından dolayı onların haline! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de dediler ki: 「Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır.」 Sen onlara <br><br>de ki: 「Siz bunun için Allah』tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. <br><br>Yoksa siz Allah』a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Evet, kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış (ve böylece şirke düşmüş) olan kimseler var ya, <br><br>işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, biz İsrailoğulları』ndan, 「Allah』tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, <br><br>yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, <br><br>namazı kılacaksınız, zekatı vereceksiniz」 diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz <br><br>çevirerek sözünüzden döndünüz. <br><br>&nbsp;. Hani, 「Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız」 <br><br>diye de sizden kesin söz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ <br><br>şahitlik etmektesiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; <br><br>size haram olduğu halde onları yurtlarından çıkaran, size esir olarak geldiklerinde ise, fidye <br><br>verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitab』ın (Tevrat』ın) bir kısmına inanıp, bir <br><br>kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan <br><br>başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü <br><br>Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir. Artık bunlardan azap hiç <br><br>hafifletilmez. Onlara yardım da edilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Mûsâ』ya Kitabı (Tevrat』ı) verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. <br><br>Meryemoğlu İsa』ya mucizeler verdik. Onu Ruhu』l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Size herhangi <br><br>bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp <br><br>bir kısmını da öldürmediniz mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Kalplerimiz muhafazalıdır」 dediler. Öyle değil. İnkarları sebebiyle Allah onları <br><br>lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler. <br><br>&nbsp;. Kendilerine ellerindekini (Tevrat』ı) tasdik eden bir kitap (Kur』an) gelince onu inkar <br><br>ettiler. Oysa, daha önce (bu kitabı getirecek peygamber ile) inkarcılara (Arap müşriklerine) <br><br>karşı yardım istiyorlardı. (Tevrat』tan) tanıyıp bildikleri (bu peygamber) kendilerine gelince <br><br>ise onu inkar ettiler. Allah』ın lâneti inkarcıların üzerine olsun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi kıskançlıkları sebebiyle Allah』ın, kullarından <br><br>dilediğine lütfuyla indirdiği vahyi inkar etmeleri ne kötüdür! Bu yüzden gazap üstüne gazaba <br><br>uğradılar. İnkâr edenlere alçaltıcı bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, 「Allah』ın indirdiğine (Kur』an』a) iman edin」 denilince, 「Biz sadece bize indirilene <br><br>(Tevrat』a) inanırız」 deyip, ondan sonra geleni (Kur』an』ı) inkâr ederler. Halbuki o ellerinde <br><br>bulunanı (Tevrat』ı) tasdik eden hak bir kitaptır. De ki, 「Eğer inanan kimseler idiyseniz daha <br><br>önce niçin Allah』ın peygamberlerini öldürüyordunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Mûsâ size açık mucizeler getirmişti de, arkasından sizler nefislerinize zulüm <br><br>ederek buzağıyı ilah edinmiştiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, Tûr』u tepenize dikerek sizden söz almıştık, 「Size verdiğimiz Kitab』a sımsıkı sarılın; <br><br>ona kulak verin」 demiştik. Onlar, 「Dinledik, karşı geldik」 demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı <br><br>sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. Onlara de ki (Tevrat』a beslediğinizi iddia ettiğiniz) <br><br>imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz <br><br>&nbsp;. De ki: 「Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet) diğer insanlar için <br><br>değil de, yalnız sizinse ve doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni edemezler. <br><br>Allah o zalimleri hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, sen onların, yaşamaya, bütün insanlardan; hatta Allah』a ortak koşanlardan bile daha <br><br>düşkün olduklarını görürsün. Onların her biri bin yıl yaşamak ister. Halbuki uzun yaşamak onları <br><br>azaptan kurtaracak değildir. Allah onların bütün işlediklerini görür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Her kim Cebrail』e düşman ise, bilsin ki o, Allah』ın izni ile Kur』an』ı; önceki <br><br>kitapları doğrulayıcı, mü』minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin <br><br>kalbine indirmiştir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her kim Allah』a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail』e ve Mîkâil』e düşman olursa bilsin ki, <br><br>Allah da inkar edenlerin düşmanıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fasıklar inkâr eder. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa içlerinden bir takımı o antlaşmayı bozmadı mı? Zaten <br><br>onların çoğu iman etmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitabı (Tevrat』ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, <br><br>kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah』ın Kitabı』nı <br><br>(Tevrat』ı) arkalarına attılar. <br><br>&nbsp;. Süleyman』ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları <br><br>yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, <br><br>insanlara sihri ve (özellikle de) Babil』deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i <br><br>öğretmek suretiyle küfre girdiler. Halbuki o iki melek, 「Biz ancak imtihan için gönderilmiş <br><br>birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme」 demedikçe, kimseye (sihir) <br><br>öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri <br><br>öğreniyorlardı. Halbuki onlar, Allah』ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. <br><br>(Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. <br><br>Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında <br><br>sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onlar iman edip Allah』ın emirlerine karşı gelmekten sakınmış olsalardı, Allah katında <br><br>kazanacakları sevap kendileri için daha hayırlı olacaktı. Keşke bilselerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! 「Râinâ」 (bizi gözet) demeyin, 「unzurnâ」 (bize bak) deyin ve dinleyin. <br><br>Kafirler için acıklı bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ne Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne de Allah』a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik <br><br>gelmesini isterler. Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir. <br><br>&nbsp;. Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), <br><br>yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah』ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini <br><br>bilmez misin? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah』ındır. Sizin için Allah』tan başka ne <br><br>bir dost, ne de bir yardımcı vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa, daha önce Mûsâ』nın sorguya çekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya çekmek mi <br><br>istiyorsunuz? Her kim imanı küfre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış olur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitap ehlinden bir çoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan <br><br>ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki <br><br>emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah <br><br>katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de; 「Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet』e girmeyecek」 dediler. Bu, onların <br><br>kuruntuları! De ki: 「Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizi getirin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır, öyle değil! Kim 「ihsan」 derecesine yükselerek özünü Allah』a teslim ederse, onun <br><br>mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. <br><br>&nbsp;. Yahudiler, 「Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller」 dediler. Hıristiyanlar da, 「Yahudiler <br><br>bir temel üzerinde değiller」 dediler. Oysa hepsi Kitab』ı okuyorlar.(Kitab'ı) bilmeyenler de <br><br>tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, hükmü <br><br>Allah verecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan <br><br>kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. <br><br>Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah』ındır. Nereye dönerseniz Allah』ın yüzü işte oradadır. <br><br>Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah, çocuk edindi」 dediler. O, bundan uzaktır. Hayır! Göklerdeki ve yerdeki her şey <br><br>Allah』ındır. Hepsi O』na boyun eğmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece 「ol」 der, o da hemen <br><br>oluverir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bilmeyenler, 「Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!」 derler. Bunlardan <br><br>öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) <br><br>birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz biz seni hak ile; müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemlik <br><br>olanlardan sorumlu tutulacak değilsin. <br><br>&nbsp;. Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De <br><br>ki: 「Allah』ın yolu asıl doğru yoldur.」 Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve <br><br>keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah』tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. <br><br>Onu inkar edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün tuttuğumu <br><br>hatırlayın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin <br><br>(aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden <br><br>sakının. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir zaman Rabbi İbrahim』i bir takım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine <br><br>getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: 「Ben seni insanlara önder yapacağım.」 İbrahim de, 「Soyumdan <br><br>da (önderler yap, ya Rabbi!)」 demişti. Bunun üzerine Rabbi, 「Benim ahdim (verdiğim söz) <br><br>zalimleri kapsamaz」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, biz Kâbe』yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim』den <br><br>kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail』e şöyle emretmiştik: 「Tavaf edenler, kendini <br><br>ibadete verenler, rukû ve secde edenler için evimi (Kâbe』yi) tertemiz tutun.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani İbrahim, 「Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından Allah』a ve ahiret gününe <br><br>iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır」 demişti. Allah da, 「İnkâr edeni bile az bir süre, <br><br>(bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne <br><br>kötü varılacak yerdir orası!」 demişti. <br><br>&nbsp;. Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe』nin) temellerini yükseltiyor, 「Ey Rabbimiz! <br><br>Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin」 diyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet <br><br>kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok <br><br>kabul edensin, çok merhametli olansın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve <br><br>hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm <br><br>ve hikmet sahibisin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendini bilmeyenden başka İbrahim』in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz İbrahim』i bu <br><br>dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbi ona 「Teslim ol」 dediğinde 「Âlemlerin Rabbine teslim oldum」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle: 「Oğullarım! Allah sizin için bu <br><br>dini (İslâm』ı) seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa siz Yakub』un, ölüm döşeğinde iken çocuklarına, 「Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?」 <br><br>dediği, onların da, 「Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak』ın ilahı olan tek bir <br><br>ilâha ibadet edeceğiz; bizler ona boyun eğmiş müslümanlarız.」 dedikleri zaman orada hazır mı <br><br>bulunuyordunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız <br><br>sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz. <br><br>&nbsp;. (Yahudiler) 「Yahudi olun" ve (Hıristiyanlar da) "Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız」 <br><br>dediler. De ki: 「Hayır, hakka yönelen İbrahim』in dinine uyarız. O, Allah』a ortak koşanlardan <br><br>değildi.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Deyin ki: 「Biz Allah』a, bize indirilene (Kur』an』a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve <br><br>Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa』ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer <br><br>peygamberlere Rab』lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve <br><br>biz ona teslim olmuş kimseleriz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse gerçekten doğru yolu bulmuş <br><br>olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah onlara karşı <br><br>seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Biz Allah』ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah』ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona <br><br>ibadet edenleriz」 (deyin). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara de ki: 「Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Halbuki O, bizim de Rabbimiz, <br><br>sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz ona <br><br>gönülden bağlanmış kimseleriz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa siz, 「İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da <br><br>hıristiyan idiler」 mi diyorsunuz? De ki: 「Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?」 Allah <br><br>tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah <br><br>yaptıklarınızdan habersiz değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız <br><br>sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz. <br><br>&nbsp;. Bir takım kendini bilmez insanlar, 「Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden <br><br>çeviren nedir?」 diyecekler. De ki: 「Doğu da, Batı da Allah』ındır. Allah dilediği kimseyi doğru <br><br>yola iletir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve <br><br>örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah』ın doğru yolu gösterdiği <br><br>kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl』e tabi <br><br>olanlarla, gerisin geriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah imanınızı boşa <br><br>çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) <br><br>görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), <br><br>yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) <br><br>hep o yöne dönün. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek <br><br>olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin <br><br>kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de <br><br>uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak <br><br>olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun. <br><br>&nbsp;. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle <br><br>iken içlerinden bir takımı bile bile gerçeği gizlerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah <br><br>hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah』ın gücü her şeye hakkıyla yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram』a doğru dön. Bu elbette <br><br>Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram』a doğru çevir. (Ey mü』<br><br>minler!) Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram』a doğru çevirin ki, zalimlerin <br><br>dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. <br><br>Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap <br><br>ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah』tan yardım dileyin. Şüphe yok ki Allah <br><br>sabredenlerle beraberdir. <br><br>&nbsp;. Allah yolunda öldürülenlere 「ölüler」 demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu <br><br>bilemezsiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek <br><br>deneriz. Sabredenleri müjdele. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar; başlarına bir musibet gelince, 「Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah』a aidiz ve şüphesiz <br><br>O』na döneceğiz」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte <br><br>bunlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, Safa ile Merve Allah』ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre <br><br>niyetiyle Kâ』be』yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse bunda bir günah yoktur. Her kim de <br><br>gönlünden koparak bir hayır işlerse şüphesiz, Allah onu bilir, karşılığını verir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap』ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler <br><br>var ya, işte onlara hem Allah lanet eder, hem de bütün lanet etme konumunda olanlar lanet eder. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lanetlenmekten) <br><br>kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul <br><br>edenim, çok merhamet edenim. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat âyetlerimizi inkar etmiş ve kafir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah』ın, meleklerin <br><br>ve bütün insanların lâneti onların üstünedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ebedî olarak lânet içinde kalırlar. Artık ne kendilerinden azap hafifletilir, ne de <br><br>yüzlerine bakılır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizin ilahınız bir tek ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. O Rahmân』dır, Rahîm』dir. <br><br>&nbsp;. Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, <br><br>insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah』ın gökyüzünden indirip <br><br>kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, <br><br>rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir <br><br>topluluk için deliller vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlar arasında Allah』ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allah』ı severcesine <br><br>severler. Mü』minlerin Allah』a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba <br><br>uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah』ın olduğunu ve Allah』ın azabının pek şiddetli olduğunu <br><br>bir bilselerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce, kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar, <br><br>aralarındaki bütün bağlar kopacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Uyanlar şöyle derler: 「Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden <br><br>uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık.」 Böylece Allah, onlara işledikleri fiilleri <br><br>pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden <br><br>yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve Allah』a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi <br><br>emreder. <br><br>&nbsp;. Onlara, 「Allah』ın indirdiğine uyun!」 denildiğinde, 「Hayır, biz, atalarımızı üzerinde <br><br>bulduğumuz (yol)a uyarız!」 derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan <br><br>kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenleri imana çağıran (peygamber) ile inkar edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka <br><br>bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, <br><br>dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah』a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve <br><br>temizlerinden yiyin ve Allah』a şükredin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah』tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama <br><br>kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, <br><br>ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); <br><br>işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah onlarla ne <br><br>konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe <br><br>karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu (azab) da, Allah』ın, Kitab』ı hak olarak indirmiş olması (ve onların bunu inkar etmesi) <br><br>sebebiyledir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler. <br><br>&nbsp;. İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, <br><br>Allah』a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine <br><br>rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve <br><br>(özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma <br><br>yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda <br><br>(direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, <br><br>Allah』a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı <br><br>köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) <br><br>tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek <br><br>gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu <br><br>bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, <br><br>babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. <br><br>Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br><br>&nbsp;. Vasiyet edenin hataya meyletmesinden ve günaha girmesinden korkan bir kimse, (tarafların) <br><br>aralarını düzeltirse ona hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet <br><br>edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz <br><br>kılındığı gibi, size de farz kılındı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler <br><br>sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. <br><br>Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için <br><br>daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı <br><br>birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur』an』ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. <br><br>Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa <br><br>tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu <br><br>da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah』ı yüceltmeniz ve şükretmeniz <br><br>içindir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana <br><br>dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime <br><br>uysunlar, bana iman etsinler. <br><br>&nbsp;. Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de <br><br>onlara örtüsünüz. Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte <br><br>olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah』ın <br><br>sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt <br><br>edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. <br><br>Bununla birlikte siz mescitlerde itikafta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah』ın koyduğu <br><br>sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, <br><br>âyetlerini insanlara böylece açıklar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile <br><br>bile günaha girerek yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana, hilalleri soruyorlar. De ki: 「Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, <br><br>evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakınan) insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah』a karşı gelmekten sakının ki <br><br>kurtuluşa eresiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah <br><br>aşırı gidenleri sevmez. <br><br>&nbsp;. Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke』den) siz de onları <br><br>çıkarın. Zulüm ve baskı adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar <br><br>sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) <br><br>onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah çok bağışlayandır, <br><br>çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah』ın oluncaya kadar onlarla savaşın. <br><br>Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına <br><br>tabidir. O halde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın, (fakat ileri <br><br>gitmeyin). Allah』a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten <br><br>sakınanlarla beraberdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. <br><br>Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) <br><br>engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar <br><br>başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş <br><br>olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi <br><br>gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen <br><br>kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on <br><br>gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakının ve Allah』ın cezasının çetin olduğunu bilin. <br><br>&nbsp;. Hac (ayları), bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona hacda cinsel ilişki, <br><br>günaha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. (Ahiret için) azık <br><br>toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva (Allah』a karşı gelmekten sakınma)dır. Ey akıl <br><br>sahipleri, bana karşı gelmekten sakının. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah <br><br>yoktur. Arafat』tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife』ye) akın ettiğinizde Meş』ar-i Haram』da Allah』ı <br><br>zikredin. Onu, size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun yol göstermesinden önce yolunu <br><br>şaşırmışlardan idiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah』tan bağışlanma dileyin. <br><br>Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta <br><br>ondan da kuvvetli bir anışla Allah』ı anın. İnsanlardan, 「Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu <br><br>dünyada ver」 diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan, 「Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş <br><br>azabından koru」 diyenler de vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir. <br><br>&nbsp;. Sayılı günlerde Allah』ı anın (telbiye ve tekbir getirin). Kim iki gün içinde acele edip <br><br>(Mina』dan Mekke』ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu, <br><br>Allah』a karşı gelmekten sakınanlar içindir. Allah』a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda <br><br>toplanacağınızı bilin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de <br><br>kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah』ı şahit tutar. Halbuki o düşmanlıkta en amansız <br><br>olandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe <br><br>çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ona 「Allah』tan kork」 denildiği zaman gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin <br><br>hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah』ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah <br><br>kullarına çok şefkatlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslam』a) girin. Şeytanın adımlarını <br><br>izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Size apaçık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten <br><br>mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar (böyle davranmakla), bulut gölgeleri içinde Allah』ın (azabının) ve meleklerin <br><br>kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Halbuki bütün işler Allah』a <br><br>döndürülür. <br><br>&nbsp;. İsrailoğullarına sor; biz onlara nice açık mucizeler verdik. Kendisine geldikten sonra kim <br><br>Allah』ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. <br><br>Allah』a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah dilediğine <br><br>hesapsız rızık verir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve <br><br>beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek <br><br>üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; <br><br>kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah <br><br>iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah <br><br>dilediğini doğru yola iletir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete <br><br>gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü』minler, 「Allah』ın yardımı ne zaman?」 <br><br>diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah』ın yardımı pek <br><br>yakındır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: 「Hayır olarak ne harcarsanız o, <br><br>ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, <br><br>gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.」 <br><br>&nbsp;. Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, <br><br>siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah <br><br>bilir, siz bilmezsiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: 「O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah』ın <br><br>yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram』ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan <br><br>çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. <br><br>Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. <br><br>Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, <br><br>ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah』ın rahmetini <br><br>umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: 「Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı <br><br>zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.」 Yine sana Allah yolunda ne <br><br>harcayacaklarını soruyorlar. De ki: 「İhtiyaçtan arta kalanı.」 Allah size âyetleri böyle <br><br>açıklıyor ki düşünesiniz. <br><br>&nbsp;. Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz diye böyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De <br><br>ki: 「Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız <br><br>(sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. <br><br>Allah dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet <br><br>sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman etmedikleri sürece Allah』a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah』a ortak koşan kadın <br><br>hoşunuza gitse de, mü』min bir cariye Allah』a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman <br><br>etmedikleri sürece Allah』a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah』a ortak <br><br>koşan hür erkek hoşunuza gitse de, iman eden bir köle, Allah』a ortak koşan bir erkekten daha <br><br>hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, <br><br>insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: 「O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay halinde <br><br>kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah』ın <br><br>size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok <br><br>temizlenenleri sever.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için <br><br>(geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah』a karşı gelmekten sakının ve her <br><br>hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü』minler』i müjdele. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize <br><br>Allah』ı siper yapmayın. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir <br><br>&nbsp;. Allah sizi, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin <br><br>kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayandır, halîmdir. <br><br>(Hemen cezalandırmaz, mühlet verir) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eşlerine yaklaşmamağa yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer (bu süre içinde) <br><br>dönerlerse şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer (yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse <br><br>(ayrılırlar). Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer <br><br>Allah』a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah』ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri <br><br>onlara helal olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak <br><br>sahibidirler. Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar <br><br>üzerinde bir derece farkı vardır. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle <br><br>bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah』ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında <br><br>kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız sizin için helal olmaz. <br><br>Eğer onlar Allah』ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının <br><br>(boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah』ın koyduğu sınırlardır. <br><br>Sakın bunları aşmayın. Allah』ın koyduğu sınırları kim aşarsa onlar zalimlerin ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer erkek karısını (üçüncü defa) boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla <br><br>nikahlanmadıkça ona helal olmaz. (Bu koca da) onu boşadığı takdirde onlar (kadın ile ilk kocası) <br><br>Allah』ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp <br><br>evlenmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah』ın, anlayan bir toplum için açıkladığı <br><br>ölçüleridir. <br><br>&nbsp;. Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle <br><br>tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın. Bunu kim <br><br>yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah』ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah』ın <br><br>üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab』ı ve hikmeti hatırlayın. Allah』a <br><br>karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendi aralarında <br><br>aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle (yeniden) <br><br>evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden Allah』a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt <br><br>verilmektedir. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. -Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların <br><br>(annelerin) yiyeceği, giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir. Hiçbir kimseye gücünün üstünde <br><br>bir yük ve sorumluluk teklif edilmez. -Hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara <br><br>uğratılmasın- (Baba ölmüşse) mirasçı da aynı şeyle sorumludur. Eğer (anne ve baba) kendi <br><br>aralarında danışıp anlaşarak (iki yıl dolmadan) çocuğu sütten kesmek isterlerse onlara günah <br><br>yoktur. Eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz örfe uygun olarak vereceğiniz <br><br>ücreti güzelce ödediğiniz takdirde size bir günah yoktur. Allah』a karşı gelmekten sakının ve <br><br>bilin ki, Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir. <br><br>&nbsp;. Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda <br><br>bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah』ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, <br><br>(her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan <br><br>Allah』tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer <br><br>borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. <br><br>(Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki <br><br>kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. <br><br>Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine <br><br>kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, <br><br>şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret <br><br>olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alış-veriş yaptığınız zaman da şahit <br><br>tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için <br><br>günahkârca bir davranış olur. Allah』a karşı gelmekten sakının. Allah size öğretiyor. Allah her <br><br>şeyi hakkıyla bilendir <br><br>&nbsp;. Eğer yolculukta olur da bir yazıcı bulamazsanız, o zaman alınmış rehinler yeterlidir. Eğer <br><br>birbirinize güvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini (borcunu) ödesin ve Rabbi Allah』tan <br><br>sakınsın. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse şüphesiz onun kalbi günahkârdır. <br><br>Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah』ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz <br><br>de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah』ın gücü <br><br>her şeye hakkıyla yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü』minler de (iman ettiler). Her biri; <br><br>Allah』a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: 「Onun <br><br>peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.」 Şöyle de dediler: 「İşittik ve itaat <br><br>ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi <br><br>yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): 「Ey Rabbimiz! Unutur, ya da <br><br>yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük <br><br>yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize <br><br>acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.」 <br><br>ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「Âl-i İmrân」 tamlamasından <br><br>almıştır. İmrân, Hz.Mûsâ ile Hz.Hârûn』un babasıdır. Âl-i İmrân, İmrân ailesi demektir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elif Lâm Mîm. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. Diridir, kayyumdur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . O, sana Kitab』ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce <br><br>Tevrat』ı ve İncil』i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti.Furkan』ı da indirdi. Şüphesiz, <br><br>Allah』ın âyetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah mutlak güç sahibidir, <br><br>intikam sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz yerde ve gökte Allah』a hiçbir şey gizli kalmaz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. Ondan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç <br><br>sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, sana Kitab』ı indirendir. Onun (Kur』an』ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. <br><br>Diğerleri de müteşabihdir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık <br><br>yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak <br><br>Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, 「Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır」 derler. (Bu <br><br>inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Onlar şöyle yakarırlar): 「Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. <br><br>Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz <br><br>Allah va』dinden dönmez. <br><br>&nbsp;. Şüphesiz, inkar edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah』a karşı hiçbir fayda sağlar. <br><br>Onlar ateşin yakıtıdırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Bunların durumu) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir: Âyetlerimizi <br><br>yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah azabı çok şiddetli olandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenlere de ki: 「Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme <br><br>doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah <br><br>yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı <br><br>görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette <br><br>ibret vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin <br><br>şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa <br><br>asıl varılacak güzel yer ancak Allah』ın katındadır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah』a karşı gelmekten sakınanlar <br><br>için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler <br><br>ve Allah』ın rızası vardır.」 Allah, kullarını hakkıyla görendir. <br><br>&nbsp;, . (Bunlar), 「Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru」 <br><br>diyenler,Sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah <br><br>yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah』tan) bağışlanma dileyenlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilah olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. <br><br>Ondan başka ilah yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah katında din İslam』dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten <br><br>sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah』ın âyetlerini <br><br>inkar ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: 「Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah』a <br><br>teslim ettim.」 Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: 「Siz de İslâm』ı kabul ettiniz <br><br>mi?」 Eğer İslâm』a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey <br><br>ancak tebliğ etmektir. Allah kullarını hakkıyla görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın âyetlerini inkar edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti <br><br>emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, amelleri, dünyada da, ahirette de boşa gitmiş kimselerdir. Onların hiç yardımcıları da <br><br>yoktur. <br><br>&nbsp;. Kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun ki, aralarında hüküm vermesi için <br><br>Allah』ın Kitabına çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun sebebi, onların, 「Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır.」 demeleridir. <br><br>Uydurageldikleri şeyler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız ve hiç <br><br>kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit, halleri nice olacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey mülkün sahibi olan Allah』ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü <br><br>çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. <br><br>Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü <br><br>çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mü』minler, mü』minleri bırakıp inkarcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir <br><br>ilişiği kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah asıl sizi <br><br>kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah』adır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「İçinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerdeki her şeyi, <br><br>yerdeki her şeyi de bilir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.」 <br><br>&nbsp;. Herkesin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendi <br><br>arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Yine Allah sizi kendisine karşı dikkatli olmanız <br><br>hakkında uyarmaktadır. Allah kullarını çok esirgeyicidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Eğer Allah』ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı <br><br>bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Allah』a ve Peygamber』e itaat edin.」 Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah <br><br>kafirleri sevmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Şüphesiz, Allah, Adem』i, Nûh』u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) <br><br>birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı.Allah her şeyi hakkıyla <br><br>işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, İmran』ın karısı, 「Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden <br><br>kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu doğurunca, 「Rabbim!」 dedi, 「Onu kız doğurdum.」 -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi <br><br>bilir- 「Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan <br><br>senin korumana bırakıyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. <br><br>Zekeriya』yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde <br><br>yanında bir yiyecek bulurdu. 「Meryem, Bu sana nereden geldi?」 derdi. O da 「Bu, Allah katından」 <br><br>diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. <br><br>&nbsp;. Orada Zekeriya Rabbine dua etti: 「Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen <br><br>duayı hakkıyla işitensin」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, 「Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi <br><br>(İsa』yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya』yı <br><br>müjdeler」 diye seslendiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zekeriya, 「Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl <br><br>çocuğum olabilir?」 dedi. Allah, 「Öyledir, ama Allah dilediğini yapar」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zekeriya, 「Rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet ver」 dedi. Allah da şöyle dedi: <br><br>「Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok <br><br>an, sabah akşam tesbih et.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani melekler, 「Ey Meryem! Allah seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına <br><br>üstün kıldı.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (onun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et」 <br><br>demişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem』i kim himayesine alıp <br><br>koruyacak diye kalemlerini (kur』a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu konuda) <br><br>tartışırlarken de yanlarında değildin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani melekler şöyle demişti: 「Ey Meryem! Allah seni kendi tarafından bir kelime ile <br><br>müjdeliyor ki, adı Meryemoğlu İsa Mesih』dir. Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah』a çok <br><br>yakın olanlardandır.」 <br><br>&nbsp;. 「O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Meryem), 「Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?」 dedi. Allah, <br><br>「Öyle ama, Allah dilediğini yaratır. O bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece 「ol」 der, o da <br><br>hemen oluverir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ve Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil』i öğretecek. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah onu İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek (ve o da onlara şöyle diyecek): <br><br>「Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona <br><br>üflerim. O da Allah』ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah』ın <br><br>izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer <br><br>mü』minler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Benden önce gelen Tevrat』ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl <br><br>kılmak için gönderildim ve Rabbiniz tarafından size bir mucize de getirdim. Artık Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakının ve bana itaat edin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse ona ibadet edin. İşte bu, <br><br>doğru yoldur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İsa onların inkarlarını sezince, 「Allah yolunda yardımcılarım kim?」 dedi. Havariler, 「Biziz <br><br>Allah yolunun yardımcıları. Allah』a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız」 dediler. <br><br>&nbsp;. 「Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber』e uyduk.Artık bizi (hakikate) şahitlik <br><br>edenlerle beraber yaz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Allah şöyle buyurmuştu: 「Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni <br><br>kendime yükselteceğim. Seni inkar edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete <br><br>kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz <br><br>şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İnkar edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim. <br><br>Onların hiç yardımcıları da olmayacaktır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükafatlarını tastamam <br><br>verecektir. Allah zalimleri sevmez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Bunu (bildirdiklerimizi) biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur』an』dan <br><br>okuyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa』nın durumu, Adem』in durumu gibidir: Onu <br><br>topraktan yarattı. Sonra ona 「ol」 dedi. O da hemen oluverdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hak Rabbindendir. O halde sakın şüphe edenlerden olma. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa de ki: <br><br>「Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de <br><br>toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de, Allah』ın lanetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin <br><br>üstüne atalım.」 <br><br>&nbsp;. Şüphesiz bu (İsa hakkındaki) gerçek kıssadır. Allah』tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz <br><br>Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları çok iyi bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah』a ibadet <br><br>edelim. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah』ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilah edinmesin.」 <br><br>Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: 「Şahit olun, biz müslümanlarız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra <br><br>indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. Ya hiç <br><br>bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah』ı bir tanıyan, hakka yönelen) <br><br>bir müslümandı. Allah』a ortak koşanlardan da değildi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, insanların İbrahim』e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber <br><br>(Muhammed) ve mü』minlerdir. Allah da mü』minlerin dostudur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitap ehlinden bir grup sizi saptırabilmeyi çok arzu etti. Oysa sadece kendilerini <br><br>saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Kitap ehli! (Gerçeğe) şahit olduğunuz halde, niçin Allah』ın âyetlerini inkar ediyorsunuz? <br><br>&nbsp;. Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitap ehlinden bir grup, 「Mü』minlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkar <br><br>edin, belki onlar (size bakarak) dönerler」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sizin dininize uyandan başkasına inanmayın」 (dediler). De ki: 「Şüphesiz hidayet, Allah』ın <br><br>hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda <br><br>aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?」 De ki: 「Lütuf Allah』ın <br><br>elindedir. Onu dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah büyük lütuf sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade <br><br>eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip <br><br>durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, 「Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal <br><br>yoktur」 demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah』a karşı yalan söylerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır! (Gerçek, onların dediği değil.) Kim sözünü yerine getirir ve Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakınırsa şüphesiz Allah da sakınanları sever. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, Allah』a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte <br><br>onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve <br><br>onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. <br><br>&nbsp;. Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitab』dan olmadığı halde Kitab』dan sanasınız diye <br><br>(okudukları) Kitap』tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, 「Bu, Allah katındandır」 derler. <br><br>Halbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah』a karşı yalan söylerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın, kendisine Kitab』ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, <br><br>「Allah』ı bırakıp bana kullar olun」 demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) 「Öğretmekte ve <br><br>derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah』ın istediği örnek ve dindar <br><br>kullar) olun.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onun size, 「Melekleri ve peygamberleri ilahlar edinin.」 diye emretmesi de düşünülemez. Siz <br><br>müslüman olduktan sonra, o size hiç inkârı emreder mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, Allah peygamberlerden, 「Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, <br><br>elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka <br><br>yardım edeceksiniz」 diye söz almış ve, 「Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi <br><br>üstlendiniz mi?」 demişti. Onlar, 「Kabul ettik」 demişlerdi. Allah da, 「Öyleyse şahid olun, ben de <br><br>sizinle beraber şahit olanlardanım」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık bundan sonra kim yüz çevirirse işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez ona boyun eğmişken ve ona döndürülüp <br><br>götürülecekken onlar Allah』ın dininden başkasını mı arıyorlar? <br><br>&nbsp;. De ki: 「Allah』a, bize indirilene (Kur』an』a) İbrahim』e, İsmail』e, İshak』a, Yakub』a ve <br><br>Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ』ya, İsa』ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık. <br><br>Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz ona teslim olanlarız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim İslam』dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette <br><br>hüsrana uğrayanlardan olacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller <br><br>geldikten sonra inkar eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalim toplumu <br><br>doğru yola iletmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onların cezası; Allah』ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerine olmasıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onun (lanetin) içinde ebedi kalacaklardır. Onların azabı hafifletilmez, onlara göz <br><br>açtırılmaz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler müstesnadır. Şüphesiz Allah çok <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz iman ettikten sonra inkar eden, sonra da inkarda ileri gidenlerin tövbeleri asla <br><br>kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz inkar edip kafir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, <br><br>hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir <br><br>yardımcıları da yoktur. <br><br>&nbsp;. Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne <br><br>harcarsanız Allah onu bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Tevrat indirilmeden önce, İsrail』in (Yakub』un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin <br><br>hepsi İsrailoğullarına helâl idi. De ki: 「Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat』ı getirip <br><br>okuyun.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık bundan sonra Allah』a karşı kim yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Allah doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim』in dinine uyun. O, Allah』a <br><br>ortak koşanlardan değildi.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi elbette Mekke』de, âlemlere rahmet ve hidayet <br><br>kaynağı olarak kurulan Kâ』be』dir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. <br><br>Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah』ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr <br><br>ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç <br><br>değildir, her şey ona muhtaçtır.) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey kitab ehli! Allah yaptıklarınızı görüp dururken Allah』ın âyetlerini niçin inkâr <br><br>ediyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey Kitab ehli! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah』ın yolunu eğri ve <br><br>çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları Allah』ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah <br><br>yaptıklarınızdan habersiz değildir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan <br><br>sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar. <br><br>&nbsp;. Size Allah』ın âyetleri okunup dururken ve Allah』ın Resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkar <br><br>edersiniz? Kim Allah』a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz <br><br>ancak müslümanlar olarak ölün. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hep birlikte Allah』ın ipine (Kur』an』a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah』ın size <br><br>olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi <br><br>birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun <br><br>tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık <br><br>bildiriyor ki doğru yola eresiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte <br><br>kurtuluşa erenler onlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte <br><br>onlar için büyük bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, 「İmanınızdan sonra inkar <br><br>ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkar etmenize karşılık azabı tadın」 denilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yüzleri ağaranlar ise Allah』ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bunlar Allah』ın, sana hak olarak okuduğumuz âyetlerdir. Allah, âlemlere hiç zulüm etmek <br><br>istemez. <br><br>&nbsp;. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah』ındır. Bütün işler ancak Allah』a döndürülür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve <br><br>Allah』a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. <br><br>Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size <br><br>arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah』ın ve (mü』min) insanların güvencesine <br><br>sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır. Onlar Allah』ın gazabına uğradılar ve yoksulluk <br><br>onları kapladı. Bunun sebebi onların; Allah』ın âyetlerini inkar ediyor ve peygamberleri haksız <br><br>yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmekte ve (Allah』ın koyduğu) <br><br>sınırları çiğnemekte oluşları idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, <br><br>secdeye kapanarak Allah』ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Allah』a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır <br><br>işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten <br><br>sakınanları bilir. <br><br>&nbsp;. İnkar edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah』a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar <br><br>cehennemliktirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun <br><br>ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgarın durumu gibidir. Allah onlara <br><br>zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten <br><br>asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık <br><br>ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri <br><br>açıkladık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz, onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz <br><br>halde sizi sevmezler. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman 「inandık」 derler. Ama kendi başlarına <br><br>kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: 「Öfkenizden ölün!」 <br><br>Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer <br><br>siz sabırlı olur, Allah』a karşı gelmekten sakınırsanız onların hileleri size hiçbir zarar <br><br>vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani sen mü』minleri (Uhud』da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden <br><br>(evinden) ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br><br>&nbsp;. Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Halbuki Allah onların <br><br>yardımcısı idi. Mü』minler, yalnız Allah』a tevekkül etsinler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir』de yardım etmişti. O halde Allah』a <br><br>karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani sen mü』minlere, 「Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?」 <br><br>diyordun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Evet, sabrettiğiniz ve Allah』a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize <br><br>gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım ve <br><br>zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de Allah bunu, inkar edenlerden bir kısmını helak etsin veya perişan etsin de umutsuz <br><br>olarak dönüp gitsinler diye yaptı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya <br><br>da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerdeki her şey ve yerdeki her şey Allah』ındır. O dilediğini bağışlar, dilediğine azab <br><br>eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah』a karşı gelmekten sakının ki <br><br>kurtuluşa eresiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kafirler için hazırlanmış ateşten sakının. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin. <br><br>&nbsp;. Rabbinizin bağışına, ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları <br><br>affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah』ı <br><br>hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah』tan başka günahları kim <br><br>bağışlar- ve bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onların mükafatı Rab』leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki <br><br>orada ebedi kalacaklardır. (Allah yolunda) çalışanların mükafatı ne güzeldir! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizden önce(ki milletlerin başından) nice olaylar gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin dolaşın <br><br>da yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu bir görün. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu (Kur』an), insanlar için bir açıklama, Allah』a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet <br><br>ve bir öğüttür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan <br><br>sizlersiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer siz (Uhud』da) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da (Müşrikler de Bedir』de) <br><br>benzeri bir yara almıştı. İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür <br><br>dururuz. (Bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.) Allah, sizden iman <br><br>edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez. <br><br>&nbsp;. Bir de Allah, iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları mahvetmek için böyle yapar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri <br><br>(sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp <br><br>duruyorsunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür <br><br>veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, <br><br>Allah』a hiçbir zarar veremez. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiçbir kimse Allah』ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya <br><br>menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükafatını isterse, ona da ondan <br><br>veririz. Biz şükredenleri mükafatlandıracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah <br><br>yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri <br><br>sever. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların sözleri ancak, 「Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla <br><br>ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et」 demekten ibaretti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükafatını verdi. Allah güzel <br><br>davrananları sever. <br><br>&nbsp;. Ey iman edenler! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız sizi gerisin geriye (küfre) çevirirler de <br><br>büsbütün hüsrana uğrarsınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır! Yalnız Allah yardımcınızdır. O, yardımcıların en hayırlısıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah』a ortak koştuklarından dolayı; inkâr <br><br>edenlerin kalplerine korku salacağız. Barınakları da cehennemdir. Zalimlerin kalacakları yer ne <br><br>kötüdür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan vadini <br><br>gerçekleştirdi. Nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, za』f gösterdiniz. <br><br>(Peygamber』in verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. İçinizden dünyayı <br><br>isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. <br><br>(Kaçıp hezimete uğradınız. Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah mü』minlere karşı çok lütufkârdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp <br><br>bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi ki, (bu durumlara alışasınız <br><br>ve daha sonra) elinizden gidene, ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan <br><br>hakkıyla haberdardır. <br><br>&nbsp;. Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir <br><br>uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah』a karşı cahiliye zannı <br><br>gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; 「Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok」 diyorlardı. De ki: <br><br>「Bütün iş, Allah』ındır.」 Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: <br><br>「Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı burada öldürülmezdik.」 De ki: 「Evlerinizde dahi <br><br>olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) <br><br>yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak <br><br>için yaptı. Allah göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip kaçanları, şeytan ancak yaptıkları <br><br>bazı hatalardan dolayı yoldan kaydırmak istemişti. Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz <br><br>Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Kardeşleri sefere veya savaşa çıktığında onlar hakkında, 「Onlar bizim <br><br>yanımızda olsalardı ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi」 diyen inkarcılar gibi olmayın. Allah bunu (bu <br><br>düşünceyi) onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Allah yaşatır ve öldürür. Allah, <br><br>yaptıklarınızı görmektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah』ın bağışlaması ve rahmeti <br><br>onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır. <br><br>&nbsp;. Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de, Allah』ın huzurunda toplanacaksınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli <br><br>olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah』<br><br>tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık <br><br>Allah』a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra <br><br>size kim yardım edebilir? Mü』minler, ancak Allah』a tevekkül etsinler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, <br><br>hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese <br><br>kazandığının karşılığı tastamam ödenir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın rızasına uyan kimse, Allah』ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse <br><br>gibi midir? O ne kötü varılacak yerdir! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar (insanlar) Allah』ın katında derece derecedirler. Allah, onların yaptıklarını <br><br>görmektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Allah, mü』minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp <br><br>tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta <br><br>bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların (müşriklerin) başına (Bedir』de) iki mislini getirdiğiniz bir musibet (Uhud』da) sizin <br><br>başınıza geldiğinde, 「Bu nereden başımıza geldi?」 dediniz, öyle mi? De ki: 「O (musibet), <br><br>kendinizdendir.」 Şüphesiz Allah』ın gücü her şeye hakkıyla yeter. <br><br>&nbsp;, . İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah』ın izniyledir. Bu <br><br>da mü』minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi.Onlara (münafıklara), <br><br>「Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin」 denildi de onlar, 「Eğer savaşmayı bilseydik, <br><br>arkanızdan gelirdik」 dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla <br><br>kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Onlar), kendileri oturup kaldıkları halde kardeşleri için, 「Eğer bize uysalardı <br><br>öldürülmezlerdi」 diyen kimselerdir. De ki: 「Eğer doğru söyleyenler iseniz kendinizden ölümü <br><br>savın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler,Rableri katında <br><br>Allah』ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. <br><br>Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına <br><br>ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Şehitler) Allah』ın nimetine, keremine ve Allah』ın, mü』minlerin ecrini zayi etmeyeceğine <br><br>sevinirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar yaralandıktan sonra Allah』ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel <br><br>davranıp iyilik edenlere ve Allah』a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükafat vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, 「İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan <br><br>korkun」 dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve 「Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!」 <br><br>dediler. <br><br>&nbsp;. Bundan dolayı Allah』tan bir nimet ve lütufla kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan geri <br><br>döndüler ve Allah』ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mü』min iseniz, <br><br>benden korkun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Allah』a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah, <br><br>onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman karşılığında küfrü satın alanlar Allah』a hiçbir zarar veremezler. Onlar için elem verici <br><br>bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu <br><br>sanmasınlar. Biz onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir <br><br>azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar mü』minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak <br><br>değildir. Allah size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini <br><br>seçer (gaybı ona bildirir). O halde Allah』a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve <br><br>Allah』a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükafat vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için <br><br>hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet <br><br>gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah』ındır. Allah yaptıklarınızdan <br><br>hakkıyla haberdardır. <br><br>&nbsp;. Allah; 「Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz」 diyenlerin sözünü elbette duydu. Onların <br><br>dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve, 「Tadın yangın azabını!」 <br><br>diyeceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bu, kendi ellerinizin (önceden yapıp) gönderdiklerinin karşılığıdır.」 Allah, kullara asla <br><br>zulmedici değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Allah bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı <br><br>emretti」 dediler. De ki: 「Benden önce size nice peygamberler açık belgeleri ve sizin dediğiniz <br><br>şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer seni yalanladılarsa, senden önce açık delilleri, hikmetli sayfaları ve aydınlatıcı <br><br>kitabı getiren peygamberler de yalanlanmıştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam <br><br>verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. <br><br>Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine <br><br>kitap verilenlerden ve Allah』a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder <br><br>ve Allah』a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren <br><br>işlerdendir. <br><br>&nbsp;. Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, 「Onu (Kitabı) mutlaka insanlara <br><br>açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz」 diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, <br><br>arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alış veriş ne kadar kötüdür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan <br><br>kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem dolu bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah』ındır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl <br><br>sahipleri için elbette ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah』ı anarlar. Göklerin ve yerin <br><br>yaratılışı üzerinde düşünürler. 「Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak <br><br>tutarız. Bizi ateş azabından koru」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç <br><br>yardımcıları yoktur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbimiz! Biz, 『Rabbinize iman edin』 diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman <br><br>ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil <br><br>etme. Şüphesiz sen, vadinden dönmezsin.」 <br><br>&nbsp;. Rableri onlara şu karşılığı verdi: 「Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın <br><br>amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, <br><br>yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette <br><br>örteceğim. Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere <br><br>koyacağım. Mükafatın en güzeli Allah katındadır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kafirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Onların bu refahı) az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir <br><br>yataktır orası. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah katından bir konaklama yeri olarak, <br><br>içinde ebedi kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olan şeyler <br><br>iyiler için daha hayırlıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah』a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah』a <br><br>derinden saygı duyarak inanırlar. Allah』ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, <br><br>işte onların, Rableri katında mükafatları vardır. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve <br><br>uyanık olun ve Allah』a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. <br><br>NİSÂ SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, özellikle kadın haklarından, onların hukûkî ve sosyal <br><br>konumlarından bahsettiği için bu adı almıştır. 「Nisâ」 kadınlar demektir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek <br><br>ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden <br><br>dilekte bulunduğunuz Allah』a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. <br><br>Şüphesiz Allah üzerinizde bir gözetleyicidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (helâli haramla) değişmeyin. Onların mallarını <br><br>kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten <br><br>korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak <br><br>üzere nikahlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız o <br><br>taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız <br><br>için daha uygundur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla verin. Eğer kendi istekleriyle o <br><br>mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın, sizin için geçim kaynağı yaptığı mallarınızı aklı ermezlere vermeyin. O mallarla <br><br>onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yetimleri deneyin. Evlenme çağına (büluğa) erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, <br><br>mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve <br><br>aceleye getirerek mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe) <br><br>tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin <br><br>karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit <br><br>bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. <br><br>&nbsp;. Ana, baba ve akrabaların (miras olarak) bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba <br><br>ve akrabaların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılanın azından da <br><br>çoğundan da bunları farz kılınmış birer hisse olarak belirlemiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır <br><br>bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler <br><br>söyleyin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, onlar hakkında endişeye kapılanlar, <br><br>(yetimler hakkında da) ürperip korksunlar. Allah』a karşı gelmekten sakınsınlar ve doğru söz <br><br>söylesinler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş <br><br>olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah size, çocuklarınız (ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını <br><br>emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi <br><br>onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı <br><br>maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana <br><br>babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa anasının hissesi altıda <br><br>birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve <br><br>oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından <br><br>farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br><br>&nbsp;. Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları <br><br>varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (Bu paylaştırma, ölen karılarınızın) yaptıkları <br><br>vasiyetlerin yerine getirilmesi, yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz <br><br>yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri <br><br>onlarındır. (Yine bu paylaştırma) yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut <br><br>borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının <br><br>evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa ona altıda bir düşer. Eğer <br><br>(kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. (Bu paylaştırma varislere) zarar <br><br>vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. <br><br>(Bütün bunlar) Allah』ın emridir. Allah hakkıyla bilendir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet <br><br>verir.) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bu (hükümler) Allah』ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah』a ve Peygamberine itaat ederse, <br><br>Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük <br><br>başarıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim de Allah』a ve Peygamberine isyan eder ve onun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedi <br><br>kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. <br><br>&nbsp;. Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar <br><br>şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya <br><br>kadar kendilerini evlerde tutun (dışarı çıkarmayın). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip kınayın. Eğer onlar tövbe edip ıslah <br><br>olurlarsa onları incitip kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah tövbeleri çok kabul edendir, çok <br><br>merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe <br><br>edenlerin tövbesidir. İşte Allah bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir, <br><br>hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa, (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, <br><br>「İşte ben şimdi tövbe ettim」 diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için <br><br>ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir. Açık bir hayasızlık <br><br>yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları <br><br>sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden <br><br>hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur. <br><br>&nbsp;. Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal <br><br>vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi <br><br>verdiğinizi geri alacaksınız? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hem, siz eşlerinizle birleşmiş ve onlar da sizden sağlam bir söz almış iken, onu nasıl (geri) <br><br>alırsınız? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Geçmişte olanlar hariç, artık babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir <br><br>hayasızlık, öfke ve nefret gerektiren bir iştir. Bu ne kötü bir yoldur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, <br><br>teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız <br><br>kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup <br><br>evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla <br><br>evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikah altında) <br><br>bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. Şüphesiz Allah <br><br>çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. <br><br>&nbsp;. (Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. <br><br>(Bunlar) üzerinize Allah』ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli <br><br>yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helal kılındı. <br><br>Onlardan (nikahlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini <br><br>verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah <br><br>yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizden kimin, hür mü』min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü』min genç <br><br>kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz <br><br>birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları <br><br>halinde sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra <br><br>bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme <br><br>izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. <br><br>Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, size (hükümlerini) açıklamak, size, sizden öncekilerin yollarını göstermek ve <br><br>tövbelerinizi kabul etmek istiyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br><br>&nbsp;. Allah, sizin tövbenizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir <br><br>sapıklığa düşmenizi istiyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah sizden (yükümlülükleri) hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile <br><br>yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok <br><br>merhametlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim haddi aşarak ve zulmederek bunu yaparsa, onu cehennem ateşine atacağız. Bu, Allah』a pek <br><br>kolaydır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı <br><br>örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip <br><br>durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay <br><br>vardır. Allah』tan, onun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Erkek ve kadından) her biri için ana-babanın ve akrabanın bıraktıklarından (pay alan) <br><br>varisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı (ahitleştiğiniz) kimselere de kendi hisselerini verin. <br><br>Şüphesiz Allah her şeye şahittir. <br><br>&nbsp;. Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah insanların kimini kiminden <br><br>üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)<br><br>dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah』ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da 「gayb」ı <br><br>korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt <br><br>verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları <br><br>(hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz <br><br>Allah çok yücedir, çok büyüktür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, <br><br>kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları <br><br>uzlaştırır. Şüphesiz, Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, <br><br>yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere <br><br>iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunlar cimrilik eden, insanlara da cimriliği emreden ve Allah』ın, lütfundan kendilerine <br><br>verdiği nimeti gizleyen kimselerdir. Biz de o nankörlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır <br><br>&nbsp;. Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah』a ve ahiret gününe de inanmayan <br><br>kimselerdir. Şeytan kimin arkadaşı olursa, o ne kötü arkadaştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunlar, Allah』a ve ahiret gününe iman etselerdi ve Allah』ın verdiği rızıktan (gösterişsiz <br><br>olarak) harcasalardı kendilerine ne zarar gelirdi? Allah, onları en iyi bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre kadar zulüm etmez. (Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa <br><br>onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, <br><br>bakalım onların hali nice olacak!.. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O kıyamet günü, Allah』ı inkar edip Peygamber』e isyan edenler, yer yarılıp içine girmiş olmayı <br><br>isterler ve Allah』tan hiçbir söz gizleyemezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu <br><br>müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculukta <br><br>bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide <br><br>bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi <br><br>ve ellerinizi meshedin. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine Kitaptan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar sapıklığı satın <br><br>alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar. <br><br>&nbsp;. Allah sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah dost olarak yeter. Allah yardımcı olarak <br><br>da yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahudilerden öyleleri var ki, (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları <br><br>anlamlarından uzaklaştırırlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak 「İşittik, karşı <br><br>geldik」, 「İşit, işitmez olası!」 「Râ』inâ」 derler. Halbuki onlar, 「İşittik ve itaat ettik; dinle <br><br>ve bize bak」 deselerdi bu kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden <br><br>kendilerini lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey kendilerine kitap verilenler! Bir takım yüzleri silip de tersine çevirmeden, yahut <br><br>Cumartesi halkını lanetlediğimiz gibi onları lanetlemeden, yanınızda bulunanı (Tevrat』ı) <br><br>doğrulayıcı olarak indirdiğimiz bu kitaba (Kur』an』a) iman edin. Allah』ın emri mutlaka yerine <br><br>gelecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah) ları <br><br>ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah』a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah <br><br>işleyerek iftira etmiş olur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır! Allah dilediğini temize çıkarır ve <br><br>kendilerine kıl kadar zulmedilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bak Allah』a karşı nasıl yalan uyduruyorlar. Apaçık bir günah olarak bu yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine Kitap』tan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar 「cibt」e ve 「tâğut」a <br><br>inanıyorlar. İnkar edenler için de, 「Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır」 diyorlar. <br><br>&nbsp;. Onlar, Allah』ın lanet ettiği kimselerdir. Allah kime lanet ederse, artık ona asla bir <br><br>yardımcı bulamazsın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa onların hükümranlıkta bir payı mı var? Öyle olsa, insanlara bir zerre bile vermezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa, insanları; Allah』ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı? <br><br>Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir hükümranlık da <br><br>vermiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece onlardan kimi ona iman etti, kimi de sırt çevirdi. (O iman etmeyenlere) çılgın ateş <br><br>olarak cehennem yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz âyetlerimizi inkar edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı <br><br>tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz, Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve <br><br>hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip salih ameller işleyenleri ise, içinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları <br><br>cennetlere koyacağız. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında <br><br>bulunduracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman <br><br>adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki <br><br>Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』a itaat edin. Peygamber』e itaat edin ve sizden olan ulu』l-emre <br><br>(idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah』a ve ahiret <br><br>gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç <br><br>bakımından da daha güzeldir. <br><br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Sana indirilen Kur』an』a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri <br><br>görmüyor musun? Tâğût』u tanımamaları kendilerine emrolunduğu halde, onun önünde muhakeme olmak <br><br>istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Münafıklara, 「Allah』ın indirdiğine (Kur』an』a) ve Peygambere gelin」 dendiği zaman onların <br><br>senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendi işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiği, sonra da 「Biz iyilik etmek ve <br><br>uzlaştırmaktan başka bir şey istememiştik」 diye Allah』a yemin ederek sana geldikleri zaman <br><br>halleri nasıl olur? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Allah』ın kalplerindekini bildiği kimselerdir. Öyleyse onlara aldırma. Onlara öğüt ver <br><br>ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz her peygamberi sırf, Allah』ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar <br><br>kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah』tan günahlarının bağışlamasını dileseler <br><br>ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah』ı tövbeleri çok kabul edici ve çok <br><br>merhametli bulacaklardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra <br><br>da verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe <br><br>iman etmiş olmazlar. <br><br>&nbsp;. Eğer biz onlara, 「Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın」 diye yazmış olsaydık, <br><br>içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, <br><br>elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de (imanlarını) daha çok pekiştirici olurdu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O zaman kendilerine elbette katımızdan büyük bir mükafat verirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları elbette doğru yola iletirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim Allah』a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah』ın kendilerine nimet verdiği <br><br>peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel <br><br>arkadaştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu lütuf Allah』tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alıp, küçük birlikler halinde, yahut topluca <br><br>savaşa gidin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, aranızda öyle kimseler var ki, (onların her biri savaşa gitme konusunda) hakikaten <br><br>pek ağır davranır. Eğer başınıza bir musibet gelirse, 「Allah bana lütfetti de onlarla beraber <br><br>bulunmadım」 der. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer Allah』tan size bir lütuf (zafer) erişse, bu sefer de; sizinle kendisi arasında hiç <br><br>tanışıklık yokmuş gibi şöyle der: 「Keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarıya <br><br>(ganimete) ulaşsaydım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim <br><br>Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz. <br><br>&nbsp;. Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, 「Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zâlim olan şu memleketten <br><br>çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver」 diye yalvarıp duran zayıf ve <br><br>zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O halde <br><br>siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Daha önce kendilerine, 「(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin」 <br><br>denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, <br><br>Allah』tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve 「Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi <br><br>yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!」 derler. De ki: 「Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah』a <br><br>karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size <br><br>ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, 「Bu, Allah』tandır」 derler. Onlara bir kötülük gelirse, <br><br>「Bu, senin yüzündendir」 derler. (Ey Muhammed!) De ki: 「Hepsi Allah』tandır.」 Bu topluma ne oluyor <br><br>ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana ne iyilik gelirse Allah』tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) <br><br>Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter. <br><br>&nbsp;. Kim peygambere itaat ederse, Allah』a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki) biz seni <br><br>onlara bekçi göndermedik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana 「baş üstüne」 derler. Fakat senin yanından çıktıklarında, içlerinden bir takımı, <br><br>geceleyin; (senin gündüz) söylediklerinin aksini kurarlar. Allah onların geceleyin kurduklarını <br><br>yazmaktadır. Sen onlara aldırma. Allah』a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hâlâ Kur』an』ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah』tan başkası tarafından <br><br>(indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine güvenlik (barış) veya korku (savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. <br><br>Halbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu <br><br>değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. Allah』ın <br><br>size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü』minleri de <br><br>savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkar edenlerin gücünü kırar. Allah』ın gücü daha üstündür, <br><br>cezası daha şiddetlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir <br><br>(işte) aracılık ederse ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah』ın her şeye gücü yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin. <br><br>Şüphesiz Allah her şeyin hesabını gereği gibi yapandır <br><br>&nbsp;. Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Andolsun sizi kıyamet gününde mutlaka bir <br><br>araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. Kimdir sözü Allah』ınkinden daha doğru olan? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Size ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allah onları yaptıkları işlerden <br><br>dolayı başaşağı ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. Allah』ın saptırdığını yola <br><br>getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, sen onun için asla bir çıkış yolu bulamazsın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu <br><br>sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz <br><br>çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de <br><br>bir yardımcı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak sizinle aralarında anlaşma olan bir topluma sığınmış bulunanlar, yahut ne sizinle ne de <br><br>kendi kavimleriyle savaşmayı içlerine sığdıramayıp (tarafsız olarak) size gelenler başka. Eğer <br><br>Allah dileseydi, onları size musallat kılardı da sizinle savaşırlardı. Eğer onlar sizden uzak <br><br>durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol <br><br>(yetki) vermemiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Diğer bir takım kimselerin de hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak <br><br>istediklerini göreceksin. Bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar. Eğer bunlar sizden <br><br>uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları <br><br>yakalayın ve onları nerede bulursanız öldürün. İşte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik. <br><br>&nbsp;. Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir <br><br>mümini yanlışlıkla öldürürse bir mü』min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine <br><br>diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü』min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan <br><br>bulunursa, mü』min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan <br><br>bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü』min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara <br><br>imkan bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ardarda oruç tutması gerekir. <br><br>Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap <br><br>etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm <br><br>veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, 「Sen mü』min değilsin」 <br><br>demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size <br><br>lütufta bulundu (müslüman oldunuz). Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah yaptıklarınızdan <br><br>hakkıyla haberdardır. <br><br>&nbsp;, . Mü』minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda <br><br>mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad <br><br>edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır.Gerçi Allah (mü』minlerin) <br><br>hepsine de en güzel olanı (cenneti) vadetmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükafat ile, kendi <br><br>katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah çok <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara <br><br>şöyle derler: 「Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)」 Onlar da, 「Biz yeryüzünde zayıf ve <br><br>güçsüz kimselerdik」 derler. Melekler, 「Allah』ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz <br><br>ya!」 derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan , çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, <br><br>kadınlar ve çocuklar başkadır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Umulur ki, Allah bu kimseleri affeder. Çünkü Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de. Kim <br><br>Allah』a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, <br><br>şüphesiz onun mükafatı Allah』a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı <br><br>kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır. <br><br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü』minlerin) arasında bulunup da onlara namaz <br><br>kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına <br><br>alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekat kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) <br><br>geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve <br><br>ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. İnkar edenler arzu ederler ki, <br><br>silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan <br><br>zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. <br><br>Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah inkarcılara alçaltıcı bir <br><br>azap hazırlamıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah』ı anın. <br><br>Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü』minlere belirli vakitlere bağlı <br><br>olarak farz kılınmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Düşman topluluğunu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz onlar <br><br>da sizin acı duyduğunuz gibi acı duyuyorlar. Üstelik siz Allah』tan onların ümit edemeyecekleri <br><br>şeyleri umuyorsunuz. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Biz sana Kitab』ı (Kur』an』ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah』ın <br><br>sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma <br><br>&nbsp;. Allah』tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine hainlik edenleri savunma. Zira Allah, hiçbir haini, hiçbir günâhkarı sevmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah』tan gizlenmezler. Halbuki Allah, <br><br>geceleyin, razı olmayacağı sözleri kurarlarken onlarla beraberdir. Allah onların yaptıklarını <br><br>(ilmiyle) kuşatmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte siz öyle kimselersiniz (ki, diyelim) dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü <br><br>onları Allah』a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah』tan bağışlama dilerse, Allah』ı <br><br>çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah, her şeyi hakkıyla <br><br>bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz <br><br>iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Eğer Allah』ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni <br><br>saptırmaya çalışırdı. Halbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar <br><br>veremezler. Allah sana kitabı (Kur』an』ı) ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri <br><br>öğretmiştir. Allah』ın sana lütfu çok büyüktür. <br><br>&nbsp;. Bir sadaka vermeyi, yahut iyilik yapmayı, yahut da insanların arasını düzeltmeyi emredenleri <br><br>hariç, onların aralarındaki gizli konuşmaların çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf <br><br>Allah』ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfât vereceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü』<br><br>minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne <br><br>kötü bir varış yeridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği <br><br>kimseler için bağışlar. Allah』a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Allah』ı bırakıp ancak dişilere tapıyorlar. Halbuki (aslında) azgın bir şeytana <br><br>tapmaktadırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah o şeytana lânet etti ve o da, 「Andolsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay <br><br>alacağım」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de <br><br>(putlara adak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah』ın <br><br>yarattığını değiştirecekler.」 Kim Allah』ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz o, apaçık <br><br>bir hüsrana düşmüştür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şeytan onlara (birçok) va』dde bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan, ancak <br><br>aldatmak için onlara vaadde bulunuyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onların barınağı cehennemdir. Ondan bir kaçış yolu bulamazlar. <br><br>&nbsp;. İman edip salih ameller işleyenleri de ebedî olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan <br><br>cennetlere koyacağız. Allah gerçek bir va』dde bulunmuştur. Kimdir sözü Allah』ınkinden daha doğru <br><br>olan? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. Kim kötü bir iş yaparsa <br><br>onunla cezalandırılır. O kendisine Allah』tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mü』min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler <br><br>ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah』a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim』in dinine <br><br>tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah İbrahim』i dost edindi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah』ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: 「Onlar hakkında size fetvayı Allah <br><br>veriyor.」 Kitapta, kendilerine (verilmesi) farz kılınan (miras)ı vermediğiniz ve evlenmek <br><br>istediğiniz yetim kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere adil davranmanıza dair, size okunmakta <br><br>olan âyetler de bunu açıklıyor. Ne hayır yaparsanız şüphesiz Allah onu bilir. <br><br>&nbsp;. Eğer bir kadın kocasının, kendisine kötü davranmasından, yahut yüz çevirmesinden endişe <br><br>ederse, uzlaşarak aralarını düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzlaşmak daha <br><br>hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer <br><br>iyilik eder ve Allah』a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan <br><br>haberdardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise <br><br>(birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi <br><br>bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah』a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok <br><br>bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer ayrılırlarsa, Allah bol lütuf ve nimetiyle onların her birini zengin kılar (başkalarına <br><br>muhtaç bırakmaz). Allah lütfu geniş olandır. O hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah』ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere <br><br>de, size de 「Allah』a karşı gelmekten sakının」 diye tavsiye ettik. Eğer inkar ederseniz, (bilin <br><br>ki) göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah』ındır. Allah zengindir, övülmeye layıktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah』ındır. Vekil olarak Allah yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! Allah dilerse sizi yok eder ve başkalarını getirir. Allah buna hakkıyla gücü <br><br>yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim dünya sevabı (nimeti) istiyorsa (bilsin ki), dünya sevabı da, ahiret sevabı da Allah <br><br>katındadır. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. <br><br>&nbsp;. Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için <br><br>şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin <br><br>veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları <br><br>sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken <br><br>gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah <br><br>yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği <br><br>kitaba iman edin. Kim Allah』ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar <br><br>ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip sonra inkâr eden, sonra inanıp tekrar inkar eden, sonra da inkarlarında ileri <br><br>gidenler var ya; Allah onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Münafıklara, kendileri için elem dolu bir azap olduğunu müjdele. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, mü』minleri bırakıp kafirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref <br><br>mi arıyorlar? Halbuki bütün izzet ve şeref Allah』a aittir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Oysa Allah size Kitapta (Kur』an』da) 「Allah』ın âyetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay <br><br>edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi <br><br>halde siz de onlar gibi olursunuz」 diye hüküm indirmiştir. Şüphesiz Allah, münafıkların ve <br><br>kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır. <br><br>&nbsp;. Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip <br><br>olursa, 「Biz sizinle beraber değil miydik?」 derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa, <br><br>「Size üstünlük sağlayıp sizi mü』minlerden korumadık mı?」 derler. Allah, kıyamet günü aranızda <br><br>hükmünü verecektir. Allah, mü』minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Münafıklar, Allah』ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. <br><br>Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah』ı <br><br>pek az anarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar küfür ile iman arasında bocalayıp dururlar. Ne bunlara (mü』minlere) ne de şunlara <br><br>(kafirlere) bağlanırlar. Allah kimi saptırırsa ona asla bir çıkar yol bulamazsın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Mü』minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah』a <br><br>apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı <br><br>da bulamazsın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah』ın kitabına sarılanlar ve dinlerini <br><br>Allah』a has kılanlar müstesnadır. Bunlar mü』minlerle beraberdirler. Allah mü』minlere büyük bir <br><br>mükafat verecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azab etsin ki? Allah şükrün karşılığını <br><br>verendir, hakkıyla bilendir. <br><br>&nbsp;. Allah, zulme uğrayanın dile getirmesi dışında, çirkin sözün açıklanmasını sevmez. Şüphesiz <br><br>Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz, yahut bir kötülüğü affederseniz (bilin ki), Allah da çok <br><br>affedicidir, her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Şüphesiz, Allah』ı ve peygamberlerini inkar edenler, Allah』a inanıp peygamberlerine <br><br>inanmayarak ayrım yapmak isteyenler, 「(Peygamberlerin) kimine inanırız, kimini inkar ederiz」 <br><br>diyenler ve böylece bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isteyenler var ya;işte <br><br>onlar gerçekten kafirlerdir. Biz de kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a ve peygamberlerine iman edenler ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara <br><br>gelince, işte onlara Allah mükafatlarını verecektir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet <br><br>edicidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitap ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. (Buna şaşma!) Mûsâ』dan, <br><br>bundan daha büyüğünü istemişler ve 「Allah』ı bize açıkça göster」 demişlerdi. Böylece zulümleri <br><br>sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine apaçık deliller gelmesinin ardından <br><br>(tuttular) buzağıyı tanrı edindiler. Biz bunu da affettik ve Mûsâ』ya apaçık bir güç ve yetki <br><br>verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Verdikleri sağlam söz(ü yerine getirmemeleri) sebebiyle 「Tûr」u üzerlerine kaldırdık ve <br><br>onlara, 「Tevazu ile kapıdan girin」 dedik. Yine onlara, 「Cumartesi (yasakları) konusunda haddi <br><br>aşmayın」 dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık. <br><br>&nbsp;. Verdikleri sağlam sözü bozmalarından, Allah』ın âyetlerini inkar etmelerinden, peygamberleri <br><br>haksız yere öldürmelerinden ve 「kalplerimiz muhafazalıdır」 demelerinden dolayı (başlarına türlü <br><br>belalar verdik. Onların kalpleri muhafazalı değildir), tam aksine inkarları sebebiyle Allah <br><br>onların kalplerini mühürlemiştir. Artık onlar inanmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Bir de inkarlarından ve Meryem』e büyük bir iftira atmalarından ve 「Biz Allah』ın peygamberi <br><br>Meryemoğlu İsa Mesih』i öldürdük」 demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu <br><br>öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa <br><br>düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece <br><br>zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa』ya) iman edecek olmasın. Kıyamet <br><br>günü o (İsa) onların aleyhine şahit olacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine <br><br>yasaklanmış olduğu halde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle <br><br>önceden kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık.İçlerinden inkar <br><br>edenlere de acı bir azap hazırladık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve mü』minler, sana indirilene ve senden önce <br><br>indirilene iman ederler. O namazı kılanlar, zekatı verenler, Allah』a ve ahiret gününe inananlar <br><br>var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz Nûh』a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim』<br><br>e, İsmail』e, İshak』a, Yakub』a, torunlarına, İsa』ya, Eyyüb』e, Yûnus』a, Hârûn』a ve Süleyman』a da <br><br>vahyetmiştik. Davûd』a da Zebûr vermiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler gönderdik. Anlatmadığımız (nice) <br><br>peygamberler de gönderdik. Allah Mûsa ile de doğrudan konuştu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra <br><br>insanların Allah』a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet <br><br>sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat Allah sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna <br><br>şahitlik eder. Şahit olarak Allah yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz inkar edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar derin bir sapıklığa <br><br>düşmüşlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz inkar edenler ve zulmedenler (var ya) Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola <br><br>iletecek değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Allah onları) ancak içinde ebedi kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah』a çok <br><br>kolaydır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı (gerçeği) getirdi. O halde kendi iyiliğiniz <br><br>için iman edin. Eğer inkar ederseniz bilin ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah』ındır. <br><br>Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br><br>&nbsp;. Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryemoğlu <br><br>İsa Mesih, ancak Allah』ın peygamberi, Meryem』e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve <br><br>kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah』a ve peygamberlerine iman edin, 「(Allah) üçtür」 demeyin. <br><br>Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah ancak bir tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan <br><br>uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. Vekil olarak Allah yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mesih de, Allah』a yakın melekler de, Allah』a kul olmaktan asla çekinmezler. Kim Allah』a <br><br>kulluk etmekten çekinir ve büyüklük taslarsa, bilsin ki, O, onların hepsini huzuruna <br><br>toplayacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip salih ameller işleyenlere gelince, (Allah) onların mükafatlarını eksiksiz ödeyecek <br><br>ve lütfundan onlara daha da fazlasını verecektir. Allah』a kulluk etmekten çekinenlere ve <br><br>büyüklük taslayanlara gelince; (Allah) onları elem dolu bir azaba uğratacaktır ve onlar <br><br>kendilerine Allah』tan başka bir dost ve yardımcı da bulamayacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil (Hz. Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur <br><br>(Kur』an) indirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a iman edip ona sımsıkı sarılanları ise (Allah), kendisinden bir rahmet ve lütfa <br><br>kavuşturacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir. <br><br>&nbsp;. Senden fetva istiyorlar. De ki: 「Allah size 「kelâle」 (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası <br><br>hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa bıraktığı <br><br>malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis <br><br>olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer <br><br>kardeşler erkekli kızlı iseler o zaman, (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. <br><br>Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. <br><br>MÂİDE SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre adını, . ve . âyetlerde yer alan 「mâide」 (sofra) <br><br>kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca; verilen sözlerin yerine getirilmesi, İsrailoğullarının <br><br>sözlerinde durmamaları, Hristiyanların yanlış inançları, dünyaya düşkünlükleri ve yolsuzlukları, <br><br>müslümanlar için bazı talimat, uyarı ve dini hükümler konu edilmektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız <br><br>kaydıyla , okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar , size helal kılındı. Şüphesiz <br><br>Allah istediği hükmü verir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』ın (koyduğu din) nişanelerine , haram aya , hac kurbanına, (bu <br><br>kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab』lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ』be』ye <br><br>gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i <br><br>Haram』dan alıkoydular diye bir takımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya <br><br>sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah』a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve <br><br>düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah』ın cezası çok <br><br>şiddetlidir. <br><br>. Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah』tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) <br><br>kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş <br><br>ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan <br><br>hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk <br><br>(Allah』a itaatten kopmak)tır. Bugün kafirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. <br><br>Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size <br><br>nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm』ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda <br><br>kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok <br><br>merhamet edicidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: 「Size temiz ve <br><br>hoş olan şeyler, bir de Allah』ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı <br><br>hayvanların tuttuğu (avlar) helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av <br><br>için) salarken üzerine Allah』ın adını anın (besmele çekin). Allah』a karşı gelmekten sakının. <br><br>Şüphesiz, Allah hesabı çabuk görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu gün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri <br><br>size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Mü』min kadınlardan iffetli olanlarla, daha <br><br>önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; <br><br>evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması <br><br>gerekenleri inkar ederse bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır. <br><br>&nbsp;. Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -<br><br>başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice <br><br>yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan <br><br>(def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o <br><br>zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). <br><br>Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat o sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki <br><br>nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın üzerinizdeki nimetini ve 「işittik, itaat ettik」 dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi <br><br>kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. Allah』a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah <br><br>göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler <br><br>olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah』a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah <br><br>yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, "Onlar için bir bağışlama ve büyük bir <br><br>mükafat vardır" diye vaatte bulunmuştur. <br><br>&nbsp;. İnkar edip âyetlerimizi yalanlayanlar var ya; işte onlar cehennemliklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya <br><br>(tecavüze) kalkışmıştı da Allah (buna engel olmuş) onların ellerini sizden çekmişti. Allah』a <br><br>karşı gelmekten sakının. Mü』minler yalnız Allah』a tevekkül etsinler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- <br><br>seçmiştik. Allah şöyle demişti: 「Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekatı verir ve <br><br>elçilerime inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda bulunarak) Allah』a güzel <br><br>bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar <br><br>akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkar ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan <br><br>sapmıştır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lanetledik, kalplerini de kaskatı <br><br>kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından <br><br>çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. (Ey Muhammed!) İçlerinden pek <br><br>azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. <br><br>Çünkü Allah iyilik yapanları sever. <br><br>&nbsp;. 「Biz hıristiyanız」 diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından <br><br>çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple biz de aralarına <br><br>kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah ne yapmakta olduklarını onlara <br><br>bildirecek! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey kitap ehli! Artık size elçimiz (Muhammed) gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz <br><br>gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah』tan bir nur ve <br><br>apaçık bir kitap (Kur』an) gelmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah onunla rızası peşinde olanları selamet yollarına iletir ve onları izniyle, <br><br>karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, 「Allah, Meryemoğlu Mesih』dir」, diyenler kesinlikle kâfir oldular. De ki: 「Şâyet <br><br>Allah, Meryemoğlu Mesih』i, onun anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istese, <br><br>Allah』a karşı kim ne yapabilir? Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan her şeyin <br><br>hükümranlığı Allah』ındır. Dilediğini yaratır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.」 <br><br>&nbsp;. (Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, 「Biz Allah』ın oğulları ve sevgili kullarıyız」 dediler. <br><br>De ki: 「Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de onun <br><br>yarattıklarından bir beşersiniz.」 (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, <br><br>yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah』ındır. Dönüş de ancak onadır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada 「Bize ne müjdeleyici bir peygamber <br><br>geldi, ne de bir uyarıcı」 demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) <br><br>geldi. (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Mûsâ kavmine demişti ki: 「Ey kavmim! Allah』ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani <br><br>içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar kılmıştır ve (diğer) toplumlardan hiçbirine <br><br>vermediğini size vermişti.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey kavmim! Allah』ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana <br><br>uğrayanlar olursunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Ey Mûsâ! O (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir millet var. Onlar oradan <br><br>çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz de gireriz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Korkanların içinden Allah』ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti: 「Onların <br><br>üzerine kapıdan girin. Oraya girdiniz mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü』minler iseniz <br><br>yalnızca Allah』a tevekkül edin.」 <br><br>&nbsp;. Dediler ki: 「Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin <br><br>onlarla savaşın. Biz burada oturacağız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsa, 「Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebilirim. Artık bizimle, o yoldan <br><br>çıkmışların arasını ayır」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şöyle dedi: 「O halde orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Bu süre içinde yeryüzünde <br><br>şaşkın şaşkın dönüp dolaşacaklar. Artık böyle yoldan çıkmış kavme üzülme.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Onlara, Adem』in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer <br><br>kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul <br><br>edilmeyen, 「Andolsun seni mutlaka öldüreceğim」 demişti. Öteki, 「Allah ancak kendisine karşı <br><br>gelmekten sakınanlardan kabul eder」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi <br><br>uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah』tan korkarım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden <br><br>olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan <br><br>edenlerden oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri <br><br>eşeleyen bir karga gönderdi. 「Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini <br><br>örtmekten aciz miyim ben?」 dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu. <br><br>&nbsp;. Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitapta) şunu yazdık: 「Kim, bir insanı, bir can karşılığı <br><br>veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları <br><br>öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları <br><br>yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. <br><br>Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; <br><br>ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut <br><br>o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara <br><br>büyük bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar. Artık Allah』ın çok <br><br>bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』a karşı gelmekten sakının, ona yaklaşmaya vesile arayın ve onun <br><br>yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz yeryüzünde olanların hepsi ve yanında bir o kadarı daha kendilerinin (kafirlerin) <br><br>olsa da onu kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar onlardan yine kabul <br><br>edilmez. Onlara elem dolu bir azap vardır. <br><br>&nbsp;. Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir. Onlara sürekli bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yaptıklarına bir karşılık ve Allah』tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile <br><br>hırsız kadının ellerini kesin. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun <br><br>tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bilmez misin ki göklerin ve yerin hükümranlığı Allah』a aittir. O dilediğine azap eder, <br><br>dilediğini de bağışlar. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları halde ağızlarıyla 「İnandık」 diyenler (münafıklar) ile <br><br>Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) <br><br>dinlerler , sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki) <br><br>yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: 「Eğer size şu hüküm verilirse <br><br>onu tutun. O verilmezse sakının.」 Allah kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için <br><br>asla Allah』a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah』ın kalplerini temizlemeyi istemediği <br><br>kimselerdir. Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır. <br><br>&nbsp;. Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse ister aralarında <br><br>hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan sana asla hiçbir zarar <br><br>veremezler. Eğer hükmedecek olursan aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları <br><br>sever. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yanlarında içinde Allah』ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, <br><br>sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar (kendi kitaplarına da, sana <br><br>da) inanmış değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Tevrat』ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah』a) teslim olmuş <br><br>nebiler onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb』e adamış kimseler ile âlimler de <br><br>öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah』ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar <br><br>Tevrat』ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu halde siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve <br><br>âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah』ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta <br><br>kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onda (Tevrat』ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, <br><br>dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa <br><br>o, kendisi için keffaret olur. Allah』ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir. <br><br>&nbsp;. O peygamberlerin izleri üzere Meryemoğlu İsa』yı, önündeki Tevrat』ı doğrulayıcı olarak <br><br>gönderdik. Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat』ı doğrulayan, Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak İncil』i verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İncil ehli Allah』ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah』ın indirdiği ile hükmetmeyenler <br><br>fasıkların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Sana da o Kitab』ı (Kur』an』ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları <br><br>gözetici olarak indirdik. Artık Allah』ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan <br><br>ayrılıp ta onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer <br><br>Allah dileseydi elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek <br><br>için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah』adır. O zaman <br><br>anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Aralarında, Allah』ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah』ın sana <br><br>indirdiğinin bir kısmından (Kur』an』ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz <br><br>çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak <br><br>istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, <br><br>kimin hükmü Allah』ınkinden daha güzeldir? <br><br>&nbsp;. Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. <br><br>Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu <br><br>doğruya iletmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, 「Başımıza bir felaketin gelmesinden <br><br>korkuyoruz」 diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah yakın bir fetih veya <br><br>katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (O zaman) iman edenler derler ki: 「Sizinle beraber olduklarına dair var güçleriyle Allah』a <br><br>yemin edenler şunlar mı?」 Bunların çabaları boşa çıkmıştır. Böylece ziyan edenler olmuşlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir <br><br>topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah』ı severler. Onlar mü』minlere karşı alçak <br><br>gönüllü, kafirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir <br><br>kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah』ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. <br><br>Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizin dostunuz ancak Allah』tır, Resûlüdür ve Allah』ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, <br><br>zekâtı veren mü』minlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim Allah』ı, onun peygamberini ve inananları dost edinirse bilsin ki şüphesiz Allah <br><br>taraftarları galiplerin ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak <br><br>edinenleri ve öteki kafirleri dost edinmeyin. Eğer mü』minler iseniz Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakının. <br><br>&nbsp;. Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu şüphesiz onların <br><br>akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey kitap ehli! Sadece Allah』a, bize indirilene ve daha önce indirilmiş olan (ilahi <br><br>kitap)lara inandığımızdan ve çoğunuzun da fasıklar olmasından ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi? Onlar, Allah』ın <br><br>lanetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile <br><br>şeytanlara tapan kimselerdir. İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok <br><br>sapmışlardır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Yanınıza) küfürle girip yine (yanınızdan) küfürle çıktıkları halde size geldiklerinde <br><br>「İnandık」 dediler. Allah onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. <br><br>Yapmakta oldukları şey ne kötüdür! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı <br><br>ya! Yapmakta oldukları şey ne kötüdür! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de Yahudiler, 「Allah』ın eli bağlıdır」 dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri <br><br>bağlansın ve lanete uğrasınlar! Hayır, onun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, <br><br>sana Rabbinden indirilen (Kur』an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz <br><br>onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş <br><br>yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah <br><br>bozguncuları sevmez. <br><br>&nbsp;. Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah』a karşı gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların <br><br>kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onlar Tevrat』ı, İncil』i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni (Kur』an』ı) <br><br>gereğince uygulasalardı elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (bol bol rızık) <br><br>yiyeceklerdi. Onlardan orta yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne <br><br>kötüdür! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği <br><br>peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, <br><br>kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey Kitap ehli! Tevrat』ı, İncil』i ve Rabbinizden size indirileni (Kur』an』ı) <br><br>uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz.」 Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur』an <br><br>onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyle ise o kâfirler toplumu için üzülme. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz inananlar (müslümanlar) ile Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan (her bir grubun <br><br>kendi şeriatında) 「Allah』a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku <br><br>yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır」 (diye hükmedilmiştir.) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, İsrailoğullarından sağlam söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Fakat her <br><br>ne zaman bir Peygamber onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir <br><br>kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler. <br><br>&nbsp;. (Bu yaptıklarında) bir bela olmayacağını sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra (tövbe <br><br>ettiler), Allah da onların tövbesini kabul etti. Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır <br><br>kesildiler. Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, 「Allah, Meryem oğlu Mesih』tir」 diyenler kesinlikle kafir oldu. Oysa Mesih şöyle <br><br>demişti: 「Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah』a kulluk <br><br>edin. Kim Allah』a ortak koşarsa artık Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı <br><br>da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, 「Allah üçün üçüncüsüdür」 diyenler kafir oldu. Halbuki bir tek ilahtan başka hiçbir <br><br>ilah yoktur. Eğer dediklerinden vazgeçmezlerse andolsun onlardan inkar edenlere elbette elem <br><br>dolu bir azap dokunacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hâlâ mı Allah』a tövbe etmezler ve ondan bağışlanma istemezler? Allah çok bağışlayandır, çok <br><br>merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Meryem oğlu Mesih sadece bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler geldi geçti. Onun <br><br>annesi de dosdoğru bir kadındır. (Nasıl ilah olabilirler?) İkisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara <br><br>âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Sonra bak ki, nasıl da (haktan) çevriliyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Allah』ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü <br><br>yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.」 <br><br>&nbsp;. De ki: 「Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, bir <br><br>çoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da şaşmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İsrailoğullarından inkar edenler, Davud ve Meryemoğlu İsa diliyle lanetlendi. Bu, onların <br><br>isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta <br><br>oldukları ne kötüydü! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan birçoğunun inkar edenleri dost edindiklerini görürsün. Andolsun ki kendileri için <br><br>önceden (ahirete) gönderdikleri şey; Allah』ın onlara gazap etmesi ne kötüdür! Onlar azap içinde <br><br>ebedi kalıcıdırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer Allah』a, Peygamber』e ve ona indirilene (Kur』an』a) inanıyor olsalardı onları (müşrikleri) <br><br>dost edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fasık kimselerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle <br><br>Yahudiler ile Allah』a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi <br><br>bakımından en yakınının da 「Biz hıristiyanlarız」 diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü <br><br>onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar. <br><br>&nbsp;. Peygamber』e indirileni (Kur』an』ı) dinledikleri zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin <br><br>yaşla dolup taştığını görürsün. 「Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi şahitlerle (Muhammed』in <br><br>ümmeti) ile beraber yaz」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber (cennete) koymasını umarken, Allah』a ve bize <br><br>gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, devamlı kalacakları, içinden ırmaklar akan <br><br>cennetleri mükafat olarak verdi. İşte bu, iyilik yapanların mükafatıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenlere ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince işte onlar cehennemliklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin <br><br>ve (Allah』ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın size rızık olarak verdiklerinden helal, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine <br><br>inanmakta olduğunuz Allah』a karşı gelmekten sakının. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız <br><br>yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta <br><br>hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu <br><br>imkanı) bulamazsa onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit <br><br>yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor <br><br>ki şükredesiniz. <br><br>&nbsp;. Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları <br><br>ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah』ı anmaktan ve <br><br>namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Öyleyse Allah』a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah』a karşı gelmekten sakının. Şayet <br><br>yüz çevirirseniz bilmiş olun ki elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip salih ameller işleyenlere; Allah』a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve <br><br>salih amel işledikleri, sonra Allah』a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine <br><br>Allah』a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış <br><br>olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah iyilik edenleri sever. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Andolsun, Allah sizleri, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği av<br><br>(lar) ile elbette deneyecek ki, görmediği halde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim <br><br>bundan (bu açıklamadan) sonra haddini tecavüz ederse ona elem dolu bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten <br><br>öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kâ』be』ye hediye olarak varmak üzere, <br><br>öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya <br><br>yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü <br><br>sonucunu tatması içindir. Allah geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, <br><br>Allah ondan intikam alır. Allah mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.. <br><br>&nbsp;. Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini <br><br>yemek sizlere helal kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda <br><br>toplanacağınız Allah』a karşı gelmekten sakının. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah; Ka』be』yi, o saygıdeğer evi, haram ayı hac kurbanını ve (bu kurbanlara takılı) <br><br>gerdanlıkları insanlar(ın din ve dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. <br><br>Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah』ın bildiğini ve Allah』ın (zaten) her şeyi <br><br>hakkıyla bilmekte olduğunu bilmeniz içindir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bilin ki Allah』ın cezası çetindir ve Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de <br><br>bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Pis ile temiz bir olmaz. Pisin çokluğu hoşuna gitse bile.」 Ey akıl <br><br>sahipleri Allah』a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer <br><br>Kur』an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Halbuki) Allah onları <br><br>bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah ne 「Bahîre」 ne 「Sâibe」, ne 「Vasîle」 ne de 「Hâm」 diye bir şey meşru kılmamıştır. Fakat, <br><br>inkar edenler Allah』a karşı yalan uyduruyorlar. Zaten çoklarının aklı da ermez. <br><br>&nbsp;. Onlara, 「Allah』ın indirdiğine (Kur』an』a) ve Peygamber』e gelin」 denildiğinde onlar, <br><br>「Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter」 derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve <br><br>doğru yolu bulamamış olsalar da mı? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız yoldan sapan kimse size <br><br>zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah』adır. O zaman Allah size yaptıklarınızı haber verecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman vasiyet sırasında aranızda şahitlik (edecek <br><br>olanlar) sizden adaletli iki kişidir. Yahut; seferde olup da başınıza ölüm musibeti gelirse, <br><br>sizin dışınızdan başka iki kişi şahitlik eder. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra <br><br>alıkorsunuz da Allah adına, 「Akraba da olsa, şahitliğimizi hiçbir karşılığa değişmeyiz. Allah <br><br>için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde şüphesiz günahkârlardan oluruz」 diye <br><br>yemin ederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Eğer sonradan) o iki kişinin günaha girdikleri (yalan söyledikleri) anlaşılırsa, o zaman, bu <br><br>öncelikli şahitlerin zarar verdiği kimselerden olan başka iki adam, onların yerine geçer ve <br><br>「Allah』a yemin ederiz ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden elbette daha gerçektir. Biz <br><br>hakkı da çiğneyip geçmedik. Çünkü o takdirde biz elbette zalimlerden oluruz」 diye yemin ederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu (usul), şahitliği layıkıyla yerine getirmeleri ve yeminlerinden sonra başka yeminlere <br><br>başvurulacağından endişe etmelerini sağlamak için en uygun çaredir. Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakının ve dinleyin. Allah fasık toplumu doğruya iletmez <br><br>&nbsp;. Allah』ın, peygamberleri toplayıp 「siz(den sonra davetiniz)e ne derece uyuldu?」 diyeceği, <br><br>onların da, 「Bizim hiçbir bilgimiz yok. Gaybleri hakkıyla bilen ancak sensin」 diyecekleri günü <br><br>hatırlayın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün Allah şöyle diyecek: 「Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi <br><br>düşün. Hani, seni Ruhu』l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de <br><br>insanlara konuşuyordun. Hani, sana kitabı, hikmeti, Tevrat』ı, İncil』i de öğretmiştim. Hani <br><br>iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen <br><br>bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim <br><br>iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun. Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin <br><br>zaman ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan inkar edenler, 「Bu ancak açık bir büyüdür」 <br><br>demişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani bir de, 「Bana ve Peygamberime iman edin」 diye havarilere ilham etmiştim. Onlar da 「İman <br><br>ettik. Bizim müslüman olduğumuza sen de şahit ol」 demişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani havariler de, 「Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?」 <br><br>demişlerdi. İsa da, 「Eğer mü』minler iseniz Allah』a karşı gelmekten sakının」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın. Senin bize doğru söylediğini <br><br>bilelim ve ona, (gözü ile) görmüş şahitlerden olalım」 demişlerdi. <br><br>&nbsp;. Meryem oğlu İsa, 「Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize <br><br>(zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir <br><br>mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah da, 「Ben onu size indireceğim. Ama ondan sonra sizden her kim inkar ederse artık ben <br><br>ona kainatta hiçbir kimseye etmeyeceğim azabı ederim」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah kıyamet günü şöyle diyecek: 「Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Allah』ı bırakarak <br><br>beni ve anamı iki ilah edinin dedin?」 İsa da şöyle diyecek: 「Seni bütün eksikliklerden uzak <br><br>tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş <br><br>olsaydım elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı <br><br>bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim: Benim de Rabbim, sizin de rabbiniz olan <br><br>Allah』a kulluk edin (dedim.) Aralarında bulunduğum sürece onlara şahit idim. Ama beni içlerinden <br><br>aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeye hakkıyla şahitsin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. . 「Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, <br><br>yine şüphe yok ki sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şöyle diyecek: 「Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.」 Onlara <br><br>içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, <br><br>onlar da Allah』dan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerin, yerin ve bunlardaki her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah』ındır. O her şeye <br><br>hakkıyla gücü yetendir. <br><br>EN'ÂM SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. Kuvvetli görüşe göre, , , , , ve . âyetler Medine』de inmiştir. <br><br>âyettir. Adını , ve . âyetlerde yer alan 「el-En』âm」 kelimesinden almıştır. En』âm, koyun, keçi, <br><br>deve ve sığır cinsi ehli hayvanları ifade eden bir kelimedir. Sûrede başlıca tevhide, adalete, <br><br>peygamberliğe, ahirete dair meseleler ile, küfrün ve batıl inançların reddi, ve bazı temel ahlâk <br><br>kuralları konu edilmektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah』a mahsustur. Böyle <br><br>iken inkar edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O öyle bir Rab』dır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. <br><br>(Kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel de onun katındadır. Siz ise hâlâ şüphe <br><br>ediyorsunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Halbuki O, göklerde de Allah』tır, yerde de. Sizin gizlinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da. <br><br>Sizin daha ne kazanacağınızı da bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara Rablerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki ondan yüz çevirmesinler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nitekim hak (Kur』an) kendilerine gelince onu yalanladılar. Fakat alay ettikleri şeyin <br><br>haberleri kendilerine ilerde gelecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz <br><br>imkan ve iktidarı onlara vermiştik. Onlara bol bol yağmur yağdırmıştık. Topraklarından nehirler <br><br>akıttık. Sonra da günahları sebebiyle onları helak ettik ve arkalarından başka bir nesil var <br><br>ettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Eğer sana kağıda yazılı bir kitap indirseydik, onlar da elleriyle ona <br><br>dokunsalardı, yine o inkar edenler, 「Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir」 diyeceklerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de dediler ki: 「Ona (açıktan göreceğimiz) bir melek indirilse ya!」 Eğer (öyle) bir melek <br><br>indirseydik artık iş bitirilmiş olurdu, sonra da kendilerine göz açtırılmazdı. (Hemen helak <br><br>edilirlerdi) <br><br>&nbsp;. Eğer onu (Peygamberi) bir melek kılsaydık yine onu bir adam (suretinde) yapardık ve onları <br><br>yine içinde bulundukları karmaşaya düşürmüş olurduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Andolsun, senden önce de birçok peygamber alaya alınmıştı da onlarla alay <br><br>edenleri, alay ettikleri şey kuşatıp mahvetmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Yeryüzünde gezin dolaşın da (Peygamberleri) yalanlayanların sonu nasıl olmuş bir <br><br>görün.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?」 「Allah』ındır」 de. O merhamet etmeyi kendine <br><br>gerekli kıldı. Andolsun sizi mutlaka kıyamet gününe toplayacak. Bunda hiç şüphe yok. Kendilerini <br><br>ziyana uğratanlar var ya, işte onlar inanmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gece ve gündüzde barınan her şey onundur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Göklerin ve yerin yaratıcısı olan, beslediği halde beslenmeye ihtiyacı olmayan <br><br>Allah』tan başkasını mı dost edineceğim.」 De ki: 「Bana, (Allah』a) teslim olanların ilki olmam <br><br>emredildi ve sakın Allah』a ortak koşanlardan olma (denildi).」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından <br><br>korkarım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (O günün azabı) kimden savuşturulursa gerçekten (Allah) ona acımıştır. İşte bu apaçık <br><br>kurtuluştur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şayet Allah sana bir zarar dokundursa bunu O』ndan başka giderecek yoktur. Fakat sana bir <br><br>hayır dokunduracak olsa onu da kimse gideremez. Bil ki O her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) <br><br>hakkıyla haberdardır. <br><br>&nbsp;. De ki: 「Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?」 De ki: 「Allah benimle sizin aranızda <br><br>şahittir. İşte bu Kur』an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. <br><br>Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilahlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?」 De ki: 「Ben <br><br>şahitlik etmem. O, ancak tek bir ilahtır ve şüphesiz ben sizin Allah』a ortak koştuğunuz <br><br>şeylerden uzağım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi <br><br>tanırlar. Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar inanmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim Allah』a karşı yalan uydurandan, ya da onun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir? <br><br>Şüphesiz ki, zalimler kurtuluşa eremez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları tümüyle (mahşere) toplayıp da Allah』a ortak koşanlara, 「Nerede, ilah olduklarını iddia <br><br>ettiğiniz ortaklarınız?」 diyeceğimiz günü hatırla. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonunda onların manevraları, 「Rabbimiz Allah』a andolsun ki biz (ona) ortak koşanlar değildik」 <br><br>demelerinden başka bir şey olmayacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bak kendilerine karşı nasıl yalan söylediler ve iftira edip durdukları şeyler (uydurma <br><br>ilahları) onları nasıl yüzüstü bırakıp kayboluverdi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İçlerinden, (Kur』an okurken) seni dinleyenler de var. Onu anlamamaları için kalpleri üzerine <br><br>perdeler (gereriz), kulaklarına ağırlık koyarız. Her türlü mucizeyi görseler de onlara <br><br>inanmazlar. Hatta tartışmak üzere sana geldiklerinde inkâr edenler, 「Bu (Kur』an) evvelkilerin <br><br>masallarından başka bir şey değil」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar başkalarını ondan (Kur』an』dan) alıkoyarlar, hem de kendileri ondan uzak kalırlar. Onlar <br><br>farkına varmaksızın, ancak kendilerini helak ediyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ateşin karşısında durdurulup da, 「Ah, keşke dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini <br><br>yalanlamasak ve mü』minlerden olsak」 dedikleri vakit (hallerini) bir görsen! <br><br>&nbsp;. Hayır, (bu yakınmaları) daha önce gizlemekte oldukları şeyler onlara göründü (de ondan). Eğer <br><br>çevrilselerdi elbette kendilerine yasaklanan şeylere yine döneceklerdi. Şüphesiz onlar <br><br>yalancıdırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derler ki: 「Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rab』lerinin huzurunda durduruldukları vakit (hallerini) bir görsen! (Allah) diyecek ki: <br><br>「Nasıl, şu (dirilmek) gerçek değil miymiş?」 Onlar, 「Evet, Rabbimiz』e andolsun ki, gerçekmiş」 <br><br>diyecekler. (Allah), 「Öyleyse inkar etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı!」 diyecek. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o <br><br>saat (kıyamet) gelip çatınca bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, 「Hayatta yaptığımız <br><br>kusurlardan ötürü vay halimize!」 diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Biz çok iyi biliyoruz ki söyledikleri elbette seni incitiyor. Onlar gerçekte <br><br>seni yalanlamıyorlar; fakat o zalimler Allah』ın âyetlerini inadına inkâr ediyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun ki, senden önce de bir çok Peygamberler yalanlanmıştı da onlar yalanlanmalarına ve <br><br>eziyet edilmelerine karşı sabretmişler ve nihayet kendilerine yardımımız yetişmişti. Allah』ın <br><br>kelimelerini değiştirebilecek bir güç de yoktur. Andolsun peygamberler ile ilgili haberlerin bir <br><br>kısmı sana gelmiş bulunuyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse; bir delik açıp yerin dibine inerek, yahut <br><br>bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa durma, yap! Eğer <br><br>Allah dileseydi elbette onları hidayet üzere toplardı. O halde sakın cahillerden olma. <br><br>&nbsp;. (Davete), ancak (bütün kalpleriyle) kulak verenler uyar. (Kalben) ölüleri ise (yalnızca) <br><br>Allah diriltir. Sonra da hepsi ona döndürülürler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya!」 (Ey Muhammed!) De ki: 「Şüphesiz Allah』<br><br>ın, bir mucize indirmeğe gücü yeter. Fakat onların çoğu bilmiyor.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer <br><br>topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi <br><br>Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içerisindeki bir takım sağırlar ve dilsizlerdir. Allah <br><br>kimi dilerse onu şaşırtır. Kimi de dilerse onu dosdoğru yol üzere kılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Söyleyin bakalım. Acaba size Allah』ın azabı gelse veya size kıyamet <br><br>saati gelip çatsa (böyle bir durumda) siz Allah』tan başkasını mı çağırırsınız? Eğer (putların <br><br>size yararı dokunduğu iddianızda) doğru söyleyenlerseniz (haydi onları yardıma çağırın). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır! (Bu durumda) yalnız ona dua edersiniz, o da dilerse (kurtulmak için) dua ettiğiniz <br><br>sıkıntıyı giderir ve siz o an Allah』a ortak koştuklarınızı unutursunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, senden önce bir takım ümmetlere de peygamberler gönderdik. (Peygamberlerini <br><br>dinlemediler.) Sonunda, yalvarsınlar da tövbe etsinler diye onları şiddetli yoksulluk ve <br><br>darlıklarla yakaladık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiç olmazsa onlara azabımız geldiği zaman yakarıp tövbe etselerdi ya... Fakat (onu <br><br>yapmadılar) kalpleri katılaştı. Şeytan da yapmakta olduklarını zaten onlara süslü göstermişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını <br><br>açtık. Sonra kendilerine verilenle sevinip şımardıkları sırada onları ansızın yakaladık da bir <br><br>anda tüm ümitlerini kaybedip yıkıldılar. <br><br>&nbsp;. Böylece zulmeden o toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah』a mahsustur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi de <br><br>mühürlerse, Allah』tan başka onu size (geri) getirecek ilah kimmiş?」 Bak, biz âyetleri değişik <br><br>biçimlerde nasıl açıklıyoruz, sonra onlar nasıl yüz çeviriyorlar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ne dersiniz, Allah』ın azabı size beklenmedik bir anda veya açıktan açığa gelse, <br><br>zalimler toplumundan başkası mı helak edilecek?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve <br><br>kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimizi yalanlayanlara ise, yapmakta oldukları fasıklık sebebiyle azap dokunacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ben size, 『Allah』ın hazineleri benim yanımdadır』 demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size <br><br>『Ben bir meleğim』 de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum.」 De ki: 「Görmeyenle <br><br>gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendileri için Allah』tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab』lerinin <br><br>huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah』a karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kur』an ile) <br><br>uyar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rab』lerinin rızasını isteyerek sabah akşam ona dua edenleri yanından kovma. Onların <br><br>hesabından sana bir şey yok, senin hesabından da onlara bir şey yok ki onları kovasın. Eğer <br><br>kovarsan zalimlerden olursun. <br><br>&nbsp;. Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik ki, 「Allah aramızdan şu adamları mı iman <br><br>nimetine layık gördü?」 desinler. Allah şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman de ki: 「Selam olsun size! Rabbiniz kendi <br><br>üzerine rahmeti (merhameti) yazdı. Şöyle ki: Sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra <br><br>peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse (bilmiş olun ki) O, çok bağışlayandır, çok merhamet <br><br>edendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Suçluların yolu da açığa çıksın diye âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Sizin, Allah』tan başka ibadet ettiğiniz şeylere ibadet etmem bana kesinlikle <br><br>yasaklandı. Ben sizin arzularınıza uymam. (Uyarsam) o takdirde sapmış olurum, hidayete <br><br>erenlerden olmam.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Şüphesiz ben, Rabbimden (gelen) kesin bir belge üzereyim. Siz ise onu yalanladınız. <br><br>Sizin acele istediğiniz azap benim elimde değil. Hüküm yalnızca Allah』a aittir. O, hakkı <br><br>anlatır. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Sizin acele istediğiniz azap şayet benim elimde olsaydı benimle sizin aranızda iş <br><br>elbette bitirilmiş olurdu.」 Allah zalimleri daha iyi bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gaybın anahtarları yalnızca O』nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı <br><br>da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir <br><br>yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah』ın bilgisi dahilinde, Levh-i Mahfuz』da) <br><br>olmasın. <br><br>&nbsp;. O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı <br><br>bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir. <br><br>(uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O』nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber <br><br>verecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. <br><br>Nihayet birinize ölüm geldiği vakit (görevli) elçilerimiz onun canını alır ve onlar görevlerinde <br><br>asla kusur etmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra hepsi, gerçek sahipleri Allah』a döndürülürler. İyi bilin ki hüküm yalnız O』nundur. O, <br><br>hesap görenlerin en çabuğudur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Sizler, açıktan ve gizlice ona 『Eğer bizi bundan kurtarırsa elbette şükredenlerden <br><br>olacağız』 diye dua ederken, sizi karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) kim <br><br>kurtarır?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Ama siz yine de ona ortak <br><br>koşuyorsunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「O size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeğe, <br><br>ya da sizi grup grup birbirinize düşürmeğe ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya gücü <br><br>yetendir.」 Bak, anlasınlar diye, âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O (Kur』an) hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. De ki: 「Ben size vekil (sizden sorumlu) <br><br>değilim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır. İleride bileceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimiz hakkında dedikoduya dalanları gördüğün vakit başka bir söze dalıncaya kadar <br><br>onlardan yüz çevir, uzaklaş. Şayet şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra (kalk), o <br><br>zalimler grubu ile beraber oturma. <br><br>&nbsp;. Allah』a karşı gelmekten sakınanlara, onların hesabından bir şey (sorumluluk) yoktur. Fakat <br><br>üzerlerine düşen bir hatırlatmadır. Belki sakınırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç <br><br>kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur』an ile öğüt ver. Yoksa ona <br><br>Allah』tan başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi. (Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse <br><br>de bu ondan kabul edilmez. İşte onlar kazandıkları yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir. <br><br>Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap <br><br>vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Allah』ı bırakıp da bize faydası olmayan, zararı da dokunmayan şeylere mi tapalım? <br><br>Allah bizi hidayete kavuşturduktan sonra gerisin geri (şirke) mi döndürülelim? Arkadaşları 『bize <br><br>gel!』 diye doğru yola çağırdıkları halde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp şeytanların ayarttığı <br><br>kimse gibi mi (olalım)?」 De ki: 「Hiç şüphesiz asıl doğru yol Allah』ın yoludur. Bize âlemlerin <br><br>Rabbine boyun eğmek emrolundu.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de, bize, 「Namazı dosdoğru kılın ve Allah』a karşı gelmekten sakının」 diye emrolundu. O, <br><br>huzurunda toplanacağınız Allah』tır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak yaratandır. Allah』ın 「ol」 deyip de her şeyin <br><br>oluvereceği günü hatırla. O』nun sözü gerçektir. Sûra üflendiği gün de mülk (hükümranlık) <br><br>onundur. Gaybı da, görülen âlemi de bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) <br><br>hakkıyla haberdardır. <br><br>&nbsp;. Hani İbrahim babası Âzer』e, 「Sen putları ilah mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de, kavmini <br><br>de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte böylece İbrahim』e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin <br><br>ilme erenlerden olsun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Üzerine gece karanlığı basınca bir yıldız gördü. 「İşte Rabbim!」 dedi. Yıldız batınca da, 「Ben <br><br>öyle batanları sevmem」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ay』ı doğarken görünce de, 「İşte Rabbim!」 dedi. Ay da batınca, 「Andolsun ki, Rabbim bana doğru <br><br>yolu göstermezse mutlaka ben de sapıklardan olurum」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Güneşi doğarken görünce de, 「İşte benim Rabbim! Bu daha büyük」 dedi. O da batınca (kavmine <br><br>dönüp), 「Ey kavmim!」 Ben sizin Allah』a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ben hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben Allah』a <br><br>ortak koşanlardan değilim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: 「Beni doğru yola iletmişken Allah hakkında benimle <br><br>tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin ona ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbim』in <br><br>bir şey dilemiş olması başka. Rabbim』in ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak <br><br>mısınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah』ın, size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri ona ortak koşmaktan korkmuyorsunuz <br><br>da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım? Öyle ise iki taraftan hangisi güvende <br><br>olmaya daha layıktır? Eğer biliyorsanız söyleyin.」 <br><br>&nbsp;. İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. <br><br>Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte kavmine karşı İbrahim』e verdiğimiz delillerimiz... Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini <br><br>yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz ona İshak』ı ve Yakub』u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. Daha önce Nûh』u da <br><br>hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden Dâvud』u, Süleyman』ı, Eyyub』u, Yûsuf』u, Mûsâ』yı ve Hârûn』u <br><br>da. İyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zekeriya』yı, Yahya』yı, İsa』yı, İlyas』ı doğru yola erdirmiştik. Bunların hepsi salih <br><br>kimselerden idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İsmail』i, Elyasa』ı, Yûnus』u ve Lût』u da hidayete erdirmiştik. Her birini âlemlere üstün <br><br>kılmıştık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bir kısmını da. Bütün bunları seçtik ve bunları <br><br>dosdoğru bir yola ilettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bu, Allah』ın hidayetidir ki, kullarından dilediğini buna iletip yöneltir. Eğer onlar da <br><br>Allah』a ortak koşsalardı bütün yaptıkları boşa gitmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şunlar <br><br>(inanmayanlar) bunları tanımayıp inkar ederlerse, biz onları inkar etmeyecek olan bir kavmi, <br><br>onlara vekil kılmışızdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte, o peygamberler, Allah』ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların <br><br>tuttuğu yola uy. De ki: 「Bu tebliğe karşı sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur』an), bütün <br><br>âlemler için ancak bir uyarıdır.」 <br><br>&nbsp;. Allah』ın kadrini gereği gibi bilemediler. Çünkü, 「Allah hiç kimseye hiçbir şey indirmedi」 <br><br>dediler. De ki: 「Mûsâ』nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği, parça parça kağıtlar <br><br>haline koyup ortaya çıkardığınız, pek çoğunu ise gizlediğiniz; (kendisiyle) ne sizin, ne <br><br>babalarınızın bilmediği şeylerin size öğretildiği Kitab』ı kim indirdi?」 (Ey Muhammed!) 「Allah」 <br><br>(indirdi) de, sonra bırak onları, içine daldıkları batakta oynayadursunlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bu (Kur』an) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri (ilahi kitapları) tasdik eden ve <br><br>şehirler anasını (Mekke』yi) ve bütün çevresini (tüm insanlığı) uyarasın diye indirdiğimiz bir <br><br>kitaptır. Ahirete iman edenler, ona da inanırlar.Onlar namazlarını vaktinde kılarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, 「Bana vahyolundu」 diyen, <br><br>ya da 「Allah』ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim」 diye laf eden kimseden daha zalim <br><br>kimdir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, <br><br>「Haydi canlarınızı kurtarın! Allah』a karşı doğru olmayanı söylediğiniz, ve onun âyetlerinden <br><br>kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız」 diyecekleri <br><br>zaman hallerini bir görsen! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz. Size verdiğimiz dünyalık <br><br>nimetleri de arkanızda bıraktınız. Hani hakkınızda Allah』ın ortakları olduğunu zannettiğiniz <br><br>şefaatçilerinizi de yanınızda görmüyoruz? Artık aranızdaki bağlar tamamen kopmuş ve (Allah』ın <br><br>ortağı olduklarını) iddia ettikleriniz sizi yüzüstü bırakıp kaybolmuşlardır. <br><br>&nbsp;. Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır. Diriden de <br><br>ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah! Peki (ondan) nasıl çevriliyorsunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, karanlığı yarıp sabahı çıkarandır. Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da ince birer <br><br>hesap ölçüsü kıldı. Bütün bunlar mutlak güç sahibinin, hakkıyla bilenin takdiridir (ölçüp <br><br>biçmesidir). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları <br><br>yaratandır. Bilen bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma <br><br>yeriniz var. Biz anlayan bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıklamışızdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana <br><br>getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya <br><br>sarkmış salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Herbiri) birbirine benzer ve (her <br><br>biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman <br><br>bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah』ın varlığını gösteren) ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de cinleri Allah』a bir takım ortaklar yaptılar. Oysa onları o yarattı. Bilgisizce Allah』a <br><br>oğullar ve kızlar da uydurdular. O, onların niteledikleri şeylerden uzaktır, yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O』nun bir eşi olmadığı halde nasıl bir çocuğu <br><br>olabilir? Halbuki her şeyi O yarattı. O her şeyi hakkıyla bilendir. <br><br>&nbsp;. İşte sizin Rabbiniz Allah. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır. Öyle <br><br>ise O』na kulluk edin. O her şeye vekil (her şeyi yöneten, görüp gözeten)dir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gözler onu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder.」 O, en gizli şeyleri bilendir, (her <br><br>şeyden) hakkıyla haberdar olandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse <br><br>kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi <br><br>değilim. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Sen iyi ders almışsın」 desinler diye ve bir de bilen bir toplum için onu (Kur』an』ı) <br><br>açıklayalım diye âyetleri değişik biçimlerde işte böylece açıklıyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Sen, Rabbinden sana vahyedilene uy. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Allah』a <br><br>ortak koşanlardan yüz çevir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah dileseydi ortak koşmazlardı. Biz seni onların başına bir bekçi yapmadık. Sen onlara <br><br>vekil (onlardan sorumlu) da değilsin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların, Allah』ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce <br><br>Allah』a söverler. Böylece her ümmete yaptıklarını süslü gösterdik. Sonra dönüşleri ancak <br><br>Rablerinedir. O, yapmakta olduklarını kendilerine bildirecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer kendilerine (başka) bir mucize gelirse mutlaka ona inanacaklarına dair en güçlü <br><br>yeminleriyle Allah』a yemin ettiler. De ki: 「Mucizeler ancak Allah katındadır. O mucizeler <br><br>geldiği vakit de inanmayacaklarını siz ne bileceksiniz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onların kalplerini ve gözlerini ters döndürürüz de ilkin ona iman etmedikleri gibi <br><br>(mucize geldikten sonra da inanmazlar) ve yine onları azgınlıkları içinde bırakırız da bocalar <br><br>dururlar. <br><br>&nbsp;. Biz onlara melekleri de indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı ve her şeyi <br><br>karşılarında (hakikatın şahidleri olarak) toplasaydık Allah dilemedikçe yine de iman edecek <br><br>değillerdi. Fakat onların çoğu bilmiyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte böylece biz her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Bunlar aldatmak için <br><br>birbirlerine yaldızlı laflar fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları <br><br>iftiralarıyla baş başa bırak. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de (şeytanlar), ahirete inanmayanların gönülleri bu yaldızlı sözlere meyletsin, onlardan <br><br>hoşlansınlar ve işleyecekleri günahları işlesinler diye (bu fısıldamayı yaparlar). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Size Kitab』ı (Kur』an』ı) hak olarak indiren O iken ben Allah』tan başka bir hakem mi <br><br>arayacağım?」 (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak <br><br>indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphecilerden olma. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbinin kelimesi (Kur』an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini <br><br>değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna <br><br>uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı çok iyi bilir ve yine O doğru yolu bulanları en iyi <br><br>bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık, âyetlerine inanan kimseler iseniz üzerine Allah』ın ismi anılarak kesilmiş hayvanlardan <br><br>yiyin. <br><br>&nbsp;. Allah, yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri haram kıldığını tek tek açıklamışken, <br><br>üzerine adının anıldığı hayvanları yememenizin sebebi nedir. Gerçekten birçokları nefislerinin <br><br>arzularına uyarak bilmeden (halkı) saptırıyorlar. Şüphesiz senin Rabbin, haddi aşanları çok iyi <br><br>bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Günahın açığını da bırakın, gizlisini de. Çünkü günah kazananlar yaptıkları karşılığında <br><br>cezalandırılacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır. <br><br>Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara <br><br>boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah』a ortak koşmuş olursunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin <br><br>durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? <br><br>İşte kafirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık <br><br>etsinler. Halbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara bir âyet geldiği zaman, 「Allah elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilinceye <br><br>kadar asla inanmayacağız」 derler. Allah elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç <br><br>işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle çetin bir <br><br>azap erişecektir. <br><br>&nbsp;. Allah her kimi doğruya erdirmek isterse onun göğsünü İslâm』a açar. Kimi de saptırmak isterse, <br><br>onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) <br><br>işte böyle verir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Şüphesiz düşünüp öğüt alacak bir toplum için âyetleri ayrı <br><br>ayrı açıkladık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rableri katında selam yurdu (cennet) onlarındır. Allah, yapmakta oldukları şeylerden dolayı <br><br>onların dostudur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: 「Ey cin topluluğu! İnsanlardan <br><br>pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.」 Onların insanlardan olan dostları, 「Ey Rabbimiz! Bizler <br><br>birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık」 diyecekler. Allah da <br><br>diyecek ki: 「Allah』ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedi kalmak üzere duracağınız <br><br>yer ateştir.」 Ey Muhammed! Şüphesiz senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte biz, kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına <br><br>böyle musallat ederiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (O gün Allah şöyle diyecektir:) 「Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan <br><br>ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?」 Onlar şöyle <br><br>diyecekler: 「Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.」 Dünya hayatı onları aldattı ve kafir <br><br>olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu (peygamberlerin gönderilmesi), Allah』ın, halkları habersizken ülkeleri haksız yere helâk <br><br>etmeyeceği içindir. <br><br>&nbsp;. Herkesin amellerine göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. Sizi başka bir kavmin soyundan <br><br>getirdiği gibi, dilerse sizi giderir (yok eder) ve sizden sonra da yerinize dilediğini getirir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz size va』d edilen şeyler mutlaka gelecektir. Siz bunun önüne geçemezsiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi) yapacağım. Ama dünya yurdunun <br><br>sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan O』na bir pay ayırdılar ve akıllarınca, 「Şu <br><br>Allah için, şu da bizim ortaklarımız (putlarımız) için」 dediler. Ortakları için olan Allah』<br><br>ınkine eklenmiyor. Allah için olan ise ortaklarınkine ekleniyor... Ne kötü hükmediyorlar! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine bunun gibi, Allah』a ortak koşanların çoğuna, koştukları ortaklar, çocuklarını <br><br>öldürmelerini güzel gösterdi ki; onları helake sürüklesinler ve dinlerini karıştırıp onları <br><br>yanıltsınlar. Eğer Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları ile baş <br><br>başa bırak. <br><br>&nbsp;. Bir de (asılsız iddialarda bulunarak) dediler ki: 「Bunlar yasaklanmış hayvanlar ve <br><br>ekinlerdir. Onları bizim dilediklerimizden başkası yiyemez. (Şunlar da) sırtları (binilmesi ve <br><br>yük yüklemesi) haram edilmiş hayvanlardır.」 Bir kısım hayvanları da keserken üzerlerine Allah』ın <br><br>adını anmazlar. (Bütün bunları) Allah』a iftira ederek yaparlar. Bu iftiraları sebebiyle Allah <br><br>onları cezalandıracaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de dediler ki: 「Şu hayvanların karınlarındaki yavrular (canlı olursa) sırf erkeklerimize <br><br>aittir. Karılarımıza ise haramdır.」 Eğer ölü olursa o vakit onda hepsi ortaktırlar. Allah <br><br>onların bu tür nitelemelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, <br><br>hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler, Allah』ın kendilerine verdiği <br><br>rızkı -Allah』a iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar <br><br>sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, çardaklı, çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, <br><br>zeytini ve narı (herbiri) birbirine benzer ve (herbiri) birbirinden farklı biçimde yaratandır. <br><br>Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin, fakat israf <br><br>etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine O, hayvanlardan da irili ufaklı var edendir. Allah』ın size rızık olarak verdiğinden <br><br>yiyin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. <br><br>&nbsp;. O, (Hayvanlardan) sekiz eşi de yaratandır: (Erkek ve dişi olarak) koyundan iki, keçiden de <br><br>iki. Ey Muhammed! De ki: 「Allah iki erkeği mi haram kıldı, yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki <br><br>dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Eğer doğru söyleyenler iseniz bana bilerek haber <br><br>verin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine (erkek ve dişi olarak) deveden iki, sığırdan da iki. De ki: 「İki erkeği mi haram kıldı, <br><br>iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinde bulunan (yavru)ları mı? Yoksa Allah size bunları <br><br>haram ettiğinde orada hazır mı idiniz!?」 İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah』a karşı yalan <br><br>uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Bana vahyolunan Kur』an』da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz <br><br>eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah』tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan <br><br>başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü <br><br>aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.」 Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok <br><br>merhametlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında <br><br>veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki iç yağlarını (yine) <br><br>onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru <br><br>söyleyenleriz. <br><br>&nbsp;. Eğer seni yalanlarlarsa, de ki: 「Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. (Bununla beraber) suçlu bir <br><br>toplumdan onun azabı geri çevrilmez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a ortak koşanlar diyecekler ki: 「Eğer Allah dileseydi biz de ortak koşmazdık, <br><br>babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.」 Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle <br><br>yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: 「Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir <br><br>bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan <br><br>söylüyorsunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「En üstün delil yalnızca Allah』ındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola <br><br>iletirdi.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Haydi, Allah şunu haram kıldı」 diye tanıklık yapacak şahitlerinizi getirin. Onlar <br><br>şahitlik etseler de sen onlarla beraber şahitlik etme. Âyetlerimizi yalanlayanların ve ahirete <br><br>inanmayanların azrularına uyma. Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım: Ona hiçbir şeyi <br><br>ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi <br><br>de onları da biz rızıklandırırız. (Zina ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine <br><br>de yaklaşmayın. Meşrû bir hak karşılığı olmadıkça Allah』ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı <br><br>öldürmeyin. İşte size Allah bunu emretti ki aklınızı kullanasınız.」 <br><br>&nbsp;. Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı <br><br>adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi <br><br>hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Allah』a verdiğiniz sözü tutun. İşte <br><br>bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi <br><br>parça parça edip O』nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayet ve rahmete erdirmek <br><br>için Mûsâ』ya Kitab』ı (Tevrat』ı) verdik ki Rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu (Kur』an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah』a <br><br>karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz <br><br>onların okumalarından habersiz idik」 demeyesiniz, yahut, 「Eğer bize kitap indirilseydi biz <br><br>onlardan daha çok doğru yolda olurduk」 demeyesiniz, diye bu Kur』an』ı indirdik. İşte size <br><br>Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah』ın âyetlerini <br><br>yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden <br><br>alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile <br><br>cezalandıracağız. <br><br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Onlar (iman etmek için) ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbi』nin <br><br>gelmesini ya da Rabbinin bazı âyetlerinin gelmesini mi gözlüyorlar? Rabbi』nin âyetlerinden <br><br>bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan bir kimseye <br><br>(o günki) imanı fayda vermez. De ki: 「Siz bekleyin. Şüphesiz biz de bekliyoruz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) <br><br>onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah』a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta <br><br>olduklarını kendilerine haber verecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün <br><br>misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki:「Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk』a yönelen İbrahim』in <br><br>dinine iletti. O, Allah』a ortak koşanlardan değildi.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! De ki: 「Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de <br><br>âlemlerin Rabbi Allah içindir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O』nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların ilkiyim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Her şeyin Rabbi o iken ben başka bir Rab mı arayayım? Herkes günahı yalnız kendi <br><br>aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz <br><br>ancak Rabbinizedir. O size, ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri haber verecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, sizi yeryüzünde halifeler (oraya hakim kimseler) yapan, size verdiği nimetler konusunda <br><br>sizi sınamak için bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk <br><br>olandır. Şüphe yok ki O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.<br><br>A'RÂF SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. - . âyetlerin Medine döneminde indiğini söyleyen âlimler de vardır. <br><br>âyettir. Sûre adını, . ve . âyetlerde geçen 「el-A』râf」 kelimesinden almıştır. 「el-A』râf」, yüksek <br><br>yerler, yüksek mevkiler demektir. Sûrede temel konu olarak, ilahi vahyin doğruluğu ve vahye <br><br>duyulan ihtiyaç işlenmektedir<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elif Lâm Mîm Sâd. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu, sana, kendisiyle (insanları) uyarman için ve mü』minlere öğüt olarak indirilmiş bir <br><br>kitaptır. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt <br><br>alıyorsunuz! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nice memleketleri helak ettik. Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken, yahut gündüz <br><br>istirahat halinde iken gelmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Azabımız kendilerine geldiğinde, 「(Biz bunu hak ettik.) Gerçekten biz zalimler olmuştuk」 <br><br>demekten başka söyleyecekleri kalmamıştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka soracağız. Peygamberlere de elbette soracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, onlara (yaptıklarını) tam bir bilgi ile anlatacağız. Çünkü biz onlardan uzak <br><br>değiliz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa işte onlar kurtuluşa <br><br>erenlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse işte onlar âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları <br><br>sebebiyle kendilerini ziyana sokanlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, size yeryüzünde imkan ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkanları da <br><br>yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, sizi yarattık. Sonra size şekil verdik. Sonra da meleklere, 「Adem için saygı ile <br><br>eğilin」 dedik. İblisten başka hepsi saygı ile eğildiler. O, saygı ile eğilenlerden olmadı <br><br>&nbsp;. Allah, 「Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?」 dedi. (O da) 「Ben ondan <br><br>hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, 「Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! Hemen çık! <br><br>Çünkü sen aşağılıklardansın」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şeytan dedi ki: 「(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah da, 「Sen süre verilenlerdensin」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şeytan dedi ki: 「(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak <br><br>için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım <br><br>ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah dedi ki: 「Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun, onlardan sana kim uyarsa <br><br>sizin, hepinizi cehenneme doldururum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. <br><br>Yoksa zalimlerden olursunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine <br><br>vesvese verdi ve dedi ki: 「Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) <br><br>ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim」 diye de onlara yemin etti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret <br><br>yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, 「Ben <br><br>size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?」 diye seslendi. <br><br>&nbsp;. Dediler ki: 「Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan <br><br>mutlaka ziyan edenlerden oluruz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah dedi ki: 「Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar <br><br>yerleşme ve yararlanma vardır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah dedi ki: 「Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) <br><br>çıkarılacaksınız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva <br><br>(Allah』a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), <br><br>Allah』ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı <br><br>cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları <br><br>göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları <br><br>kılmışızdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çirkin bir iş işledikleri vakit, 「Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da bize bunu <br><br>emretti」 derler. De ki: 「Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri <br><br>Allah』ın üzerine mi atıyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi (ona) doğrultun. Dini Allah』a <br><br>has kılarak ona ibadet edin. Sizi başlangıçta yarattığı gibi (yine ona) döneceksiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık layık oldu. Çünkü onlar Allah』ı <br><br>bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı. <br><br>&nbsp;. Ey Ademoğulları! Her mescitde ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat <br><br>israf etmeyin. Çünkü o, israf edenleri sevmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Allah』ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?」 De ki: <br><br>「Bunlar, dünya hayatında mü』minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte <br><br>bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Rabbim ancak, açık ve gizli çirkin işleri, günahı, haksız saldırıyı, hakkında hiçbir <br><br>delil indirmediği herhangi bir şeyi Allah』a ortak koşmanızı ve Allah』a karşı bilmediğiniz <br><br>şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne <br><br>de öne geçebilirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim âyetlerimi anlatan Peygamberler gelir de her kim <br><br>Allah』a karşı gelmekten sakınır ve halini düzeltirse, artık onlara korku yoktur. Onlar üzülecek <br><br>de değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince işte onlar <br><br>cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim, Allah』a karşı yalan uyduran veya onun âyetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir? İşte <br><br>onlara kitaptan (kendileri için yazılmış ömür ve rızıklardan) payları erişir. Sonunda <br><br>kendilerine melek elçilerimiz, canlarını almak için geldiğinde, 「Hani Allah』ı bırakıp tapınmakta <br><br>olduğunuz şeyler nerede?」 derler. Onlar da, 「Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular」 derler ve kâfir <br><br>olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler. <br><br>&nbsp;. Allah şöyle der: 「Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe <br><br>girin.」 Her topluluk (arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lanet eder. Nihayet hepsi <br><br>orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, 「Ey Rabbimiz! <br><br>Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver」 derler. Allah der ki: 「Her biriniz <br><br>için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Öncekiler sonrakilere, 「Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Artık kazanmış olduğunuz <br><br>şeylere karşılık, azabı tadın」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara <br><br>göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! <br><br>Biz suçluları işte böyle cezalandırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz <br><br>zalimleri böyle cezalandırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip salih ameller işleyenlere gelince -ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz- <br><br>işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. 「Hamd, <br><br>bizi buna eriştiren Allah』a mahsustur. Eğer Allah』ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete <br><br>ermiş olamazdık. Andolsun Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler」 derler. Onlara, 「İşte <br><br>yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!」 diye seslenilir. <br><br>&nbsp;. Cennetlikler cehennemliklere, 「Rabbimizin bize va』dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de <br><br>Rabbinizin va』d ettiğini gerçek buldunuz mu?」 diye seslenirler. Onlar, 「Evet」 derler. O zaman <br><br>aralarında bir duyurucu, 「Allah』ın laneti zalimlere!」 diye seslenir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar <br><br>ahireti de inkar edenlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İkisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur A』râf üzerinde de bir takım adamlar vardır. <br><br>Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, 「Selam olsun <br><br>size!」 diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, 「Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber <br><br>kılma」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. A』râftakiler simalarından tanıdıkları bir takım adamlara da seslenir ve şöyle derler: 「Ne <br><br>çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sizin, 『Allah bunları rahmete erdirmez』 diye yemin ettikleriniz şunlar mı?」 (Sonra <br><br>cennetliklere dönerek) 「Haydi, girin cennete. Size korku yok. Siz üzülecek de değilsiniz」 <br><br>derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Cehennemlikler de cennetliklere, 「Ne olur, sudan veya Allah』ın size verdiği rızıktan biraz da <br><br>bizim üzerimize akıtın」 diye çağrışırlar. Onlar, 「Şüphesiz, Allah bunları kafirlere haram <br><br>kılmıştır」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştı. İşte <br><br>onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkar edip durdularsa <br><br>biz de onları bugün öyle unuturuz. <br><br>&nbsp;. Andolsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol <br><br>gösterici ve rahmet olarak getirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ise ancak, (「Görelim bakalım!」 diyerek) Kur』an』ın bildirdiği sonucu (te』vilini) <br><br>bekliyorlar. Onun bildirdiği sonuç gelip çattığı gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: <br><br>「Gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi bizim için şefaatçılar var mı ki <br><br>bize şefaat etseler veya (dünyaya) döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?」 Gerçekten <br><br>onlar kendilerine yazık etmişlerdir. (İlah diye) uydurdukları (putlar) da onları yüzüstü <br><br>bırakarak uzaklaşıp kaybolmuşlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş』a <br><br>kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da <br><br>buyruğuna tabi olarak yaratan Allah』tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O』na <br><br>mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah』ın şanı yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah』a (azabından) korkarak ve <br><br>(rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah』ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, rüzgarları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgarlar ağır bulutları <br><br>yüklendiği vakit, onları ölü bir belde (yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. <br><br>Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle <br><br>düşünürsünüz <br><br>&nbsp;. (Toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar. <br><br>(Toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz. Şükredecek bir <br><br>toplum için biz âyetleri işte böyle değişik biçimlerde açıklıyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Nûh』u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, 「Ey kavmim! Allah』a kulluk edin. <br><br>Sizin için O』ndan başka hiçbir ilah yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından <br><br>korkuyorum」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kavminin ileri gelenleri, 「Biz seni açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Nûh onlara) şöyle dedi: 「Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yok. Aksine ben, Âlemlerin <br><br>Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum. Sizin <br><br>bilmediğiniz şeyleri de Allah tarafından gelen vahiy ile biliyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizi uyarması ve sizin de Allah』a karşı gelmekten sakınıp rahmete ulaşmanız için, içinizden <br><br>bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir zikir (vahiy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken kavmi onu yalanladı. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık. <br><br>Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Çünkü onlar (vicdanları hakka kapalı) kör bir kavim <br><br>idiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âd kavmine de kardeşleri Hûd』u peygamber olarak gönderdik. Onlara, 「Ey kavmim! Allah』a kulluk <br><br>edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Allah』a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?」 <br><br>dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kavminin ileri gelenlerinden inkar edenler dediler ki: 「Şüphesiz, biz seni akıl kıtlığı <br><br>içinde görüyoruz. Biz senin mutlaka yalancılardan biri olduğuna inanıyoruz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hûd şöyle dedi: 「Ey kavmim! Bende akıl kıtlığı yok. Aksine ben âlemlerin Rabbi tarafından <br><br>gönderilmiş bir peygamberim.」 <br><br>&nbsp;. 「Rabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikir (vahy ve öğüt) <br><br>gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh kavminden sonra onların yerine getirdi ve <br><br>sizi yaratılış itibariyle daha güçlü kıldı. Allah』ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa <br><br>eresiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Sen bize tek Allah』a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım <br><br>diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir」 <br><br>dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hûd, 「Artık size Rabbinizden bir azap ve öfke inmiştir. Allah』ın, haklarında hiçbir delil <br><br>indirmediği, yalnızca sizin ve babalarınızın uydurduğu bir takım isimler (düzmece tanrılar) <br><br>hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Öyleyse (başınıza geleceği) bekleyin! Ben de sizinle <br><br>beraber bekleyenlerdenim!」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Âyetlerimizi <br><br>yalanlayan ve iman etmemiş olanların ise kökünü kestik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Semûd kavmine de kardeşleri Salih』i Peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: 「Ey kavmim! Allah』a <br><br>kulluk edin. Sizin için ondan başka bir ilah yoktur. Gerçekten size Rabbinizden (benim peygamber <br><br>olduğumu gösterecek) açık bir delil geldi. İşte size bir mucize olarak Allah』ın şu devesi... <br><br>Bırakın onu da Allah』ın mülkünde yesin, içsin. Sakın ona bir kötülük etmeyin. Yoksa sizi elem <br><br>dolu bir azap yakalar.」 <br><br>&nbsp;. 「Hatırlayın ki Allah Âd kavminden sonra, sizi onların yerine getirdi ve sizi yeryüzünde <br><br>yerleştirdi. Yerin ovalarında köşkler kuruyor, dağları oyup evler yapıyorsunuz. Artık Allah』ın <br><br>nimetlerini anın da yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kavminin büyüklük taslayan ileri gelenleri, küçük görülüp ezilen inanmışlara, 「Siz, Salih』in, <br><br>Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu (sahiden) biliyor musunuz?」 dediler. Onlar <br><br>da, 「Biz şüphesiz onunla gönderilene inananlarız」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Büyüklük taslayanlar, 「Şüphesiz biz sizin inandığınız şeyi inkar edenleriz.」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet deveyi kestiler, Rablerinin emrine karşı geldiler ve 「Ey Salih! Sen eğer (dediğin <br><br>gibi) peygamberlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin azabı getir」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken, onları o kuvvetli sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık Salih onlardan yüz çevirdi ve 「Andolsun, ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim <br><br>ve size nasihatta bulundum. Fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Lût』u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: 「Sizden önce âlemlerden <br><br>hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Hakikaten siz kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır, siz haddi aşan <br><br>bir toplumsunuz.」 <br><br>&nbsp;. Kavminin cevabı ise sadece, 「Çıkarın bunları memleketinizden! Güya onlar kendilerini fazla <br><br>temiz tutan insanlar!...」 demek oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine biz de onu ve karısı dışında aile fertlerini kurtardık. Karısı ise azab içinde <br><br>kalanlardan oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların üstüne bir azap yağmuru yağdırdık.」 Bak, suçluların akıbeti nasıl oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Medyen halkına da kardeşleri Şuayb』ı peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: 「Ey kavmim! Allah』a <br><br>kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Rabbinizden size açık bir delil <br><br>gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Düzene <br><br>sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnananlar iseniz bunlar sizin için <br><br>hayırlıdır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bir de, tehdit ederek Allah』ın yolundan O』na iman edenleri çevirmek, Allah』ın yolunu eğri ve <br><br>çelişkili göstermek üzere her yol üstüne oturmayın. Hatırlayın ki, siz az (ve güçsüz) idiniz de <br><br>o sizi çoğalttı. Bakın, bozguncuların sonu nasıl oldu!?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. . 「Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilen gerçeğe inanmış, bir kısmı da inanmamışsa, <br><br>artık Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.」 <br><br>&nbsp;. Şuayb』ın kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler dediler ki: 「Ey Şuayb! Andolsun, ya <br><br>kesinlikle bizim dinimize dönersiniz ya da mutlaka seni ve seninle birlikte inananları <br><br>memleketimizden çıkarırız.」 Şuayb, 「İstemesek de mi?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah bizi sizin dininizden kurtardıktan sonra eğer ona dönersek mutlaka Allah』a karşı yalan <br><br>uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah』ın dilemesi olmadıkça sizin dininize dönmemiz bizim için olacak <br><br>şey değildir. Rabbimiz her şeyi ilmiyle kuşatmıştır. Biz yalnız Allah』a tevekkül ettik. Ey <br><br>Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en hayırlısısın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şuayb』ın kavminden inkar eden ileri gelenler dediler ki: 「(Ey ahali!) Andolsun ki eğer <br><br>Şuayb』a uyarsanız o takdirde mutlaka siz zarar edenler olursunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken, onları o korkunç sarsıntı yakaladı da yurtlarında yüzüstü hareketsiz çöke kaldılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şuayb』ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamışlardı. Şuayb』ı yalanlayanlar var ya, asıl <br><br>ziyana uğrayanlar onlar oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Şuayb) onlardan yüzçevirdi ve dedi ki: 「Ey kavmim! Andolsun, ben size Rabbimin <br><br>vahyettiklerini ulaştırdım. Size nasihat de ettim. Şimdi ben, inkarcı bir topluluğa nasıl <br><br>üzülürüm?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz hiçbir memlekete bir peygamber göndermedik ki (karşı çıkmaktan vazgeçip) yalvarıp <br><br>yakarsınlar diye ora halkını yoksulluk ve sıkıntıya uğratmış olmayalım. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra kötülüğün (sıkıntı ve darlığın) yerine iyiliği (bolluk ve genişliği) getirdik. Nihayet <br><br>çoğaldılar ve (nankörlük edip): 「Atalarımız da darlığa uğramış ve bolluğa kavuşmuşlardı」 <br><br>dediler. Biz de, farkında değillerken onları ansızın yakaladık. <br><br>&nbsp;. Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah』a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette <br><br>onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler (in kapılarını) açardık. Fakat onlar <br><br>yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Memleketlerin halkları geceleyin uyurken kendilerine azabımızın gelmesinden emin mi oldular? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ya da o memleketlerin halkları kuşluk vakti gülüp oynarken kendilerine azabımızın gelmesinden <br><br>emin mi oldular? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa Allah』ın tuzağından emin mi oldular? Ziyana uğrayan kavimden başkası Allah』ın <br><br>tuzağından emin olamaz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz <br><br>dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. Biz onların kalplerini <br><br>mühürleriz de onlar hakkı işitmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte memleketler! Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun, peygamberleri <br><br>onlara apaçık deliller getirmişti. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına inanacak değillerdi. <br><br>Allah kafirlerin kalplerini işte böyle mühürler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onların çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulmadık. Ama gerçekten onların çoklarını <br><br>yoldan çıkmış kimseler bulduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra onların ardından Mûsâ』yı, apaçık mucizelerimizle Firavun』a ve onun ileri gelen <br><br>adamlarına peygamber olarak gönderdik de onları (mucizeleri) inkar ettiler. Bak, bozguncuların <br><br>sonu nasıl oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ dedi ki: 「Ey Firavun! Şüphesiz ki ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir <br><br>peygamberim.」 <br><br>&nbsp;. Bana, Allah』a karşı sadece gerçeği söylemem yaraşır. Ben size Rabbinizden açık bir delil <br><br>(mucize) getirdim. Artık İsrailoğullarını benimle gönder. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Eğer açık bir delil getirdiysen haydi göster onu bakalım, şayet doğru <br><br>söyleyenlerden isen」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Mûsâ asasını yere attı. Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elini (koynundan) çıkardı. Bir de ne görsünler o, bakanlar için, bembeyaz olmuş. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun』un kavminden ileri gelenler dediler ki: 「Şüphesiz bu adam usta bir sihirbazdır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sizi yerinizden çıkarmak istiyor.」 Firavun ileri gelenlere, 「Öyle ise siz ne <br><br>düşünüyorsunuz?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar şöyle dediler: 「Mûsâ』yı ve kardeşini (bir süre) beklet (haklarında bir işlem yapma) ve <br><br>şehirlere toplayıcılar yolla.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bütün usta sihirbazları (toplayıp) sana getirsinler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sihirbazlar Firavun』a geldiler. 「Galip gelenler biz olursak mutlaka bize bir mükafat vardır, <br><br>değil mi?」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Evet. Üstelik siz (ücretle de kalmayacaksınız) mutlaka benim en yakınlarımdan <br><br>olacaksınız」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Sihirbazlar), 「Ey Mûsâ!」 Ya önce sen at, ya da önce atanlar biz olalım」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Mûsâ), 「Siz atın」 dedi. Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini <br><br>büyülediler ve onlara korku saldılar. Büyük bir sihir yaptılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de Mûsâ』ya, 「Elindeki değneğini at」 diye vahyettik. Bir de ne görsünler o, onların <br><br>uydurduklarını yakalayıp yutuyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece hak yerini buldu ve onların yapmış oldukları şeylerin hepsi boşa çıktı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık orada yenilmişler ve küçük düşmüşlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sihirbazlar ise secdeye kapandılar. <br><br>&nbsp;. 「Âlemlerin Rabbine iman ettik」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Mûsâ ve Hârûn』un Rabbine.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!」 dedi. 「Şüphesiz bu halkını oradan <br><br>çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Göreceksiniz!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) <br><br>sizin tümünüzü elbette asacağım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey <br><br>Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun』un kavminden ileri gelenler dediler ki: 「Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) <br><br>Mûsâ』yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye bırakacak <br><br>mısın?」 Firavun, 「Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların <br><br>üzerinde ezici bir güce sahibiz?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ kavmine, 「Allah』tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz yeryüzü Allah』ındır. Ona, <br><br>kullarından dilediğini mirasçı kılar. Sonuç Allah』a karşı gelmekten sakınanlarındır」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Sen bize gelmeden önce de bize işkence edildi, geldikten sonra da.」 Mûsâ, <br><br>「Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizi bu yerde (Mısır』da) egemen kılıp, nasıl <br><br>davranacağınıza bakacaktır」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun biz, Firavun ailesini, öğüt alsınlar diye yıllarca süren kıtlık ve ürün eksikliği <br><br>ile cezalandırdık. <br><br>&nbsp;. Fakat onlara iyilik geldiği zaman, 「Bu bizimdir, (biz çalışıp kazandık)」 derler. Eğer <br><br>başlarına bir kötülük gelirse Mûsâ ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki <br><br>onların uğursuzluk sebebi ancak Allah katında (yazılı)dır. Fakat çokları bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Bizi büyülemek için her ne getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi <br><br>(haşerât), kurbağalar ve kan gönderdik. (Hiçbirinden ders almadılar.) Büyüklük tasladılar ve <br><br>suçlu bir kavim oldular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Üzerlerine azap çökünce, 「Ey Mûsâ! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et. Eğer <br><br>azabı üzerimizden kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve İsrailoğullarını seninle birlikte <br><br>elbette göndereceğiz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat erişecekleri bir süreye kadar biz azabı üzerlerinden kaldırınca hemen yeminlerini <br><br>bozarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu yüzden onlardan intikam aldık. Âyetlerimizi yalanlamaları ve onları umursamamaları <br><br>sebebiyle kendilerini denizde boğduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hor görülüp ezilmekte olan kavmi (İsrailoğullarını), toprağına bolluk ve bereket verdiğimiz <br><br>yerin doğu ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, <br><br>onların sabretmeleri karşılığında gerçekleşti. Firavun ve kavminin yaptıklarını ve (özenle <br><br>kurup) yükselttiklerini yerle bir ettik. <br><br>&nbsp;. İsrailoğullarını denizden geçirdik. Derken, kendilerine ait putlara tapan bir kavme <br><br>rastladılar. İsrailoğulları, 「Ey Mûsâ! Onların kendilerine ait ilahları (putları) olduğu gibi <br><br>sen de bize ait bir ilah yapsana」 dediler. Mûsa şöyle dedi: 「Şüphesiz siz cahillik eden bir <br><br>kavimsiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bunların (din diye) içinde bulundukları şey yok olmaya mahkumdur. Yapmakta <br><br>olduklarının hepsi batıldır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sizi âlemlere üstün kılmış iken, Allah』tan başka ilah mı araştırayım size?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani sizi Firavun ailesinden kurtarmıştık. Onlar size en kötü işkenceyi uyguluyorlardı. <br><br>Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda size Rabbiniz tarafından büyük <br><br>bir imtihan vardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ』ya otuz gece süre belirledik, buna on (gece) daha kattık. Böylece Rabbinin belirlediği <br><br>vakit kırk geceye tamamlandı. Mûsâ kardeşi Hârûn』a, 「Kavmim arasında benim yerime geç ve yapıcı <br><br>ol. Sakın bozguncuların yoluna uyma」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsa, belirlediğimiz yere (Tûr』a) gelip Rabbi de ona konuşunca, 「Rabbim! Bana (kendini) <br><br>göster, sana bakayım」 dedi. Allah da, 「Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, <br><br>eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.」 dedi. Rabbi dağa tecelli edince onu darmadağın <br><br>ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, 「Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah』ım! Sana tövbe <br><br>ettim. Ben inananların ilkiyim」 dedi. <br><br>&nbsp;. (Allah) 「Ey Mûsâ! Vahiylerim ve konuşmamla seni insanlar üzerine seçkin kıldım. Öyleyse sana <br><br>verdiğimi al ve şükredenlerden ol」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ için, Tevrat levhalarında her şeye dair bir öğüt ve her şeyin bir açıklamasını yazdık ve <br><br>ona şöyle dedik: 「Şimdi onları kuvvetle tut, kavmine de emret. Onları en güzeliyle alsınlar <br><br>(uygulasınlar). Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerimden uzaklaştıracağım. (Onlar) her âyeti <br><br>görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler onu yol edinmezler. Ama sapıklık yolunu <br><br>görseler onu (hemen)yol edinirler. Bu, onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan hep gafil <br><br>olmaları sebebiyledir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar ancak <br><br>yapmakta olduklarının cezasını çekerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ』nın kavmi onun (Tur』a gitmesinin) ardından, ziynet eşyalarından, böğürmesi olan bir <br><br>buzağı heykeli (yaparak ilah) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara hiçbir yol <br><br>göstermediğini görmediler mi? (Böyle iken) onu (ilah) edindiler de zalim kimseler oldular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İsrailoğulları (yaptıklarına) pişman olup, gerçekten sapmış olduklarını görünce, 「Eğer <br><br>Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz」 dediler. <br><br>&nbsp;. Mûsâ, kavmine kızgın ve üzgün olarak döndüğünde, 「Benden sonra arkamdan ne kötü işler <br><br>yaptınız! Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?」 dedi. (Öfkesinden) levhaları attı ve <br><br>kardeşinin saçından tuttu, onu kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi) 「Ey anamoğlu」 dedi, <br><br>「Kavim beni güçsüz buldu. Az kalsın beni öldürüyorlardı. Sen de bana böyle davranarak düşmanları <br><br>sevindirme. Beni o zalimler topluluğu ile bir tutma.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Mûsâ), 「Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla. Bizi kendi rahmetine sok. Sen merhametlilerin <br><br>en merhametlisisin」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Buzağıyı ilah edinenlere mutlaka (ahirette) Rablerinden bir gazab, dünya hayatında ise bir <br><br>zillet erişecektir. İşte biz iftiracıları böyle cezalandırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kötülükleri işleyip de sonra ardından tövbe edenler ile iman (larında sebat) edenlere gelince <br><br>şüphe yok ki, Rabbin ondan (tövbeden) sonra elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ』nın öfkesi dinince (attığı) levhaları aldı. Onların yazısında Rableri için korku <br><br>duyanlara bir hidayet ve bir rahmet vardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, kavminden, belirlediğimiz yere gitmek için yetmiş adam seçti. Onları sarsıntı <br><br>yakalayınca (bayıldılar). Mûsâ, 「Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helak <br><br>ederdin. Şimdi içimizden bir takım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helak mı <br><br>edeceksin? Bu sırf senin bir imtihanındır. Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın, dilediğini de <br><br>doğruya iletirsin. Sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen bağışlayanların en <br><br>hayırlısısın」 dedi. <br><br>&nbsp;. 「Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola <br><br>yöneldik.」 Allah şöyle dedi: 「Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her <br><br>şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize <br><br>inananlara yazacağım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, yanlarındaki Tevrat』ta ve İncil』de yazılı buldukları Resûle, o ümmî pey . Hani <br><br>onlardan bir topluluk demişti ki: 「Siz Allah』ın helak edeceği veya şiddetli bir azaba uğratacağı <br><br>bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?」 Onlar da, 「Rabbinize bir mazeret beyan etmek <br><br>için, bir de belki Allah』a karşı gelmekten sakınırlar diye (öğüt veriyoruz)」 demişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait <br><br>olan Allah』ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O』ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve <br><br>öldürür. O halde Allah』a ve O』nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona <br><br>uyun ki doğru yolu bulasınız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ』nın kavminden (insanları) hak ile doğru yola ileten ve onunla adaletli davranan bir <br><br>topluluk da vardı. <br><br>&nbsp;. Biz onları on iki kabile halinde topluluklara ayırdık. (Tîh sahrasında susuzluktan sıkılan) <br><br>kavmi Mûsâ』dan su istediğinde biz ona, 「Asânı taşa vur」 diye vahyettik. (Vurunca) taştan on iki <br><br>pınar fışkırdı. Herkes (kendi) su içeceği yeri bildi. Üzerlerine bulutu da gölgelik yaptık ve <br><br>onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. 「Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve temiz <br><br>olanlarından yiyin」 (dedik). Onlar bize zulmetmediler, fakat kendi nefislerine zulmediyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O zaman onlara denilmişti ki: 「Şu memlekete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi yiyin ve 『Hıtta <br><br>(Ya Rabbi, bizi affet)』 deyin. Kentin kapısından eğilerek tevazu ile girin ki biz de sizin <br><br>hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere daha da fazlasını vereceğiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan zulmedenler hemen sözü, kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de <br><br>zulmetmelerine karşılık üzerlerine gökten bir azab gönderdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed ! Onlara, deniz kıyısında bulunan kent halkının durumunu sor. Hani onlar <br><br>Cumartesi (yasağı) konusunda haddi aşıyorlardı. Zira tatil yaptıkları Cumartesi günü balıklar <br><br>onlara akın akın geliyor, tatil yapmadıkları (diğer) günlerde ise gelmiyorlardı. İşte onları <br><br>yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk. <br><br>&nbsp;. Hani onlardan bir topluluk demişti ki: 「Siz Allah』ın helak edeceği veya şiddetli bir azaba <br><br>uğratacağı bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?」 Onlar da, 「Rabbinize bir mazeret <br><br>beyan etmek için, bir de belki Allah』a karşı gelmekten sakınırlar diye (öğüt veriyoruz)」 <br><br>demişlerdi. <br><br>&nbsp;. Onlar kendilerine hatırlatılanı unutunca biz de kötülükten alıkoymaya çalışanları kurtardık. <br><br>Zulmedenleri yoldan çıkmaları sebebiyle, şiddetli bir azapla yakaladık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yasaklandıkları şeylerden vazgeçmeye yanaşmayınca da onlara 「aşağılık maymunlar olun」 dedik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü tattıracak kimseleri <br><br>göndereceğini bildirmişti. Şüphesiz Rabbin, elbette cezayı çabuk verendir. Şüphesiz O çok <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onları yeryüzünde parça parça topluluklara ayırdık. Onlardan iyi kimseler vardır. <br><br>İçlerinden öyle olmayanları da vardı. Belki dönüş yaparlar diye de onları güzellikler ve <br><br>kötülükler ile sınadık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken, onların ardından yerlerine Kitab』a (Tevrat』a) varis olan (kötü) bir nesil geldi. Şu <br><br>geçici dünyanın değersiz malını alır ve 「(nasıl olsa) biz bağışlanacağız」 derlerdi. Kendilerine <br><br>benzeri bir mal gelse onu da alırlar. Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine <br><br>dair onlardan Kitap』ta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı? Halbuki Allah』a <br><br>karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hiç düşünmüyor musunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitaba sımsıkı sarılanlara ve namazı dosdoğru kılanlara gelince, şüphesiz biz, iyiliğe <br><br>çalışan (erdemli) kimselerin mükafatını zayi etmeyiz. gambere uyan kimselerdir. O, onlara <br><br>iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis <br><br>şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona <br><br>saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur』an』a) uyanlar var ya, işte <br><br>onlar kurtuluşa erenlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani dağı sanki bir gölgelikmiş gibi onların üstüne kaldırmıştık da üzerlerine düşecek <br><br>sanmışlardı. (Onlara:) 「Size verdiğimiz Kitab』a sımsıkı sarılın ve onun içindekileri hatırlayın <br><br>ki, Allah』a karşı gelmekten sakınasınız」 demiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine <br><br>karşı şahit tutarak, 「Ben sizin Rabbiniz değil miyim?」 demişti. Onlar da, 「Evet, şahit olduk (ki <br><br>Rabbimizsin)」 demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, 「Biz bundan habersizdik」 dememeniz <br><br>içindir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut, 「Bizden önce babalarımız Allah』a ortak koşmuşlar. Biz onlardan sonra gelen bir <br><br>nesiliz. Şimdi bâtılcıların işlediği yüzünden bizi helak mı edeceksin?」 dememeniz içindir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hakka dönsünler diye işte âyetleri böylece ayrı ayrı açıklıyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz halde onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine <br><br>taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara anlat. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva <br><br>ve hevesine uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; <br><br>kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun <br><br>durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki düşünsünler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimizi yalan sayan ve ancak kendilerine zulmeden bir kavmin durumu ne kötüdür! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah kimi doğru yola iletirse, odur doğru yolu bulan. Kimleri de saptırırsa, işte onlar, <br><br>ziyana uğrayanların ta kendileridir. <br><br>&nbsp;. Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da <br><br>bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. <br><br>İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. En güzel isimler Allah』ındır. O』na o güzel isimleriyle dua edin ve O』nun isimleri hakkında <br><br>gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yarattıklarımızdan, hakka sarılarak doğru yolu gösteren ve hak ile adaleti gerçekleştiren bir <br><br>topluluk vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri bir yerden yavaş yavaş <br><br>felakete götüreceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ben onlara mühlet veririm. Şüphesiz benim tuzağım çetindir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar düşünmediler mi ki (çok iyi tanıdıkları, kendileriyle içiçe yaşamış olan) <br><br>arkadaşlarında (Peygamber』de) delilikten eser yoktur. O ancak apaçık bir uyarıcıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama , Allah』ın yarattığı her şeye, <br><br>ecellerinin yaklaşmış olabileceğine hiç bakmadılar mı? Peki bundan sonra artık hangi söze <br><br>inanacaklar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek kimse yoktur. Allah onları azgınlıkları <br><br>içinde bırakır, bocalayıp dururlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: 「Onun bilgisi ancak Rabbimin <br><br>katındadır. Onu vaktinde ancak O (Allah) ortaya çıkaracaktır. O göklere de, yere de ağır <br><br>basmıştır. O size ancak ansızın gelecektir.」 Sanki senin ondan haberin varmış gibi sana <br><br>soruyorlar. De ki: 「Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.」 <br><br>&nbsp;. De ki: 「Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip <br><br>değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük <br><br>dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var <br><br>edendir. (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu <br><br>taşır. Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri Allah』a, 「Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk <br><br>verirsen, elbette şükredenlerden olacağız」 diye dua ederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat Allah onlara iyi ve sağlıklı bir çocuk verince de, Allah』ın kendilerine verdiği çocuk <br><br>konusunda ona ortaklar koşarlar. Allah onların ortak koştukları şeylerden yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiçbir şeyi yaratamayan, kendileri yaratılan şeyleri Allah』a ortak mı koşuyorlar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Halbuki onlar (edindikleri ilahlar) ne onlara yardım edebilirler, ne de kendilerine yardım <br><br>edebilirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları doğru yola çağırsanız size uymazlar. Onları çağırsanız da, sussanız da sizin için <br><br>birdir (sonuç alamazsınız). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ı bırakıp tapındıklarınızın hepsi sizin gibi(yaratılmış) kullardır. Eğer doğru <br><br>söyleyenler iseniz haydi hemen onları çağırın da size cevap versinler (duanıza icabet etsinler). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların yürüyecek ayakları mı var? Yahut tutacak elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var, <br><br>ya da işitecek kulakları mı var? De ki: 「Haydi, çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun da <br><br>bana göz açtırmayın bakalım!」 <br><br>&nbsp;. Çünkü benim velim, Kitab』ı (Kur』an』ı) indiren Allah』dır. O, bütün salihlere velilik eder. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』tan başka taptıklarınızın ise size yardım etmeğe güçleri yetmez. Onlar kendilerine de <br><br>yardım edemezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler. Sen onların sana baktıklarını görürsün, <br><br>halbuki onlar görmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah』a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla <br><br>işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphe yok ki Allah』a karşı gelmekten sakınanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu <br><br>zaman iyice düşünürler (derhal Allah』ı hatırlarlar da) sonra hemen gözlerini açarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şeytanlara kardeş olanlara gelince, şeytanlar onları azgınlığın içine çekerler, sonra da <br><br>bundan hiç geri durmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Onlara (istedikleri) bir âyet getirmediğin zaman (alay ederek) derler ki: 「Onu <br><br>(da) bir yerlerden derleyip toplasaydın ya.」 De ki: 「Ben ancak Rabbimden bana vahyedilene <br><br>uymaktayım. Bu (Kur』an âyetleri) Rabbinizden gelen basiretlerdir (Gönül gözlerini aydınlatan <br><br>nurlardır.) İman edecek bir topluluk için bir hidayet kaynağı ve bir rahmettir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kur』an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve <br><br>gafillerden olma. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Rabbin katındaki (melek)ler O』na ibadet etmekten büyüklenmezler. O』nu tespih ederler <br><br>ve yalnız O』na secde ederler. <br><br>ENFÂL SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Medine döneminde hicretin ikinci yılında Bedir savaşından sonra inmiştir. Âyettir.Sûre, adını <br><br>ilk ayetteki "el-Enfâl" kelimesinden almıştır.Enfâl savaş ganimeti demektir. Sûrede başlıca, <br><br>savaş, özellikle Bedir savaşı sonrası elde edilen ganimetleri, bunların kimlere ve nasıl pay <br><br>edileceği konu edilmektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: 「Ganimetler Allah』a ve Resûlüne <br><br>aittir. O halde, eğer mü』minler iseniz Allah』a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah <br><br>ve Rasûlüne itaat edin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mü』minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun âyetleri <br><br>kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül <br><br>ederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda <br><br>harcayan kimselerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onlar gerçekten mü』minlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve <br><br>cömertçe verilmiş rızık vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nasıl ki, Rabbin seni hak uğruna (savaşmak üzere) evinden çıkarmıştı. Mü』minlerden bir grup <br><br>ise bu konuda kesinlikle isteksizlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gerçek apaçık ortaya çıktıktan sonra, sanki göz göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi seninle <br><br>o konuda tartışıyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Allah size iki taifeden birini, o sizindir diye va』dediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin <br><br>olmasını istiyordunuz. Oysa Allah sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kafirlerin ardını kesmek <br><br>istiyordu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu, suçlular hoşlanmasa da Allah』ın hakkı ortaya çıkarması ve batılı ortadan kaldırması <br><br>içindi <br><br>&nbsp;. Hani Rabbinizden yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da, 「Ben size ard arda bin melekle yardım <br><br>ediyorum」 diye cevap vermişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa yardım <br><br>ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani (Allah) kendi tarafından bir güvenlik olarak sizi hafif bir uykuya daldırıyor; sizi <br><br>temizlemek, sizden şeytanın vesvesesini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve ayaklarınızı <br><br>sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Rabbin meleklere, 「Ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kafirlerin <br><br>kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına」 <br><br>diye vahyediyordu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu, onların Allah』a ve Resûlüne karşı gelmelerindendir. Her kim de Allah』a ve Resûlüne karşı <br><br>gelirse bilsin ki Allah』ın cezası şiddetlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte şimdi siz tadın onu! Kafirlere bir de cehennem azabı vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler. Savaş düzeninde iken kafirlerle karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı <br><br>dönmeyin (savaştan kaçmayın). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Savaş taktiği olarak düşmanı vurmak için çekilme, ya da diğer bir birliğe katılmak durumu <br><br>hariç- böyle bir günde her kim onlara arkasını dönerse mutlaka o, Allah』ın gazabına uğramış <br><br>olur. Onun varacağı yer de cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası. <br><br>&nbsp;. (Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, <br><br>fakat Allah attı. Mü』minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah öyle yaptı. <br><br>Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte durum bu: (Allah mü』minleri güzel bir şekilde dener), bir de Allah kafirlerin tuzağını <br><br>zayıf düşürendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey inkarcılar!) Eğer fetih istiyorsanız işte size fetih geldi. Eğer (peygambere karşı <br><br>gelmekten) vazgeçerseniz bu sizin için daha hayırlı olur. Eğer dönerseniz biz de döneriz. Çok <br><br>olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez. Çünkü Allah mü』minlerle beraberdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』a ve Resûlüne itaat edin ve (Kur』an』ı) dinlediğiniz halde ondan yüz <br><br>çevirmeyin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşitmedikleri halde, 「işittik」 diyenler gibi de olmayın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan <br><br>(gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah onlarda bir hayır (hakka yöneliş) olduğunu bilseydi, elbette onlara işittirirdi. Onlara <br><br>işittirseydi dahi mutlaka yine yüz çevirerek dönüp giderlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah』ın ve Resûlü』nün <br><br>çağrısına uyun ve bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, onun huzurunda <br><br>toplanacaksınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah <br><br>azabı çetin olandır. <br><br>&nbsp;. O vakti hatırlayın ki siz yeryüzünde güçsüz ve zayıf idiniz. İnsanların sizi kapıp <br><br>götürmesinden korkuyordunuz. Derken Allah sizi barındırdı, yardımıyla destekledi ve sizi temiz <br><br>şeylerden rızıklandırdı ki şükredesiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』a ve Peygamber』e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) <br><br>emanetlerinize de hainlik etmeyin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bilin ki mallarınız ve çoluk çocuğunuz birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir <br><br>mükafat vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Eğer Allah』a karşı gelmekten sakınırsanız o size iyiyi kötüden ayırt edecek <br><br>bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani kafirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke』den) çıkarmak için tuzak <br><br>kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en <br><br>hayırlısıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara karşı âyetlerimiz okunduğu zaman, 「Duyduk, istesek biz de bunun benzerini elbette <br><br>söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani onlar, 「Ey Allah』ım, eğer şu (Kur』an) senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen <br><br>üzerimize gökten taş yağdır veya bize elem dolu bir azap getir」 demişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Oysa sen onların içinde iken Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de <br><br>Allah onlara azap edecek değildir. <br><br>&nbsp;. Onlar Mescid-i Haram』dan (mü』minleri) alıkoyarken ve oranın bakımına ehil de değillerken, <br><br>Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların, Kâ』be』nin yanında duaları ıslık çalıp el çırpmaktan ibarettir. Öyle ise (ey <br><br>müşrikler) inkar etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphe yok ki, inkar edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve <br><br>harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye <br><br>uğrayacaklardır. İnkar edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, pis olanı temizden ayırmak, pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak <br><br>cehenneme koymak için böyle yapar. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! İnkar edenlere söyle: Eğer (iman edip, düşmanlık ve savaştan) vazgeçerlerse, <br><br>geçmiş günahları bağışlanır. Eğer (düşmanlık ve savaşa) dönerlerse, öncekilere uygulanan ilahi <br><br>kanun devam etmiş olacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah』ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer <br><br>(küfürden) vazgeçerlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer yüz çevirirlerse bilin ki Allah sizin dostunuzdur. O ne güzel dosttur, O ne güzel <br><br>yardımcıdır! <br><br>&nbsp;. Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah』a, Peygamber』<br><br>e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah』a; hak ile batılın <br><br>birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir』de) karşılaştığı gün kulumuza <br><br>indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle bilin). Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani siz vadinin (Medine』ye) yakın tarafında; onlar uzak tarafında, kervansa sizin <br><br>aşağınızdaydı. (Onlar sayıca sizden öylesine fazla idi ki), şâyet buluşmak üzere sözleşmiş <br><br>olsaydınız (durumu fark edince) sözleşmenizde ayrılığa düşerdiniz (Savaşa yanaşmazdınız). Fakat <br><br>Allah, olacak bir işi (mü』minlerin zaferini) gerçekleştirmek için böyle yaptı ki, ölen açık bir <br><br>delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah, elbette hakkıyla işitendir, <br><br>hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Allah sana onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi elbette <br><br>gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah (sizi bunlardan) kurtardı. <br><br>Çünkü o, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani karşılaştığınız zaman onları gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde <br><br>azaltıyordu ki Allah, olacak bir işi gerçekleştirsin. Bütün işler Allah』a döndürülür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! (Savaş için) bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah』ı çok <br><br>anın ki kurtuluşa eresiniz. <br><br>&nbsp;. Allah』a ve Resûl』üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, <br><br>devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak ve (halkı) Allah yolundan alıkoymak için <br><br>yurtlarından çıkanlar (Mekke müşrikleri) gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını kuşatıcıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani şeytan onlara yaptıklarını süslemiş ve, 「Bu gün artık insanlardan size galip gelecek <br><br>(kimse) yok, mutlaka ben de size yardımcıyım.」 demişti. Fakat iki taraf (savaş alanında) yüz <br><br>yüze gelince (şeytan), gerisin geriye dönüp, 「Ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğiniz <br><br>şeyler (melekler) görüyorum. Ben Allah』tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, 「Bunları dinleri aldatmış」 <br><br>diyorlardı. Halbuki kim Allah』a tevekkül ederse hiç şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm <br><br>ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Melekler, kafirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve 「haydi tadın yangın azabını」 diyerek <br><br>canlarını alırken bir görseydin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey kafirler!) Bu, sizin ellerinizin önceden yaptığının karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına <br><br>zulmedici değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunların durumu tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Allah』ın <br><br>âyetlerini inkar etmişler, Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen yakalamıştı. Şüphesiz <br><br>Allah kuvvetlidir, azabı çetin olandır. <br><br>&nbsp;. Bunun sebebi şudur: Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe Allah <br><br>onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunların durumu, tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Onlar <br><br>Rablerinin âyetlerini yalanlamışlar, biz de onları günahları sebebiyle helak etmiştik ve Firavun <br><br>ailesini de suda boğmuştuk. Hepsi de zalim kimselerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü, inkar edenlerdir. Artık <br><br>onlar iman etmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra da her defasında antlaşmalarını hiç çekinmeden <br><br>bozan kimselerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki <br><br>ibret alsınlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı <br><br>şekilde onlara bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler, asla yakayı kurtardıklarını zannetmesinler. Çünkü onlar (sizi) aciz <br><br>bırakamazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah』ın <br><br>düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah』ın bildiği diğer <br><br>düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. <br><br>Size zulmedilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah』a tevekkül et. Çünkü o hakkıyla <br><br>işitendir, hakkıyla bilendir. <br><br>&nbsp;, . Eğer seni aldatmak isterlerse bilmiş ol ki sana yetecek Allah』tır. O, seni bizzat kendi <br><br>yardımıyla ve mü』minlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır.Şayet yeryüzündeki <br><br>şeyleri tümüyle harcasaydın sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat Allah onların arasını <br><br>uzlaştırdı. Şüphesiz o mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan mü』minlere Allah yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa iki yüz <br><br>kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkar edenlerden bin kişiye <br><br>galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şimdi ise Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde <br><br>sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) bin kişi olursa, <br><br>Allah』ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hakim duruma gelmedikçe hiçbir peygambere esir almak <br><br>yakışmaz. Siz geçici dünya menfeatini istiyorsunuz, halbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. <br><br>Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer Allah』ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye) den dolayı size <br><br>büyük bir azap dokunurdu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz olarak yiyin. Allah』a karşı gelmekten sakının. <br><br>Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br><br>&nbsp;. Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere söyle: Eğer Allah kalplerinizde (iman, ihlas, iyi niyet <br><br>gibi) bir hayır (olduğunu) bilirse sizden alınan fidyeden daha hayırlısını size verir ve sizi <br><br>bağışlar. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer sana hainlik etmek isterlerse (bil ki) onlar daha önce Allah』a da hainlik etmişlerdi de <br><br>Allah onlara karşı (sana) imkan vermişti. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) <br><br>barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip <br><br>hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer <br><br>din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı <br><br>olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler de birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunların gereğini yapmazsanız yeryüzünde <br><br>bir karışıklık ve büyük bir bozulma olur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) <br><br>yardım edenler var ya; işte onlar gerçek mü』minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir <br><br>rızık vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Daha sonra iman edip hicret eden ve sizinle birlikte cihad edenlere gelince, işte onlar da <br><br>sizdendir. Allah』ın kitabınca, kan akrabaları birbirlerine (varis olmaya) daha layıktırlar. <br><br>Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br><br><br>TEVBE SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Son iki âyet hariç Medine döneminde, Peygamber Efendimizin irtihaline yakın bir zamanda <br><br>inmiştir. âyettir. Sûre adını, Allah』ın kullarının tövbesini kabul edeceğini bildirdiği . <br><br>âyetten almıştır. İlk âyette geçen 「berâet」 kelimesinden dolayı sûreye Berâe sûresi adı da <br><br>verilmiştir. Başında besmele olmayan tek sûredir. Sûrenin başına besmelenin yazılmamış oluşunu <br><br>bazı bilginler, onun bir önceki sûrenin devamı mahiyetinde oluşu ile açıklamışlardır. Sûrede <br><br>başlıca, yaptıkları antlaşmalara bağlı kalmayan düşmanlarla ilişkilerin kesilmesi, antlaşmalara <br><br>bağlı kalanlara karşı ise antlaşmalara bağlı kalınmasının gerekliliği; Kur』an』ın müslümanlar <br><br>üzerinde oluşturduğu etki ve Hz. Peygamber』in müslümanlar adına duyduğu endişe söz konusu <br><br>edilmektedir.<br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah ve Resûlünden,kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ültimatomdur: <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzünde dört ay daha dolaşın. Şunu bilin ki, siz Allah』ı âciz bırakacak değilsiniz; Allah <br><br>ise, inkârcıları perişan edecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hacc-ı ekber gününde , Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir: Allah ve Resûlü, <br><br>Allah』a ortak koşanlardan uzaktır. Eğer tövbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır. Ama yüz <br><br>çevirirseniz, şunu iyi bilin ki, siz Allah』ı âciz bırakabilecek değilsiniz. İnkârcılara, elem <br><br>dolu bir azabı müjdele! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak Allah』a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da <br><br>antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım <br><br>etmemiş olanlar, bu hükmün dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar <br><br>tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Haram aylar çıkınca bu Allah』a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları <br><br>yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı <br><br>kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok <br><br>merhamet edicidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer Allah』a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah』ın kelâmını <br><br>işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Bu, <br><br>onların bilmeyen bir kavim olmaları sebebiyledir. <br><br>&nbsp;. Allah』a ortak koşanların Allah katında ve Resûlü yanında bir ahdi nasıl olabilir? Ancak <br><br>Mescid-i Haram』ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınız başkadır. Bunlar size karşı dürüst <br><br>davrandığı sürece, siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah kendine karşı gelmekten <br><br>sakınanları sever. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların bir ahdi nasıl olabilir ki! Eğer onlar size üstün gelselerdi, ne akrabalık <br><br>(bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirlerdi. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye <br><br>çalışıyorlar, oysa kalpleri buna karşı çıkıyor. Onların pek çoğu fasık kimselerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın âyetlerini az bir karşılığa değiştiler de insanları onun yolundan alıkoydular. <br><br>Bunların yapmakta oldukları şeyler gerçekten ne kötüdür! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir mü』min hakkında ne akrabalık (bağlarını), ne de antlaşma (yükümlülüğünü) gözetirler. İşte <br><br>onlar taşkınlık yapanların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat tövbe edip, namazı kılar ve zekâtı verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir. <br><br>Bilen bir kavme âyetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil uzatırlarsa, küfrün ele başlarıyla <br><br>savaşın. Çünkü onlar yeminlerine riâyet etmeyen kimselerdir. Umulur ki, vazgeçerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeminlerini bozan, peygamberi yurdundan çıkarmaya kalkışan ve üstelik size tecavüzü ilk defa <br><br>kendileri başlatan bir kavimle savaşmaz mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa Allah, -<br><br>eğer siz gerçek mü』minler iseniz- kendisinden korkmanıza daha lâyıktır. <br><br>&nbsp;, . Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara <br><br>karşı size yardım etsin, mü』min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki <br><br>öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve <br><br>hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa; Allah içinizden, Allah』tan, Resûlünden ve mü』minlerden başkasını kendilerine sırdaş <br><br>edinmeksizin cihad edenleri ayırt etmeden bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yaptıklarınızdan <br><br>hakkıyla haberdardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah』ın <br><br>mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte <br><br>ebedî kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın mescitlerini, ancak Allah』a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı <br><br>veren ve Allah』tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan <br><br>olmaları umulur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram』ın bakım ve onarımını, Allah』a ve âhiret gününe <br><br>iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında <br><br>eşit olmazlar. Allah zâlim topluluğu doğru yola erdirmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin <br><br>mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir. <br><br>&nbsp;. Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve kendilerine içinde tükenmez <br><br>nimetler bulunan cennetler müjdelemektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar orada ebedi kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükafat vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost <br><br>edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız <br><br>mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz meskenler size Allah』tan, <br><br>peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah』ın emri gelinceye kadar <br><br>bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir. Hani, çokluğunuz <br><br>size kendinizi beğendirmiş, fakat (bu çokluk) size hiçbir yarar sağlamamış, yeryüzü bütün <br><br>genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet (bozularak) gerisin geriye dönüp kaçmıştınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra Allah, Resûlü ile mü』minler üzerine kendi katından güven duygusu ve huzur indirdi. Bir <br><br>de sizin göremediğiniz ordular indirdi ve inkar edenlere azap verdi. İşte bu, inkârcıların <br><br>cezasıdır. <br><br>&nbsp;. Sonra Allah, bunun ardından yine dilediği kimsenin tövbesini kabul eder. Allah çok <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah'a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Artık bu yıllarından <br><br>sonra, Mescid-i Haram』a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla <br><br>sizi zengin kılar. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine kitap verilenlerden Allah』a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah』ın ve Resûlünün <br><br>haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslam』ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun <br><br>eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahudiler, 「Üzeyr Allah』ın oğludur」 dediler. Hırıstiyanlar ise, 「İsa Mesih Allah』ın oğludur」 <br><br>dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu <br><br>sözleri daha önce inkar etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl <br><br>da haktan çevriliyorlar! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Yahudiler) Allah』ı bırakıp, hahamlarını; (hırıstiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu <br><br>Mesih』i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah』a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. <br><br>Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.<br><br>&nbsp;. Allah』ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler hoşlanmasalar da Allah, <br><br>nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, Allah』a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, <br><br>peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla <br><br>yiyorlar ve Allah』ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah <br><br>yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları <br><br>bunlarla dağlanacak ve, 「İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın <br><br>bakalım biriktirip sakladıklarınızı」! denilecek. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah』ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on <br><br>ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu Allah』ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda <br><br>kendinize zulmetmeyin. Fakat Allah』a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn savaşıyorlarsa, siz <br><br>de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah, kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. <br><br>&nbsp;. Haram ayları ertelemek , ancak inkarda daha da ileri gitmektir ki bununla inkar edenler <br><br>saptırılır. Allah』ın haram kıldığı ayların sayısına uygun getirip böylece Allah』ın haram <br><br>kıldığını helal kılmak için Haram ayı bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyorlar. Onların bu çirkin <br><br>işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah inkarcı toplumu doğru yola iletmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size 「Allah yolunda sefere çıkın」 denilince, yere çakılıp <br><br>kaldınız.Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının <br><br>yararı, pek az bir şeydir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer Allah yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize <br><br>sizden başka bir toplum getirir. Siz ise ona hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye hakkıyla <br><br>gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer siz ona (Peygamber』e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkar edenler onu iki kişiden <br><br>biri olarak (Mekke』den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada <br><br>bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, 「Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber」 diyordu. Allah da onun <br><br>üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla onu <br><br>desteklemiş, böylece inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah』ın sözü ise en yücedir. Allah <br><br>mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br><br>&nbsp;. Gerek yaya olarak, gerek binek üzerinde Allah yolunda sefere çıkın. Mallarınızla, <br><br>canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer yakın bir dünya menfaati ve kolay bir yolculuk olsaydı, (sefere katılmayan münafıklar <br><br>da) mutlaka sana uyarlardı. Fakat meşakkatli yol, onlara uzak geldi. Gerçi onlar, 「Eğer gücümüz <br><br>yetseydi, elbette sizinle beraber çıkardık」 diye Allah』a yemin edeceklerdir. Onlar kendilerini <br><br>helâke sürüklüyorlar. Allah biliyor ki onlar kesinlikle yalancıdırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah seni affetsin! Doğru söyleyenler sana iyice belli olup, yalancıları bilinceye kadar <br><br>beklemeden niçin onlara izin verdin? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a ve âhiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten geri kalmak <br><br>için senden izin istemezler. Allah kendine karşı gelmekten sakınanları çok iyi bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak Allah』a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp kendileri de o şüphelerinin <br><br>içinde bocalayan kimseler senden izin isterler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah <br><br>onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, 「Oturun oturan acizlerle <br><br>beraber」 denildi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onlar da sizin içinizde (sefere) çıksalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları <br><br>olmayacak ve sizi fitneye düşürmek için aranızda koşuşturacaklardı. Aranızda onları dinleyecek <br><br>kişiler de vardı. Allah zalimleri hakkıyla bilendir. <br><br>&nbsp;. Andolsun bunlar daha önce de fitne çıkarmak istemişler ve sana karşı türlü türlü işler <br><br>çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde Allah』ın dini galip geldi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan 「Bana izin ver, beni fitneye (isyana) sevketme」 diyen de vardır. Bilesiniz ki onlar <br><br>(böyle diyerek) fitnenin ta içine düştüler. Şüphesiz ki cehennem kâfirleri elbette kuşatacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana bir iyilik gelirse, bu onları üzer. Eğer başına bir musîbet gelirse, 「Biz tedbirimizi <br><br>önceden almıştık」 derler ve sevinerek dönüp giderler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Bizim başımıza ancak, Allah』ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O bizim <br><br>yardımcımızdır. Öyleyse mü』minler, yalnız Allah』a güvensinler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini <br><br>bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah』ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir <br><br>azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine de ki: 「İster gönüllü, ister gönülsüz olarak harcayın, sizden asla kabul olunmayacaktır. <br><br>Çünkü siz fasık bir topluluksunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Harcamalarının kabul edilmesine, yalnızca, Allah』ı ve Rasûlünü inkar etmeleri, namaza ancak <br><br>üşene üşene gelmeleri ve ancak gönülsüzce harcamaları engel olmuştur. <br><br>&nbsp;. Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bununla ancak onlara dünya hayatında <br><br>azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kesinlikle sizden olduklarına dâir Allah』a yemin ederler. Oysa onlar sizden değillerdir. <br><br>Fakat onlar korkudan ödleri patlayan bir topluluktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer sığınacak bir yer veya (gizlenecek) mağaralar yahut girilecek bir delik bulsalardı, <br><br>hemen koşarak oraya kaçarlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İçlerinden sadakalar konusunda sana dil uzatanlar da var. Kendilerine ondan bir pay <br><br>verilirse, hoşnut olurlar; eğer kendilerine ondan bir pay verilmezse, hemen kızarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onlar Allah ve Resûlünün kendilerine verdiğine razı olup, 「Bize Allah yeter. Lütuf ve <br><br>ihsanıyla Allah ve Resûlü ileride bize yine verir. Biz yalnız Allah』a rağbet eder (onun ihsanını <br><br>ister)iz」 deselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sadakalar (zekatlar), Allah』tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan <br><br>memurlar, kalpleri İslam』a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, <br><br>borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah hakkıyla <br><br>bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine onlardan peygamberi inciten ve 「O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır」 diyen kimseler <br><br>de vardır. De ki: 「O sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah』a inanır, mü』minlere inanır <br><br>(güvenir). İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir. Allah』ın Resûlünü incitenler için ise <br><br>elem dolu bir azap vardır.」 <br><br>&nbsp;. Sizi razı etmek için, Allah』a yemin ederler. Eğer gerçekten mü』min iseler (bilsinler ki), <br><br>Allah ve Resûlü』nü razı etmeleri daha önceliklidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a ve Resûlüne karşı gelen kimseye, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşinin olduğunu <br><br>bilmediler mi? İşte bu, büyük bir rezilliktir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri, yüzlerine karşı açıkça haber verecek bir sûrenin <br><br>üzerlerine indirilmesinden çekinirler. De ki: 「Siz alay ede durun! Allah, çekindiğiniz o şeyi <br><br>ortaya çıkaracaktır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şâyet kendilerine (niçin alay ettiklerini) sorsan, 「Biz sadece lâfa dalmıştık ve aramızda <br><br>eğleniyorduk」, derler. De ki: 「Allah』la, onun âyetleriyle ve peygamberiyle mi eğleniyordunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Boşuna özür dilemeyin! Çünkü siz, (sözde) iman ettikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. <br><br>İçinizden (tövbe eden) bir zümreyi affetsek bile, suçlarında ısrar etmeleri sebebiyle, diğer bir <br><br>zümreye azap edeceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir (birbirlerinin benzeridir). Kötülüğü <br><br>emredip, iyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar. Onlar Allah』ı unuttular; Allah da <br><br>onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kafirlere, içinde ebedî kalmak üzere cehennem <br><br>ateşini vadetti. O, onlara yeter. Allah onlara lanet etmiştir. Onlar için sürekli bir azap <br><br>vardır. <br><br>&nbsp;. (Ey münafıklar!), siz de tıpkı, sizden öncekiler gibisiniz: Onlar sizden daha güçlü, malları <br><br>ve çocukları daha fazlaydı. Onlar paylarına düşenden faydalanmışlardı. Sizden öncekilerin, <br><br>paylarına düşenden faydalandığı gibi siz de payınıza düşenden öylece faydalandınız ve onların <br><br>daldığı gibi, siz de (dünya zevkine) daldınız. İşte onların dünyada da ahirette de amelleri boşa <br><br>gitmiştir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin; İbrahim』in kavminin; Medyen <br><br>halkının ve yerle bir olan şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık <br><br>mucizeler getirmişti. (Ama inanmadılar Allah da onları cezalandırdı.) Demek ki Allah onlara <br><br>zulmediyor değildi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mü』min erkekler ve mü』min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten <br><br>alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah』a ve Resûlüne itaat ederler. İşte <br><br>bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet <br><br>sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah mü』min erkeklere ve mü』min kadınlara, ebedi olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan <br><br>cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler vadetti. Allah』ın rızası ise, bunların <br><br>hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır. <br><br>&nbsp;. Ey peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı çetin ol. Onların <br><br>varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir varış yeridir orası! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir şey söylemediklerine dair Allah』a yemin ediyorlar. Halbuki o küfür sözünü söylediler ve <br><br>(sözde) müslüman olduktan sonra inkar ettiler. Ayrıca başaramadıkları şeye (peygamberi <br><br>öldürmeye) de yeltendiler. Sırf, Allah ve Resûlü kendi lütfu ile onları zengin kıldığı için <br><br>intikam almaya kalktılar. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Şayet yüz <br><br>çevirirlerse Allah onları dünyada ve ahirette elem dolu bir azaba çarptıracaktır. Artık onlar <br><br>için yeryüzünde ne bir dost ne de bir yardımcı vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İçlerinden, 「Eğer Allah bize lütuf ve kereminden verirse mutlaka bol bol sadaka veririz ve <br><br>mutlaka salihlerden oluruz」 diye Allah』a söz verenler de vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat Allah lütuf ve kereminden onlara verince, onda cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp <br><br>gittiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için o da kalplerine, kendisiyle <br><br>karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın, içlerinde gizlediklerini ve fısıltılarını bildiğini ve Allah』ın gaybleri çok iyi <br><br>bilen olduğunu bilmediler mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sadakalar hususunda gönüllü bağışta bulunan mü』minlerle, güçlerinin yettiğinden başkasını <br><br>bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya; işte Allah asıl onları maskaraya <br><br>çevirmiştir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. <br><br>&nbsp;. Onlar için ister bağışlanma dile ister dileme (farketmez.) Onlar için yetmiş kez bağışlanma <br><br>dilesen de, Allah onları asla affetmeyecektir. Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmiş <br><br>olmaları sebebiyledir. Allah fasık topluluğu doğru yola iletmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın Resûlüne karşı gelerek (sefere çıkmayıp) geri bırakılanlar, oturup kalmalarına <br><br>sevindiler. Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad etmek hoşlarına gitmedi ve 「Bu sıcakta <br><br>sefere çıkmayın」 dediler. De ki: 「Cehennemin ateşi daha sıcaktır.」 Keşke anlasalardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık kazandıklarının karşılığı olarak, az gülsünler, çok ağlasınlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer (bundan böyle) Allah seni onlardan bir zümrenin yanına döndürür de, onlar (sefere) <br><br>çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: 「Artık siz benimle birlikte ebediyyen çıkmayacak ve <br><br>benimle birlikte hiçbir düşmanla asla savaşmayacaksınız. Çünkü siz baştan yerinizde oturup <br><br>kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte oturun.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma. Çünkü onlar Allah』ı ve <br><br>Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla ancak, dünyada kendilerine <br><br>azap etmeyi ve canlarının kafir olarak çıkmasını istiyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah』a iman edin ve Resûlü ile birlikte cihat edin」 diye bir sûre indirildiğinde, onlardan <br><br>servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve 「Bizi bırak da oturup kalanlarla birlikte <br><br>olalım」 dediler. <br><br>&nbsp;. Onlar geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular ve kalpleri mühürlendi. <br><br>Artık onlar anlamazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat peygamber ve beraberindeki mü』minler, mallarıyla, canlarıyla cihat ettiler. Bütün <br><br>hayırlar işte bunlarındır. İşte bunlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte <br><br>bu büyük başarıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bedevîlerden mazeret ileri sürenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah』a ve <br><br>Resûlüne yalan söyleyenler ise (mazeret bile belirtmeden) oturup kaldılar. Onlardan kâfir <br><br>olanlara elem dolu bir azap isabet edecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a ve Resûlüne karşı sadık ve samimi oldukları takdirde, güçsüzlere, hastalara ve <br><br>(seferde) harcayacakları bir şey bulamayanlara (sefere katılmadıkları için) bir günah yoktur. <br><br>İyilikte bulunan kimselerin (kınanması) için de bir sebep yoktur. Allah çok bağışlayandır, çok <br><br>merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerini bindirip (cepheye) sevk edesin diye sana geldikleri zaman, senin, 「Sizi <br><br>bindirebileceğim bir şey bulamıyorum」 dediğin; bu uğurda harcayacakları bir şey <br><br>bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere de bir sorumluluk <br><br>yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir. Bunlar, geri kalan <br><br>(kadınlarla) birlikte olmaya razı oldular. Allah ta kalplerini mühürledi. Artık onlar bilmezler. <br><br>&nbsp;. Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir. De ki: 「Mazeret beyan etmeyin. Size <br><br>kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı <br><br>Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz de <br><br>yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerini rahat bırakmanız için size Allah adıyla yemin <br><br>edeceklerdir. Artık onların peşini bırakın. Çünkü onlar pistir. Kazandıklarının karşılığı <br><br>olarak, varacakları yer de cehennemdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerinden razı olasınız diye, size yemin edeceklerdir. Siz onlardan razı olsanız bile, <br><br>Allah o fasıklar topluluğundan asla razı olmaz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri ve Allah』ın peygamberine indirdiği hükümlerin <br><br>sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bedevîlerden öyleleri vardır ki, (Allah yolunda) harcayacakları şeyi bir zarar sayar ve <br><br>(bundan kurtulmak için) size belalar gelmesini beklerler. Kötü belâlar kendi başlarına olsun. <br><br>Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah』a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, Allah <br><br>katında yakınlığa ve Peygamberin dualarını almağa vesile sayarlar. Bilesiniz ki bu, (Allah <br><br>katında) onlar için yakınlıktır. Allah onları rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, çok <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br><br>&nbsp;. İslâm』ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah <br><br>onlardan razı olmuş; onlar da O』ndan razı olmuşlardır. Allah onlara içinden ırmaklar akan, <br><br>içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta <br><br>direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra <br><br>da büyük bir azaba itileceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine <br><br>karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok <br><br>merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekat) al <br><br>ve onlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (Onların kalplerini yatıştırır.) Allah <br><br>hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, kullarının tövbesini kabul edenin ve sadakaları alanın Allah olduğunu; tövbeyi çok <br><br>kabul edenin, çok merhametli olanın Allah olduğunu bilmediler mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Rasûlü de, mü』minler de göreceklerdir. Sonra <br><br>gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah』ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta <br><br>olduğunuz şeyleri haber verecektir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Sefere katılmayanlardan) diğer bir kısmı da, Allah』ın emrine bırakılmışlardır. Bunlara ya <br><br>azap eder ya da tövbelerini kabul eder. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br><br>&nbsp;. Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü』minler arasına ayrılık sokmak <br><br>için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar <br><br>vardır. Bunlar, 「Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok」 diye de mutlaka yemin ederler. Ama <br><br>Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah』a karşı gelmekten sakınmak) <br><br>üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada <br><br>temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz onları sever. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Binâsını takva (Allah』a karşı gelmekten sakınmak) ve onun rızasını kazanmak temeli üzerine <br><br>kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, <br><br>onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah zalimler topluluğunu <br><br>doğru yola erdirmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kurmuş oldukları binaları, (ölüp de) kalpleri paramparça olmadıkça yüreklerinde sürekli bir <br><br>kuşku olarak kalmaya devam edecektir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah, mü』minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında <br><br>satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah bunu <br><br>Tevrat』ta, İncil』de ve Kur』an』da kesin olarak va』detmiştir. Kimdir sözünü Allah』tan daha iyi <br><br>yerine getiren? O halde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük <br><br>başarıdır. <br><br>&nbsp;. Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar , rükû』 ve secde edenler, <br><br>iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah』ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. <br><br>Mü』minleri müjdele. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- <br><br>Allah』a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır ne de mü』minlere. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim』in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun bir Allah <br><br>düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, <br><br>yumuşak huylu bir kişiydi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe, Allah <br><br>bir toplumu saptıracak değildir. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah』ındır. O diriltir ve öldürür. Sizin için <br><br>Allah』tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun Allah; Peygamber ile içlerinden bir kısmının kalpleri eğrilmeğe yüz tuttuktan sonra, <br><br>sıkıntılı bir zamanda ona uyan muhacirlerle ensarın tövbelerini kabul etmiştir. Evet, onların <br><br>tövbelerini kabul etmiştir. <br><br>&nbsp;. Savaştan geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen <br><br>onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah(ın azabın)dan yine <br><br>ona sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine) dönsünler diye, <br><br>onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet <br><br>edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah』ın Resûlünden geri kalmak, kendi <br><br>canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, <br><br>yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi <br><br>bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel (in <br><br>sevabı) yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını elbette zayi etmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah yolunda küçük, büyük bir harcama yapmazlar ve bir vadiyi katetmezler ki (bunlar), <br><br>Allah』ın, yaptıklarının daha güzeliyle kendilerini mükafatlandırması için hesaplarına yazılmış <br><br>olmasın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ne var ki) mü』minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her <br><br>kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman <br><br>kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar. <br><br>&nbsp;. Ey iman edenler! Kafirlerden (öncelikle) yakınınızda olanlarla savaşın ve sizde bir sertlik <br><br>bulsunlar. Bilin ki Allah kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Herhangi bir sûre indirildiğinde, içlerinden, (alaylı bir şekilde) 「Bu hanginizin imanını <br><br>artırdı?」 diyenler olur. İman etmiş olanlara gelince, inen sûre onların imanını artırmıştır. <br><br>Onlar bunu birbirlerine müjdelerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kalplerinde hastalık olanların ise, pisliklerine pislik katmış (küfürlerini artırmış), <br><br>böylece kâfir olarak ölüp gitmişlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belaya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. <br><br>Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir sûre indirildi mi, 「Sizi bir kimse görüyor mu?」 diye birbirlerine göz ederler, sonra da <br><br>sıvışıp giderler. Anlamayan bir toplum olmalarından dolayı, Allah onların kalplerini <br><br>çevirmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona <br><br>çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü』minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer yüz çevirirlerse de ki: 「Bana Allah yeter. O』ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak <br><br>O』na tevekkül ettim. O, yüce Arşın sahibidir.」 <br><br><br>YÛNUS SÛRESİ<br>&nbsp;<br>&nbsp;, , ve . âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûrede temel <br><br>konu olarak Allah』ın rahmetinin gazabına üstün olduğu vurgulanmaktadır. Sûrede, Yûnus, Nûh ve <br><br>Mûsâ peygamberler ile bunların kavimlerinin kıssalarına yer verilmektedir. Sûre, adını içindeki <br><br>Yûnus kıssasından almıştır.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elif, Lâm, Râ. Bunlar hikmet dolu Kitab』ın âyetleridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İçlerinden bir adama, insanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında kendileri için bir <br><br>doğruluk makamı bulunduğunu müjdele diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki <br><br>o kâfirler, 「Bu elbette apaçık bir sihirbazdır」 dediler? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan, sonra da Arş』a <br><br>kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah』tır. O'nun izni olmaksızın, hiç kimse şefaatçı <br><br>olamaz. İşte o, Rabbiniz Allah』tır. O halde O'na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hepinizin dönüşü ancak onadır. Allah bunu bir gerçek olarak vadetmiştir. Şüphesiz o <br><br>başlangıçta yaratmayı yapar sonra, iman edip salih ameller işleyenleri adaletle mükafatlandırmak <br><br>için onu (yaratmayı) tekrar eder. Kafirlere gelince, inkar etmekte olduklarından dolayı, onlar <br><br>için kaynar sudan bir içki ve elem dolu bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların <br><br>sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah bunları (boş yere değil) <br><br>ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı <br><br>açıklamaktadır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz gece ve gündüzün ardarda değişmesinde, Allah』ın göklerde ve yeryüzünde yarattığı <br><br>şeylerde, Allah』a karşı gelmekten sakınan bir toplum için pek çok deliller vardır <br><br>&nbsp;, . Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan <br><br>kimseler ile âyetlerimizden gafil olanlar var ya işte onların kazanmakta oldukları günahlar <br><br>yüzünden, varacakları yer ateştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Fakat) iman edip salih ameller işleyenlere gelince, Rableri onları imanları sebebiyle, <br><br>hidayete erdirir. Nimetlerle dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunların oradaki duaları, 「Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah』ım!」, aralarındaki esenlik <br><br>dilekleri, 「selâm」; dualarının sonu ise, 「Hamd âlemlerin Rabbi Allah』a mahsustur」 sözleridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer Allah insanlara, onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele <br><br>verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi <br><br>azgınlıkları içinde bocalar halde bırakırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsana bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü yatarken, gerek otururken, gerekse ayakta iken <br><br>(her halinde bu sıkıntıdan kurtulmak için) bize dua eder. Ama biz onun bu sıkıntısını ondan <br><br>kaldırdık mı, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. <br><br>İşte o haddi aşanlara, yapmakta oldukları şeyler, böylece süslenmiş (hoş gösterilmiş)tir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, sizden önceki nice nesilleri peygamberleri, kendilerine apaçık deliller <br><br>getirdikleri halde (yalanlayıp) zulmettikleri vakit helâk ettik. Onlar zaten inanacak <br><br>değillerdi. İşte biz suçlu toplumu böyle cezalandırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra, nasıl davranacağınızı görelim diye, onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine <br><br>getirdik. <br><br>&nbsp;. Âyetlerimiz kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda, (öldükten sonra) bize <br><br>kavuşmayı ummayanlar, 「Ya (bize) bundan başka bir Kur』an getir veya onu değiştir」 dediler. De <br><br>ki: 「Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana <br><br>uyarım. Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Eğer Allah dileseydi, ben size onu okumazdım, Allah da size onu bildirmezdi. Ben <br><br>sizin aranızda bundan (Kur』an』ın inişinden) önce (kırk yıllık) bir ömür yaşadım. Hiç düşünmüyor <br><br>musunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık, Allah』a karşı yalan uydurandan veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kimdir? <br><br>Şüphe yok ki (böyle) suçlular asla kurtuluşa ermezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ı bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve 「İşte <br><br>bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır」 diyorlar. De ki: 「Siz, Allah』a göklerde ve yerde <br><br>onun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, <br><br>yücedir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlar (başlangıçta tevhit inancına bağlı) tek bir ümmet idiler; sonra ayrılığa düştüler. <br><br>Eğer (azabın ertelenmesiyle ilgili olarak ezelde) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, ayrılığa <br><br>düştükleri hususlarda aralarında derhal hüküm verilir (işleri bitirilir)di. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ona (peygambere) Rabbinden bir mucize indirilse ya!」 diyorlar. De ki: 「Gayb ancak Allah』<br><br>ındır. Bekleyin, şüphesiz ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim!」 <br><br>&nbsp;. Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra, insanlara bir rahmet (ferahlık ve mutluluk) <br><br>tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetlerimiz hakkında onların bir tuzakları (birtakım <br><br>tertipleri ve asılsız iddiaları) vardır. De ki: 「Allah daha çabuk tuzak kurar.」 Şüphesiz <br><br>elçilerimiz (melekler) kurmakta olduğunuz tuzakları yazıyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve <br><br>gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgarla seyrettiği, yolcuların da bununla <br><br>sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara <br><br>hücum eder de çepeçevre kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah』a has <br><br>kılarak 「Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden olacağız」 diye Allah』a <br><br>yalvarırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat onları kurtarınca, bir de bakarsın ki yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapıyorlar. Ey <br><br>İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir. (Bununla) sadece dünya hayatının <br><br>yararını elde edersiniz. Sonunda dönüşünüz bizedir. (Biz de) bütün yaptıklarınızı size haber <br><br>vereceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dünya hayatının hâli, ancak gökten indirdiğimiz bir yağmurun hali gibidir ki, insanların ve <br><br>hayvanların yedikleri yeryüzü bitkileri onunla yetişip birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü (o <br><br>bitkilerle) bütün zinet ve güzelliklerini alıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerine (her <br><br>türlü tasarrufa) kadir olduklarını sandıkları bir sırada, geceleyin veya güpegündüz ansızın ona <br><br>emrimiz (afetimiz) geliverir de, bunları, sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi, kökünden yolunmuş <br><br>bir hâle getiririz. İşte düşünen bir toplum için, âyetleri böyle ayrı ayrı açıklıyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah esenlik yurduna çağırır ve dilediğini doğru yola iletir. <br><br>&nbsp;. Güzel iş yapanlara (karşılık olarak) daha güzeli ve bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine <br><br>ne bir kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kötü işler yapmış olanlara gelince, bir kötülüğün cezası misliyledir ve onları bir zillet <br><br>kaplayacaktır. Onları Allah(ın azabın)dan koruyacak hiçbir kimse de yoktur. Sanki yüzleri, <br><br>karanlık geceden parçalarla örtülmüştür. İşte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî <br><br>kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların hepsini bir araya toplayacağımız, sonra da Allah』a ortak koşanlara, 「Siz de, <br><br>ortaklarınız da yerinizde bekleyin」 diyeceğimiz günü düşün. Artık onların (ortak koştuklarıyla) <br><br>aralarını tamamen ayırırız ve ortak koştukları derler ki: 「Siz bize ibadet etmiyordunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şimdi ise sizin bize tapınmanızdan habersiz olduğumuza dair sizinle bizim aramızda şâhit <br><br>olarak Allah yeter.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Orada herkes daha önce yaptığı şeyleri yoklayacak (ve kendi akıbetini öğrenecek), hepsi de <br><br>gerçek sahipleri olan Allah』a döndürülecekler ve (ilah diye) uydurdukları şeyler (onları yüzüstü <br><br>bırakıp) kendilerinden kaybolup gidecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya da işitme ve görme yetisi üzerinde kim <br><br>mutlak hakimdir? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? İşleri kim yürütüyor?」 「Allah」 <br><br>diyecekler. De ki: 「O halde Allah』a karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah』tır. Hak』tan sonra sadece sapıklık vardır. O halde <br><br>nasıl oluyor da (Hak』tan) döndürülüyorsunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbinin yoldan çıkanlar hakkındaki, 「Onlar artık imana gelmezler」 sözü, işte böylece <br><br>gerçekleşmiştir. <br><br>&nbsp;. De ki: 「Allah』a koştuğunuz ortaklarınızdan, başlangıçta yaratmayı yapacak, sonra onu <br><br>tekrarlayacak kimse var mı?」 De ki: 「Allah başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. O <br><br>halde nasıl oluyor da (haktan) çevriliyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Allah』a koştuğunuz ortaklarınızdan hakka iletecek olan bir kimse var mı?」 De ki: <br><br>「Hakka Allah iletir.」 Öyle ise, hakka ileten mi uyulmaya daha layıktır, yoksa iletilmedikçe <br><br>doğru yolu bulamayan kimse mi? Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz. <br><br>Şüphesiz Allah onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu Kur』an, Allah』tan (indirilmiş olup) başkası tarafından uydurulmamıştır. Fakat o kendinden <br><br>öncekileri doğrulayıcı ve Kitabı (Allah』ın levh-i mahfuzdaki yazısını) açıklayıcı olarak, <br><br>indirilmiştir. Bunda hiçbir şüphe yoktur. (O) âlemlerin Rabbi tarafındandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa onu (Muhammed kendisi) uydurdu mu diyorlar? De ki: 「Eğer doğru söyleyenler iseniz, <br><br>haydi siz de onun benzeri bir sûre getirin ve Allah』tan başka, çağırabileceğiniz kim varsa <br><br>onları da yardıma çağırın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır öyle değil. Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve kendilerine yorumu gelmemiş olan bir şeyi <br><br>yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de (peygamberleri ve onlara indirilen kitapları) böyle <br><br>yalanlamışlardı. Bak, o zalimlerin sonu nasıl oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İçlerinden öylesi var ki ona (Kur』an』a) inanır; yine onlardan öylesi de var ki ona inanmaz. <br><br>Rabbin bozguncuları daha iyi bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onlar seni yalanlarlarsa, de ki: 「Benim işim bana aittir; sizin işiniz de size. Siz <br><br>benim yaptığımdan uzaksınız; ben de sizin yapmakta olduğunuz şeylerden uzağım (sorumlu <br><br>değilim).」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan sana kulak verenler de vardır. Fakat sağırlara, hele akılları da ermiyorsa, sen mi <br><br>işittireceksin? <br><br>&nbsp;. İçlerinden sana bakanlar da vardır. Fakat körlere, hele gerçeği görmüyorlarsa, sen mi doğru <br><br>yolu göstereceksin? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları yeniden diriltip hepsini bir araya toplayacağı gün, sanki gündüzün bir saatinden başka <br><br>kalmamışlar (yeni ayrılmışlar) gibi, aralarında tanışırlar. Allah』a kavuşmayı yalan sayanlar <br><br>ziyana uğramış ve doğru yolu bulamamışlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları tehdit ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) seni vefat <br><br>ettirsek de sonunda onların dönüşü bizedir. Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da <br><br>şahittir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onların peygamberi geldiği (tebliğini yaptığı) zaman, <br><br>aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer doğru söyleyenler iseniz, (söyleyin) bu tehdit ne zaman (gerçekleşecek)?」 diyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim. <br><br>Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne <br><br>geçebilirler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Söyleyin bakalım, onun azabı size geceleyin veya gündüzün (ansızın) gelecek olsa, <br><br>suçlular bunun hangisini acele isterler?!」 (Bunların hiçbiri istenecek bir şey değildir). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Onlara) 「Azap gerçekleştikten sonra mı ona iman ettiniz? Şimdi mi!? Oysa siz onu acele <br><br>istiyordunuz」 (denilecek). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra da zulmedenlere, 「Ebedî azabı tadın! Siz ancak vaktiyle kazanmakta olduğunuzun cezasına <br><br>çarptırılıyorsunuz」 denilecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O (azap) gerçek midir?」 diye senden haber soruyorlar. De ki: 「Evet, Rabbime andolsun ki o <br><br>elbette gerçektir. Siz (bu konuda Allah』ı) âciz kılacak değilsiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (O gün) zulmetmiş olan herkes, eğer yeryüzündeki her şeye sahip olsa, kendini kurtarmak için <br><br>onu fidye verir. Azabı gördüklerinde, için için derin bir pişmanlık duyarlar. Onlara <br><br>zulmedilmeksizin aralarında adaletle hükmedilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bilesiniz ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah』ındır. Yine bilesiniz ki, Allah』ın <br><br>va』di haktır. Fakat onların çoğu bunu bilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O diriltir ve öldürür; ancak ona döndürüleceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol <br><br>gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur』an) geldi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ancak Allah』ın lütuf ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp <br><br>durduklarından daha hayırlıdır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Allah』ın size indirdiği; sizin de, bir kısmını helâl, bir kısmını haram kıldığınız <br><br>rızıklar hakkında ne dersiniz?」 De ki: 「Bunun için Allah mı size izin verdi, yoksa Allah』a <br><br>iftira mı ediyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a karşı yalan uyduranların, kıyamet günü hakkındaki zanları nedir? Şüphesiz Allah <br><br>insanlara karşı çok lütufkârdır, fakat onların çoğu (O』nun nimetlerine) şükretmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Sen hangi işte bulunursan bulun, ona dair Kur』an』dan ne okursan oku ve (ey <br><br>insanlar, sizler de) hangi şeyi yaparsanız yapın, siz ona daldığınızda biz sizi mutlaka görürüz. <br><br>Ne yerde, ne de gökte, zerre ağırlığınca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun, <br><br>hiçbir şey Rabbinden uzak (ve gizli) olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da <br><br>yazılı) dır. <br><br>&nbsp;. Bilesiniz ki, Allah』ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar iman etmiş ve Allah』a karşı gelmekten sakınmış olanlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır. Allah』ın sözlerinde hiçbir değişme <br><br>yoktur. İşte bu büyük başarıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların (inkarcıların) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün güç Allah』ındır. O hakkıyla <br><br>işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bilesiniz ki göklerde kim var, yerde kim varsa, hep Allah』ındır. Allah』tan başkasına tapanlar <br><br>(gerçekte) Allah』a koştukları ortaklara tâbi olmuyorlar. Şüphesiz onlar ancak zanna uyuyorlar ve <br><br>sadece yalan söylüyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, içinde dinlenesiniz diye geceyi sizin için (karanlık); gündüzü ise aydınlık kılandır. <br><br>Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah bir çocuk edindi」 dediler. O, bundan uzaktır. O her bakımdan sınırsız zengindir. <br><br>Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. Bu konuda elinizde hiçbir delil de yoktur. Allah』a <br><br>karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar için dünyada (geçici) bir yararlanma vardır. Sonra dönüşleri bizedir. Sonra da, inkâr <br><br>etmekte olduklarına karşılık onlara şiddetli azabı tattıracağız. <br><br>&nbsp;. Nûh』un haberini onlara oku. Hani o bir vakit kavmine şöyle demişti: 「Ey kavmim! Eğer benim <br><br>konumum ve Allah』ın âyetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, (biliniz ki) ben sadece Allah』a <br><br>dayanıp güvenmişim. Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki <br><br>işiniz size dert olmasın! Bundan sonra bana hükmünüzü uygulayın; bana mühlet de vermeyin! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer yüz çeviriyorsanız, sizden zaten hiçbir ücret istemedim. Benim ücretim, ancak Allah』a <br><br>aittir. Bana müslümanlardan olmam emredildi.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu yine de yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları <br><br>ötekilerin yerine geçirdik. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Bak, uyarılan (fakat söz <br><br>anlamayan)ların sonu nasıl oldu! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra, onun ardından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara apaçık mucizeler <br><br>getirdiler. Fakat onlar önceden yalanlamakta oldukları şeye inanacak değillerdi. İşte biz haddi <br><br>aşanların kalplerini böylece mühürleriz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra bunların ardından Firavun ile ileri gelenlerine de Mûsâ ve Hârûn』u mucizelerimizle <br><br>gönderdik. Ama büyüklük tasladılar ve suçlu bir toplum oldular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Katımızdan kendilerine hak (mucize) gelince, 「Şüphesiz bu, apaçık bir sihirdir」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ: 「Size hak gelince, onun hakkında böyle mi diyorsunuz? Bu bir sihir midir? Oysa <br><br>sihirbazlar, iflah olmazlar!」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan döndüresin de yeryüzünde hakimiyet <br><br>(devlet) ikinizin eline geçsin diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanmıyoruz.」 <br><br>&nbsp;. Firavun, 「Bütün usta sihirbazları bana getirin」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sihirbazlar gelince Mûsâ onlara, 「Atacağınızı atın (hünerinizi ortaya koyun)」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sihirbazlar atacaklarını atınca Mûsâ dedi ki: 「Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah onu <br><br>elbette boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Suçluların hoşuna gitmese de, Allah hakkı sözleriyle gerçekleştirecektir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun ve ileri gelenlerinin kötülük yapmaları korkusu ile kavminin küçük bir bölümünden <br><br>başkası Mûsâ』ya iman etmedi. Çünkü Firavun o yerde zorba bir kişi idi. O gerçekten aşırı <br><br>gidenlerdendi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah』a iman etmişseniz, eğer O』na teslim olmuş kimseler <br><br>iseniz, artık sadece O』na tevekkül edin」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar da şöyle dediler: 「Biz yalnız Allah』a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalimler <br><br>topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ』ya ve kardeşine, 「Kavminiz için Mısır』da (sığınak olarak) evler hazırlayın ve evlerinizi <br><br>namaz kılınacak yerler yapın. Namazı dosdoğru kılın. Mü』minleri müjdele」 diye vahyettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ şöyle dedi: 「Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun』a ve onun ileri gelenlerine dünya <br><br>hayatında nice zinet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz, yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz, <br><br>sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver, çünkü onlar elem dolu azabı <br><br>görünceye kadar iman etmezler.」 <br><br>&nbsp;. Allah da, 「Her ikinizin de duası kabul edildi. Öyleyse dürüst olmakta devam edin ve sakın <br><br>bilmeyenlerin yolunda gitmeyin」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun da, askerleriyle birlikte zulmetmek ve saldırmak <br><br>üzere, derhal onları takibe koyuldu. Nihayet boğulmak üzere iken, 「İsrailoğulları』nın iman <br><br>ettiğinden başka hiçbir ilah olmadığına inandım. Ben de müslümanlardanım」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şimdi mi?! Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de bugün bedenini, arkandan geleceklere ibret olman için, kurtaracağız. Çünkü insanlardan <br><br>birçoğu âyetlerimizden gerçekten habersizdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz İsrailoğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz rızıklar <br><br>verdik. Kendilerine bilgi gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki, ayrılığa düşmüş <br><br>oldukları şeyler hakkında Rabbin kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer sana indirdiğimiz şeyden şüphe içinde isen, senden önce Kitab』ı (Tevrat』ı) okuyanlara <br><br>sor. Andolsun ki, sana Rabbinden hak gelmiştir. O halde sakın şüphe edenlerden olma! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sakın Allah』ın âyetlerini yalanlayanlardan da olma! Yoksa zarara uğrayanlardan olursun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Şüphesiz, haklarında Rabbinin sözü (hükmü) gerçekleşmiş olanlar kendilerine bütün mucizeler <br><br>gelse bile, elem dolu azabı görünceye kadar inanmazlar. <br><br>&nbsp;. Yûnus』un kavminden başka, keşke (azabı görmeden) iman edip, imanı kendisine fayda veren bir <br><br>tek memleket halkı olsaydı! (Yûnus』un kavmi) iman edince, dünya hayatında (sürüklenebilecekleri) <br><br>rezillik azabını onlardan uzaklaştırmış ve onları belli bir zamana kadar yararlandırmıştık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekün iman ederlerdi. Böyle <br><br>iken sen mi mü』min olsunlar diye, insanları zorlayacaksın? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez. Allah, azabı akıllarını (güzelce) <br><br>kullanmayanlara verir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Göklerde ve yerde neler var, bir baksanıza.」 Fakat âyetler ve uyarılar inanmayan bir <br><br>topluma hiçbir fayda sağlamaz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar sadece, kendilerinden önce gelip geçenlerin başlarına gelen (azap dolu) günlerin <br><br>benzerini mi bekliyorlar? De ki: 「Bekleyin bakalım, ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra resûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız. (Ey Muhammed!) Aynı şekilde üzerimize bir <br><br>hak olarak, inananları da kurtaracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey insanlar, eğer benim dinimden herhangi bir şüphede iseniz, bilin ki ben, Allah』ı <br><br>bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam, fakat sizin canınızı alacak olan Allah』a kulluk ederim. <br><br>Bana mü』minlerden olmam emrolundu.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Yine bana şöyle emredildi: 「Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Sakın Allah』a <br><br>ortak koşanlardan olma. Allah』ı bırakıp da sana ne fayda ve ne de zarar verebilecek olan şeylere <br><br>yalvarma. Eğer böyle yaparsan, şüphesiz ki sen zâlimlerden olursun.」 <br><br>&nbsp;. Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O』ndan başka giderebilecek <br><br>yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O』nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O bunu <br><br>kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey insanlar, size Rabbinizden gerçek (Kur』an) gelmiştir. Artık kim doğru yola girerse <br><br>ancak kendisi için girer. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Ben sizden sorumlu <br><br>değilim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm <br><br>verenlerin en hayırlısıdır. <br><br>HÛD SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını içinde söz konusu edilen Hûd peygamberden <br><br>almıştır. Sûrede başlıca tevhit, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve ceza konuları ele <br><br>alınmakta ve bunlar bazı peygamberlerin kıssalarıyla desteklenmektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Elif Lâm Râ. Bu Kur』an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla <br><br>haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah』tan <br><br>başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki:) 「Şüphesiz ben size <br><br>O』nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O』na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye <br><br>(ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin <br><br>karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından <br><br>korkuyorum. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dönüşünüz ancak Allah』adır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İyi bilin ki onlar, O』ndan gizlenmek için, kalplerindeki düşmanlığı gizliyorlar. Yine iyi <br><br>bilin ki, elbiselerine büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de, açığa <br><br>vurduklarını da bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. <br><br>&nbsp;. Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah』a âit olmasın. Her birinin (dünyada) <br><br>duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de o bilir. Bunların hepsi <br><br>açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz』da yazılı) dır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde <br><br>iken gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratandır. Böyle iken 「Ölümden sonra <br><br>şüphesiz diriltileceksiniz」 desen, inkarcılar 「Mutlaka bu apaçık bir büyüdür」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar geciktirsek, o zaman da mutlaka 「Onu ne <br><br>alıkoyuyor?」 derler. İyi bilin ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden bir daha <br><br>uzaklaştırılmaz ve alay etmekte oldukları şey, kendilerini çepeçevre kuşatmış olur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, <br><br>şüphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak mutlaka, 「Kötülükler <br><br>benden gitti」 diyecektir. Çünkü o şımarık ve böbürlenen biridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak sabredip salih amel işleyenler böyle değildir. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir <br><br>mükâfat vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Belki de sen, (müşriklerin) 「Ona bir hazine indirilseydi veya beraberinde bir <br><br>melek gelseydi ya!」 demelerinden dolayı sana vahyolunanlardan bir kısmını gözardı edeceksin ve o <br><br>yüzden göğsün daralacak. Fakat sen, ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir. <br><br>&nbsp;. Yoksa 「onu (Kur』an』ı) uydurdu」 mu diyorlar? De ki: 「Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi <br><br>Allah』tan başka gücünüzün yettiklerini de (yardıma) çağırıp, siz de onun gibi uydurma on sûre <br><br>getirin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer size (bu konuda) cevap veremedilerse, bilin ki o (Kur』an) ancak Allah』ın ilmiyle <br><br>indirilmiştir ve O』ndan başka hiçbir ilah yoktur. Artık müslüman oluyor musunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim yalnız dünya hayatını ve onun zinetini isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını <br><br>orada tastamam öderiz. Orada onlar bir eksikliğe uğratılmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. (Dünyada) <br><br>yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da boş şeylerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbi katından açık bir delile dayanan kimse, yalnız dünyalık isteyen kimse gibi midir? Kaldı <br><br>ki, bu delili Rabbinden bir şahit (Kur』an) ve bir de ondan (Kur』an』dan) önce bir önder ve bir <br><br>rahmet olarak (indirilmiş olan) Mûsâ』nın kitabı (Tevrat) desteklemektedir. İşte bunlar ona <br><br>(Kur』an』a) inanırlar. Gruplardan her kim onu inkar ederse, ateş onun varacağı yerdir. Ondan hiç <br><br>şüphen olmasın. Şüphesiz o, Rabbin tarafından (bildirilmiş) gerçektir. Fakat insanların çoğu <br><br>inanmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim Allah』a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? İşte bunlar, Rablerine arz edilecekler ve <br><br>şâhitler de, 「Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır」 diyeceklerdir. Biliniz ki, <br><br>Allah』ın lâneti zalimler üzerinedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar (halkı) Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. <br><br>Hem de onlar ahireti inkâr edenlerin ta kendileridir. <br><br>&nbsp;. Onlar yeryüzünde (Allah』ı) âciz bırakabilecek değillerdir. Onların Allah』tan başka <br><br>sığınabilecekleri bir yardımcıları da yoktur. Azap onlar için kat kat artırılacaktır. Çünkü <br><br>onlar (gerçekleri) işitmeğe tahammül edemiyorlar, hem de görmüyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bunlar, kendilerini ziyana uğratan kimselerdir. Uydurmakta oldukları şeyler de <br><br>kendilerini yüz üstü bırakıp kaybolup gitmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bunlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar <br><br>cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların durumları <br><br>hiç birbirlerine denk olur mu? Hâlâ düşünmez misiniz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz Nûh』u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara şöyle dedi: 「Ben sizin için <br><br>apaçık bir uyarıcıyım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah』tan başkasına ibadet ve kulluk etmeyin. Doğrusu ben sizin adınıza elem dolu bir günün <br><br>azabından korkuyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kavminin inkâr eden ileri gelenleri, 「Biz, senin ancak bizim gibi bir insan olduğunu <br><br>görüyoruz. İlk bakışta sana uyanların da ancak en aşağılıklarımızdan ibaret olduğunu görüyoruz. <br><br>Sizin bize karşı herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine sizin yalancı kimseler <br><br>olduğunuzu sanıyoruz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nûh dedi ki: 「Ey Kavmim! Söyleyin bakalım; şâyet ben Rabbimden gelen apaçık bir delil <br><br>üzerinde isem ve O kendi katından bana bir rahmet vermiş de, siz ona karşı kör kalmışsanız, onu <br><br>istemediğiniz halde, biz sizi ona zorlayacak mıyız?」 <br><br>&nbsp;. 「Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim mükâfatım ancak <br><br>Allah』a âittir. Ben o iman edenleri (teklifinize uyarak) kovacak da değilim. Çünkü onlar <br><br>Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu görüyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, beni Allah』tan kim koruyabilir? Hiç düşünmüyor <br><br>musunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Size ben, 「Allah』ın hazineleri yanımdadır」, demiyorum; gaybı da bilmem. 「Ben bir meleğim」 de <br><br>demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, 「Allah onlara asla hiçbir hayır vermez」 de <br><br>diyemem. Allah onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem o zaman ben <br><br>gerçekten zâlimlerden olurum. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı uzattın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, <br><br>haydi kendisiyle bizi tehdit ettiğin azabı getir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nûh dedi ki: 「Onu size, dilerse ancak Allah getirir ve siz (Allah』ı) âciz bırakamazsınız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ben size öğüt vermek istesem de, eğer Allah sizi azdırmak istemişse, öğüdüm size fayda <br><br>vermez. O, sizin Rabbinizdir ve O』na döndürüleceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Yoksa 「Onu (Kur』an』ı) kendisi uydurdu」 mu diyorlar? De ki: 「Eğer onu <br><br>uydurmuşsam, suçum bana âittir. Ben de sizin işlemekte olduğunuz suçlardan uzağım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nûh』a vahyolundu ki: 「Kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başka, artık hiç kimse iman <br><br>etmeyecek. O halde, onların yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulmedenler hakkında bana bir şey söyleme. <br><br>Çünkü onlar suda boğulacaklardır.」 <br><br>&nbsp;. (Nûh) gemiyi yapıyordu. Kavminden ileri gelenler her ne zaman yanına uğrasalar, onunla alay <br><br>ediyorlardı. Dedi ki: 「Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de <br><br>sizinle alay edeceğiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık, geldiği kimseyi rezil eden azabın kime geleceğini, kimin üzerine sürekli bir azabın <br><br>ineceğini ileride anlayacaksınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup taşınca) Nûh』a dedik ki: 「Her <br><br>cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş <br><br>olanlar dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle.」 Ama, onunla beraber sadece pek az kimse <br><br>iman etmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Nûh), 「Binin ona. Onun yüzüp gitmesi de durması da Allah』ın adıyladır. Şüphesiz Rabbim çok <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir.」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan <br><br>oğluna, 「Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma」 diye seslendi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, 「Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım」 dedi. Nûh, 「Bugün Allah』ın rahmet <br><br>ettikleri hariç, onun azabından korunacak hiç kimse yoktur」 dedi. Derken aralarına dalga <br><br>giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu」 denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de <br><br>Cûdî』ye oturdu ve 「Zalimler topluluğu Allah』ın rahmetinden uzak olsun!」 denildi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nûh Rabbine seslenip şöyle dedi: 「Rabbim! Şüphesiz oğlum da âilemdendir. Senin va』din elbette <br><br>gerçektir. Sen de hükmedenlerin en iyi hükmedenisin.」 <br><br>&nbsp;. Allah, 「Ey Nûh! O asla senin âilenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O halde <br><br>hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim」 <br><br>dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nûh, 「Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. <br><br>Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ona denildi ki: 「Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik <br><br>ve bereketlerle (gemiden) in. Daha bir takım ümmetler de olacak ki, biz onları (dünyada) <br><br>yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun <br><br>ne de kavmin. O halde sabret. Çünkü (iyi) sonuç Allah』a karşı gelmekten sakınanların olacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âd kavmine de kardeşleri Hûd』u gönderdik. Hûd şöyle dedi: 「Ey kavmim! Allah』a kulluk edin. <br><br>Ondan başka sizin hiçbir ilahınız yoktur. Siz, sadece iftira ediyorsunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey kavmim! Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak beni yaratana <br><br>âittir. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona tövbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur <br><br>göndersin ve gücünüze güç katsın. Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle ilahlarımızı <br><br>bırakacak değiliz. Biz sana iman edecek de değiliz.」 <br><br>&nbsp;, . Biz sadece şunu söyleriz: 「Seni, ilahlarımızdan biri fena çarpmış.」 Hûd dedi ki: 「İşte ben <br><br>Allah』ı şâhit tutuyorum. Siz de şâhit olun ki, ben sizin Allah』ı bırakıp da O』na ortak <br><br>koştuğunuz şeylerden uzağım. Haydi hepiniz toptan bana tuzak kurun, sonra da bana göz <br><br>açtırmayın." <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah』a dayandım. Yer-yüzünde bulunan hiçbir <br><br>canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol <br><br>üzerindedir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer yüz çevirirseniz; bilin ki ben, benimle gönderileni size tebliğ ettim. Rabbim (dilerse) <br><br>sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir ve siz ona bir zarar veremezsiniz. Şüphesiz <br><br>Rabbim, her şeyi koruyup gözetendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Helâk emrimiz gelince, Hûd』u ve beraberindeki iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle <br><br>kurtardık. Onları ağır bir azaptan kurtardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte Âd kavmi! Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler. Onun peygamberlerine karşı geldiler ve <br><br>inatçı her zorbanın emrine uydular! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Biliniz ki Âd kavmi, <br><br>Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz ki Hûd』un kavmi Âd Allah』ın rahmetinden uzaklaştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Semûd kavmine de kardeşleri Salih』i peygamber gönderdik. Dedi ki: 「Ey kavmim! Allah』a kulluk <br><br>edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yok. O sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi <br><br>oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı. Öyle ise ondan bağışlanma dileyin; sonra da <br><br>ona tövbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır ve dualara cevap verendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar şöyle dediler: 「Ey Salih! Bundan önce sen, aramızda ümit beslenen bir kimseydin. Şimdi <br><br>babalarımızın taptıklarına tapmamızı bize yasaklıyor musun? Şüphesiz, biz senin bizi çağırdığın <br><br>şeyden derin bir şüphe içindeyiz.」 <br><br>&nbsp;. Salih dedi ki: 「Ey kavmim! Söyleyin bakayım, eğer ben Rabbim tarafından apaçık bir delil <br><br>üzerinde isem ve bana tarafından bir rahmet (peygamberlik) vermişse ona karşı geldiğim takdirde <br><br>beni Allah』dan kim koruyabilir? Demek ki zarara uğratmaktan başka bana katkınız olmaz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah』ın dişi bir devesi. Bırakın onu, Allah』ın arzında <br><br>yayılıp otlasın. Ona kötülük dokundurmayın, yoksa sizi yakın bir azap yakalar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken onu kestiler. Salih dedi ki: 「Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. (Sonra helak <br><br>olacaksınız.) İşte bu, yalanlanamayacak bir tehdittir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Helâk) emrimiz geldiğinde Salih』i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir <br><br>rahmetle helaktan ve o günün rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, <br><br>hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz <br><br>ki Semûd kavmi Allah』ın rahmetinden uzaklaştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim』e müjde getirip 「Selâm sana!」 dediler. O, 「Size de <br><br>selâm」 dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku <br><br>duydu. Dediler ki: 「Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim』in karısı ayakta idi. (Bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak』ı müjdeledik; İshak』ın <br><br>arkasından da Yakûb』u. <br><br>&nbsp;. Karısı, 「Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu <br><br>doğuracağım? Gerçekten bu çok şaşılacak bir şey!」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Melekler, 「Allah』ın emrine mi şaşıyorsun? Allah』ın rahmeti ve bereketi size olsun ey <br><br>(peygamber ocağının) ev halkı! Şüphesiz O övülmeye layıktır, şanı yücedir.」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim』in korkusu gidip, kendisine müjde gelince Lût kavmi hakkında bizim (elçilerimiz)le <br><br>tartışmaya başladı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çünkü İbrahim çok içli ve Allah』a yönelen bir kimseydi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elçilerimiz, 「Ey İbrahim bundan vazgeç! Çünkü Rabbinin emri kesin olarak gelmiştir. Şüphesiz <br><br>onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elçilerimiz Lût』a gelince onların yüzünden üzüldü, göğsü daraldı ve 「Bu çok zor bir gün」 <br><br>dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kavmi, (konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere) ona doğru koşa koşa geldiler. Zaten <br><br>onlar önceden de bu tür çirkin işleri yapıyorlardı. Lût dedi ki: 「Ey Kavmim! İşte kızlarım. <br><br>Onlar(la nikahlanmanız) sizin için daha temizdir. Allah』a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma <br><br>karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi <br><br>biliyorsun」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Lût da:) 「Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe <br><br>dayanabilseydim」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Konukları şöyle dedi: 「Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar. <br><br>Geceleyin bir vakitte aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. <br><br>(Onu bırak.) Çünkü onların (kavminin) başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir. <br><br>Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?!」 <br><br>&nbsp;- . (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında <br><br>işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Medyen halkına da kardeşleri Şu』ayb』ı peygamber gönderdik. O şöyle dedi: 「Ey kavmim! Allah』a <br><br>kulluk edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben <br><br>sizi bolluk içinde görüyorum. Ben sizin adınıza kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. İnsanların eşyalarını (mallarını ve <br><br>haklarını) eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer inanan kimselerseniz Allah』ın bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ben <br><br>sizin başınızda bir bekçi değilim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Ey Şu'ayb! Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi <br><br>yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor. Oysa sen gerçekten yumuşak huylu ve aklı <br><br>başında bir adamsın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şu』ayb şöyle dedi: 「Ey kavmim! Söyleyin bakayım, ya ben Rabbimden gelen açık bir delil üzere <br><br>isem ve katından bana güzel bir rızık vermişse!... Ben size yasakladığımı kendim yapmak <br><br>istemiyorum. Ben sadece gücüm yettiğince (sizi) düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah』ın <br><br>yardımı iledir. Ben sadece ona tevekkül ettim ve sadece ona yöneliyorum.」 <br><br>&nbsp;. 「Ey Kavmim! Bana karşı olan düşmanlığınız, Nûh kavminin veya Hûd kavminin, yahut Salih <br><br>kavminin başına gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. (Ve <br><br>unutmayın ki) Lût kavmi sizden uzak değildir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra ona tövbe edin. Şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok <br><br>sevendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Ey Şu』ayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz. Hem biz seni aramızda zayıf <br><br>görüyoruz. Eğer kabilen olmasaydı seni taşa tutardık. Zaten sen bizce itibarlı biri değilsin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şu』ayb şöyle dedi: 「Ey kavmim! Benim kabilem sizce Allah』tan daha itibarlı mı ki, O』na sırt <br><br>çevirdiniz. Şüphesiz Rabbim sizin yaptıklarınızı kuşatmıştır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey Kavmim! Elinizden geleni yapın. Şüphesiz ben de (elimden geleni) yapacağım. Rezil edici <br><br>azabın kime geleceğini ve kimin yalancı olduğunu yakında bileceksiniz. Gözleyin. Şüphesiz ben de <br><br>sizinle beraber gözlüyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Azap) emrimiz gelince, Şu』ayb』ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle <br><br>kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç (uğultulu) ses yakaladı da yurtlarında dizüstü <br><br>çökekaldılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi Allah』ın rahmetinden uzaklaştığı gibi <br><br>Medyen halkı da uzaklaştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;- . Andolsun, biz Mûsâ』yı âyetlerimizle ve apaçık bir mucize ile Firavun』a ve onun ileri gelen <br><br>adamlarına peygamber gönderdik de ileri gelenler Firavun』un emrine uydular. Halbuki Firavun』un <br><br>emri doğru değildi. <br><br>&nbsp;. Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne geçecek ve onları ateşe götürecektir. Ne kötü varış <br><br>yeridir orası! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara <br><br>verilen destek! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Bunlar o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. <br><br>Onlardan ayakta duranlar da var, yıkılıp gidenler de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri gelince <br><br>Allah』ı bırakıp da taptıkları ilahları kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. İlahları onların <br><br>sadece ziyanlarını artırdı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zulme sapmış memleketlerin halkını yakaladığında, Rabbinin yakalaması işte böyledir! Şüphesiz <br><br>onun yakalaması can yakıcı ve şiddetlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, ahiret azabından korkanlar için bunda bir ibret vardır. Bu, insanların (hesap ve <br><br>ceza için) toplanacakları bir gündür. Bu, herkesin toplanıp bir araya geleceği bir gündür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onu ancak belirli bir zamana kadar erteliyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün geldiği zaman Allah』ın izni olmadan hiçbir kimse konuşamaz. Onlardan mutsuz <br><br>(cehennemlik) olanlar da vardır, mutlu (cennetlik) olanlar da. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedi olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi <br><br>başka. Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedi kalmak üzere cennettedirler. <br><br>Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir. <br><br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Şunların taptıkları şeylerin batıl olduğu konusunda şüpheye düşme. Onlar <br><br>sadece, daha önce babalarının taptığı gibi tapıyorlar. Şüphesiz biz onlara (azaptan) paylarını <br><br>eksiksiz olarak tastamam vereceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz Mûsâ』ya Kitab』ı (Tevrat』ı) vermiştik de onun hakkında ayrılığa düşülmüştü. Eğer <br><br>daha önce Rabbinin bir sözü geçmemiş olsaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Onlar da <br><br>(müşrikler de) o Kur』an hakkında derin bir şüphe içindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Rabbin onların her birine, yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. Şüphesiz <br><br>Rabbin onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak <br><br>ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah』tan başka dostlarınız <br><br>yoktur. Sonra size yardım da edilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü <br><br>iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını zayi etmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizden önceki nesillerden aklı başında kimseler (insanları) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan <br><br>alıkoysalardı ya! Ancak içlerinden kendilerini kurtardığımız pek az kimse bunu yapmıştı. <br><br>Zulmedenler ise içinde şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve günahkâr kimseler oldular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbin, halkları salih ve ıslah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helak etmez. <br><br>&nbsp;- . Rabbin dileseydi insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin <br><br>merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. <br><br>Rabbinin, 「Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım」 sözü <br><br>kesinleşti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her <br><br>bir haberi sana aktarıyoruz. Bunlarda, sana hak, mü』minlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman etmeyenlere de ki: 「Elinizden geleni yapın, biz de yapacağız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bekleyin, biz de bekleyeceğiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah』a mahsustur. Bütün işler ona döndürülür. Öyle ise ona <br><br>kulluk et ve ona tevekkül et. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir. <br><br><br>YÛSUF SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Bu sûrede Yûsuf Peygamberin hayatta karşılaştığı sıkıntılar <br><br>ve bunlara sabrederek nasıl başarıya ulaştığı anlatılmakta ve inananlar için faydalı öğütler, <br><br>önemli mesajlar verilmektedir. Kur』an』da baştan sona kadar bir tek konuyu anlatan tek sûre <br><br>budur. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elif Lâm Râ. Bunlar, apaçık Kitabın âyetleridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur』an olarak indirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana bu Kur』an』ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Halbuki daha önce sen <br><br>bunlardan habersiz idin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Yûsuf babasına, 「Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. <br><br>Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı」 demişti. <br><br>&nbsp;. Babası, şöyle dedi: 「Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. <br><br>Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha <br><br>önce ataların İbrahim ve İshak』a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da <br><br>tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kardeşleri dediler ki: 「Biz güçlü bir topluluk olduğumuz halde Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) <br><br>babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Yûsuf』u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe <br><br>edip) salih kimseler olursunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan bir sözcü, 「Yûsuf』u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan <br><br>biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Babalarına şöyle dediler: 「Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Halbuki biz <br><br>onun iyiliğini isteyen kişileriz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Babaları 「Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer diye <br><br>korkuyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar da, 「Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o takdirde) biz gerçekten <br><br>hüsrana uğramış oluruz」 dediler. <br><br>&nbsp;. Yûsuf』u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de O'na, 「Andolsun, <br><br>(senin Yûsuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber <br><br>vereceksin」 diye vahyettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Yûsuf』u kuyuya bırakıp) akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf』u da eşyamızın yanında bırakmıştık. (Bir de ne <br><br>görelim) O'nu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki: 「Hayır! <br><br>Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. <br><br>Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah』tır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir kervan gelmiş sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca 「Müjde! Müjde, <br><br>İşte bir oğlan!」 dedi. O'nu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların <br><br>yaptıklarını biliyordu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O'nu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O'nu satın alan Mısırlı kişi hanımına dedi ki: 「Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya <br><br>onu evlat ediniriz.」 İşte böylece biz Yûsuf』u o yere (Mısır』a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) <br><br>olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah işinde galiptir, fakat insanların çoğu <br><br>bunu bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Olgunluk çağına erişince O'na hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle <br><br>mükâfatlandırırız. <br><br>&nbsp;. Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve <br><br>kapıları kilitleyerek 「Haydi gelsene!」 dedi. O ise, 「Allah』a sığınırım, çünkü o (kocan) benim <br><br>efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı Yûsuf <br><br>da ona istek duyacaktı. Biz ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü <br><br>o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İkisi de kapıya koştular. Kadın Yûsuf』un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında hanımın <br><br>efendisine rastladılar. Kadın dedi ki: 「Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak <br><br>zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yûsuf, 「O benden arzusunu elde etmek istedi」 dedi. Kadının ailesinden bir şahit de şöyle <br><br>şahitlik etti: 「Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, O (Yûsuf) <br><br>yalancılardandır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiştir. O (Yûsuf) ise, doğru <br><br>söyleyenlerdendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kadının kocası Yûsuf』un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce dedi ki: 「Şüphesiz bu, siz <br><br>kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını <br><br>dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şehirde bir takım kadınlar, 「Aziz』in karısı, (hizmetçisi olan) delikanlısından murad almak <br><br>istemiş. Ona olan aşkı yüreğine işlemiş. Şüphesiz biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz」 <br><br>dediler. <br>&nbsp;. Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (ziyafet düzenleyip) <br><br>onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf』a, 「Çık <br><br>karşılarına」 dedi. Kadınlar Yûsuf』u görünce onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. <br><br>「Haşa! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: 「İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, <br><br>ben ondan murad almak istedim. Fakat o iffetinden dolayı bundan kaçındı. Andolsun, eğer <br><br>emrettiğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yûsuf, 「Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların <br><br>tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder ve cahillerden olurum」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbi onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki o, <br><br>hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra onlar, Yûsuf』un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de mutlaka onu <br><br>bir süre zindana atmayı uygun buldular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, 「Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı <br><br>gördüm」 dedi. Diğeri, 「Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı <br><br>gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yûsuf dedi ki: 「Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce onun ne olduğunu bildiririm. Bu, <br><br>bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah』a inanmayan ve ahireti inkar eden bir milletin <br><br>dinini bıraktım.」 <br><br>&nbsp;. 「Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub』un dinine uydum. Bizim Allah』a herhangi bir şeyi ortak <br><br>koşmamız (söz konusu) olamaz. Bu, bize ve insanlara Allah』ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu <br><br>şükretmezler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilahlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hakimiyet sahibi olan <br><br>tek Allah mı?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Siz Allah』ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı bir takım isimlere (düzmece <br><br>ilahlara) tapıyorsunuz. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah』a <br><br>aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat <br><br>insanların çoğu bilmezler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak, <br><br>diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece <br><br>kesinleşmiştir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, 「Efendinin yanında beni an」, dedi. Fakat <br><br>şeytan O'nu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kral, 「Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve <br><br>yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana <br><br>yorumlayın」 dedi. <br><br>&nbsp;. Dediler ki: 「Bunlar karma karışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilmiyoruz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsuf』u) hatırladı ve, 「Ben size <br><br>onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Zindana varınca), 「Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, <br><br>bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki <br><br>(vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini) bilirler」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yûsuf dedi ki: 「Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, <br><br>biçtiklerinizi başağında bırakın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar <br><br>için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka <br><br>kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kral, 「Onu bana getirin」 dedi. Elçi Yûsuf』a gelince (Yûsuf) dedi ki: 「Efendine dön de <br><br>ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla <br><br>bilendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kral kadınlara, 「Yûsuf』tan murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi?」 dedi. Kadınlar, <br><br>「Haşa! Allah için, biz onun bir kötülüğünü bilmiyoruz」 dediler. Aziz』in karısı ise, 「Şimdi <br><br>gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim. Şüphesiz Yûsuf doğru söyleyenlerdendir」 <br><br>dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Yûsuf), 「Benim böyle yapmam, Aziz』in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi ve <br><br>Allah』ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi」 dedi. <br><br>&nbsp;. 「Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede <br><br>kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kral, 「Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım」, dedi. Onunla konuşunca dedi ki: <br><br>「Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yûsuf, 「Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir <br><br>kişiyim」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece Yûsuf』a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkan ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi <br><br>istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elbette ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah』a karşı gelmekten sakınanlar için daha <br><br>iyidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Derken) Yûsuf』un kardeşleri çıkageldiler ve yanına girdiler. Yûsuf onları tanıdı, onlar ise <br><br>Yûsuf』u tanımıyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yûsuf onların yüklerini hazırlatınca dedi ki: 「Sizin baba bir kardeşinizi de bana getirin. <br><br>Görmüyor musunuz, ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafir ağırlayanların en iyisiyim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek tek ölçek (zahire) bile <br><br>yoktur ve bir daha da bana yaklaşmayın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Onu babasından isteyeceğiz ve muhakkak bunu yaparız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yûsuf adamlarına dedi ki: 「Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine koyun. <br><br>Umulur ki ailelerine varınca onu anlarlar da belki yine dönüp gelirler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, babalarına döndüklerinde, 「Ey babamız! Bize artık zahire verilmeyecek. Kardeşimizi <br><br>(Bünyamin』i) bizimle gönder ki zahire alalım. Onu biz elbette koruruz」 dediler. <br><br>&nbsp;. Yakub onlara, 「Onun hakkında size ancak, daha önce kardeşi hakkında güvendiğim kadar <br><br>güvenebilirim! Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yüklerini açıp zahire bedellerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. 「Ey babamız! Daha <br><br>ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş. Onunla yine ailemize yiyecek <br><br>getirir, kardeşimizi korur ve bir deve yükü zahire de fazladan alırız. Çünkü bu getirdiğimiz az <br><br>bir zahiredir」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Babaları, 「Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair Allah <br><br>adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim」 dedi. Ona güvencelerini <br><br>verdiklerinde, 「Allah söylediklerimize vekildir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra da, 「Ey oğullarım! Bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah』tan <br><br>gelecek hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam. Hüküm ancak Allah』ındır. Ben ona tevekkül ettim. <br><br>Tevekkül edenler de yalnız ona tevekkül etsinler」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Babalarının emrettiği şekilde (ayrı kapılardan) girdiklerinde (bile) bu, Allah』tan gelecek <br><br>hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. Sadece Yakub içindeki bir dileği ortaya koymuş <br><br>oldu. Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibidir. Fakat insanların çoğu <br><br>bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yûsuf』un huzuruna girdiklerinde; o, kardeşi Bünyamin』i yanına bağrına bastı ve (gizlice) <br><br>「Haberin olsun ben senin kardeşinim, artık onların yaptıklarına üzülme」 dedi. <br><br>&nbsp;. Yûsuf onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da bir <br><br>çağırıcı şöyle seslendi: 「Ey kervancılar! Siz hırsızsınız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yûsuf』un kardeşleri onlara dönerek, 「Ne yitirdiniz?」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Hükümdar』ın su kabını yitirdik. Onu getirene bir deve yükü ödül var. Ben buna <br><br>kefilim」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Allah』a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik, <br><br>hırsız da değiliz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar da: 「Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa o kimsenin kendisi(nin alıkonması) onun <br><br>cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra su <br><br>kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yûsuf』a böyle bir plan öğrettik. Yoksa kralın <br><br>kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah』ın dilemesi başka. Biz dilediğimiz kimsenin <br><br>derecelerini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Eğer o çalmışsa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.」 Yûsuf bunu içinde <br><br>sakladı ve onlara belli etmedi. İçinden, 「Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı Allah çok <br><br>daha iyi biliyor」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Yûsuf』a: 「Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini <br><br>alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz」 dediler. <br><br>&nbsp;. Yûsuf, 「Malımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmaktan Allah』a sığınırız. Şüphesiz <br><br>biz o takdirde zulmetmiş oluruz」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri <br><br>dedi ki: 「Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz <br><br>kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar <br><br>buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Siz babanıza dönün ve deyin ki: 「Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti, biz ancak <br><br>bildiğimize şahitlik ettik. (Sana söz verdiğimiz zaman) gaybı (oğlunun hırsızlık edeceğini) <br><br>bilemezdik.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Şüphesiz biz doğru <br><br>söyleyenleriz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yakup, 「Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. <br><br>Umulur ki Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet <br><br>sahibidir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan yüz çevirdi ve, 「Vah! Yûsuf』a vah!」 dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık <br><br>acısını içinde saklıyordu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Oğulları, 「Allah』a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf』u anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden <br><br>eriyip gideceksin veya helâk olacaksın」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yakub, 「Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah』a arz ederim. Ben Allah tarafından sizin <br><br>bilmediğiniz şeyleri bilirim」 dedi. <br><br>&nbsp;. 「Ey oğullarım! Gidin Yûsuf』u ve kardeşini araştırın. Allah』ın rahmetinden ümit kesmeyin. <br><br>Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah』ın rahmetinden ümidini kesmez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine (Mısır』a dönüp) Yûsuf』un yanına girdiklerinde, 「Ey güçlü vezir! Bize ve <br><br>ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi tam ölç, ayrıca <br><br>bize sadaka ver. Şüphesiz Allah sadaka verenleri mükafatlandırır」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yûsuf dedi ki: 「Siz (henüz) cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor <br><br>musunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kardeşleri, 「Yoksa sen, sen Yûsuf musun?」 dediler. O da, 「Ben Yûsuf』um, bu da kardeşim. Allah <br><br>bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse şüphesiz Allah iyilik <br><br>yapanların mükafatını zayi etmez」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Allah』a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç <br><br>işlemiştik.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yûsuf dedi ki: 「Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en <br><br>merhametlisidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana <br><br>getirin」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kervan (Mısır』dan) ayrılınca babaları, 「Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben Yûsuf』un kokusunu <br><br>alıyorum」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar da, 「Allah』a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın」 dediler. <br><br>&nbsp;. Müjdeci gelip gömleği Yakub』un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakup, 「Ben size, Allah <br><br>tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Oğulları, 「Ey babamız! Allah』tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik」 <br><br>dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yakub, 「Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok <br><br>merhamet edendir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Mısır』a gidip) Yûsuf』un huzuruna girdiklerinde; Yûsuf ana babasını bağrına bastı ve 「Allah』<br><br>ın iradesi ile güven içinde Mısır』a girin」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsuf』a) saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki: <br><br>「Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan <br><br>benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden <br><br>getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler <br><br>sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri <br><br>yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere <br><br>kat.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bu (kıssa), gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar <br><br>tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir. <br><br>&nbsp;. Halbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O (Kur』an) âlemler içinde ancak <br><br>bir öğüttür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüzlerini çevirerek <br><br>geçerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların çoğu Allah』a ancak ortak koşarak inanırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden veya onlar farkında <br><br>olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi oldular? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah』a çağırırız. Allah』ın şanı <br><br>yücedir. Ben Allah』a ortak koşanlardan değilim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri <br><br>peygamber olarak gönderdik. Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin <br><br>nasıl olduğuna bakmadılar mı? Elbette ahiret yurdu Allah』a karşı gelmekten sakınanlar için daha <br><br>iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hale gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, <br><br>onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, <br><br>suçlular topluluğundan geri çevrilemez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur』an uydurulabilecek <br><br>bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan <br><br>bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir. <br><br><br>RA'D SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre adını, . âyette geçen 「Ra』d」 kelimesinden almıştır. <br><br>「Ra』d」 gök gürültüsü demektir. Sûrede başlıca Allah』ın birliği, peygamberlik, öldükten sonra <br><br>dirilmek ve hesap ile müşriklerin İslâm hakkında ortaya attıkları şüpheler konu edilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elif Lâm Mîm Râ. İşte bunlar Kitabın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir, fakat <br><br>insanların çoğu inanmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş』a kurulan, güneşi <br><br>ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. O, her <br><br>işi (hakkıyla) düzenler, yürütür, âyetleri ayrı ayrı açıklar ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin <br><br>olarak inanasınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden <br><br>(erkekli-dişili) iki eş yaratandır. O geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz bunlarda, düşünen bir <br><br>kavim için (Allah』ın varlığını gösteren) deliller vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzünde birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, ekinler; bir kökten çıkan çok <br><br>gövdeli ve tek gövdeli hurma ağaçları vardır ki hepsi aynı su ile sulanır. Ama biz ürünleri <br><br>konusunda bir kısmını bir kısmına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir kavim için <br><br>(Allah』ın varlığını gösteren) deliller vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, 「Biz toprak olunca yeniden mi <br><br>yaratılacakmışız?」 demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkar edenlerdir. İşte onlar boyunlarına <br><br>demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. <br><br>&nbsp;. Bir de senden, iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorlar. Oysa onlardan önce ibret <br><br>alınacak birçok azap gelip geçmiştir. Şüphesiz Rabbin, insanların zulümlerine rağmen bağışlama <br><br>sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı pek şiddetlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkâr edenler, 「Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!」 diyorlar. Sen ancak bir <br><br>uyarıcısın. Her kavim için de bir yol gösteren vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksilttiği şeyi bilir. <br><br>Her şey onun katında bir ölçü iledir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, gaybı da, görülen âlemi de bilendir. Çok büyüktür, çok yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (O』na göre) içinizden sözü gizleyen ile açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüz ortaya çıkan <br><br>eşittir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah』ın emriyle onu korurlar. <br><br>Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, <br><br>bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah』tan başka hiçbir yardımcı <br><br>da yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana <br><br>getirendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gök gürlemesi O』na hamd ederek tespih eder. Melekler de O』nun korkusundan tespih ederler. O <br><br>yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. <br><br>Halbuki O, azabı çok şiddetli olandır. <br><br>&nbsp;. Gerçek dua ancak O』nadır. O』ndan başka yalvardıkları ise onların isteklerine ancak, ağzına <br><br>ulaşmayacağı halde, ulaşsın diye avuçlarını suya uzatan kimsenin isteğine suyun cevap verdiği <br><br>kadar cevap verirler. Kâfirlerin duası daima boşa çıkar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah』a <br><br>boyun eğer. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?」 「Allah』tır」 de. De ki, 「O'nu bırakıp da kendilerine <br><br>(bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?」 De ki, 「Kör ile gören bir <br><br>olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah』a, O』nun yarattığı gibi yaratan <br><br>ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah』ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?」 De ki: <br><br>「Her şeyin yaratıcısı Allah』tır. O, birdir, mutlak hakimiyet sahibidir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup aktı ve sel üste çıkan köpüğü aldı <br><br>götürdü. Süs eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de <br><br>böyle köpük olur. İşte Allah, hak ile batıla böyle misal getirir. Köpüğe gelince sönüp gider. <br><br>İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. İşte Allah böyle misaller verir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rablerinin emrine uyanlar için mükâfâtın en güzeli vardır. Ona uymayanlar ise, yeryüzünde <br><br>olan her şey ve onun yanında bir katı daha kendilerinin olsa, kurtulmak için hepsini kurtuluş <br><br>fidyesi olarak verirlerdi. İşte hesabın kötüsü bunlar içindir. Varacakları yer de cehennemdir. O <br><br>ne kötü yataktır! <br><br>&nbsp;. Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, (onu bilemeyen) kör gibi olur mu? <br><br>(Bunu) ancak akıl sahipleri anlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Allah』a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayanlardır <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Allah』ın riâyet edilmesini emrettiği haklara riâyet eden, Rablerine saygı besleyen ve <br><br>kötü hesaptan korkanlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz <br><br>rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan <br><br>kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber <br><br>oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler (ve şöyle derler): <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sabretmenize karşılık selam sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah』ın korunmasını emrettiği <br><br>şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet <br><br>onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah rızkı dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile <br><br>sevinmektedirler. Halbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler diyorlar ki: 「Ona (Muhammed』e) Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!」 De ki: <br><br>「Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, inananlar ve kalpleri Allah』ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak <br><br>Allah』ı anmakla huzur bulur. <br><br>&nbsp;. İnanan ve salih amel işleyenler için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin geçmiş olduğu bir ümmete <br><br>gönderdik ki, onlar Rahmân』ı inkar ederken sana vahyettiğimizi kendilerine okuyasın. De ki: 「O, <br><br>benim Rabbimdir. O』ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben yalnız O』na tevekkül ettim, dönüşüm de <br><br>yalnız O』nadır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin <br><br>konuşturulacağı bir Kur』an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız <br><br>Allah』ındır. İman edenler anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola <br><br>eriştirirdi. Allah』ın sözü yerine gelinceye kadar, inkâr edenlere yaptıkları işler sebebiyle <br><br>devamlı olarak, ya büyük bir felaket gelecek veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir. <br><br>Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, senden önce de nice peygamberler alaya alındı da ben inkar edenlere bir süre <br><br>(mühlet) verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Benim cezalandırmam nasılmış! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Herkesin kazandığını görüp gözeten Allah inkâr edilir mi? Halbuki onlar, Allah』a ortaklar <br><br>koştular. De ki: 「Onların isimlerini açıklayın. Yoksa siz (bununla) O』na yeryüzünde bilmediği <br><br>bir şeyi mi haber vermiş olacaksınız, yoksa boş söz mü etmiş olacaksınız?」 Hayır inkâr edenlere <br><br>hileleri güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan saptırıldılar. Allah kimi saptırırsa artık onu <br><br>doğru yola iletecek yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha ağırdır ve onları Allah』ın <br><br>azabından koruyacak kimse de yoktur. <br><br>&nbsp;. Allah』a karşı gelmekten sakınanlara va』dolunan cennetin durumu şudur: Onun içinden ırmaklar <br><br>akar, yemişleri ve gölgeleri devamlıdır. İşte bu Allah』a karşı gelmekten sakınanların sonudur. <br><br>İnkar edenlerin sonu ise ateştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen Kur』an ile sevinirler. Fakat (senin <br><br>aleyhinde olan) gruplardan onun bir kısmını inkar edenler de vardır. De ki: 「Ben ancak Allah』a <br><br>kulluk etmek ve O』na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnız O』na çağırıyorum ve dönüşüm de <br><br>yalnız O'nadır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece biz onu (Kur』an』ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra eğer <br><br>sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de <br><br>bir koruyucu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah』ın <br><br>izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez. Her ecelin (vadenin) bir yazısı vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levh-i Mahfûz) O』nun <br><br>yanındadır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara vadettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da <br><br>senin görevin sadece tebliğ etmektir. Hesap görmek ise bize aittir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, bizim yeryüzüne (kudretimizle) gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmediler mi? <br><br>Allah hükmeder. Onun hükmünü bozacak hiçbir kimse yoktur. O, hesabı çabuk görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Bütün tuzaklar Allah』a aittir. O, her nefsin <br><br>kazandığını bilir. İnkar edenler de dünya yurdunun sonunun kime ait olduğunu bileceklerdir. <br><br>&nbsp;. İnkar edenler, 「Sen peygamber değilsin」 diyorlar. De ki: 「Benimle sizin aranızda şahit olarak <br><br>Allah ve bir de yanında kitap (Kur』an) bilgisi bulunanlar yeter.」 <br><br><br>İBRÂHİM SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. İçinde Hz. İbrahim』den ve ailesinden söz edildiği için bu adı <br><br>almıştır. Sûrede başlıca imanın temel konuları olan Allah』a iman, peygamberlere iman, öldükten <br><br>sonra dirilme ve hesap ele alınmaktadır. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;- . Elif Lâm Râ. Bu Kur』an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, mutlak güç <br><br>sahibi ve övgüye layık, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisine ait olan Allah』ın yoluna <br><br>çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Şiddetli azaptan dolayı vay kafirlerin haline. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dünya hayatını ahirete tercih edenler, (insanları) Allah yolundan çevirip onu eğri ve <br><br>çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah』ın emirlerini) <br><br>iyice açıklasın. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O mutlak güç <br><br>sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Mûsâ』yı da, 「Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah』ın (geçmiş <br><br>milletleri cezalandırdığı) günlerini hatırlat」 diye âyetlerimizle gönderdik. Şüphesiz bunda çok <br><br>sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. <br><br>&nbsp;. Hani Mûsâ kavmine, 「Allah』ın size olan nimetini anın. Hani O sizi, Firavun ailesinden <br><br>kurtarmıştı. Onlar sizi işkencenin en ağırına uğratıyorlar, oğullarınızı boğazlayıp <br><br>kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. İşte bunda size Rabbinizden büyük bir imtihan vardır」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: 「Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi <br><br>artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ şöyle dedi: 「Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz de gerçek şu ki, <br><br>Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye layık olandır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizden önceki Nûh, Âd, ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin –ki onları Allah』tan <br><br>başkası bilmez- haberi size gelmedi mi? Onlara peygamberleri mucizeler getirdiler de onlar <br><br>(öfkeden parmaklarını ısırmak için) ellerini ağızlarına götürüp, 「Biz sizinle gönderileni inkar <br><br>ediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de derin bir şüphe içindeyiz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Peygamberleri dedi ki: 「Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? (Halbuki) O, <br><br>günahlarınızı bağışlamak ve sizi belli bir zamana kadar ertelemek için sizi (imana) çağırıyor. <br><br>Onlar, 「Siz de bizim gibi sadece birer insansınız. Bizi babalarımızın taptıklarından alıkoymak <br><br>istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin」 dediler. <br><br>&nbsp;. Peygamberleri onlara dedi ki: 「Biz ancak sizin gibi birer insanız. Fakat Allah kullarından <br><br>dilediğine (peygamberlik) nimetini bahşeder. Allah』ın izni olmadıkça bizim size bir delil <br><br>getirmemiz haddimize değil. Mü』minler ancak Allah』a tevekkül etsinler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah bize yollarımızı dosdoğru göstermişken, biz ne diye ona tevekkül etmeyelim? Bize <br><br>yaptığınız eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah』a tevekkül etsinler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler peygamberlerine, 「Andolsun, ya sizi yurdumuzdan çıkaracağız, ya da bizim <br><br>dinimize dönersiniz」 dediler. Rableri de onlara şöyle vahyetti: 「Biz zalimleri mutlaka yok <br><br>edeceğiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onlardan sonra sizi elbette o yere yerleştireceğiz. Bu, makamımdan korkan ve tehdidimden <br><br>sakınan kimseler içindir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Peygamberler Allah』tan yardım istediler ve her inatçı zorba hüsrana uğradı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hüsranın ardından da cehennem vardır. Orada kendisine irinli su içirilecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu yudumlamaya çalışacak fakat boğazından geçiremeyecektir. Ona her yönden ölüm gelecek <br><br>fakat ölmeyecek, arkasından da şiddetli bir azap gelecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rablerini inkar edenlerin durumu şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle <br><br>savurduğu küle benzer. (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette) yararını görmezler. İşte <br><br>bu derin sapıklıktır. <br><br>&nbsp;. Allah』ın gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattığını görmedin mi? Dilerse sizi <br><br>giderir ve yeni bir halk getirir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu Allah』a hiç de güç gelmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanların hepsi Allah』ın huzuruna çıkacak ve güçsüzler büyüklük taslayanlara diyecek ki: <br><br>「Şüphesiz bizler size uymuştuk, şimdi siz az bir şey olsun Allah』ın azabından bizi koruyabilecek <br><br>misiniz?」 Onlar da, 「Eğer Allah bizi doğru yola eriştirseydi biz de sizi doğru yola <br><br>eriştirirdik. Şimdi sızlansak da, sabretsek de bizim için birdir. Artık bizim için hiçbir <br><br>kurtuluş yoktur」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İş bitirilince şeytan da diyecek ki: 「Şüphesiz Allah size gerçek olanı söz verdi. Ben de size <br><br>söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi <br><br>çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben <br><br>sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah』a ortak <br><br>koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap vardır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnanan ve salih ameller işleyenler, Rablerinin izniyle, ebedi kalacakları ve içlerinden <br><br>ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. Oradaki esenlik dilekleri 「selam」 dır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Görmedin mi Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları <br><br>göğe yükselen bir ağaç gibidir. <br><br>&nbsp;. Bu ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara <br><br>misaller getirir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış, ayakta durma imkanı olmayan kötü bir ağacın <br><br>durumu gibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle sağlamlaştırır , <br><br>zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;- . Allah』ın nimetini küfre değişenleri ve kavimlerini helak yurduna, yaslanacakları cehenneme <br><br>sürükleyenleri görmedin mi? O ne kötü duraktır! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın yolundan saptırmak için ona ortaklar koştular. De ki: 「Bir süre daha faydalanın. <br><br>Çünkü varışınız ateşedir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı <br><br>bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve <br><br>açıktan harcasınlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten yağmur indiren ve onunla size rızık olarak türlü <br><br>meyveler çıkaran, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri emrinize veren, nehirleri de <br><br>hizmetinize sunandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, âdetleri üzere hareket eden güneşi ve ayı sizin hizmetinize sunan, geceyi ve gündüzü sizin <br><br>emrinize verendir. <br><br>&nbsp;. O, İstediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah』ın nimetlerini saymaya kalkışsanız <br><br>sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani İbrahim demişti ki: 「Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan <br><br>uzak tut.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbim! Çünkü o putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık kim bana uyarsa o bendendir. <br><br>Kim de bana karşı gelirse şüphesiz sen çok bağışlayan, çok merhamet edensin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe』nin) yanında ekin bitmez bir <br><br>vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan <br><br>bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki <br><br>şükrederler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbimiz! Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte <br><br>hiçbir şey Allah』a gizli kalmaz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Hamd, iyice yaşlanmış iken bana İsmail』i ve İshak』ı veren Allah』a mahsustur. Şüphesiz Rabbim <br><br>duayı işitendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! <br><br>Duamı kabul eyle.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana-babamı ve inananları bağışla.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sakın, Allah』ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah onları ancak, gözlerin <br><br>dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor. <br><br>&nbsp;. O gün başlarını dikerek (çağırıldıkları yere doğru) koşarlar. Gözleri kendilerine bile <br><br>dönmez, kalpleri de bomboştur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Zira o gün zalimler, 「Ey <br><br>Rabbimiz! Yakın bir süreye kadar bizi ertele de senin çağrına uyalım ve peygamberlerin izinden <br><br>gidelim」 diyecekler. Onlara şöyle denilecek: 「Daha önce siz, sonunuzun gelmeyeceğine yemin <br><br>etmemiş miydiniz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Kendilerine zulmedenlerin yerlerinde oturdunuz. Onlara ne yaptığımız ise size belli olmuştu. <br><br>Size misaller de vermiştik.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar gerçekten tuzaklarını kurmuşlardı. Tuzakları yüzünden dağlar yerinden oynayacak olsa <br><br>bile, tuzakları Allah katındadır (Allah onu bilir). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sakın Allah』ın, peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah mutlak güç <br><br>sahibidir, intikam sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün yer, başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülür ve insanlar bir ve kahhar <br><br>(her şeyin üzerinde yegâne hakim) olan Allah』ın huzuruna çıkarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün, suçluları zincirlere vurulmuş olarak görürsün. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gömlekleri katrandandır. Yüzlerini de ateş bürüyecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah herkese kazandığının karşılığını vermek için böyle yapar. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk <br><br>görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu Kur』an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah』ın ancak tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl <br><br>sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir. <br><br><br>HİCR SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「Hicr」 kelimesinden almıştır. <br><br>Hicr, Medine』nin kuzeyinde vaktiyle Semûd kavminin yaşadığı bir yerin adıdır. Sûrede başlıca <br><br>Allah』ın birliği, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve hesap konuları; peygamberlerin, <br><br>çeşitli zamanlarda azgınlara ve inkarcılara karşı verdikleri mücadeleler çerçevesinde ele <br><br>alınmaktadır. Bu sûrede ayrıca ilahi kitapların kendisiyle kemale erdiği Kur』an』ın her türlü <br><br>tahriften korunacağı hükmü de yer almaktadır.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elif Lâm Râ. Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur』an』ın âyetleridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler, 「Keşke müslüman olsaydık」 diye çok arzu edeceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bırak onları yesinler (içsinler), yararlansınlar; emelleri onları oyalayadursun. İleride <br><br>(gerçeği) bilecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Helâk ettiğimiz her memleketin mutlaka bilinen bir yazısı (belli vakti) vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiçbir toplum ecelini geçemez ve ondan geri de kalamaz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Ey kendisine Zikir (Kur』an) indirilen kimse! Sen mutlaka delisin!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer doğru söyleyenlerden isen bize melekleri getirsene!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz melekleri ancak hak ve hikmete uygun olarak indiririz. O zaman da onlara mühlet verilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz o zikri (Kur』an』ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Andolsun, senden önceki topluluklara da peygamber gönderdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar kendilerine gelen her peygamberle alay ediyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Aynı şekilde (onların tutumlarına uygun olarak) biz onu suçluların kalbine sokarız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Önceki milletlerin (helakine dair Allah』ın) kanunu geçmiş iken onlar buna (Kur』an』a) <br><br>inanmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar yine 「Gözlerimiz <br><br>döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz」 derlerdi. <br><br>&nbsp;. Andolsun, biz gökte burçlar yaptık ve onu, bakanlar için süsledik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu kovulmuş her şeytandan koruduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik ve orada ölçülü (bir biçimde) her şeyi <br><br>bitirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Orada hem sizin için, hem de sizin rızık vermediğiniz kimseler için geçimlikler meydana <br><br>getirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rüzgârları da aşılayıcı olarak gönderip yukarıdan su indirerek sizi onunla suladık. Onu <br><br>toplayıp depolayan da siz değilsiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiç şüphesiz biz diriltir, biz öldürürüz ve biz (her şeye gerçek) varisleriz <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, sonraya kalanları da. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz senin Rabbin onları diriltip bir araya getirecektir. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet <br><br>sahibidir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Cinleri de daha önce dumansız ateşten yaratmıştık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Hani Rabbin meleklere, 「Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan <br><br>yaratacağım Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin」 <br><br>demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine bütün melekler saygı ile eğildiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak İblis, saygı ile eğilenlerle beraber olmaktan kaçındı. <br><br>&nbsp;. Allah, 「Ey İblis! Saygı ile eğilenlerle beraber olmamandaki maksadın ne?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İblis dedi ki: 「Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın insan için saygı ile <br><br>eğilemem.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Allah, 「Öyleyse çık oradan, çünkü sen kovuldun. Şüphesiz hesap gününe kadar lânet senin <br><br>üzerinedir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İblis: 「Rabbim! Öyle ise onların tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Allah da, "O halde sen vakti (yalnızca benim tarafımdan) bilinen güne (kıyamete) kadar <br><br>mühlet verilenlerdensin" dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . İblis, 「Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel <br><br>göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Allah, 「İşte bu bana ulaştıran dosdoğru yoldur. Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım <br><br>üzerinde senin hiçbir hakimiyetin yoktur」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz cehennem, onların hepsinin buluşacağı yerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup ayrılmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah』a karşı gelmekten sakınanlar, cennetler içinde ve pınarlar başındadır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, 「Girin oraya esenlikle, güven içinde」 denilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onların kalplerindeki kini söküp attık. Artık onlar sedirler üzerinde, kardeşler olarak <br><br>karşılıklı otururlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara orada hiçbir yorgunluk dokunmaz, onlar oradan çıkarılacak da değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Ey Muhammed! Kullarıma, benim elbette çok bağışlayıcı, çok merhametli olduğumu, azabımın da <br><br>elem dolu azap olduğunu haber ver. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara İbrahim』in misafirlerinden de haber ver. <br><br>&nbsp;. Hani misafirler İbrahim』in yanına girmiş ve 「Selam」 demişlerdi. O da, 「Gerçekten biz sizden <br><br>korkuyoruz」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Korkma, biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim, 「Bana yaşlılık gelip çatmış iken beni mi müjdeliyorsunuz? Bana neyi <br><br>müjdeliyorsunuz?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Biz sana gerçeği müjdeledik. Sakın ümitsizlerden olma」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dedi ki: 「Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim, 「Ey Elçiler! Göreviniz nedir?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şöyle dediler: 「Şüphesiz biz suçlu bir millete gönderildik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Lût』un ailesi başka (Onlar suçlu değillerdir). Lût』un karısı dışında onların hepsini <br><br>kurtaracağız. Biz onun geride kalanlardan olmasını takdir ettik." <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Elçiler (melekler) Lût』un ailesine gelince Lût onlara, 「Gerçekten siz tanınmayan <br><br>kimselersiniz」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Evet, fakat biz sana (kavminin) şüphe etmekte olduğu azabı getirdik.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Biz sana gerçeği getirdik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Gecenin bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz arkaya <br><br>bakmasın. Emrolunduğunuz yere (doğru) geçin gidin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ona şu durumu kesin olarak bildirdik: 「Sabaha çıkarken onların sonu kesilmiş olacak.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şehir halkı sevinerek geldiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Lût dedi ki: 「Şüphesiz bunlar benim misafirlerimdir. Sakın beni rezil etmeyin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah』a karşı gelmekten sakının, beni utandırmayın」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Biz seni insanlarla ilgilenmekten menetmemiş miydik」 dediler. <br><br>&nbsp;. Lût: 「İşte kızlarım. Eğer yapacaksanız (onlarla evlenebilirsiniz)」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Melekler Lût』a:) 「Ömrüne andolsun ki onlar (şehvetten) gözleri dönmüş halde sarhoşlukları <br><br>içinde bocalayıp duruyorlar (Bu durumda asla seni dinlemezler)」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken güneşin doğuşu sırasında o korkunç uğultulu ses onları yakalayıverdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hemen onların altını üstüne getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O şehrin kalıntıları hâlâ mevcut olan bir yol üstünde duruyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bunda inananlar için bir ibret vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eyke」 halkı da şüphesiz zalim idiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan da intikam aldık. İkisi de (Lût kavminin yaşadığı Sodom ile Şuayb kavminin yaşadığı <br><br>Eyke) belirgin bir anayol üzerinde idiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onlara âyetlerimizi vermiştik de onlardan yüz çevirmişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar güven içinde dağlardan evler yontuyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları da sabaha çıkarlarken o korkunç uğultulu ses yakalayıverdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kazanmakta oldukları şeyler kendilerine bir fayda vermedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak <br><br>yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele et. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, Rabbin hakkıyla yaratanın (ve herşeyi) bilenin ta kendisidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur』an』ı verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kafirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. Onlara karşı mahzun <br><br>olma ve mü』minlere (şefkat) kanadını indir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Gerçekten ben, apaçık bir uyarıcıyım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nitekim biz kendi kitaplarını parçalara ayıranlara da (kitap) indirmiştik. <br><br>&nbsp;. Ki onlar, (bir kısmına inanıp, bir kısmını inkar ederek) Kur』an』ı da parça parça edenlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Rabbine andolsun, onların hepsine yapmakta olduklarını mutlaka soracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Şimdi sen, sana emrolunanı açıkça ortaya koy ve Allah』a ortak koşanlara aldırış <br><br>etme. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Şüphesiz biz, Allah ile beraber başka ilah edinen alaycılara karşı sana yeteriz. İlerde <br><br>bilecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, onların söyledikleri şeylerden dolayı göğsünün daraldığını biliyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O halde Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt) ve secde edenlerden ol. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et. <br><br>NAHL SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「en-Nahl」 kelimesinden almıştır. <br><br>「en-Nahl」 bal arısı demektir. Sûrede başlıca, kâinatta Allah』ın varlığını ve birliğini gösteren <br><br>deliller, vahiy, öldükten sonra dirilme gibi konular yer almaktadır.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın emri gelecektir. Artık onun acele gelmesini istemeyin. Allah, onların ortak <br><br>koştukları şeylerden uzaktır, yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, 「Benden başka ilah yoktur. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının」 diye (insanları) <br><br>uyarmaları için emrini içeren vahiy ile melekleri kullarından dilediğine indirir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. O, müşriklerin ortak koştukları <br><br>şeylerden yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanı nutfeden (bir damla sudan) yarattı. Böyle iken bakarsın ki o, Rabbine açık bir hasım <br><br>kesilmiştir <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayvanları da yarattı. Onlarda sizin için bir ısınma ve birçok faydalar vardır. Hem de <br><br>onlardan yersiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir güzellik (ve zevk) <br><br>vardır. <br><br>&nbsp;. Onlar ağırlıklarınızı, sizin ancak zorlukla varabileceğiniz beldelere taşırlar. Şüphesiz <br><br>Rabbiniz çok esirgeyicidir, çok merhametlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri de yarattı. <br><br>Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Doğru yolu göstermek Allah』a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru <br><br>yola iletirdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, göklerden sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız <br><br>bitkiler de onunla meydana gelir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. <br><br>Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O』nun emri ile <br><br>sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler <br><br>vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize <br><br>verdi. Öğüt alan bir toplum için bunda ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize <br><br>verendir. Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. (Bütün bunlar) onun lütfundan nasip <br><br>aramanız ve şükretmeniz içindir. <br><br>&nbsp;- . Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar <br><br>ve nice işaretler meydana getirirdi. İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şu halde yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Halbuki Allah』ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah; çok <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ı bırakıp da taptıkları şeyler, yaratılmış olduklarına göre hiçbir şey yaratamazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar diri olmayan cansız varlıklardır! Ne zaman dirileceklerinin de şuuruna varamazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri <br><br>de büyüklük taslamaktadırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphe yok ki Allah, onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. O, büyüklük <br><br>taslayanları hiç sevmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara 「Rabbiniz ne indirdi?」 denildiği zaman, 「Öncekilerin masalları」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak, bilgisizce saptırdıkları kimselerin <br><br>günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Dikkat et, yüklendikleri ne kötüdür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Allah』ın azabı binalarını, temelinden gelip yıktı da <br><br>tavanları başlarına çöküverdi ve azap kendilerine fark edemedikleri yerden geldi. <br><br>&nbsp;. Sonra kıyamet günü Allah onları rezil edecek ve diyecek ki: 「Uğrunda mücadele ettiğiniz <br><br>ortaklarım nerede?!」 kendilerine ilim verilenler ise şöyle derler: 「Şüphesiz bugün rezillik, <br><br>aşağılık ve kötülük kafirlerin üzerinedir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O kafirler, nefislerine zulmederlerken melekler onların canlarını alır da onlar teslim olup, <br><br>「Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk」 derler. (Melekler de şöyle diyecekler:) 「Hayır! Allah sizin <br><br>yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilmektedir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Haydi, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri <br><br>ne kötüdür!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a karşı gelmekten sakınan kimselere, 「Rabbiniz ne indirdi?」 denildiğinde, 「Hayır <br><br>indirdi」 derler. Bu dünyada iyilik yapanlara bir iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha <br><br>hayırlıdır. Allah』a karşı gelmekten sakınanların yurdu ne güzeldir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İçinden nehirler akan Adn cennetlerine gireceklerdir. Kendileri için orada diledikleri her <br><br>şey vardır. Allah kendine karşı gelmekten sakınanları böyle mükafatlandırır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Melekler onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, 「Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi <br><br>işlere karşılık girin cennete」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (O kafirler) kendilerine ancak meleklerin veya senin Rabbinin helâk emrinin gelmesini <br><br>bekliyorlar. Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar <br><br>kendilerine zulmediyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu sebeple işledikleri kötülüklerin cezası onlara ulaştı ve alay ettikleri şey kendilerini <br><br>kuşattı. <br><br>&nbsp;. Allah』a ortak koşanlar dediler ki: 「Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O』ndan başka <br><br>hiçbir şeye tapmazdık, O』nun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık.」 Kendilerinden <br><br>öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere düşen sadece apaçık bir tebliğdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun biz, her ümmete, 「Allah』a kulluk edin, tâğûttan kaçının」 diye peygamber gönderdik. <br><br>Allah onlardan kimini doğru yola iletti, onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık <br><br>hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah saptırdığı <br><br>kimseyi doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Allah ölen bir kimseyi diriltmez.」 diye var güçleriyle Allah』a yemin ettiler. Hayır <br><br>diriltecek! Bu, yerine getirilmesini Allah』ın üzerine aldığı bir vaaddir. Fakat insanların çoğu <br><br>bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Diriltecek ki) ayrılığa düştükleri şeyi onlara anlatsın ve kâfir olanlar da kendilerinin <br><br>yalancı olduklarını bilsinler! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece, ona, 「ol」 dememizdir. O da hemen <br><br>oluverir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel <br><br>bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükafatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi... <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir. <br><br>&nbsp;. Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak <br><br>gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni <br><br>açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur』an』ı indirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kötü işler yapmak için tuzak kuranlar, Allah』ın kendilerini yere geçirmesinden veya (ansızın) <br><br>bilemeyecekleri bir yerden kendilerine azap gelmesinden emin mi oldular? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut onlar dönüp dolaşırken Allah』ın kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Onlar <br><br>Allah』ı aciz bırakacak değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut da, onları korku üzere iken yakalamayacağından güven içinde midirler? Şüphesiz Rabbiniz <br><br>çok esirgeyicidir, çok merhametlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın yarattığı şeyleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri Allah』a secde ederek ve tevazu <br><br>ile boyun eğerek sağa ve sola dönmektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerde ve yerde bulunan canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah』a boyun eğerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Üzerlerinde hakim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şöyle dedi: 「İki ilah edinmeyin. O, ancak tek ilahtır. O halde yalnız benden korkun.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O』nundur. İtaat de daima O』na olmalıdır. Öyle iken siz <br><br>Allah』tan başkasından mı korkuyorsunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Size ulaşan her nimet Allah』tandır. Sonra size bir sıkıntı ve zarar dokunduğu zaman yalnız <br><br>ona yalvarır yakarırsınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra sizden o sıkıntıyı giderince, bir de bakarsınız, içinizden bir kısmı Rablerine ortak <br><br>koşar. <br><br>&nbsp;. Kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük etmek için böyle yaparlar. Bir süre daha <br><br>faydalanın bakalım! Yakında bileceksiniz! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (mahiyetini) bilmedikleri şeylere (putlara) <br><br>pay ayırıyorlar. Allah』a andolsun ki, uydurmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya <br><br>çekileceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, kızları Allah』a nispet ediyorlar -ki O bundan uzaktır- kendilerine ise, canlarının <br><br>istediğini. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak <br><br>yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kötü sıfatlar ahirete inanmayanlara aittir. En yüce sıfatlar ise Allah』ındır. O, mutlak güç <br><br>sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı <br><br>bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an <br><br>geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah』a isnad ederler. En güzel sonuç kendilerininmiş diye dilleri <br><br>de yalan uyduruyor. Hiç şüphe yok ki onlara cehennem vardır ve onlar oraya en önde <br><br>sokulacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a andolsun, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Fakat şeytan onlara <br><br>işlerini güzel gösterdi. O, bugün de onların dostudur ve onlar için elem dolu bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma <br><br>doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah gökten su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda <br><br>dinleyecek bir toplum için bir ibret vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz (sağmal) hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı <br><br>ile kan arasından (süzülen) içenlere halis ve içimi kolay süt içiriyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. <br><br>Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbin bal arısına şöyle ilham etti: 「Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları <br><br>çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir.」 <br><br>Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz <br><br>bunda düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek. İçinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra <br><br>hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz Allah hakkıyla <br><br>bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar rızıklarını ellerinin <br><br>altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi Allah』ın nimetini mi inkar <br><br>ediyorlar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah size kendi cinsinizden eşler var etti. Eşlerinizden de oğullar ve torunlar verdi ve <br><br>sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. Öyleyken onlar batıla inanıyorlar da Allah』ın nimetini inkâr <br><br>mı ediyorlar? <br><br>&nbsp;. Allah』ı bırakıp da, kendilerine göklerden ve yerden hiçbir rızık sağlayamayan ve buna gücü de <br><br>yetmeyen şeylere tapıyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık Allah』a (şanına uymayan) benzetmeler yapmaya kalkmayın. Çünkü Allah bilir siz <br><br>bilmezsiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile, kendisine verdiğimiz <br><br>güzel rızıktan gizli ve açık olarak Allah yolunda harcayan kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit <br><br>olur mu? Hamd Allah』a mahsustur, fakat onların çoğu bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah (şöyle) iki adamı da misal verdi: Onlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, <br><br>efendisine sadece bir yüktür. Nereye gönderse olumlu bir sonuç alamaz. Bu, adaletle emreden ve <br><br>doğru yol üzere olan kimse ile eşit olur mu? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerin ve yerin gaybı Allah』a aittir. Kıyamet』in kopması bir göz kırpması gibi veya daha az <br><br>bir zamandır. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah sizi, analarınızın karnından siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz <br><br>diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gökyüzünde Allah』ın emrine boyun eğerek uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları gökte ancak Allah <br><br>tutar. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır. <br><br>&nbsp;. Allah, size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek göç <br><br>gününüzde, gerek ikamet gününüzde kolayca taşıyacağınız evler; onların yünlerinden, <br><br>yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar yararlanacağınız ev eşyası ve geçimlikler meydana <br><br>getirdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve dağlarda da sizin için barınaklar var <br><br>etti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar verdi. Böylece Allah, <br><br>müslüman olasınız diye üzerinizde olan nimetini tamamlıyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden ibarettir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Allah』ın nimetini bilirler, sonra da inkâr ederler. Onların çoğu kâfirlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz; sonra inkar edenlere ne (özür dilemeleri <br><br>için) izin verilecek, ne de Allah』ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul <br><br>edilecek. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O zalimler, azabı gördükleri zaman artık onlardan azap hafifletilmez ve kendilerine mühlet de <br><br>verilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a ortak koşanlar ortaklarını gördüklerinde diyecekler ki: 「Rabbimiz! Bunlar, seni <br><br>bırakıp kendilerine tapmış olduğumuz ortaklarımızdır.」 Koştukları ortaklar da onlara: 「Siz <br><br>elbette yalancılarsınız」 diye laf atacaklar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar o gün Allah』a teslim olurlar ve uydurdukları şeyler de onları yüzüstü bırakıp kaybolur. <br><br>&nbsp;. İnkâr eden ve insanları Allah』ın yolundan alıkoyanların, yapmakta oldukları bozgunculuklarına <br><br>karşılık azaplarının üstüne azap ekleriz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların <br><br>üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, <br><br>doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, <br><br>fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Antlaşma yaptığınız zaman, Allah』a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah』ı kendinize <br><br>kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir topluluk diğer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir <br><br>hile ve fesat sebebi yaparak, ipliğini iyice eğirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın <br><br>gibi olmayın. Allah bununla sizi ancak imtihan eder. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri <br><br>kıyamet günü size elbette açıklayacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de <br><br>doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz. <br><br>&nbsp;. Yeminlerinizi aranızda hile ve fesat sebebi yapmayın. Sonra sağlamca bastıktan sonra ayak<br><br>(larınız) kayar da Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız. (Ahirette de) sizin <br><br>için büyük bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a verdiğiniz sözü az bir karşılığa değişmeyin. Eğer bilirseniz, şüphesiz Allah katında <br><br>olan sizin için daha hayırlıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır. Elbette sabredenlere, yapmakta <br><br>olduklarının en güzeliyle mükafatlarını vereceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Erkek veya kadın, kim mü』min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve <br><br>onların mükafatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kur』an okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah』a sığın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gerçek şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir <br><br>hakimiyeti yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şeytanın hakimiyeti, sadece onu dost edinenler ve Allah』a ortak koşanlar üzerindedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah neyi indireceğini <br><br>gayet iyi bilir- onlar Peygamber』e, 「Sen ancak uyduruyorsun」 derler. Hayır, onların çoğu <br><br>bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! De ki: 「Kur』an』ı, Ruhu』l-Kudüs (Cebrail) inananların inançlarını <br><br>sağlamlaştırmak, müslümanlara doğru yolu göstermek ve onlara bir müjde olmak üzere hak olarak <br><br>indirdi.」 <br><br>&nbsp;. Andolsunki biz onların, 「Kur』an』ı ona bir insan öğretiyor」 dediklerini biliyoruz. İma <br><br>ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur』an ise gayet açık bir Arapça』dır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın âyetlerine inanmayanları Allah elbette doğru yola iletmez. Onlar için elem dolu bir <br><br>azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yalanı, ancak Allah』ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar, yalancıların ta <br><br>kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kalbi imanla dolu olduğu halde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah』ı inkâr eden ve <br><br>böylece göğsünü küfre açanlara Allah』tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu, onların dünya hayatını sevip ahirete tercih etmelerinden ve Allah』ın kâfirler topluluğunu <br><br>asla doğru yola iletmeyeceğindendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onlar, Allah』ın; kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. İşte <br><br>onlar gafillerin ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiç şüphesiz onlar, ahirette ziyana uğrayanların da ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda cihad <br><br>edip sabreden kimselerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da çok bağışlayandır, çok <br><br>merhamet edendir. <br><br>&nbsp;. Herkesin nefsi için mücadele ederek geleceği, kendilerine zulmedilmeksizin herkese yaptığının <br><br>karşılığının eksiksiz ödeneceği günü düşün. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şöyle bir memleketi misal verdi: Orası güven ve huzur içinde idi. Oraya her taraftan <br><br>bolca rızık gelirdi. Fakat Allah』ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden yaptıklarına <br><br>karşılık Allah onlara şiddetli açlık ve korku ızdırabını tattırdı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Böylece zulmederlerken <br><br>azap onları yakalayıverdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık Allah』ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin. Eğer yalnız ona ibadet <br><br>ediyorsanız, Allah』ın nimetine şükredin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah』tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim <br><br>mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa şüphesiz <br><br>ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah』a karşı yalan uydurmak için, 「Şu helâldir」, <br><br>「Şu haramdır」 demeyin. Şüphesiz, Allah』a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Dünyada elde ettikleri) az bir yararlanmadır. Halbuki (ahirette) onlara acıklı bir azap <br><br>vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Daha önce sana anlattıklarımızı yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz (bununla) onlara <br><br>zulmetmedik, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. <br><br>&nbsp;. Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden <br><br>ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, <br><br>çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz İbrahim, Allah』a itaat eden, hakka yönelen bir önder idi. Allah』a ortak koşanlardan <br><br>değildi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onun nimetlerine şükreden bir önderdi. Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ona dünyada iyilik verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihlerdendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra da sana, 「Hakka yönelen İbrahim』in dinine uy. O, Allah』a ortak koşanlardan değildi」 <br><br>diye vahyettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Cumartesi gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin, <br><br>ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde <br><br>mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda <br><br>olanları da en iyi bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer ceza verecekseniz size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, <br><br>sabredenler için daha hayırlıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sabret! Senin sabrın ancak Allah』ın yardımı iledir. Onlardan yana üzülme. Tuzak kurmalarından <br><br>dolayı da sıkıntıya düşme. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir. <br><br><br>İSRÂ SÛRESİ<br>&nbsp;<br>&nbsp;, , ve . âyetler ile - . âyetler Medine döneminde, diğerleri Mekke döneminde inmiştir. âyettir. <br><br>Sûre, adını ilk âyetin konusu olan 「İsrâ」 olayından almıştır. 「Geceleyin yürütmek」 anlamına <br><br>gelen 「İsrâ」, Mîrac yolculuğunda, Hz. Peygamberin bir gece, Mekke』den Kudüs』e götürülmesini <br><br>ifade eder. Sûrenin diğer bir adı da 「Benî İsrâil Sûresi」dir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed』i) bir gece Mescid-i <br><br>Haram』dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa』ya götüren Allah』ın şanı yücedir. Hiç <br><br>şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ』ya Kitab』ı (Tevrat』ı) verdik ve onu, 「Benden başkasını vekil edinmeyin」 diyerek, <br><br>İsrailoğullarına bir rehber yaptık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey kendilerini Nûh ile birlikte (gemide) taşıdığımız kimselerin çocukları! Gerçek şu ki, o <br><br>çok şükreden bir kuldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz, Kitap』ta (Tevrat』ta) İsrailoğullarına, 「Yeryüzünde muhakkak iki defa bozgunculuk <br><br>yapacaksınız ve büyük bir kibre kapılarak böbürleneceksiniz」 diye hükmettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince (sizi cezalandırmak için) üzerinize, pek <br><br>güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. Onlar evlerinizin arasına kadar sokuldular. Bu, <br><br>herhâlde yerine gelmesi gereken bir va』d idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra onlara karşı size tekrar egemenlik verdik. Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik; <br><br>sayınızı daha da çoğalttık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz, kötülük yaparsanız yine kendinize yapmış <br><br>olursunuz. İkinci bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri <br><br>gibi yine mescide (Beyt-i Makdis』e) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir <br><br>etsinler diye (üzerinize yine düşmanlarınızı gönderdik.) <br><br>&nbsp;. Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder. Eğer yine eski duruma dönerseniz, biz de (cezaya) <br><br>döneriz. Biz cehennemi kafirlere bir zindan yapmışızdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Gerçekten bu Kur』an en doğru olan yola götürür ve iyi işler yapan mü』minler için büyük bir <br><br>mükafat olduğunu ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı müjdeler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz geceyi ve gündüzü (kudretimizi gösteren) iki alâmet yaptık. Rabbinizden lütuf <br><br>isteyesiniz, yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye gece alametini giderip gündüz <br><br>alametini aydınlatıcı kıldık. İşte biz her şeyi açıkça anlattık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her insanın amelini boynuna yükledik. Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı <br><br>bir kitap çıkaracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Oku kitabını! Bugün hesap sorucu olarak sana nefsin yeter」 denilecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine <br><br>sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber <br><br>göndermedikçe azap edici değiliz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına <br><br>(itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz <br><br>gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nûh』tan sonra da nice nesilleri helak ettik. Kullarının günahlarını hakkıyla bilici ve görücü <br><br>olarak Rabbin yeter. <br><br>&nbsp;. Kim bu geçici dünyayı isterse orada ona, (evet) dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadar hemen <br><br>veririz. Sonra da cehennemi ona mekan yaparız. O, buraya kınanmış ve Allah』ın rahmetinden <br><br>kovulmuş olarak girer. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim de mü'min olarak ahireti ister ve ona ulaşmak için gereği gibi çalışırsa, işte bunların <br><br>çalışmalarının karşılığı verilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbinin lütfundan her birine; onlara da, bunlara da veririz. Rabbinin lütfu (hiç kimseye) <br><br>yasaklanmış değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bak nasıl, onların kimini kimine üstün kıldık. Elbette ahiretteki dereceler daha büyüktür, <br><br>üstünlükler daha büyüktür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak <br><br>kalırsın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin <br><br>olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, <br><br>sakın onlara 「öf!」 bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: 「Rabbim!, Tıpkı beni küçükken koruyup <br><br>yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer siz iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah <br><br>tövbeye yönelenleri çok bağışlayandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük <br><br>etmiştir. <br><br>&nbsp;. Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman <br><br>onlara yumuşak bir söz söyle. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Çünkü O, gerçekten <br><br>kullarından haberdardır ve onları görmektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları <br><br>öldürmek gerçekten büyük bir günahtır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Haklı bir sebep olmadıkça, Allah』ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Kim haksız <br><br>yere öldürülürse, biz onun velisine yetki vermişizdir. Ancak o da (kısas yoluyla) öldürmede <br><br>meşru ölçüleri aşmasın. Çünkü kendisine yardım edilmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de <br><br>yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ölçtüğünüzde ölçmeyi tam yapın, doğru terazi ile tartın. Bu daha hayırlı, sonuç bakımından <br><br>daha güzeldir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların <br><br>hepsi ondan sorumludur <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla <br><br>erişemezsin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bütün bu sayılanların kötü olanları Rabbinin katında sevimsiz şeylerdir. <br><br>&nbsp;. Bunlar, Rabbinin sana vahyettiği bazı hikmetlerdir. Allah ile birlikte başka ilah edinme. <br><br>Sonra kınanmış ve Allah』ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbiniz erkek çocukları size seçip-ayırdı da kendisine meleklerden kız çocukları mı edindi? <br><br>Gerçekten çok büyük bir söz söylüyorsunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun biz, onlar düşünüp öğüt alsınlar diye (gerçekleri) bu Kur』an』da değişik biçimlerde <br><br>açıkladık. Fakat bu onların ancak kaçışlarını artırıyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Eğer onların iddia ettiği gibi, Allah』la beraber (başka) ilahlar olsaydı, o zaman o <br><br>ilahlar da arşın sahibine ulaşmak için elbette bir yol ararlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, her türlü eksiklikten uzaktır, onların söylediklerinin ötesindedir, yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah』ı tespih ederler. Her şey O』nu hamd ile <br><br>tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm』dir (hemen cezalandırmaz, <br><br>mühlet verir), çok bağışlayandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kur』an okuduğunda, seninle ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kur』an』ı anlamamaları için kalpleri üzerine perdeler, kulaklarına da ağırlık koyarız. Kur』<br><br>an』da (ibadete layık ilah olarak) sadece Rabbini andığın zaman arkalarına dönüp kaçarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar seni dinlerlerken hangi maksatla dinlediklerini, kendi aralarında konuşurlarken de o <br><br>zalimlerin, 「Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz」 dediklerini çok iyi biliyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bak senin için ne türlü benzetmeler yaptılar da saptılar. Artık (doğru) yolu bulamazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Biz bir yığın kemik, bir yığın ufantı olduğumuz zaman mı yeniden bir yaratılışla <br><br>diriltilecekmişiz, biz mi?」 <br><br>&nbsp;. De ki: 「(Şüphe mi var?) İster taş olun ister demir!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Yahut aklınızca, diriltilmesi daha da imkansız olan başka bir varlık olun, (yine de <br><br>diriltileceksiniz.)」 Diyecekler ki: 「Peki bizi hayata tekrar kim döndürecek?」 De ki: 「Sizi ilk <br><br>defa yaratan」. Bunun üzerine başlarını sana (alaylı bir tarzda) sallayacaklar ve 「Ne zamanmış <br><br>o?」 diyecekler. De ki: 「Yakın olsa gerek!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın sizi (kabirlerinizden) çağıracağı, sizin de O』na hamd ederek emrine hemen uyacağınız <br><br>ve (kabirlerinizde) pek az kaldığınızı sanacağınız günü hatırla! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. . Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. <br><br>Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbiniz sizi daha iyi bilir. (Durumunuza göre) dilerse size merhamet eder, dilerse azap <br><br>eder. Seni de onlara vekil olarak göndermedik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hem Rabbin göklerde ve yerde kim varsa daha iyi bilir. Andolsun, peygamberlerin bir kısmını <br><br>bir kısmına üstün kıldık. Dâvûd』a da Zebûr』u verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Onu bırakıp da ilah diye ileri sürdüklerinizi çağırın. Onlar, başınızdaki sıkıntıyı <br><br>ne kaldırabilirler ne de değiştirebilirler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların yalvardıkları bu varlıklar, 「hangimiz daha yakın olacağız」 diye Rablerine vesile <br><br>ararlar. Onun rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı gerçekten korkunçtur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ne kadar memleket varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helak edeceğiz, ya da şiddetli bir <br><br>azapla cezalandıracağız. İşte bu, Kitap』ta (Levh-i Mahfuz』da) yazılmış bulunuyor. <br><br>&nbsp;. Bizi, (Kureyş』in istediği) mucizeleri göndermekten, ancak, öncekilerin onları yalanlamış <br><br>olması alıkoydu. (Nitekim) Semûd kavmine o dişi deveyi açık bir mucize olarak verdik de onlar bu <br><br>yüzden zalim oldular. Oysa biz mucizeleri sırf korkutmak için göndeririz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani sana, 「Muhakkak Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır」 demiştik. Sana gösterdiğimiz o <br><br>rüyayı da, Kur』an』da lanetlenmiş bulunan o ağacı da sırf insanları sınamak için vesile yaptık. <br><br>Biz onları korkutuyoruz. Fakat bu, sadece onların büyük azgınlıklarını (daha da) artırdı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani meleklere, 「Adem için saygı ile eğilin」 demiştik, onlar da saygı ile eğilmişlerdi. <br><br>Yalnız İblis saygı ile eğilmemiş, 「Hiç ben, çamur halinde yarattığın kimse için saygı ile eğilir <br><br>miyim?」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine demişti ki: 「Benden üstün tuttuğun kişi bu mu, söyler misin? Andolsun eğer beni kıyamete <br><br>kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, (azdırarak) kontrolüm altına alacağım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şöyle dedi: 「Çekil, git」. Onlardan kim sana uyarsa kuşkusuz cehennem tam bir karşılık <br><br>olarak hepinizin cezası olacaktır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「(Haydi) onlardan gücünün yettiğinin ayağını çağrınla kaydır. Atlıların ve yayalarınla <br><br>onların üzerine yürü. Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun.」 <br><br>Halbuki şeytan onlara aldatmadan başka bir şey va』detmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz, (gerçek) kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin olmayacaktır. Vekil olarak <br><br>Rabbin yeter!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbiniz, lütfundan nasip arayasınız diye sizin için denizde gemiler yürütendir. Şüphesiz O, <br><br>size karşı çok merhametlidir. <br><br>&nbsp;. Denizde size bir sıkıntı dokunduğunda bütün taptıklarınız (sizi yüzüstü bırakıp) kaybolur, <br><br>yalnız Allah kalır. Fakat sizi kurtarıp karaya çıkarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok <br><br>nankördür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Peki, karada sizi yere geçirmesinden, yahut üzerinize taşlar savuran kasırga göndermesinden, <br><br>sonra da kendinize bir vekil bulamamaktan güvende misiniz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut sizi tekrar denize döndürüp üstünüze, kasıp kavuran bir fırtına yollayarak <br><br>nankörlüğünüz sebebiyle sizi boğmasından, sonra da bize karşı kendiniz için arka çıkacak bir <br><br>yardımcı bulamama (durumun) dan güvende misiniz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en <br><br>güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bütün insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. (O gün) her kime <br><br>kitabı sağından verilirse işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim bu dünyada körlük ettiyse ahirette de kördür, yolunu daha da şaşırmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan <br><br>şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık az kalsın onlara biraz meyledecektin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı <br><br>kendine hiçbir yardımcı bulamazdın. <br><br>&nbsp;. Seni o yerden (Mekke』den) sürüp çıkarmak için neredeyse seni sıkıştıracaklardı. Bunu <br><br>yapabilselerdi senin ardından orada pek az kalırlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimiz hakkındaki kanun böyledir. Bizim kanunumuzda <br><br>hiçbir değişme bulamazsın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Güneşin zevalinden (öğle vaktinde Batı』ya kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli <br><br>vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl <br><br>ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud』a ulaştırsın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Deki: 「Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden <br><br>de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkumdur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz Kur』an』dan, mü』minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur』<br><br>an, ancak zararını artırır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirip yan çizer. Kendisine şer dokununca da umutsuzluğa <br><br>düşer. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi <br><br>bilir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ve sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: 「Ruh, Rabbimin bileceği bir şeydir. Size pek az <br><br>ilim verilmiştir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, dileseydik biz sana vahyettiğimizi tamamen ortadan kaldırırdık; sonra bu konuda <br><br>bize karşı kendine hiçbir yardımcı da bulamazdın. <br><br>&nbsp;. Ancak Rabbin』den bir rahmet olarak böyle yapmadık. Çünkü O』nun sana olan lütfu büyüktür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur』an』ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve <br><br>birbirlerine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz bu Kur』an』da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Yine de <br><br>insanların çoğu ancak inkarda direttiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , , . Dediler ki: 「Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça, yahut senin hurmalardan, üzümlerden <br><br>oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça, yahut iddia ettiğin gibi, <br><br>gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe, yahut Allah』ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe, <br><br>yahut altından bir evin olmadıkça, ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten <br><br>okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.」 De ki: 「Rabbimi tenzih <br><br>ederim. Ben ancak resul olarak gönderilen bir beşerim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlara hidayet (Kur』an) geldikten sonra onların iman etmelerine ancak, 「Allah bir beşeri <br><br>mi peygamber olarak gönderdi?」 demeleri engel olmuştur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara <br><br>gökten bir melek peygamber indirirdik.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. Çünkü O kullarından hakkıyla <br><br>haberdardır, onları hakkıyla görendir.」 <br><br>&nbsp;. Allah kimi doğru yola iletirse işte o, doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa böyleleri <br><br>için O』nun dışında dostlar bulamazsın. Onları kıyamet günü körler, dilsizler ve sağırlar olarak <br><br>yüzüstü haşredeceğiz. Varacakları yer cehennemdir. Cehennemin ateşi dindikçe, onlara çılgın <br><br>ateşi artırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu, onların cezasıdır. Çünkü onlar âyetlerimizi inkar ettiler ve, 「Biz bir yığın kemik, bir <br><br>yığın ufantı olduktan sonra mı yeniden bir yaratılışla diriltilecekmişiz, biz mi?」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, gökleri ve yeri yaratan Allah』ın kendileri gibilerini yaratmaya kadir olduğunu <br><br>görmediler mi? Allah onlar için, hakkında hiçbir şüphe bulunmayan bir ecel belirlemiştir. Fakat <br><br>zalimler ancak inkarda direttiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, o zaman da tükenir korkusuyla <br><br>cimrilik ederdiniz. Zaten insan çok cimridir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz Mûsâ』ya apaçık dokuz mucize verdik. İsrailoğullarına sor (sana anlatsınlar): <br><br>Hani Mûsâ onlara gelmiş ve Firavun da ona, 「Ben senin kesinlikle büyülendiğini zannediyorum ey <br><br>Mûsâ!」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ ise, 「İyi biliyorsun ki, bunları ancak, göklerin ve yerin Rabbi apaçık deliller olarak <br><br>indirmiştir. Ey Firavun, ben de seni kesinlikle helak olmuş bir kişi olarak görüyorum」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Firavun (işkence etmek ve öldürmek suretiyle) o yerden onların kökünü kazımak <br><br>istedi. Biz de onu ve beraberindekileri hep birden suda boğduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun ardından İsrailoğullarına şöyle dedik: 「Bu topraklarda oturun, ahiret va』di (kıyamet) <br><br>gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz.」 <br><br>&nbsp;. Biz onu (Kur』an』ı) hak olarak indirdik ve o da hak ile indi. Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı <br><br>olarak gönderdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz Kur』an』ı, insanlara dura dura okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu peyderpey indirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ona ister inanın, ister inanmayın. Şüphesiz, daha önce kendilerine ilim verilenler, <br><br>Kur』an kendilerine okunduğunda derhal yüzüstü secdeye kapanırlar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbimizin şanı yücedir. Rabbimizin va』di mutlaka gerçekleşecektir」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Bu da onların derin saygısını artırır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle <br><br>çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O』nundur.」 Namazında sesini pek yükseltme, çok da <br><br>kısma. İkisi ortası bir yol tut. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve acizliğin gerektirdiği bir <br><br>yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah』a mahsustur」 de ve O』nu tekbir ile yücelt. <br><br><br>KEHF SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. . âyetin Medine döneminde indiği de rivayet edilmiştir. âyettir. Sûre, <br><br>adını; ilk defa dokuzuncu âyette olmak üzere, birkaç yerde geçen 「kehf」 kelimesinden almıştır. <br><br>Kehf, mağara demektir. Sûrede temel konu olarak, inançları sebebiyle öldürülmekten kurtulmak <br><br>için bir mağaraya sığınan gençlerin mucizevi halleri, ayrıca Hz.Mûsâ ile Zülkarneyn konu <br><br>edilmektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hamd, kuluna Kitab』ı (Kur』an』ı) indiren ve onda hiçbir eğrilik yapmayan Allah』a mahsustur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . (Allah onu), katından gelecek şiddetli bir azap ile (inanmayanları) uyarmak, salih <br><br>ameller işleyen mü』minleri, içlerinde ebedi olarak kalacakları güzel bir mükâfat (cennet) ile <br><br>müjdelemek ve 「Allah bir çocuk edindi」 diyenleri de uyarmak için dosdoğru bir kitap kıldı. <br><br>&nbsp;. Bu konuda ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ne büyük bir söz (bu) <br><br>ağızlarından çıkan! Onlar ancak yalan söylüyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Demek sen, bu söze (Kur』an』a) inanmazlarsa, arkalarından üzülerek âdeta kendini tüketeceksin! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki <br><br>şeyleri ona bir zinet yaptık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz, elbette (zamanı gelince) yeryüzündeki her şeyi bir kuru toprak haline getireceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa sen, (sadece) Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakîm』i mi bizim ibret verici delillerimizden <br><br>sandın? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, 「Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve <br><br>içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır」 demişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını (dış dünyaya) kapattık. (Onları uyuttuk) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap <br><br>ettiğini bilelim. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz: Şüphesiz onlar Rablerine inanmış <br><br>birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Kalkıp da, 「Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Ondan başkasına asla ilah demeyiz. Yoksa <br><br>andolsun ki saçma bir söz söylemiş oluruz. Şunlar, şu kavmimiz, ondan başka tanrılar edindiler. <br><br>Onlar hakkında açık bir delil getirselerdi ya! Artık kim Allah』a karşı yalan uydurandan daha <br><br>zalimdir?」 dediklerinde onların kalplerine kuvvet vermiştik. <br><br>&nbsp;. (İçlerinden biri şöyle dedi:) 「Madem ki onlardan ve Allah』tan başkasına tapmakta <br><br>olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o halde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini <br><br>yaysın ve içinde bulunduğunuz durumda yararlanacağınız şeyler hazırlasın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Orada olsaydın) güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını, batarken de <br><br>onlara dokunmadan sol tarafa gittiğini görürdün. Kendileri ise mağaranın geniş bir yerinde <br><br>idiler. Bu, Allah』ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. <br><br>Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırsın. Biz onları sağa sola çeviriyorduk. <br><br>Köpekleri de mağaranın girişinde iki kolunu uzatmış (yatmakta idi.) Onları görseydin, mutlaka <br><br>onlardan yüz çevirip kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece biz, birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: 「Ne kadar <br><br>kaldınız」? dedi. (Bir kısmı) 「Bir gün, ya da bir günden az」, dediler. (Diğerleri de) şöyle <br><br>dediler: 「Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile <br><br>kente gönderin de baksın; (şehir halkından) hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise ondan <br><br>size bir rızık getirsin. Ayrıca, çok nazik davransın (da dikkat çekmesin) ve sizi hiçbir kimseye <br><br>sakın sezdirmesin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Çünkü onlar sizi ele geçirirlerse ya taşlayarak öldürürler, yahut kendi dinlerine <br><br>döndürürler. O zaman da bir daha asla kurtuluşa eremezsiniz.」 <br><br>&nbsp;. Böylece biz, (insanları) onların halinden haberdar ettik ki, Allah』ın va』dinin hak olduğunu <br><br>ve kıyametin gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını bilsinler. Hani onlar (olayın mucizevi <br><br>tarafını ve asıl hikmetini bırakmışlar da) aralarında onların durumunu tartışıyorlardı. <br><br>(Bazıları), 「Onların üstüne bir bina yapın, Rableri onların halini daha iyi bilir」 dediler. <br><br>Duruma hakim olanlar ise, 「Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak: 「Onlar üç kişidirler, <br><br>dördüncüleri köpekleridir」 diyecekler. Yine, 「Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir」 <br><br>diyecekler. Şöyle de diyecekler: 「Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir.」 De ki: 「Onların <br><br>sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. O halde onlar hakkında (Kur』<br><br>an』daki) apaçık tartışma (yı aktarmak) dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan <br><br>hiçbirine bir şey sorma. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiçbir şey hakkında sakın 「yarın şunu yapacağım」 deme! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak, 「Allah dilerse yapacağım」 de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve 「Umarım Rabbim beni, <br><br>bundan daha doğru olana ulaştırır」 de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Kaldıkları süreyi Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybını bilmek O』na aittir. <br><br>O ne güzel görür, O ne güzel işitir! Onların, ondan başka hiçbir dostu da yoktur. O hükmüne <br><br>hiçbir kimseyi ortak etmez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O』nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kimse <br><br>yoktur. O』ndan başka asla bir sığınak da bulamazsın. <br><br>&nbsp;. Sabah akşam Rablerine, O』nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının <br><br>zînetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş <br><br>arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin.」 Biz zalimlere <br><br>öyle bir ateş hazırladık ki, onun alevden duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. <br><br>(Susuzluktan) feryat edip yardım dilediklerinde, maden eriyiği gibi, yüzleri yakıp kavuran bir <br><br>su ile kendilerine yardım edilir. O ne kötü bir içecektir! Cehennem ne korkunç bir yaslanacak <br><br>yerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gerçek şu ki iman edip iyi işler yapanlara gelince, elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi <br><br>etmeyiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onlar için içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada tahtlar üzerine <br><br>kurularak altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyeceklerdir. <br><br>O ne güzel karşılıktır! Cennet de ne güzel bir yaslanacak yerdir! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara şu iki adamı örnek ver: Onlardan birine iki üzüm bağı vermiş, bağların çevresini <br><br>hurmalarla donatmış, ikisinin arasına da bir ekinlik koymuştuk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her iki bağ da meyvelerini vermiş ve ürünlerinden hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. Bu iki <br><br>bağın arasından bir de nehir fışkırtmıştık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken onun büyük bir serveti oldu. Arkadaşıyla konuşurken ona dedi ki: 「Benim malım <br><br>seninkinden daha çok. Adamlardan yana da senden daha üstünüm.」 <br><br>&nbsp;. Derken kendine zulmederek bağına girdi. Şöyle dedi: 「Bunun sonsuza değin yok olacağını <br><br>sanmıyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülsem bile andolsun bundan daha iyi bir <br><br>sonuç bulurum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Arkadaşı ona cevap vererek dedi ki: 「Seni topraktan, sonra bir damla döl suyundan yaratan, <br><br>sonra da seni (eksiksiz) bir insan şeklinde düzenleyen Allah』ı inkâr mı ediyorsun?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Fakat O Allah benim Rabbimdir. Ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . 「Bağına girdiğinde 『Mâşaallah! Kuvvet yalnız Allah』ındır』 deseydin ya!.. Eğer benim malımı <br><br>ve çocuklarımı kendininkilerden daha az görüyorsan, belki Rabbim bana, senin bağından daha <br><br>iyisini verir. Seninkinin üzerine de gökten bir afet indirir de bağ kupkuru ve yalçın bir toprak <br><br>haline geliverir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ya da suyu çekiliverir de (bırak bir daha bulmayı) artık onu arayamazsın bile.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken bütün serveti helak edildi. (Yıkılmış) çardakları üzerine çökmüş haldeki bağına <br><br>yaptığı harcamalar karşısında ellerini oğuşturuyor ve şöyle diyordu: 「Keşke Rabbime hiçbir <br><br>kimseyi ortak koşmasaydım...」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onun, Allah』tan başka kendisine yardım edebilecek kimseleri yoktu. Kendi kendini kurtaracak <br><br>güçte de değildi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bu durumda velayet (himaye ve koruyuculuk) yalnızca hak olan Allah』a mahsustur. Onun <br><br>mükâfatı da daha hayırlıdır, vereceği sonuç da daha hayırlıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara dünya hayatının örneğini ver: (Dünya hayatı), gökten indirdiğimiz yağmur gibidir ki, <br><br>onun sebebiyle yeryüzünün bitkileri boy verip birbirine karışırlar. Fakat bütün bu canlılık <br><br>sonunda rüzgarın savurduğu kuru bir çer çöpe döner. Allah, her şey üzerinde kudret sahibidir. <br><br>&nbsp;. Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin <br><br>katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dağları yürüteceğimiz ve senin yeryüzünü çırılçıplak göreceğin günü bir hatırla. Biz onları <br><br>mahşerde toplarız da içlerinden hiçbirini bırakmayız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hepsi saf saf Rabbinin huzuruna çıkarılırlar. Onlara, 「Andolsun, sizi ilk önce yarattığımız <br><br>gibi bize geldiniz. Oysa siz, sizin için hesaba çekileceğiniz bir zaman belirlemediğimizi <br><br>sanmıştınız」 denir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. 「Eyvah bize! <br><br>Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!」 derler. Onlar <br><br>bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani biz meleklere, 「Adem için saygı ile eğilin」 demiştik de İblis』ten başka hepsi saygı ile <br><br>eğilmişlerdi. İblis ise cinlerdendi de Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da <br><br>İblis』i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin için birer <br><br>düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de kendilerinin yaratılışına şahit tuttum. <br><br>Saptıranları da hiçbir zaman yardımcı edinmiş değilim. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Allah』ın, 「Ortağım olduklarını iddia ettiklerinizi çağırın」 diyeceği, onların <br><br>da çağıracakları, fakat kendilerine (çağırdıklarının) cevap vermeyecekleri ve bizim de aralarına <br><br>bir uçurum koyacağımız günü hatırla! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Suçlular (o gün) ateşi görünce onun içine düşeceklerini iyice anlayacaklar ve ondan kurtuluş <br><br>yolu da bulamayacaklardır. <br><br>&nbsp;. Andolsun, biz bu Kur』an』da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Fakat <br><br>insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlara hidayet geldikten sonra onların inanmalarına ve Rab』lerinden mağfiret dilemelerine, <br><br>ancak, öncekilerin başına gelenlerin kendi başlarına da gelmesi, ya da kendilerine azabın göz <br><br>göre göre gelmesi (yönündeki beklentileri) engel olmuştur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. İnkar edenler ise, <br><br>hakkı batılla çürütmek için mücadele ederler. Âyetlerimizi ve kendilerine yapılan uyarıları <br><br>alaya alırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını <br><br>unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, <br><br>kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet <br><br>bulamazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbin, çok bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir. Eğer yaptıkları yüzünden onları (dünyada) <br><br>cezaya çarptırsaydı, elbette azaplarını çarçabuk verirdi. Hayır, onlar için belirlenmiş bir gün <br><br>vardır ki (o gün gelince) hiçbir kurtuluş çaresi bulamazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte zulmettiklerinde yok ettiğimiz memleketler... Helak edilmeleri için de belli bir zaman <br><br>tayin etmiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Mûsâ beraberindeki gence şöyle demişti: 「İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar <br><br>durmayacağım, ya da uzun zaman gideceğim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık denizde yolunu tutup <br><br>kayıp gitti. <br><br>&nbsp;. Oradan uzaklaştıklarında Mûsâ beraberindeki gence 「Öğle yemeğimizi getir, bu yolculuğumuzdan <br><br>dolayı çok yorgun düştük」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Genç, 「Gördün mü! Kayaya sığındığımız sırada balığı unutmuşum. –Doğrusu onu sana söylememi <br><br>bana ancak şeytan unutturdu- Balık şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ: 「İşte aradığımız bu idi」 dedi. Bunun üzerine tekrar izlerini takip ederek gerisin geri <br><br>döndüler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine <br><br>tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ ona, 「Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi <br><br>olayım mı?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Adam şöyle dedi: 「Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O da şöyle dedi: 「O halde eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında <br><br>bana soru sormayacaksın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. Mûsâ, 「Sen onu <br><br>içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın.」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Adam, 「Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında adam (hemen) onu öldürdü. <br><br>Mûsâ, 「Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!」 <br><br>dedi. <br><br>&nbsp;. Adam, 「Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme. <br><br>Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim)」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları <br><br>konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Adam hemen o duvarı <br><br>doğrulttu. Mûsâ, 「İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Adam, 「İşte bu birbirimizden ayrılmamız demektir」 dedi. 「Şimdi sana sabredemediğin şeylerin <br><br>içyüzünü anlatacağım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O gemi, denizde çalışan bir takım yoksul kimselere ait idi. Onu yaralamak istedim, çünkü <br><br>onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Çocuğa gelince, anası babası mü』min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden <br><br>korktuk.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk <br><br>vermesini diledik.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları <br><br>da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak <br><br>definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, <br><br>sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: 「Size ondan bir anı <br><br>okuyacağım.」 <br><br>&nbsp;. Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir <br><br>yol verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O da (Batı』ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada <br><br>(kâfir) bir kavim gördü. 「Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik <br><br>yolunu tutarsın」 dedik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zülkarneyn, 「Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür. O da <br><br>kendisini görülmedik bir azaba uğratır」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Her kim de iman eder ve salih amel işlerse ona mükafat olarak daha güzeli var. (Üstelik) ona <br><br>emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk <br><br>üzerine doğar buldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte böyle. Şüphesiz biz onun yanındakileri ilmimizle kuşatmışızdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra yine bir yol tuttu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Ey Zülkarneyn! Ye』cüc ve Me』cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk <br><br>yapmaktadırlar. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zülkarneyn, 「Rabbimin bana verdiği (imkan ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha <br><br>hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel <br><br>yapayım」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bana (yeterince) demir madeni getirin」 dedi. İki yamacın arasındaki boşluğu (dağlarla) bir <br><br>hizaya getirince 「körükleyin!」 dedi. Demiri eritip kor (gibi) yapınca da, 「Bana erimiş bakır <br><br>getirin, bunun üzerine boşaltayım」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler. <br><br>&nbsp;. Zülkarneyn, 「Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi (kıyametin kopma vakti) gelince onu <br><br>yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün biz onları bırakırız, dalga dalga birbirlerine karışırlar. Sonra sûra üfürülür de <br><br>onları toptan bir araya getiririz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . O gün cehennemi; gözleri Zikr』ime (Kur』an』a) karşı perdeli olan ve onu dinleme zahmetine <br><br>dahi katlanamayan kafirlerin karşısına (bütün dehşetiyle) dikeriz! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler, beni bırakıp da kullarımı dost edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi <br><br>kâfirlere konak olarak hazırladık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . (Ey Muhammed!) De ki: 「Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları halde <br><br>dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Rab』lerinin âyetlerini ve O』na kavuşacaklarını inkar eden, böylece amelleri boşa <br><br>çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte böyle. İnkar etmeleri, âyetlerimi ve Peygamberlerimi alay konusu yapmaları yüzünden <br><br>onların cezası cehennemdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Şüphesiz, inanıp yararlı işler yapanlara gelince onlar için, içlerinde ebedi kalacakları <br><br>Firdevs cennetleri bir konaktır. Oradan ayrılmak istemezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave etsek <br><br>(denizlere deniz katsak); Rabbimin sözleri tükenmeden önce denizler tükenirdi.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ben de ancak sizin gibi bir insanım, (Ne var ki) bana, 『Sizin ilah』ınız ancak bir tek <br><br>ilâhtır」 diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine <br><br>ibadette kimseyi ortak koşmasın.」 <br><br><br>MERYEM SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Bazı tefsir bilginlerine göre ve . âyetler Medine döneminde <br><br>inmiştir. Sûre, Meryem』in, oğlu İsa』yı nasıl dünyaya getirdiğini anlattığı için bu adla <br><br>anılmıştır. Sûrede başlıca, tevhit inancını yerleştirmek amacıyla bazı peygamberlerin kıssaları <br><br>ve kıyamet sahneleri konu edilmektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani o Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O şöyle demişti: 「Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım <br><br>dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . 「Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. <br><br>karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk <br><br>bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Allah şöyle dedi:) 「Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul <br><br>müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zekeriyya, 「Rabbim!」 「Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim <br><br>nasıl çocuğum olur?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Vahiy meleği) dedi ki: 「Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: 「Bu bana göre kolaydır. Nitekim <br><br>daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zekeriyya, 「Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına)bir işaret ver」, dedi. Allah da, 「Senin <br><br>işaretin, sapasağlam olduğun halde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken Zekeriya ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve <br><br>onlara 「Sabah akşam Allah』ı tespih edin」 diye işaret etti. <br><br>&nbsp;, , . (Yahya dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) 「Ey Yahya kitaba <br><br>sımsıkı sarıl」 dedik. Biz ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh <br><br>temizliği vermiştik. O, Allah』tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir <br><br>zorba değildi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selam olsun! <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . (Ey Muhammed!) Kitapta (Kur』an』da) Meryem』i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında <br><br>bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. <br><br>Biz, ona Cebrail』i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Meryem, 「Senden, Rahmân』a sığınırım. Eğer Allah』tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)」 <br><br>dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Cebrail, 「Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim」 <br><br>dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Meryem, 「Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl <br><br>çocuğum olabilir?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Cebrail, 「Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, <br><br>katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir <br><br>iştir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. 「Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş <br><br>olsaydım!」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: 「Üzülme, Rabbin senin alt <br><br>tarafında bir dere akıttı.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. . 「Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.」 <br><br>&nbsp;. 「Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, 「Şüphesiz ben Rahmân』a <br><br>susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım」 de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: 「Ey Meryem! Çok çirkin bir <br><br>şey yaptın!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey Hârûn』un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. 「Beşikteki bir bebekle nasıl <br><br>konuşuruz?」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bebek şöyle konuştu: 「Şüphesiz ben Allah』ın kuluyum. Bana kitabı (İncil』i) verdi ve beni bir <br><br>peygamber yaptı.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekatı <br><br>emretti.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir).」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın çocuk edinmesi düşünülemez. O bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona <br><br>sadece 「ol!」 der ve o da oluverir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O』na kulluk edin. <br><br>Bu, dosdoğru bir yoldur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Fakat hıristiyan) gruplar, aralarında ayrılığa düştüler. Büyük bir günü görüp yaşayacakları <br><br>için vay kafirlerin haline! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bize gelecekleri gün (gerçekleri) ne iyi işitip ne iyi görecekler! Ama zalimler bugün apaçık <br><br>bir sapıklık içindedirler. <br><br>&nbsp;. Onları, gaflet içinde bulunup iman etmezlerken işin bitirileceği o pişmanlık günüyle uyar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız, biz! Ancak bize <br><br>döndürülecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitapta İbrahim』i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani babasına şöyle demişti: 「Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan <br><br>şeylere niçin tapıyorsun?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân』a isyankâr olmuştur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, <br><br>böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Babası, 「Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka <br><br>seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim şöyle dedi: 「Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni <br><br>nimetleriyle kuşatmıştır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sizi ve Allah』tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabb』ime ibadet ediyorum. Rabbime <br><br>ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince ona İshak ile Yakub』u bağışladık ve <br><br>her birini peygamber yaptık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir <br><br>söz ile anılmalarını temin ettik). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitapta, Mûsâ』yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resül, bir nebi idi. <br><br>&nbsp;. Ona, Tûr dağının sağ tarafından seslendik ve kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize <br><br>yaklaştırdık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn』u bir nebi olarak kendisine bahşettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitap』ta İsmail』i de an. Şüphesiz o sözünde duran bir kimse idi. Bir resül, bir nebi idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ailesine namaz ve zekatı emrederdi. Rabb』inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitap』ta İdris』i de an. Şüphesiz o doğru sözlü bir kimse, bir nebi idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu yüce bir makama yükselttik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bunlar, Adem』in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim』in, <br><br>Yakub』un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. <br><br>Kendilerine Rahmân』ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevi tutkularının peşine düşen bir nesil <br><br>geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân』ın, kullarına <br><br>gıyaben vaad ettiği 「Adn」 cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. <br><br>Şüphesiz onun va』di kesinlikle gerçekleşir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meleklerin) 「selam!」 (deyişini) işitirler. Orada sabah <br><br>akşam rızıkları da vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bu, kullarımızdan Allah』a karşı gelmekten sakınanlara miras kılacağımız cennettir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Cebrail şöyle dedi:) 「Biz ancak Rabbinin」 emriyle ineriz. Önümüzdekiler, arkamızdakiler ve <br><br>bunlar arasındakiler hep O』nundur. Rabbin unutkan değildir.」 <br><br>&nbsp;. (Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu halde, O』na ibadet et ve O』<br><br>na ibadet etmede sabırlı ol. Hiç, O』nun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsan, 「Öldüğümde gerçekten diri olarak (topraktan) çıkarılacak mıyım?」 der. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbine andolsun, onları şeytanlarla beraber mutlaka haşredeceğiz. Sonra onları kesinlikle <br><br>cehennemin çevresinde diz üstü hazır edeceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra her bir topluluktan, Rahman』a karşı en isyankâr olanları mutlaka çekip çıkaracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra, oraya girmeye en layık olanları muhakkak ki en iyi biz biliriz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. . (Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak <br><br>hükme bağlanmış bir iştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra Allah』a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş halde <br><br>bırakırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimiz kendilerine apaçık bir şekilde okunduğu zaman, inkar edenler, inananlara, 「İki <br><br>topluluktan hangisinin bulunduğu yer daha hayırlı meclis ve mahfili daha güzeldir?」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onlardan önce, mal-mülk ve görünümü daha güzel olan nice nesilleri helak ettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin! <br><br>Nihayet kendilerine vaad olunan azabı, ya da kıyameti gördüklerinde kimin yeri daha kötüymüş, <br><br>kimin taraftarları daha zayıfmış bilecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah doğruya erenlerin hidayetini artırır. Kalıcı salih ameller Rabbinin katında sevap <br><br>bakımından da daha hayırlıdır, sonuç itibari ile de. <br><br>&nbsp;. Âyetlerimizi inkar edip 「Bana elbette mal ve evlat verilecek!」 diyen kimseyi gördün mü? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gaybı mı görüp bilmiş, yoksa Rahmân』dan bir söz mü almış? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır! (İş onun dediği gibi değil). Biz onun söylediklerini yazacağız ve azabını arttırdıkça <br><br>arttıracağız! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onun (ahirette sahip olacağını) söylediği şeylere biz varis olacağız ve o bize tek başına <br><br>gelecek. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, kendileri için kuvvet ve şeref (kaynağı) olsunlar diye, Allah』tan başka ilahlar <br><br>edindiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır! İlahları, onların ibadetlerini inkar edecekler ve kendilerine düşman olacaklar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kafirlerin başına, onları durmadan (günaha ve azgınlığa) tahrik eden şeytanları <br><br>gönderdiğimizi görmedin mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Şu halde onların azaba uğramalarını istemekte acele etme. Biz onlar için ancak <br><br>(takdir ettiğimiz günleri) sayıp durmaktayız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Allah』a karşı gelmekten sakınanları Rahmân』ın huzurunda bir elçiler heyeti gibi <br><br>toplayacağımız, suçluları da suya koşan susuz develer gibi cehenneme sevkedeceğimiz günü düşün! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rahmân』ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Rahmân bir çocuk edindi」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, siz çok çirkin bir şey ortaya attınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Rahman』a çocuk isnat etmelerinden dolayı neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak, <br><br>dağlar yıkılıp çökecektir! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Halbuki Rahmân』a bir çocuk edinmek yakışmaz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerdeki ve yerdeki herkes Rahman』a kul olarak gelecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Allah onları ilmiyle kuşatmış ve tek tek saymıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar(ın her biri) kıyamet günü O』na tek başına gelecektir. <br><br>&nbsp;. İnanıp salih ameller işleyenler için Rahmân, (gönüllere) bir sevgi koyacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Biz, Allah』a karşı gelmekten sakınanları Kur』an ile müjdeleyesin, inat eden bir <br><br>topluluğu da uyarasın diye, onu senin dilin ile (indirip) kolaylaştırdık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Onlardan hiçbirini hissediyor yahut onların bir <br><br>fısıltısını olsun işitiyor musun? <br><br><br>TÂ HÂ SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyette yer alan harflerden almıştır. <br><br>Sûrede, Allah』ın peygamberler aracılığıyla insanlara gösterdiği doğru yolun temel gerçeklerine <br><br>işaret edilmekte, Hz.Peygamber teselli edilerek peygamberlik görevini mutlaka en güzel şekilde <br><br>başaracağı müjdelenip kendisine karşı çıkanların uğrayacağı sonuçlar izah edilmektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Tâ Hâ. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . (Ey Muhammed!) Biz Kur』an』ı sana sıkıntı çekesin diye değil, ancak (Allah』ın azabından) <br><br>korkacaklara bir öğüt (bir uyarı) olsun diye indirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (O) yüksek gökleri yaratanın katından peyderpey indirilmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rahmân, Arş』a kurulmuştur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O』nundur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de Allah için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan <br><br>daha gizli olanı da. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. En güzel isimler O』nundur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ』nın haberi sana ulaştı mı? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani bir ateş görmüştü de ailesine, 「Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm (oraya gidiyorum). <br><br>Umarım ondan size bir kor ateş getiririm, yahut ateşin başında, yol gösterecek birini bulurum」 <br><br>demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: 「Ey Mûsâ!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ』<br><br>dasın.」 <br><br>&nbsp;. 「Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphe yok ki ben Allah』ım. Benden başka hiçbir ilah yoktur. O halde bana ibadet et ve beni <br><br>anmak için namaz kıl.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu <br><br>gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın <br><br>alıkoymasın, sonra helak olursun!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şu sağ elindeki nedir ey Mûsâ?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ dedi ki: 「O benim değneğimdir. Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. <br><br>Onunla başka işlerimi de görürüm.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, 「Onu yere at ey Mûsâ!」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şöyle dedi: 「Tut onu. Korkma! Biz onu yine eski durumuna döndüreceğiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . 「Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için elini koynuna sok ki bir başka <br><br>mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir halde <br><br>çıksın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Firavun』a git, çünkü o azmıştır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ dedi ki: 「Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İşimi bana kolaylaştır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . 「Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bana ailemden birini yardımcı yap,」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Kardeşim Hârûn』u.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onunla gücümü artır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onu işime ortak et.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Seni çok tespih edelim diye」, <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Seni çok zikredelim diye.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şöyle dedi: 「İstediğin sana verildi ey Mûsâ!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Andolsun, biz sana bir kere daha iyilikte bulunmuştuk.」 <br><br>&nbsp;. 「Hani annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik:」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onu (bebek Mûsâ』yı) sandığın içine koy ve denize (Nil』e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın da <br><br>kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan birisi (Firavun) alsın. Sana da, ey Mûsâ, <br><br>sevilesin ve gözetimimizde yetiştirilesin diye tarafımızdan bir sevgi bırakmıştım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve 「size onun bakımını üstlenecek kimseyi <br><br>göstereyim mi?」 diyordu. Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye seni annene döndürdük. (Sana <br><br>baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık seni sıkı bir <br><br>denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen』e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın sonra <br><br>(peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr』a) geldin ey Mûsâ!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ben seni kendim için seçtim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sen ve kardeşin mucizelerim ile (desteklenmiş olarak) gidin ve beni anmakta gevşeklik <br><br>göstermeyin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Firavun』a gidin. Çünkü o azmıştır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ ve Hârûn şöyle dediler: 「Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize karşı aşırı davranmasından <br><br>yahut azmasından korkuyoruz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şöyle dedi: 「Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim. İşitirim ve görürüm.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ona gidin ve şöyle deyin: 『Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını (serbest <br><br>bırak ve) bizimle gönder. Onlara işkence etme. Sana Rabbinin katından bir mucize getirdik. <br><br>Selam, doğru yola uyanlara olsun.』 」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz bize, azabın yalanlayan ve yüz çevirenlere olacağı vahyolundu.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsâ?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「Rabbimiz her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol <br><br>gösterendir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Ya geçmiş nesillerin hali ne olacak?」 dedi. <br><br>&nbsp;. Mûsâ şöyle dedi: 「Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitapta (levh-i mahfuzda <br><br>yazılı)dır. Rabbim yanılmaz ve unutmaz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbim, yeryüzünü size beşik yapan, orada size yollar açan ve size gökten yağmur <br><br>indirendir.」 Böylece onunla sizin için yerden türlü türlü bitkileri çift çift çıkardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yiyin, hayvanlarınızı yayın. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah』ın varlığını ve <br><br>birliğini gösteren) deliller vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey insanlar!) Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere <br><br>daha oradan çıkaracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz ona (Firavun』a) bütün mucizelerimizi gösterdik de o bunları yalanladı ve <br><br>reddetti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şöyle dedi: 「Ey Mûsâ! Sihrin ile bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Biz de mutlaka sana karşı onun gibi bir sihir yapacağız. Bunun için seninle bizim aramızda; <br><br>uygun bir yerde, senin de, bizim de caymayacağımız bir buluşma vakti belirle.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「Buluşma vaktimiz, bayram günü, insanların toplandığı kuşluk vaktidir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Firavun ayrılıp, hilesini kuracak sihirbazlarını topladı, sonra geldi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ onlara şöyle dedi: 「Yazıklar olsun size! Allaha karşı yalan uydurmayın, yoksa sizi azap <br><br>ile yok eder. Allah』a karşı yalan uyduran mutlaka hüsrana uğramıştır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sihirbazlar, işlerini kendi aralarında tartıştılar ve gizli gizli konuştular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şöyle dediler: 「Şüphesiz bu ikisi, sihirleri ile sizi yurdunuzdan çıkarmak ve en üstün olan <br><br>dininizi ortadan kaldırmak isteyen birer sihirbazdırlar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Öyleyse, hilelerinizi toplayın (birbirinize destek olun) sonra sıra halinde gelin. Bu gün <br><br>üstün gelen muhakkak başarıya ulaşmıştır.」 <br><br>&nbsp;. Sihirbazlar: 「Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin, ya da ilk atan biz oluruz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ: 「Yok, (önce) siz atın」 dedi. Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları <br><br>sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Mûsâ içinde bir korku hissetti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şöyle dedik: 「Korkma (ey Mûsâ!). Çünkü, sensin en üstün olan.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir <br><br>sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Mûsâ』nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye <br><br>kapandılar ve, 「Hârûn ve Mûsâ』nın Rabbine inandık」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Demek, ben size izin vermeden önce ona (Mûsâ』ya) inandınız ha! Şüphe yok, o size <br><br>sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi andolsun sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama <br><br>keseceğim ve mutlaka sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabı daha şiddetli ve daha <br><br>kalıcıymış, mutlaka göreceksiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sihirbazlar şöyle dediler: 「Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih <br><br>etmeyeceğiz. Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz ki biz; günahlarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri affetmesi için, Rabbimize <br><br>inandık. Allah』ın vereceği mükafat daha hayırlı ve daha kalıcıdır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, kim Rabbine günahkâr olarak varırsa, kesinlikle ona cehennem vardır. Orada ne ölür, <br><br>ne de (güzel bir hayat) yaşar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Her kim de O』na salih ameller işlemiş bir mü』min olarak varırsa, işte onlar için en yüksek <br><br>dereceler, içinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. İşte bu <br><br>günahlardan temizlenenlerin mükafatıdır. <br><br>&nbsp;. (Firavun』un imana yanaşmaması üzerine) Mûsâ』ya, 「Kullarımı (İsrailoğullarını) geceleyin <br><br>(Mısır』dan) yürütüp çıkar. Yakalanmaktan korkmaksızın, endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir <br><br>yol aç」 diye vahyettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Firavun askerleriyle birlikte onların peşine düştü de, deniz onları görülmedik <br><br>bir şekilde kuşatıp yuttu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun halkını saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Allah şöyle dedi:) 「Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık, size Tûr』un sağ yanını <br><br>vadettik ve size kudret helvası ile bıldırcın indirdik.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz ve helal olanlarından yiyin. Bu konuda aşırı da <br><br>gitmeyin, yoksa üzerinize gazabım iner. Gazabım da kimin üzerine inerse o muhakkak helak olmuş <br><br>demektir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam <br><br>eden kimse için son derece affediciyim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Mûsâ Tûr』a varınca): 「Seni, acele ile kavminden uzaklaştıran nedir, ey Mûsâ?」 (dedik.) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ şöyle dedi: 「Onlar, işte onlar hemen arkamdalar. Rabbim! Sen hoşnut olasın diye, acele <br><br>ederek sana geldim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, 「Şüphesiz, biz senden sonra halkını sınadık; Sâmirî onları saptırdı」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Mûsâ öfke dolu ve üzgün bir halde halkına döndü. 「Ey kavmim! Rabbiniz size <br><br>güzel bir vaadde bulunmadı mı? (Ayrılışımdan sonra) çok zaman mı geçti, yoksa üzerinize <br><br>Rabbinizden bir gazap inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söze uymadınız (ve buzağıya <br><br>taptınız)?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şöyle dediler: 「Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymış değiliz. Fakat biz Mısır <br><br>halkının mücevheratından yüklü miktarlarda takınmıştık. İşte onları ateşe attık. Samirî de aynı <br><br>şekilde attı.」 <br><br>&nbsp;. Böylece (Samirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Samirî ve <br><br>adamları) 「Bu sizin de ilahınızdır, Mûsâ』nın da ilahıdır. Öyle iken Mûsâ, (İlahını burada) <br><br>unuttu (da onu Tûr』da aramaya gitti)」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar bu heykelin, sözlerine karşılık vermediğini, kendilerinden hiçbir zararı <br><br>uzaklaştıramayacağını ve onlara hiçbir fayda sağlayamayacağını görmezler mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Hârûn onlara daha önce şöyle demişti: 「Ey kavmim! Siz bununla yalnızca imtihan <br><br>edildiniz. Doğrusu sizin Rabbiniz ancak Rahmân』dır. Öyleyse bana uyun ve emrime itaat edin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar da, 「Mûsâ bize dönünceye kadar buzağıya ibadet etmeye devam edeceğiz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Mûsâ: (Tûr』dan dönünce) şöyle dedi: 「Ey Hârûn! Saptıklarını gördüğün zaman bana uymana ne <br><br>engel oldu? Yoksa emrime karşı mı geldin?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hârûn: 「Ey anam oğlu! Saçımı sakalımı çekme. Şüphesiz ben, İsrailoğullarının arasını açtın, <br><br>sözüme uymadın demenden korktum」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「Ya senin derdin neydi ey Samirî?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Samirî şöyle dedi: 「Ben onların görmediği şeyi gördüm. Elçinin izinden bir avuç avuçladım da <br><br>onu attım. Böyle yapmayı bana nefsim güzel gösterdi.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「Çekil git! Artık sen hayatın boyunca (hastalanıp) 「Bana dokunmak yok!」 diyeceksin. <br><br>Senin için, asla kaçamayacağın bir ceza daha var. Hele şu ibadet edip durduğun ilahına bak! Biz <br><br>onu elbette yakacağız ve onu muhakkak denize savuracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizin ilahınız ancak kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah』tır. O ilmiyle her şeyi <br><br>kuşatmıştır <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana <br><br>katımızdan bir zikir (Kur』an) verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim ondan yüz çevirirse şüphesiz ki o, kıyamet gününde ağır bir günah yükü yüklenecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar o günahın cezası içinde ebediyen kalacaklardır. Sûra üfürüleceği gün bu ağır yük onlar <br><br>için ne kötü bir yüktür! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün günahkârları, (gözleri korkudan donup) gömgök kesilmiş olarak haşredeceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Aralarında birbirlerine 「(Dünya』da) sadece on (gün) kaldınız」 diye gizli gizli <br><br>konuşacaklar. –Onların, hakkında konuşacakları şeyi biz daha iyi biliriz.- O vakit içlerinden en <br><br>aklı başında olanları, 「Siz sadece bir gün kaldınız」 diyecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Sana dağların (kıyamet günündeki) halini soruyorlar. De ki: 「Rabbim onları toz <br><br>edip savuracak.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onların yerlerini dümdüz, boş bir alan halinde bırakacaktır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Orada hiçbir çukur, hiçbir tümsek göremeyeceksin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün kendisinden yan çizmek mümkün olmayan davetçiye (İsrâfil』e) uyarlar. Sesler, Rahmân』ın <br><br>azametinden dolayı kısılmıştır. Artık sadece fısıltı işitebilirsin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün, Rahmân』ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda <br><br>vermez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, önlerindekini ve arkalarındakini (dünyadaki ve ahiretteki durumlarını) bilir. Onların <br><br>bilgisi ise Rahmân』ı kuşatamaz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bütün yüzler; diri, yaratıklarına hakim ve onları koruyup gözeten Allah』a boyun eğmiştir. <br><br>Zulüm yüklenen mutlaka hüsrana uğramıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim de inanmış olarak salih ameller işlerse o, ne zulme uğramaktan korkar, ne yoksun <br><br>bırakılmaktan. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte böylece biz onu Arapça bir Kur』an olarak indirdik ve Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakınsınlar, yahut onlara bir uyarı versin diye onda tehditleri teker teker sıraladık. <br><br>&nbsp;. Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur』an』ı okumakta <br><br>acele etme. 「Rabbim! İlmimi arttır」 de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, bundan önce biz Adem』e (cennetteki ağacın meyvesinden yeme diye) emrettik. O ise <br><br>bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani meleklere, 「Adem için saygı ile eğilin」 demiştik de, İblis』ten başka melekler hemen <br><br>saygı ile eğilmişler; İblis bundan kaçınmıştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de şöyle dedik: 「Ey Adem! Şüphesiz bu (İblis) sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi <br><br>cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Orada ne susuzluk çekersin, ne de güneş altında kalırsın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: 「Ey Adem! Sana ebedilik ağacını ve yok olmayan <br><br>bir saltanatı göstereyim mi?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine onlar (Adem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri <br><br>kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Adem Rabbine isyan etti <br><br>ve yolunu şaşırdı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şöyle dedi: 「Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir <br><br>yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne <br><br>de (ahirette) sıkıntı çeker.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Her kim de benim zikrimden (Kur』an』dan) yüz çevirirse mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir <br><br>de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O da şöyle der: 「Rabbim! Dünyada gören bir kimse olduğum halde, niçin beni kör olarak <br><br>haşrettin?」 <br><br>&nbsp;. Allah 「Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen <br><br>unutuluyorsun」 der. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Haddi aşan ve Rabbi』nin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret <br><br>azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yurtlarında dolaşıp durdukları, kendilerinden önceki nice nesilleri helak etmiş olmamız, <br><br>onları doğru yola iletmedi mi? Şüphesiz bunda akıl sahipleri için ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm ve belirlenmiş bir süre olmasaydı onlar da <br><br>hemen cezalandırılırlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O halde, onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd <br><br>ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan bazı kesimlere, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz <br><br>şeylere gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık <br><br>veriyoruz. Güzel sonuç Allah』a karşı gelmekten sakınanlarındır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnanmayanlar, 「Doğru söylediğine dair bize Rabbinden açık bir delil (bir mucize) getirse ya!」 <br><br>dediler. Önceki kitaplarda olanların apaçık delili (olan Kur』an) onlara gelmedi mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer biz onları o Kur』an』dan önce bir azap ile helâk etseydik mutlaka, 「Ey Rabbimiz! Keşke <br><br>bize bir peygamber gönderseydin de alçalıp rezil olmadan önce âyetlerine uysaydık」 derlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed, de ki: 「Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Yakında kimin düz yolun sahipleri <br><br>olduğunu, kimin doğru yolu bulduğunu bileceksiniz!」 <br><br><br>ENBİYÂ SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. 「Enbiya」, peygamberler demektir. Sûre, temel konu olarak <br><br>peygamberlerden, onların tevhit davası uğrunda verdikleri mücadelelerden bahsettiği için bu adı <br><br>almıştır<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Halbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Rab』lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya <br><br>alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular: 「Bu <br><br>da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Peygamber onlara dedi ki: 「Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir. O hakkıyla işitendir, <br><br>hakkıyla bilendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu, hayır, o <br><br>bir şairdir. Eğer böyle değilse önceki peygamberlerin (mucizelerle) gönderildikleri gibi o da <br><br>bize bir mucize getirsin」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan önce helak ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman <br><br>edecekler? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer <br><br>bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. <br><br>Haddi aşanları ise helak ettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı <br><br>kullanmayacak mısınız? <br><br>&nbsp;. Biz zulmetmekte olan nice memleket kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar <br><br>meydana getirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar azabımızı hissedince hemen oradan süratle kaçıyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, 「Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün. Çünkü <br><br>sorulacaksınız」 denildi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eyvah bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam etti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle <br><br>yapardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır, biz hakkı batılın üzerine atarız da beynini parçalar. Bir de bakarsın yok olup gitmiş. <br><br>Allah』a karşı yakıştırdığınız nitelemelerden ötürü yazıklar olsun size! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerde ve yerde kim varsa hep onundur. O』nun katındakiler ne ona ibadetten çekinir (ve <br><br>büyüklenir) ne de yorgunluk (ve bıkkınlık) duyarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiç ara vermeksizin gece gündüz tespih ederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa yerden, ölüleri diriltebilecek bir takım ilahlar mı edindiler? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer yerde ve gökte Allah』tan başka ilahlar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. <br><br>Demek ki, Arş』ın Rabbi Allah onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa ondan başka ilahlar mı edindiler? De ki: 「Haydi getirin delilinizi! İşte benimle <br><br>beraber olanların kitabı ve işte benden öncekilerin kitabı (Hiçbirinde birden fazla ilah <br><br>olduğuna dair hiçbir delil yok). Şüphesiz çokları hakkı bilmezler de bu sebeple yüz çevirirler.」 <br><br>&nbsp;. Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, 「Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. <br><br>Öyleyse bana ibadet edin」 diye vahyetmişizdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Böyle iken) 「Rahmân çocuk edindi」 dediler. O böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, (evlat <br><br>diye niteledikleri) o melekler ikrama erdirilmiş kullardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar Allah』tan önce söz söylemezler ve hep onun emriyle iş görürler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah onların önlerindekini de arkalarındakini de (yaptıklarını da yapacaklarını da) bilir. <br><br>Onlar onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi onun korkusuyla titrerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İçlerinden her kim, 「Allah』tan başka ben de şüphesiz bir ilahım」 derse böylesini cehennemle <br><br>cezalandırırız. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan <br><br>meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik ve (varacakları yere) yol <br><br>bulabilsinler diye ondan geçitler yollar meydana getirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki, (Allah』ın varlığını gösteren) <br><br>delillerden yüz çevirmektedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi <br><br>kalacaklar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak <br><br>bize döndürüleceksiniz. <br><br>&nbsp;. İnkar edenler seni gördükleri zaman ancak alaya alırlar. 「Bu mu ilahlarınızı diline dolayan?」 <br><br>derler. Halbuki kendileri Rahmân』ın kitabını inkar ediyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsan çok aceleci (tezcanlı) yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi göstereceğim. Şimdi acele <br><br>etmeyin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de 「Eğer doğru söyleyenler iseniz bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?」 diyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları ve hiçbir yardım da <br><br>görmeyecekleri vakti bir bilseler! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz o (tehdit edildikleri azap) onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan <br><br>dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz <br><br>açtırılacak. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, senden önce de birçok peygamberle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o alaya <br><br>aldıkları şey kuşatıverdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「(Size azab edecek olsa) gece ve gündüz Rahmân』ın azabından sizi kim <br><br>koruyacak?」 Öyle iken onlar Rablerinin zikrinden yüz çevirmekteler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa bizim dışımızda onları koruyacak ilahları mı var? O ilah edindikleri nesneler <br><br>kendilerine bile yardım edemezler. Zaten onlar bizden de yardım görmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Evet, biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaşadılar. Ama, artık <br><br>görmüyorlar mı ki, biz yeryüzünü çevresinden eksiltiyoruz? O halde onlar mı galip gelecekler? <br><br>&nbsp;. De ki: 「Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum.」 Ama sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı <br><br>işitmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa, muhakkak 「Eyvah bize! Gerçekten <br><br>biz zalim kimselerdik」 diyeceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar <br><br>zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya <br><br>koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz Mûsâ ile Hârûn』a, Allah』a karşı gelmekten sakınanlar için o Furkân』ı (Tevrat』ı) <br><br>bir ışık ve öğüt olarak verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, görmedikleri halde Rablerinden içten içe korkarlar. Onlar kıyamet gününden de <br><br>korkarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bu (Kur』an) da bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu mu inkar <br><br>ediyorsunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, daha önce de İbrahim』e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu <br><br>biliyorduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani o babasına ve kavmine, 「Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. "Babalarımızı bunlara ibadet ediyor bulduk」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim, 「Andolsun, Siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen bizimle eğleniyor musun?」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim dedi ki: 「Hayır! Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir. O bunları yaratandır ve ben de <br><br>buna şahitlik edenlerdenim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir <br><br>tuzak kuracağım. <br><br>&nbsp;. Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları <br><br>(putları) paramparça etti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (İçlerinden bazıları), 「İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Bir kısmı da) 「O halde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik <br><br>ederler」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (İbrahim gelince) 「Sen mi yaptın bunu ilahlarımıza ey İbrahim」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dedi ki, 「Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun, bakalım!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine birbirlerine dönüp, 「Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra eski inanç ve inatlarına döndüler ve, 「Andolsun bunların konuşmayacağını sen de <br><br>bilirsin」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim şöyle dedi: 「Öyle ise siz, (hâlâ) Allah』ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar <br><br>veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Yazıklar olsun, size de; Allah』ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza <br><br>almayacak mısınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (İçlerinden bazıları), 「Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin」 <br><br>dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey ateş! İbrahim』e karşı serin ve esenlik ol」 dedik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna <br><br>düşürdük. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere ulaştırdık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ona İshak』ı ve ayrıca da Yakub』u bağışladık ve her birini salih kimseler yaptık. <br><br>&nbsp;. Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, <br><br>namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz Lût』a da bir hikmet ve bir ilim verdik ve onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık. <br><br>Gerçekten onlar kötü bir toplum idiler, fasık (Allah』ın emrinden çıkan kimseler) idiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o, gerçekten salih kimselerdendi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Nûh』u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul <br><br>ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan (tufandan) kurtarmıştık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimizi yalanlayanlara karşı ona yardım etmiştik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu <br><br>yüzden biz de onları topyekün suda boğduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dâvûd ile Süleyman』ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü <br><br>halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz hüküm vermeyi Süleyman』a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. <br><br>Dâvûd ile birlikte, Allah』ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları <br><br>yapan biz idik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de Davud』a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. <br><br>Şimdi siz şükrediyor musunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Süleyman』ın hizmetine de güçlü esen rüzgarı verdik. Rüzgar, onun emriyle içinde bereketler <br><br>yarattığımız yere eser giderdi. Biz her şeyi hakkıyla bileniz. <br><br>&nbsp;. Bir de şeytanlardan, Süleyman için dalgıçlık eden ve daha bundan başka işler yapanları da <br><br>onun emrine verdik. Hep onları zapteden bizdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eyyûb』u da hatırla. Hani o Rabbine, 「Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin <br><br>en merhametlisisin」 diye niyaz etmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir <br><br>rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir <br><br>mislini daha vermiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İsmail』i, İdris』i ve Zülkifl』i de hatırla. Bunların hepsi sabredenlerdendi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih kimselerdendi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zünnûn』u da hatırla. Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini asla <br><br>sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, 「Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni <br><br>eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum」 diye dua etti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü』minleri böyle <br><br>kurtarırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zekeriya』yı da hatırla. Hani o, Rabbine, 「Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en <br><br>hayırlısısın」 diye dua etmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya』yı bağışladık. Eşini de kendisi için, <br><br>(doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak <br><br>ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi. <br><br>&nbsp;. Irzını korumuş olan kadını da (Meryem』i de) hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik. Kendisini de, <br><br>oğlunu da âlemlere (kudretimizi gösteren) birer delil yapmıştık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bu (İslâm), tek ümmet (din) olarak sizin ümmetiniz (dininiz)dir. Ben de Rabbinizim. <br><br>Onun için sadece bana kulluk edin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (İnsanlar) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize dönecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şu halde kim mü』min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz <br><br>onu yazmaktayız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Helak ettiğimiz bir memleket halkının bize dönmemeleri imkansızdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet Ye』cüc ve Me』cüc』ün önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gerçek vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp <br><br>donakalmıştır. 「Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz」 <br><br>derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiç şüphesiz siz ve Allah』tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya <br><br>varacaksınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onlar ilah olsalardı oraya varmazlardı. Halbuki hepsi orada ebedi kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey işitmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükafat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar <br><br>cehennemden uzaklaştırılmışlardır. <br><br>&nbsp;. Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedi olarak <br><br>kalırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. En büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, 「İşte bu, size vaad edilen <br><br>(mutlu) gününüzdür」 diyerek karşılarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yazılı kağıt tomarlarının dürülmesi gibi göğü düreceğimiz günü düşün. Başlangıçta ilk <br><br>yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize aldığımız bir vaad olarak- onu yine yapacağız. Biz bunu <br><br>muhakkak yapacağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Zikir』den (Tevrat』tan) sonra Zebûr』da da, 「Yere muhakkak benim iyi kullarım varis <br><br>olacaktır」 diye yazmıştık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bunda Allah』a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Bana ancak, ilahınızın yalnızca bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Artık müslüman <br><br>oluyor musunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer yüz çevirirlerse, de ki: 「(Bana emrolunanı, ayırım yapmadan) size eşit olarak bildirdim. <br><br>Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz, Allah sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bilmem! Belki bu (mühlet) sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar yararlanmadır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Peygamber), 「Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı <br><br>yardımı istenecek olan Rahmân』dır」 dedi. <br><br><br>HAC SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Âyetlerinin çoğu Mekke』de, bir kısmı ise Medine döneminde inmiştir. âyettir. Hac ibadetinden <br><br>bahsettiği için bu adı almıştır. Sûrede ayrıca kıyamet gününün dehşetinden, kıyamet günü <br><br>yaşanacak sahnelerden, cihattan ve helak edilmiş eski toplumlardan söz edilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir <br><br>şeydir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın <br><br>da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; halbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne <br><br>var ki Allah』ın azabı çok şiddetlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı halde Allah hakkında tartışmaya girer ve <br><br>her azgın şeytanın ardına düşer. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şeytan hakkında, 「Her kim onu dost edinirse mutlaka o kimseyi saptırır ve onu cehennem <br><br>azabına sürükler」 diye yazılmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe içindeyseniz (düşünün ki) hiç <br><br>şüphesiz biz sizi topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra bir 「alaka」dan , sonra da <br><br>yaratılışı belli belirsiz bir 「mudga」dan yarattık ki size (kudretimizi) apaçık anlatalım. <br><br>Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak <br><br>çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız için (sizi kemale <br><br>erdiriyoruz.) İçinizden ölenler olur. Yine içinizden bir kısmı da ömrün en düşkün çağına <br><br>ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hale gelsin. Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz <br><br>onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift <br><br>bitkiler bitirir. <br><br>&nbsp;. Bu böyle. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. Şüphesiz O ölüleri diriltir ve O her şeye <br><br>hakkıyla kadirdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah kabirdeki <br><br>kimseleri diriltecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . İnsanlardan öylesi de vardır ki, ne bir ilmi, ne bir yol göstericisi, ne de aydınlatıcı bir <br><br>kitabı olduğu halde kibirlenerek insanları Allah』ın yolundan saptırmak için, Allah hakkında <br><br>tartışmaya kalkar. Ona dünyada bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını <br><br>tattıracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ona), 「İşte bu kendi ellerinin önceden işledikleri yüzündendir. Allah kesinlikle kullara <br><br>zulmedici değildir」 (denir.) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah』a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir <br><br>hayır dokunursa gönlü onunla hoş olur. Şâyet başına bir kötülük gelirse gerisin geri (küfre) <br><br>dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu apaçık ziyanın ta kendisidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, Allah』ı bırakır da kendine ne zarar, ne de fayda veren şeylere tapar. Bu da derin <br><br>sapıklığın ta kendisidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zararı faydasından daha yakın olana tapar. O (taptığı) ne kötü yardımcı, ne fena yoldaştır! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Muhakkak ki Allah iman edip salih ameller işleyenleri içinden ırmaklar akan cennetlere <br><br>koyacaktır. Şüphesiz Allah dilediğini yapar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her kim ona (Muhammed』e) Allah』ın dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa <br><br>hemen tavana bir ip çeksin, sonra kendini assın da bir baksın; başvurduğu (bu yöntem), <br><br>öfkelendiği şeyi giderecek mi? <br><br>&nbsp;. Böylece biz Kur』an』ı apaçık âyetler halinde indirdik. Şüphesiz Allah dilediğini doğru yola <br><br>iletir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Sabiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve Allah』a ortak <br><br>koşanlar var ya, Allah kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah her <br><br>şeye şahittir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Görmedin mi ki şüphesiz, göklerde ve yerde olanlar, güneş ay, yıldızlar, ağaçlar, hayvanlar <br><br>ve insanların birçoğu Allah』a secde etmektedir. Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah <br><br>kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz, Allah dilediğini <br><br>yapar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte iki hasım taraf ki, Rableri hakkında tartışmaya girmişlerdir. Bunlardan inkar edenler <br><br>için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onunla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar için bir de demirden topuzlar vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her ne zaman cehennemden, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara, <br><br>「Tadın yangın azabını」 denilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, Allah iman edip salih ameller işleyenleri içlerinden ırmaklar akan cennetlere <br><br>koyacak, orada altından bileziklerle, incilerle süsleneceklerdir. Oradaki giysileri ise ipektir. <br><br>&nbsp;. Onlar hem sözün hoş olanına ulaştırılmışlar, hem de övgüye layık olan Allah』ın yoluna <br><br>iletilmişlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler ile Allah』ın yolundan ve içinde, yerli, misafir bütün insanları eşit kıldığımız <br><br>Mescid-i Haram』dan alıkoyanlar (azabı hak etmişlerdir.) Kim de orada zulmederek haktan sapmak <br><br>isterse biz ona elem dolu bir azaptan tattıracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani biz İbrahim』e, Kâbe』nin yerini, 「Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, <br><br>namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle」 diye belirlemiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun <br><br>develer üzerinde sana gelsinler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gelsinler ki, kendilerine ait bir takım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah』ın kendilerine <br><br>rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) <br><br>Allah』ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik』i (Kâbe』yi) tavaf <br><br>etsinler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu böyle. Kim Allah』ın hükümlerine saygı gösterirse bu Rabbi katında kendisi için bir <br><br>hayırdır. Haramlığı size okunanların (bildirilenlerin) dışında bütün hayvanlar size helal <br><br>kılındı. Artık putlara tapma pisliğinden kaçının, yalan sözden kaçının. <br><br>&nbsp;. Allah』a yönelen, ona ortak koşmayan kimseler (olun). Kim Allah』a ortak koşarsa, sanki gökten <br><br>düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere sürüklüyor gibidir <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu böyle. Her kim de Allah』ın nişanelerini (kurbanlıklarını) yüceltirse şüphesiz ki bu <br><br>kalplerin takvasından (Allah』a karşı gelmekten sakınmasından)dır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizin için onlarda belli bir zamana kadar bir takım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık <br><br>olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kâbe)』dir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her ümmet için, Allah』ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar <br><br>diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Şu halde yalnız ona <br><br>teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı <br><br>dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah』ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin <br><br>için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine <br><br>Allah』ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen <br><br>fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin <br><br>hizmetinize verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların etleri ve kanları asla Allah』a ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız (Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu <br><br>gösterdiğinden dolayı Allah』ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, Allah inananları savunur. Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez. <br><br>&nbsp;. Kendilerine savaş açılan müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. <br><br>Şüphe yok ki Allah』ın onlara yardım etmeğe gücü yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, haksız yere, sırf, 「Rabbimiz Allah』tır」 demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış <br><br>kimselerdir. Eğer Allah』ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde <br><br>Allah』ın adı çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler muhakkak yerle bir <br><br>edilirdi. Şüphesiz ki Allah kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah çok <br><br>kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkan ve iktidar versek, namazı <br><br>dosdoğru kılar, zekatı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti <br><br>Allah』a aittir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Eğer seni yalanlarlarsa bil ki, onlardan önce Nûh, Âd ve Semûd kavimleri de <br><br>(peygamberlerini) yalanlamışlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . İbrahim』in kavmi ile Lût』un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı). Mûsâ da yalanlandı <br><br>ve nihayet o inkarcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkar etmek <br><br>nasılmış, (gördüler). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Halkı zulmetmekteyken helak ettiğimiz, böylece duvarları, çökmüş çatılarının üzerine yıkılmış <br><br>nice memleketler, nice kullanılmaz kuyular, nice muhteşem saraylar vardır! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? <br><br>(Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp <br><br>gözleri) kör olur. <br><br>&nbsp;. Bir de senden acele azap istiyorlar. Halbuki Allah asla va』dinden caymaz. Şüphesiz Rabbinin <br><br>nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zalim oldukları halde, mühlet verdiğim, sonra da kendilerini azabımla yakaladığım nice <br><br>memleket halkları vardır. Dönüş yalnız banadır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık iman edip salih ameller işleyenler var ya, işte onlar için bir bağışlama, güzel bir <br><br>nimet (cennet) vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimizi geçersiz kılmak için çaba gösterenler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Senden önce hiçbir resül ve nebi göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu <br><br>temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah <br><br>âyetlerini sağlamlaştırır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı <br><br>olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o zalimler derin bir <br><br>ayrılık içindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar onun, Rabbinden gelen hak olduğunu bilsinler, <br><br>böylece ona iman etsinler ve sonuçta da kalpleri ona saygı duysun diye Allah böyle yapar. Hiç <br><br>şüphe yok ki Allah iman edenleri doğru yola iletir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler, kendilerine kıyamet ansızın gelinceye, yahut da onlara kısır bir günün azabı <br><br>gelip çatıncaya dek o Kur』an』dan bir şüphe içinde kalırlar. <br><br>&nbsp;. İşte o gün mülk (hükümranlık) Allah』ındır. O, insanların arasında hükmünü verir. Artık iman <br><br>edip salih ameller işlemiş olanlar Naîm Cennetleri』ndedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edip âyetlerimizi yalanlamış olanlara gelince, onlar için de alçaltıcı bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, Allah onlara <br><br>muhakkak güzel bir rızık verecektir. Şüphe yok ki Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elbette onları hoşnut olacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, <br><br>halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu böyle. Bir de kim kendisine verilen eziyetin dengiyle karşılık verir de sonra yine <br><br>kendisine zulmedilirse, elbette Allah ona yardım eder. Hiç şüphesiz ki Allah çok affedendir, çok <br><br>bağışlayandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu böyle. Çünkü Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz <br><br>ki Allah hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu böyle. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O』nu bırakıp da taptıkları ise batılın ta <br><br>kendisidir. Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın gökten yağmur indirdiği, böylece yeryüzünün yemyeşil olduğunu görmedin mi? Şüphesiz, <br><br>Allah çok lütufkârdır, hakkıyla haberdardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. . Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O』nundur. Şüphesiz ki Allah elbette zengindir, elbette <br><br>övgüye layıktır. <br><br>&nbsp;. Görmüyor musun ki, Allah bütün yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan <br><br>gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O <br><br>tutuyor. Şüphesiz ki Allah insanlara karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır. Şüphesiz, insan <br><br>çok nankördür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz her ümmet için uygulayacağı bir ibadet yolu verdik. O halde din işinde seninle asla <br><br>çekişmesinler. Sen Rabbine davet et. Çünkü sen hiç şüphesiz hakka götüren dosdoğru bir yol <br><br>üzerindesin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer seninle mücadele ederlerse, de ki: 「Allah yapmakta olduğunuzu daha iyi bilmektedir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda kıyamet günü Allah aranızda hüküm <br><br>verecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bilmez misin ki kuşkusuz Allah gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Kuşkusuz bunların hepsi <br><br>bir kitapta (Levh-i mahfuz』da)dır. Şüphesiz bu Allah』a göre çok kolaydır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Allah』ı bırakıp, hakkında Allah』ın hiçbir delil indirmediği, kendilerinin de hakkında <br><br>hiçbir bilgilerinin bulunmadığı şeylere kulluk ederler. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman o kafirlerin yüz ifadelerinden inkarlarını <br><br>anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara hışımla saldıracaklar. De ki: 「Şimdi <br><br>size bu durumdan daha beterini haber vereyim mi: Ateş... Allah onu kafirlere vaad etti. Ne kötü <br><br>varış yeridir orası!」 <br><br>&nbsp;. Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah』tan başka <br><br>taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. Eğer sinek <br><br>onlardan bir şey kapsa bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın kadrini gereği gibi bilemediler. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah meleklerden de resüller seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, <br><br>hakkıyla görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların önlerindekini de (yaptıklarını da), arkalarındakini de (yapacaklarını da) bilir. <br><br>Bütün işler hep Allah』a döndürülür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa <br><br>eresiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. <br><br>Babanız İbrahim』in dinine uyun. Allah sizi hem daha önce hem de bu Kur』an』da müslüman diye <br><br>isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahitt (ve örnek) <br><br>olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah』a sarılın. O sizin sahibinizdir. O <br><br>ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır! <br><br><br>MÜ'MİNÛN SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre adını, birinci âyette geçen 「el-Mü』minûn」 kelimesinden <br><br>almıştır. 「el-Müminûn」, mü』minler demektir. Müşriklere son uyarı niteliğindeki bu sûrede, mü』<br><br>minlerin zafere ulaşacakları, kötülerin cezaya çarptırılacağı konu edilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mü』minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ki, zekatı öderler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ki, ırzlarını korurlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden <br><br>dolayı kınanmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bunlar varis olanların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz insanı, çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra onu az bir su (meni) halinde sağlam bir karargaha (ana rahmine) yerleştirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra bu az suyu 「alaka」 haline getirdik. Alakayı da 「mudga」 yaptık. Bu 「mudga」yı da <br><br>kemiklere dönüştürdük ve bu kemiklere de et giydirdik. Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak <br><br>ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah』ın şânı ne yücedir! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra (ey insanlar) siz bunun ardından muhakkak öleceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde (tekrar) diriltileceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz. <br><br>&nbsp;. Biz gökten belli bir ölçüde su indirdik de (faydalanmanız için) onu yeryüzünde tuttuk. Bizim <br><br>onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onunla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bu bağ ve bahçelerde <br><br>sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç (zeytin ağacı) yarattık ki hem yağ, hem de <br><br>yiyenlere katık verir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayvanlarda sizin için elbette bir ibret vardır. Onların içlerindeki sütten size içiririz. <br><br>Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır ve onlardan yersiniz de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun biz, Nûh』u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, 「Ey kavmim! Allah』a kulluk <br><br>edin. Sizin ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. Allah』a karşı gelmekten hâlâ sakınmaz mısınız?」 <br><br>dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine kendi kavminden inkar eden ileri gelenler şöyle dediler: 「Bu ancak sizin gibi <br><br>bir beşerdir, size üstünlük taslamak istiyor. Eğer Allah dileseydi bir melek gönderirdi. Biz <br><br>önceki atalarımızdan böyle bir şey duymadık.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bu, ancak cinnet getirmiş bir adamdır. Öyle ise bir müddet onu gözetleyiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Nûh), 「Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Nûh』a, 「Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap」 diye <br><br>vahyettik. 「Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh』a) <br><br>dedik ki: 「Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce <br><br>hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç <br><br>yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır.」 <br><br>&nbsp;. Sen ve beraberindeki kimseler gemiye bindiğiniz zaman: 「Bizi zalim kavmin elinden kurtaran <br><br>Allah』a hamd olsun」 de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine de ki: 「Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen konuk edenlerin en hayırlısısın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten (kullarımızı) imtihan ederiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra onların (Nûh kavminin) ardından başka bir nesil yarattık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, kendilerinden, 「Allah』a kulluk edin, sizin O』ndan başka hiçbir ilahınız yoktur, hâlâ <br><br>O』na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?」 diye öğüt veren bir peygamber gönderdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O peygamberin kavminden, Allah』ı inkar eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında <br><br>kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler: 「O da ancak sizin gibi bir <br><br>insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Andolsun, kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz mutlaka ziyana uğrarsınız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O, öldüğünüz, toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman sizin tekrar mutlaka (diriltilip) <br><br>çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Halbuki bu size vaad olunan şey, ne kadar da uzak!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bu, Allah』a karşı yalan uyduran bir kimseden başkası değildir. Biz ona inanmayız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O peygamber, 「Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, 「Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken onları o korkunç ses kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör-çöp <br><br>yığını haline getirdik. Zalimler topluluğu Allah』ın rahmetinden uzak olsun! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık. <br><br>&nbsp;. Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra arka arkaya peygamberlerimizi gönderdik. Her ümmete kendi peygamberi geldikçe onu <br><br>yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından helak ettik ve onları birer ibretli hikaye yaptık. <br><br>Artık inanmayan bir kavim Allah』ın rahmetinden uzak olsun! <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Sonra Mûsâ ve kardeşi Hârûn』u mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun ve ileri <br><br>gelenlerine peygamber olarak gönderdik de (onlar) büyüklük tasladılar ve kendilerini büyük görüp <br><br>böbürlenen bir topluluk oldular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu yüzden, 「Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacağız」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helak edilenlerden oldular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, hidayete ersinler diye Mûsâ』ya Kitabı (Tevrat』ı) verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Meryem oğlu İsa』yı ve annesini büyük bir mucize kıldık ve her ikisini de oturmaya elverişli, <br><br>akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin <br><br>yaptığınız şeyleri tamamen bilirim. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bu (İslâm) tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana <br><br>karşı gelmekten sakının. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (İnsanlar ise, din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Her grup kendinde bulunan <br><br>ile sevinmektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak! <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? <br><br>Hayır onlar farkına varmıyorlar! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rablerinin azametinden korkup titreyenler, <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rablerinin âyetlerine inananlar, <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rablerine ortak koşmayanlar, <br><br>&nbsp;. Rabblerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verenler, <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz hiçbir kimseye gücünün yettiğinden fazla yük yüklemeyiz. Katımızda hakkı söyleyen bir <br><br>kitab vardır. Onlar zulme, haksızlığa uğratılmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak kafirlerin kalbleri bu Kur』an』a karşı bir gaflet içindedir. Onların bundan başka <br><br>yapageldikleri birtakım (kötü) işleri de vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız zaman, bakmışsın ki <br><br>feryat edip duruyorlar <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Boşuna feryat edip durmayın bugün. Zira bizden yardım görmeyeceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Çünkü âyetlerim size okunurdu da siz buna karşı büyüklük taslayarak arkanızı döner <br><br>geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar bu sözü (Kur』an』ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen <br><br>bir şey mi geldi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ya da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkar ediyorlar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa 「O cinnet getirmiş」 mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Halbuki onların pek <br><br>çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer hak onların arzularına uysaydı gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur <br><br>giderdi. Hayır, biz onlara şereflerini (Kur』an』ı) getirdik. Onlar ise bu şereflerinden yüz <br><br>çeviriyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun (da inanmıyorlar)? Rabbinin vergisi <br><br>daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz sen onları doğru bir yola çağırıyorsun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat ahirete inanmayanlar, ısrarla bu yoldan çıkmaktadırlar. <br><br>&nbsp;. Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik yine de azgınlıkları içinde <br><br>bocalayıp kalırlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve ona <br><br>yalvarıp yakarmadılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe <br><br>düşüvereceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Halbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az <br><br>şükrediyorsunuz! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O』nun huzurunda toplanacaksınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O』na aittir. Hâlâ <br><br>aklınızı kullanmıyor musunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ettiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı tekrar <br><br>diriltileceğiz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu öncekilerin uydurduğu <br><br>masallardan başka bir şey değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Eğer biliyorsanız söyleyin: Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ındır」 diyecekler. 「Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?」 de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş』ın Rabbi kimdir?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. .「Allah』ındır」 diyecekler. 「Öyle ise ona karşı gelmekten sakınmaz mısınız?」 de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Eğer biliyorsanız söyleyin: Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, <br><br>kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah』ındır」 diyecekler. 「Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?」 de. <br><br>&nbsp;. Hayır, biz onlara gerçeği getirdik, fakat onlar kesinlikle yalancıdırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Allah hiçbir çocuk edinmemiştir. Onunla birlikte başka hiçbir ilah yoktur. Öyle olsaydı her <br><br>ilah kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı <br><br>da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların <br><br>koştukları ortaklardan çok yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . De ki: 「Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim <br><br>milletin içinde bulundurma.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bizim onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha <br><br>iyi biliriz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Nihayet onlardan birine ölüm gelince, 「Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk <br><br>ettiğim dünyada salih bir amel yapayım」 der. Hayır! Bu sadece onun söylediği (boş) bir sözden <br><br>ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) <br><br>bir perde (berzah) vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sûr』a üfürüldüğü zaman, (işte) o gün ne aralarında soy-sop yakınlığı kalacak, ne de <br><br>birbirlerini arayıp soracaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta <br><br>kendileridir. Onlar cehennemde ebedi kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ateş yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır kalırlar. <br><br>&nbsp;. Allah, 「Âyetlerim size okunuyordu da siz onları yalanlıyordunuz, değil mi?」 der. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar da şöyle derler: 「Ey Rabbimiz! Biz azgınlığımıza yenik düştük ve sapık bir toplum <br><br>olduk.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer (tekrar günaha) dönersek şüphesiz kendimize zulmetmiş <br><br>oluruz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, 」Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!」 der. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kullarımdan, 「Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet <br><br>edenlerin en hayırlısısın」 diyen bir grup var idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep <br><br>gülüyordunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükafatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya <br><br>erenlerin ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah (inkarcılara) 「Yeryüzünde kaç sene kaldınız?」 diye sorar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Bir gün, ya da bir günden daha az bir süre kaldık. Hesap tutanlara sor」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şöyle der: 「Çok az bir zaman kaldınız. Keşke bunu (daha önce) bilmiş olsaydınız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Ondan başka hiç ilah yoktur. O şerefli ve yüce arşın <br><br>Rabbidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı halde Allah ile birlikte başka bir ilaha taparsa, onun <br><br>hesabı ancak Rabbi katındadır. Şüphesiz kâfirler asla kurtuluşa eremezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!」 <br><br><br>NÛR SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Adını, . âyette geçen 「nûr」 kelimesinden almıştır. Sûrede <br><br>başlıca; bireysel ve toplumsal hayatla ilgili çeşitli hüküm ve prensipler, özellikle aile <br><br>hayatına dair esaslar yer almaktadır.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu, bizim indirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. Düşünüp öğüt almanız <br><br>için onda apaçık âyetler indirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah』a ve ahiret gününe <br><br>inanıyorsanız, Allah』ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama) konusunda onlara acıyacağınız <br><br>tutmasın. Mü』minlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zina eden erkek ancak, zina eden veya Allah』a ortak koşan bir kadınla evlenir. Zina eden bir <br><br>kadınla da ancak zina eden veya Allah』a ortak koşan bir erkek evlenir. Bu mü』minlere haram <br><br>kılınmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. <br><br>Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar fâsık kimselerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak tövbe edip bundan sonra ıslah olanlar müstesna. Çünkü Allah, çok bağışlayandır, çok <br><br>merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Eşlerine zina isnat edip de kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her <br><br>birinin şahitliği; kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair, Allah adına dört defa yemin <br><br>ederek şahitlik etmesi, beşinci defada da; eğer yalancılardan ise, Allah』ın lanetinin kendi <br><br>üzerine olmasını ifade etmesiyle yerine gelir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Kocasının yalancılardan olduğuna dair Allah』ı dört defa şahit getirmesi (Allah adına yemin <br><br>etmesi), beşinci defada da eğer kocası doğru söyleyenlerden ise Allah』ın gazabının kendi üzerine <br><br>olmasını dilemesi, kadından cezayı kaldırır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın size lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tövbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet <br><br>sahibi olmasaydı haliniz nice olurdu? <br><br>&nbsp;. O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir <br><br>şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın <br><br>cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap <br><br>vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leri hakkında <br><br>iyi zan besleyip de, 「Bu apaçık bir iftiradır」 deselerdi ya! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Madem ki şahit <br><br>getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer size dünya ve ahirette Allah』ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu <br><br>iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza <br><br>alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Halbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu iftirayı işittiğiniz vakit, 「Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni <br><br>eksikliklerden uzak tutarız Allah』ım! Bu çok büyük bir iftiradır」 deseydiniz ya! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyyen dönmemeniz için Allah size öğüt <br><br>veriyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah size âyetleri açıklıyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnananlar arasında hayasızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve <br><br>ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın lütfu ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli <br><br>olmasaydı haliniz nice olurdu? <br><br>&nbsp;. Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o <br><br>hayasızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah』ın size lütfu ve merhameti olmasaydı sizden <br><br>hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah hakkıyla <br><br>işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İçinizden varlık ve servet sahibi kimseler yakınlarına, düşkünlere ve Allah yolunda hicret <br><br>edenlere (kendi mallarından bir şey) vermeyeceklerine yemin etmesinler. Onlar affetsinler, <br><br>vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah』ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah çok <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . İffetli ve (haklarında uydurulan kötülüklerden) habersiz mü』min kadınlara zina isnat <br><br>edenler, gerçekten dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. İşlemiş oldukları günahtan dolayı <br><br>dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri günde onlara çok <br><br>büyük bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün Allah onlara kesinleşmiş cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah』ın apaçık bir <br><br>gerçek olduğunu bileceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz <br><br>erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara layıktır. O temiz olanlar iftiracıların <br><br>söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar için bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir rızık <br><br>vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev <br><br>sahiplerine selam vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız <br><br>diye size böyle öğüt veriliyor. <br><br>&nbsp;. Eğer evde kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, 「Geri <br><br>dönün」 denirse hemen dönün. Çünkü bu sizin için daha nezih bir davranıştır. Allah, <br><br>yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İçinde size ait bir eşya olan, oturanı bulunmayan evlere girmenizde herhangi bir günah <br><br>yoktur. Allah, açığa vurduklarınızı da, gizlediklerinizi de bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mü』min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış <br><br>onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mü』min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el <br><br>gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının <br><br>üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut, kocalarının <br><br>babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut <br><br>erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman <br><br>kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da <br><br>henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. <br><br>Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü』minler, hep birlikte <br><br>tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz! <br><br>&nbsp;. Sizden bekar olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. <br><br>Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah lütfu geniş olandır, <br><br>hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar <br><br>iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz kölelerden 「mükâtebe」 yapmak isteyenlere gelince, eğer <br><br>onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın. Allah』ın size verdiği maldan onlara verin. <br><br>Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde etmek için iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa <br><br>zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilinmelidir ki hiç şüphesiz onların zorlanmasından sonra <br><br>Allah (onları) çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir misal ve Allah』a <br><br>karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüt indirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir <br><br>kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir <br><br>ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş <br><br>dokunmasa bile, neredeyse aydınlatacak (kadar berrak) tır. Nur üstüne nur. Allah dilediği <br><br>kimseyi nuruna iletir. Allah insanlar için misaller verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Allah』ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir <br><br>ticaretin ve hiçbir alış verişin kendilerini, Allah』ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekatı <br><br>vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar buralarda sabah akşam O』nu tesbih ederler. Onlar, <br><br>kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar. <br><br>&nbsp;. (Bütün bunları) Allah, kendilerini yaptıklarının en güzeli ile mükafatlandırsın ve lütfundan <br><br>onlara daha da fazlasını versin diye (yaparlar). Allah dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkâr edenlere gelince; onların amelleri ıssız bir çöldeki serap gibidir. Susamış kimse onu <br><br>su sanır. Yanına geldiğinde hiçbir şey bulamaz. (Tıpkı bunun gibi kâfir de hesap günü <br><br>amellerinden bir şey bulamaz). Ancak Allah』ı yanında bulur da Allah onun hesabını tastamam <br><br>görür. Allah hesabı çabuk görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut (inkarcıların küfür içindeki halleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. (Bir <br><br>deniz ki) onu dalga üstüne dalga kaplıyor, üstünde de bulutlar var. Karanlıklar üstüne <br><br>karanlıklar. İnsan elini çıkarsa neredeyse onu bile göremez. Kime Allah nur vermezse, onun için <br><br>nur diye bir şey yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra (kanat çırparak uçan) kuşların Allah』ı <br><br>tespih ettiğini görmez misin? Her biri duasını ve tesbihini kesin olarak bilmektedir. Allah <br><br>onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah』ındır. Dönüş de ancak Allah』adır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Görmez misin ki Allah, bulutları sevk eder. Sonra, onları kaynaştırıp üst üste yığar. Nihayet <br><br>yağmurun, onların arasından yağdığını görürsün. O, gökten, oradaki dağ (gibi bulut)lardan dolu <br><br>indirir de onu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de geri çevirir. Bu bulutların şimşeğinin <br><br>parıltısı neredeyse gözleri alacak. <br><br>&nbsp;. Allah, geceyi ve gündüzü döndürüp duruyor. Şüphesiz bunda basiret sahibi olanlar için bir <br><br>ibret vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah bütün canlıları sudan yarattı. İşte bunlardan bir kısmı karnı üzerinde sürünür, kimi <br><br>iki ayak üzerinde yürür, kimisi dört ayak üzerinde yürür. Allah dilediğini yaratır. Çünkü Allah <br><br>her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz açıklayıcı âyetler indirdik. Allah dilediği kimseyi doğru yola iletir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Münâfıklar), 「Allah』a ve peygambere inandık ve itaat ettik」 derler. Sonra da onların bir <br><br>kısmı bunun ardından yüz çevirirler. Halbuki onlar inanmış değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Aralarında hüküm vermesi için Allah』a (Kur』an』a) ve peygambere çağırıldıkları zaman, bir de <br><br>bakarsın ki içlerinden bir grup yüz çevirmektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ama gerçek (verilen hüküm) kendi lehlerinde ise, boyun eğerek ona gelirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kalplerinde bir hastalık mı var, yoksa şüphe ve tereddüde mi düştüler? Yoksa Allah ve <br><br>Resûlünün kendilerine karşı zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, işte onlar <br><br>asıl zalimlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Aralarında hüküm vermek için Allah』a (Kur』an』a) ve Resülüne davet edildiklerinde, mü』minlerin <br><br>söyleyeceği söz ancak, 「işittik ve iman ettik」 demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta <br><br>kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim Allah』a ve Resülüne itaat eder, Allah』tan korkar ve O』na karşı gelmekten sakınırsa, işte <br><br>onlar başarıyı elde edenlerin ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Münâfıklar sen kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka savaşa çıkacaklarına dair en ağır bir <br><br>şekilde Allah』a yemin ettiler. De ki: 「Yemin etmeyin. Sizden istenen güzelce itaat etmektir. <br><br>Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.」 <br><br>&nbsp;. 「Allah』a itaat edin, peygambere itaat edin」 de. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki ona yüklenen <br><br>sorumluluğu ancak ona ait; size yüklenen görevin sorumluluğu da yalnızca size aittir. Eğer ona <br><br>itaat ederseniz doğru yola erersiniz. Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen <br><br>kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu <br><br>dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete <br><br>kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak <br><br>koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Resüle itaat edin ki size merhamet edilsin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkâr edenlerin (Allah』ı) yeryüzünde aciz bırakacaklarını sanma! Onların varacağı yer <br><br>cehennemdir. Ne kötü varış yeridir o! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz büluğ çağına <br><br>ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit <br><br>ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin <br><br>soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne <br><br>onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, âyetlerini size işte <br><br>böylece açıklar. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br><br>&nbsp;. Çocuklarınız erginlik çağına geldiklerinde, kendilerinden öncekilerinizin istedikleri gibi <br><br>izin istesinler. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve <br><br>hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların zinetlerini <br><br>göstermeksizin dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir günah yoktur. Ama yine <br><br>sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da güçlük yoktur. Kendi evlerinizde veya <br><br>babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya <br><br>kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya <br><br>dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz evlerde <br><br>ya da dostlarınızın evlerinde yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Bir arada veya ayrı ayrı <br><br>olarak yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah <br><br>katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selam verin. İşte Allah, düşünesiniz diye <br><br>âyetleri size böyle açıklar. <br><br>&nbsp;. Mü』minler ancak Allah』a ve peygamberine inanan, onunla beraber toplumu ilgilendiren bir iş <br><br>üzerindeyken ondan izin almadan çekip gitmeyen kimselerdir. O halde bazı işlerini görmek için <br><br>senden izin isterlerse, içlerinden dilediğine izin ver ve onlar için Allah』tan bağışlama dile. <br><br>Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey inananlar!) Peygamberin (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. <br><br>İçinizden biribirini siper ederek sıvışıp gidenleri Allah gerçekten bilir. Artık onun emrine <br><br>muhalefet edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya elem dolu bir azaba uğramaktan <br><br>sakınsınlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bilmiş olun ki şüphesiz göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah』ındır. O, içinde <br><br>bulunduğunuz durumu gerçekten bilir. Allah』a döndürülecekleri ve yaptıklarını Allah』ın onlara <br><br>haber vereceği günü hatırla. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. <br><br><br>FURKÂN SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. - . âyetlerin Medine döneminde indiği konusunda bir rivayet de vardır. <br><br>âyettir. Sûre adını, ilk âyette geçen 「el-Furkân」 kelimesinden almaktadır. Furkân, 「hak ile <br><br>batılı birbirinden ayıran」 demek olup Kur』an』ın isimlerinden biridir. Sûrede temel konular <br><br>olarak Hz. Peygamber』in tüm insanlığa gönderildiği, onun, tebliğ sırasında karşılaştığı <br><br>zorluklar ve şirkin kökünün kazınacağı, geçmiş ümmetlerin hayatlarından bazı örnekler de <br><br>verilerek ele alınmaktadır.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkân』ı indiren Allah』ın şanı yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. <br><br>Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O her şeyi yaratmış ve yarattığı O şeyleri bir ölçüye göre <br><br>takdir etmiştir. <br><br>&nbsp;. (İnkar edenler), Allah』ı bırakıp hiçbir şey yaratmayan ve zaten kendileri yaratılmış olan, <br><br>üstelik kendilerine fayda ve zararları dokunmayan, öldürmeye, yaşatmaya ve ölüleri diriltip <br><br>kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen ilahlar edindiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler, 「Bu Kur』an, Muhammed』in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir. Başka <br><br>bir topluluk da bu konuda ona yardım etmiştir」 dediler. Böylece onlar haksız ve asılsız bir söz <br><br>uydurdular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「(Bu Kur』an, başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. Bunlar ona sabah akşam <br><br>okunmaktadır」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!), De ki: 「O kitabı göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir. Şüphesiz O, <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda, pazarda dolaşır. Ona bir melek <br><br>indirilseydi de bu onunla beraber bir uyarıcı olsaydı ya!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya! <br><br>「Zalimler (inananlara): 「Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Senin hakkında bak nasıl da temsiller getirdiler de (haktan) saptılar. Artık <br><br>onlar doğru yolu bulamazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dilerse sana bundan daha güzelini, içinden ırmaklar akan cennetleri verebilecek olan, sana <br><br>saraylar kurabilecek olan Allah』ın şanı yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır, onlar Kıyameti de yalanladılar. Biz ise o Kıyameti yalanlayanlara çılgın bir cehennem <br><br>ateşi hazırlamışızdır. <br><br>&nbsp;. Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elleri boyunlarına bağlanmış, çatılmış olarak cehennemin daracık bir yerine atıldıkları zaman <br><br>orada, yok olup gitmeyi isterler <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Kendilerine) 「Bugün bir kere yok olmayı istemeyin, bir çok kere yok olmayı isteyin!」 <br><br>(denir.) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah』a karşı gelmekten sakınanlara vadedilen ebedilik <br><br>cenneti mi?」 Orası onlar için bir mükafaat ve varılacak bir yerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ebedi olarak kalacakları orada onlar için diledikleri her şey vardır. Bu Rabbinin uhdesine <br><br>aldığı, (yerine getirilmesi) istenen bir va』didir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbinin, onları ve Allah』ı bırakıp da taptıkları şeyleri bir araya getireceği ve <br><br>(taptıklarına), 「Siz mi saptırdınız benim şu kullarımı, yoksa onlar kendileri mi yoldan <br><br>saptılar」 diyeceği günü hatırla. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Seni eksikliklerden uzak tutarız. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize <br><br>yaraşmaz. Fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda seni anmayı <br><br>unuttular ve helâke giden bir toplum oldular」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (İlah edindikleriniz) söyledikleriniz konusunda sizi yalancı çıkardılar. Artık kendinizden <br><br>azabı savmaya gücünüz yetmeyecek ve kendinize yardım da edemeyeceksiniz. Sizden kim de zulüm ve <br><br>haksızlık ederse ona büyük bir azap tattırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda <br><br>gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek <br><br>misiniz? Rabbin hakkıyla görendir. <br><br>&nbsp;. Bize kavuşacaklarını ummayanlar, 「Bize melekler indirilseydi, yahut Rabbimizi görseydik ya!」 <br><br>dediler. Andolsun, onlar kendi benliklerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir taşkınlık <br><br>gösterdiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat melekleri görecekleri gün, işte o gün suçlulara hiçbir müjde yoktur. 「Eyvah! Biz <br><br>Allah』ın rahmetinden tamamen uzaklaştırılmışız」 diyecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların yaptıkları bütün amellerine yöneldik ve onları dağılmış zerreciklere çevirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün cennetliklerin kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer daha güzeldir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün gök bulutlarla yarılıp parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün gerçek hükümranlık Rahmân』ındır ve kafirlere zorlu bir gün olacaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: 「Ne olurdu ben de <br><br>peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Andolsun, Kur』an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız <br><br>bırakıverir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Peygamber, 「Ey Rabbim! Kavmim şu Kur』an』ı terkedilmiş bir şey haline getirdi」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. Yol gösterici ve yardım <br><br>edici olarak Rabbin yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler, 「Kur』an ona bir defada toptan indirilseydi ya!」 dediler. Biz Kur』an』la senin <br><br>kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk. <br><br>&nbsp;. Onlar sana hiçbir misal getirmezler ki (buna karşılık) sana gerçeği ve en güzel açıklamayı <br><br>getirmiş olmayalım. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yüzüstü cehenneme sürüklenecek olanlar var ya; işte onlar konumları itibariyle daha kötü, <br><br>tuttukları yol itibariyle daha sapıktırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Biz, Mûsâ』ya Kitab』ı (Tevrat』ı) verdik ve kardeşi Hârûn』u da ona yardımcı kıldık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, 「Âyetlerimizi yalanlayan topluluğa gidin」 dedik. Nihayet o kavmi yerle bir ettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nûh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda boğduk. Onları insanlara bir ibret <br><br>yaptık ve zalimlere elem dolu bir azap hazırladık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âd ve Semûd kavimlerini, Ress halkını ve bunların arasında pek çok nesilleri de helak ettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunların herbirine misaller getirdik, (öğüt almadıkları için) hepsini kırıp geçirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, senin kavmin, bela yağmuruna tutularak yok edilen kente uğramışlardır. Yoksa onu <br><br>görmüyorlar mıydı (ki ibret almadılar)? Hayır! (Görüyorlardı fakat) tekrar dirilmeyi <br><br>ummuyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Onlar seni görünce ancak eğlenceye alırlar. 「Allah』ın peygamber olarak gönderdiği adam bu <br><br>mu? Biz, ilahlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilahlarımızdan uzaklaştıracaktı」 <br><br>(derler.) Onlar yakında azabı gördükleri zaman yolca kimin daha sapık olduğunu görecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın? <br><br>&nbsp;. Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı <br><br>sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi <br><br>gölgeye delil kıldık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti <br><br>yapandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . O, rahmetinin önünde rüzgarları müjdeci olarak gönderendir. Ölü toprağı canlandıralım, <br><br>yarattıklarımızdan bir çok hayvanları ve insanları sulayalım diye gökten tertemiz bir su <br><br>indirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. <br><br>Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dileseydik her memlekete bir uyarıcı gönderirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Öyle ise kafirlere itaat etme, onlara karşı bu Kur』an』la büyük bir mücadele ver. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip <br><br>aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, sudan bir insan yaratıp ondan soy sop ve hısımlık meydana getirendir. Rabbin her şeye <br><br>hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Allah』ı bırakıp, kendilerine ne faydası ne de zararı dokunan şeylere kulluk ederler. <br><br>Kâfir, Rabbine karşı (şeytana) arka çıkandır. <br><br>&nbsp;. Biz seni ancak bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka <br><br>herhangi bir ücret istemiyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah』a) tevekkül et. O』nu her türlü övgüyle yücelterek <br><br>tesbih et. Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan sonra da <br><br>Arş』a kurulan Rahmân』dır. Sen bunu haberdar olana sor! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, 「Rahmân』a secdeye kapanın denildiğinde 「Rahmân da nedir? Senin bize emrettiğine mi <br><br>secde edeceğiz?」 derler ve bu onların nefretini artırır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göğe burçlar yerleştiren, orada bir ışık kaynağı (güneş) ve aydınlatıcı bir ay yaratanın şanı <br><br>çok yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, öğüt almak isteyen ve çok şükredici olmayı dileyen kimseler için geceyi ve gündüzü birbiri <br><br>ardınca getirendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rahmân』ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf <br><br>attıkları zaman, 「selâm!」 der (geçer)ler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, şöyle diyenlerdir: 「Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun <br><br>azabı sürekli bir helaktir!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi <br><br>arası dengeli bir harcamadır. <br><br>&nbsp;. Onlar, Allah ile beraber başka bir ilaha kulluk etmeyen, haksız yere, Allah』ın haram kıldığı <br><br>cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedi kalır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini <br><br>iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah』a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve <br><br>hoşgörü ile geçip gidenlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, kendilerine Rabblerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır <br><br>kesilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakınanlara önder eyle」 diyenlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla mükafatlandırılacaklar ve <br><br>orada esenlik dileği ve selamla karşılanacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Orada ebedi kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne güzel bir konaktır! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle <br><br>ise azap yakanızı bırakmayacak.」 <br><br><br>ŞU'ARÂ SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「eş-Şu』arâ」 kelimesinden almıştır. <br><br>「Şu』arâ」 şairler demektir. Sûrede başlıca Mûsâ, İbrahim, Nûh, Hûd, Salih ve Şuayb peygamberlerin <br><br>kıssaları dile getirilmekte, müşriklerin, Kur』an』ın vahiy dışı bir kaynağa dayalı olduğu <br><br>iddialarına karşılık, onun bir vahiy eseri olduğu vurgulanmakta, söz konusu kaynakların Kur』an <br><br>üzerinde hiçbir etkisinin bulunamayacağı ifade edilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ta Sin Mim. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunlar, apaçık Kitab』ın âyetleridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Mü』min olmuyorlar diye adetâ kendini helak edeceksin! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz dilesek, onlara gökten bir mucize indiririz de, ona boyun eğmek zorunda kalırlar <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rahmân』dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar (Allah』ın âyetlerini) yalanladılar, fakat alay edegeldikleri şeylerin haberleri <br><br>başlarına gelecek. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzüne bakmazlar mı, orada her türden nice güzel ve yararlı bitkiler bitirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bunlarda (Allah』ın varlığına) bir delil vardır, ama onların çoğu inanmamaktadırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz senin Rabbin, elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Rabbin Mûsâ』ya, 「Zalimler topluluğuna, Firavun』un kavmine git! Başlarına geleceklerden <br><br>hâlâ korkmuyorlar mı?」 diye seslenmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Rabbin Mûsâ』ya, 「Zalimler topluluğuna, Firavun』un kavmine git! Başlarına geleceklerden <br><br>hâlâ korkmuyorlar mı?」 diye seslenmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ şöyle dedi: 「Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn』a da peygamberlik ver (ve onu bana <br><br>yardımcı yap).」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden <br><br>korkarım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah dedi ki, 「Hayır, korkma! Mucizelerimizle gidin. Çünkü biz sizinle beraberiz, (her şeyi) <br><br>işitmekteyiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Firavun』a gidin ve deyin: 「Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz」, <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun şöyle dedi: 「Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün <br><br>nice yıllarını aramızda geçirdin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.」 <br><br>&nbsp;. Mûsâ şöyle dedi: 「Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir halde iken (istemeyerek) yaptım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet <br><br>bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Âlemlerin Rabbi de nedir?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten <br><br>inanırsanız bu böyledir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) 「dinlemez misiniz?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer <br><br>düşünüyorsanız bu, böyledir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Eğer benden başka bir ilah edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu,」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler asa açıkça kocaman bir yılan olmuş. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, 「Şüphesiz bu bilgin bir sihirbazdır」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: "Onu ve kardeşini alıkoy.Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder." <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlara da 「Siz de toplanır mısınız?」 denildi. <br><br>&nbsp;. 「Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız」 (dediler.) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sihirbazlar gelince, Firavun』a, 「Eğer biz üstün gelirsek gerçekten bize bir mükafat var mı?」 <br><br>dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Evet, hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ onlara, 「Hadi ortaya atacağınız şeyi atın」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve 「Firavun』un gücüyle elbette bizler <br><br>üstün geleceğiz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asâ onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Âlemlerin Rabbine inandık」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Mûsâ』nın ve Hârûn』un Rabbi』ne.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o size sihri öğreten büyüğünüzdür. <br><br>Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve <br><br>hepinizi asacağım」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sihirbazlar şöyle dediler: 「Zararı yok, mutlaka Rabbimize döneceğiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını <br><br>umuyoruz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz Mûsâ』ya, 「Kullarımı geceleyin yola çıkar, muhakkak ki takip edileceksiniz」 diye <br><br>vahyettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dedi ki, 「Bunlar pek az ve önemsiz bir topluluktur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz onlar bize öfke duyuyorlar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ama biz uyanık ve tedbirli bir topluluğuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Biz de Firavun』un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan <br><br>çıkardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular. <br><br>&nbsp;. İki topluluk birbirini görünce Mûsâ』nın arkadaşları, 「Eyvah yakalandık」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「Hayır!, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Mûsâ』ya, 「Asan ile denize vur」 diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her <br><br>parçası koca bir dağ gibiydi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ötekileri de oraya yaklaştırdık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ』yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra ötekileri suda boğduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Onlara İbrahim』in haberini de oku. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani o babasına ve kavmine, 「Neye tapıyorsunuz?」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz」 demişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim dedi ki: 「Onlara yalvardığınızda sizi işitiyorlar mı?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . İbrahim şöyle dedi: 「Sizin ve geçmiş atalarınızın taptığı şeyleri gördünüz mü?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz onlar benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah dostumdur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O, bana yediren ve içirendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Hastalandığımda da O bana şifa verir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat.」 <br><br>&nbsp;. 「Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Babamı da bağışla. Çünkü o gerçekten yolunu şaşıranlardandır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah』a arınmış bir kalp ile gelen başka.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Cennet, Allah』a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, 「Allahı bırakıp da tapmakta olduklarınız <br><br>nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?」 denilecek. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Artık onlar ve o azgınlar ile İblis』in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler: <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah』a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çünkü sizi, âlemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bizi ancak (önderlerimiz olan) suçlular saptırdı.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Candan bir dostumuz da yok.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Keşke (dünyaya) bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elbet bunda bir ibret vardır. Onların çoğu iman etmiş değillerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nûh』un kavmi de Peygamberleri yalanladı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani kardeşleri Nûh, onlara şöyle demişti: 「Allah』a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Artık Allah』a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan <br><br>Allah』a aittir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O halde Allah』a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Sana hep aşağılık kimseler uymuş iken, biz hiç sana inanır mıyız.」 <br><br>&nbsp;. Nûh şöyle dedi: 「Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ben inananları kovacak değilim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nûh şöyle dedi: 「Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü』minleri kurtar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra da geride kalanları suda boğduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âd kavmi de peygamberleri yalanladı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: 「Allah』a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Öyle ise Allah』a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan <br><br>Allah』a aittir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İçlerinde ebedi yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Tutup yakaladığınız zaman zorbaca yakalarsınız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Artık Allah』a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . 「Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren <br><br>Allah』a karşı gelmekten sakının.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Çünkü ben, sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir.」 <br><br>&nbsp;. 「Bu, öncekilerin geleneklerinden başka bir şey değildir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Biz azaba uğratılacak da değiliz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece onlar Nûh』u yalanladılar. Biz de bu yüzden onları helak ettik. Şüphesiz bunda bir <br><br>ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Semûd kavmi de Peygamberleri yalanladı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: 「Allah』a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Öyle ise Allah』a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan <br><br>Allah』a aittir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . 「Siz buradaki bahçelerde, pınar başlarında, ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış <br><br>hurmalıklarda güven içinde bırakılacak mısınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bir de dağlardan ustalıkla evler yontuyorsunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Artık Allah』a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . 「Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Sen ancak büyülenmişlerdensin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize <br><br>getir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Salih, şöyle dedi: 「İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de <br><br>belli bir gün su içme hakkınız vardır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken onu kestiler, fakat pişman oldular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş <br><br>değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. <br><br>&nbsp;. Lût』un kavmi de peygamberleri yalanladı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: 「Allah』a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Artık Allah』a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan <br><br>Allah』a aittir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . 「Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi <br><br>yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Ey Lût! (İşimize karışmaktan) vazgeçmezsen mutlaka (şehirden) çıkarılanlardan <br><br>olacaksın!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Lût şöyle dedi: 「Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini <br><br>kurtardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra diğerlerini helâk ettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) <br><br>uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eyke halkı da peygamberleri yalanladı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Şuayb onlara şöyle demişti: 「Allah』a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık Allah』a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan <br><br>Allah』a aittir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Doğru terazi ile tartın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İnsanların mallarını ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık <br><br>çıkarmayın.」 <br><br>&nbsp;. 「Sizi ve önceki nesilleri yaratana karşı gelmekten sakının.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar şöyle dediler: 「Sen ancak büyülenmişlerdensin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen sadece bizim gibi bir insansın. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şuayb, 「Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar Şuayb』ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir <br><br>günün azabı idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bu Kur』an, âlemlerin Rabbi』nin indirmesidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil <br><br>ile indirmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bu (Kur』an』ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da vardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil <br><br>midir? <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı yine <br><br>buna inanmazlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte böylece biz onu (Kur』an』ı) suçluların kalbine soktuk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, 「Bize <br><br>mühlet verilmez mi?」 demedikçe, ona inanmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak, <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (halleri nice olurdu?) <br><br>&nbsp;. (Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helak etmedik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O Kur』an』ı şeytanlar indirmemiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan <br><br>olursun! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Önce) en yakın akrabanı uyar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mü』minlerden sana uyanlara kanatlarını indir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer sana karşı gelirlerse, 「Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım」 de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . Namaza kalktığında seni ve secde edenler arasında dolaşmanı gören; mutlak güç sahibi, çok <br><br>merhametli olan Allah』a tevekkül et. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, her günahkâr yalancıya inerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şairlere ise haddi aşan azgınlar uyarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Görmez misin ki onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar ve yapmadıkları şeyleri <br><br>söylerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak iman edip salih amel işleyen, Allah』ı çok anan ve haksızlığa uğratıldıktan sonra <br><br>öçlerini alanlar başka. Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir. <br><br><br>NEML SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını, . âyette yer alan 「en-Neml」 kelimesinden <br><br>almaktadır. Neml, karınca demektir. Sûrede başlıca, Süleyman peygamber ve Sebe』 melikesi, Belkıs <br><br>kıssası ile Salih ve Lût peygamberler konu edilmekte, ayrıca mü』minlerin kurtuluşa ereceği, <br><br>İslâm karşıtlarının kötü akıbetleri, öldükten sonra dirilmek ve kıyamet dile getirilmektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ta-Sîn. Bunlar Kur』an』ın, apaçık bir kitabın âyetleridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Kur』an, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü』minler <br><br>için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o <br><br>yüzden bocalayıp dururlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, azabın en kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana <br><br>uğrayanlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bu Kur』an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından <br><br>verilmektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Mûsâ ailesine, 「Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor <br><br>ateş getireceğim」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Mûsâ) Ateşe varınca ona şöyle seslenildi: 「Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu <br><br>olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah eksikliklerden uzaktır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah』ım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Değneğini at.」 (Mûsâ değneğini attı) Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına <br><br>bakmadan kaçtı. (Allah şöyle dedi): 「Ey Mûsâ korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ancak kim zulmeder de sonra (yaptığı) kötülüğün yerine iyilik yaparsa bilsin ki şüphesiz ben <br><br>çok bağışlayıcıyım, çok merhamet edenim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Elini koynuna sok; Firavun』a ve onun kavmine gönderilen dokuz mucizeden biri olarak, <br><br>kusursuz bembeyaz olarak çıksın. Çünkü onlar fasık bir kavimdir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nitekim âyetlerimiz kendilerine gerçeği gösterecek biçimde gelince, 「Bu apaçık bir sihirdir」 <br><br>dediler. <br><br>&nbsp;. Kendileri de bunların hak olduklarını kesin olarak bildikleri halde sırf zalimliklerinden ve <br><br>büyüklük taslamalarından ötürü onları inkar ettiler. Ama bozguncuların sonunun nasıl olduğuna <br><br>bir bak!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun! Biz Dâvûd』a ve Süleyman』a ilim verdik. Onlar, 「Hamd, bizi mü』min kullarının bir <br><br>çoğundan üstün kılan Allah』a mahsustur」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Süleyman, Dâvûd』a varis oldu ve, 「Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey <br><br>verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Süleyman』ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde toplandı. <br><br>Hep birlikte düzenli olarak sevk ediliyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, 「Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, <br><br>Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: 「Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama <br><br>verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle <br><br>salih kullarının arasına kat!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Süleyman kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: 「Hüdhüd』ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara <br><br>mı karıştı?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu ağır bir şekilde <br><br>cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken Hüdhüd çok beklemedi, çıkageldi ve (Süleyman』a) şöyle dedi: 「Senin bilmediğin bir şey <br><br>öğrendim. Sebe』den sana sağlam bir haber getirdim.」 <br><br>&nbsp;. 「Ben, onlara (Sebe halkına) hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük <br><br>bir tahtı olan bir kadın gördüm.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onun ve kavminin, Allah』ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan onlara yaptıklarını <br><br>süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Göklerde ve yerde gizli olanı ortaya çıkaran, sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri <br><br>bilen Allah』a secde etmesinler diye (şeytan onları yoldan çıkarmış.)」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. Büyük Arş』ın Rabbidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Süleyman, Hüdhüd』e şöyle dedi: 「Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca varacaklarına <br><br>bak.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sebe kraliçesi Belkıs dedi ki: 「Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . 「Mektup Süleyman』dan gelmiştir. O, 「Bismillahirrahmânirrahîm」 diye başlamakta ve içinde <br><br>『Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin』 denilmektedir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey ileri gelenler! Durumum hakkında bana görüş bildirin. Sizler yanımda bulunmadıkça hiçbir <br><br>işe kesin olarak karar vermem.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Biz güçlü kimseleriz ve çetin savaşçılarız. Emir senin. Ne emredeceğini düşün.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Kraliçe Belkıs) şöyle dedi: 「Krallar bir memlekete girdi mi, orayı harap ederler ve halkının <br><br>ileri gelenlerini zelil hale getirirler. İşte onlar böyle yaparlar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ben onlara bir hediye gönderip elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım.」 <br><br>&nbsp;. (Elçilerin sözcüsü) Süleyman』ın huzuruna gelince, Süleyman ona şöyle dedi: 「Siz beni mal ile <br><br>desteklemek (ve böylece etkilemek) mi istiyorsunuz? Oysa Allah』ın bana verdiği size verdiğinden <br><br>daha hayırlıdır. Fakat hediyenizle ancak siz sevinirsiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sen onlara dön. Andolsun, biz onlara, karşı koyamayacakları ordularla gelir ve onları oradan <br><br>aşağılanmış ve küçük düşürülmüş olarak çıkarırız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Süleyman, 「Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) <br><br>tahtını getirebilir?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Cinlerden bir ifrit ,」Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç <br><br>yetirecek güvenilir biriyim」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitaptan bilgisi olan biri, 「Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm」 dedi. <br><br>Süleyman tahtı yanında yerleşmiş halde görünce şöyle dedi: 「Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü <br><br>edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için <br><br>şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, <br><br>cömerttir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Süleyman, 「Tahtını tanınmaz hale getirin. Bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımayacaklardan mı <br><br>olacak?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Belkıs gelince, 「Senin tahtın böyle mi?」 denildi. O da, 「Sanki o! Fakat zaten daha önce bize <br><br>bilgi verilmişti ve biz teslimiyet göstermiştik」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Daha önce Allah』tan başka taptığı şeyler ona engel olmuştu. Çünkü o inkâr eden bir kavimden <br><br>idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ona 「köşke gir」 denildi. Köşkü görünce onu(zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini <br><br>topladı. Süleyman ona 「Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür」 dedi. <br><br>&nbsp;. (Sayfa 'ın devamı, Ayet)Belkıs, 「Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise <br><br>Süleyman ile birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah』a teslim oldum」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun biz, 「Allah』a kulluk edin」 diye (uyarması için) Semûd kavmine, kardeşleri Salih』i <br><br>peygamber olarak göndermiştik. Bir de ne görsün, onlar birbiriyle çekişen iki grup olmuşlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Salih onlara, 「Ey kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorsunuz? <br><br>Merhamet edilmeniz için Allah』tan bağışlanma dileseniz ya!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık」 dediler. Salih, 「Sizin <br><br>uğursuzluğunuzun sebebi Allah katında(yazılı)dır. Aslında siz imtihan edilmekte olan bir <br><br>kavimsiniz」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şehirde dokuz kişilik bir çete vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha <br><br>çalışmıyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Aralarında Allah adına and içerek şöyle dediler: 「Mutlaka onu ve ailesini geceleyin <br><br>öldüreceğiz sonra da velisine; 『Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit olmadık. Biz kesinlikle <br><br>doğru söyleyenleriz』, diyeceğiz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar bir tuzak kurdular. Farkında değillerken Allah da bir tuzak kurdu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bak onların tuzaklarının sonucu nasıl oldu: Biz onları ve kavimlerini topyekün helak ettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte zulümleri yüzünden harabeye dönmüş evleri! Şüphesiz bunda bilen bir kavim için bir ibret <br><br>vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip Allah』a karşı gelmekten sakınmakta olanları ise kurtardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Lût』u da (Peygamber olarak gönderdik.) Hani o kavmine şöyle demişti: 「Göz göre göre o çirkin <br><br>işi mi yapıyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez <br><br>bir toplumsunuz.」 <br><br>&nbsp;. Bunun üzerine kavminin cevabı ancak şöyle demek oldu: 「Lût』un ailesini memleketinizden <br><br>çıkarın. Çünkü onlar temiz kalmak isteyen insanlarmış(!)」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de onu ve ailesini kurtardık. Ancak karısı başka. Onun geride kalıp helak olmasını takdir <br><br>ettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) <br><br>uyarılanların yağmuru ne kötüydü! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Hamd Allah』a mahsustur. Selam onun seçtiği kullarına.」 Allah mı daha <br><br>hayırlıdır yoksa onların ortak koştukları mı? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut gökleri ve yeri yaratan ve size gökten yağmur indirip, onunla, ağaçlarını sizin <br><br>yetiştiremeyeceğiniz gönül alıcı güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah ile birlikte başka <br><br>ilah mı var!? Hayır onlar (Allah』a) eş tutan bir kavimdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar <br><br>yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var!? <br><br>Hayır onların çoğu bilmiyor! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, <br><br>sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilah mı var!? Ne kadar az <br><br>düşünüyorsunuz! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut karanın ve denizin karanlıklarında size yolunuzu gösteren ve rahmetinin önünden <br><br>rüzgarları bir müjdeci olarak gönderen mi? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var!? Allah <br><br>onların ortak koştuklarından yücedir. <br><br>&nbsp;. Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve yerden <br><br>rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var!? De ki, 「Eğer doğru söyleyenler <br><br>iseniz kesin delilinizi getirin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne <br><br>zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ahiret (gününün gerçekleşeceği) hakkında bilgi (peygamberler aracılığı ile)onlara peşpeşe <br><br>gelmiştir. Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar ahiretten yana <br><br>kördürler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler dediler ki: 「Biz ve babalarımız toprak olmuş iken mi, gerçekten bizler mi <br><br>(diriltilip) çıkarılacağız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Andolsun, bizler de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik. Bu öncekilerin <br><br>masallarından başka bir şey değildir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan yana üzülme. Kurdukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?」 diyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Belki de acele gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı size çok yaklaşmıştır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu şükretmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz senin Rabbin onların kalplerinin gizlediği şeyleri de, açığa çıkardıklarını da <br><br>mutlaka bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gökte ve yerde gâib (gizli) hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitap』ta (Levh-i Mahfuz』da) <br><br>olmasın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bu Kur』an İsrailoğullarına üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerin çoğunu açıklıyor. <br><br>&nbsp;. Şüphesiz o, elbette mü』minler için bir hidayet ve bir rahmettir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz senin Rabbin onların arasında hükmünü verecektir. O, mutlak güç sahibidir, hakkıyla <br><br>bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Öyle ise Allah』a tevekkül et. Çünkü sen apaçık bir hak üzere bulunuyorsun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz sen ölülere duyuramazsın. Arkalarına dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı <br><br>duyuramazsın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp da <br><br>müslüman olmuş olanlara duyurabilirsin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince onlar için yerden kendilerine bir dâbbe <br><br>(canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını <br><br>söyler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her ümmetten âyetlerimizi yalanlayanlarından bir grubu toplayacağımız ve bunların (topluca <br><br>hesap yerine) sevk edilecekleri günü hatırla. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hesap yerine geldiklerinde Allah şöyle der: 「Siz benim âyetlerimi, onları ilmen kavramamışken <br><br>yalanladınız öyle mi? Yoksa ne yapıyordunuz ki?!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zulümlerinden dolayı sözü edilen azap tepelerine iner de artık konuşamazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar görmüyorlar mı ki biz geceyi içinde rahat etsinler diye, gündüzü de (her şeyi) <br><br>gösterici (aydınlık) olarak yarattık. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için elbette (Allah <br><br>varlığını gösteren) deliller vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sûr』a üfürüleceği ve Allah』ın dilediği kimselerden başka göklerdeki herkesin, yerdeki <br><br>herkesin korkuya kapılacağı günü hatırla. Hepsi de boyunlarını bükerek O』na gelirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dağları görürsün, onları hareketsiz sanırsın. Halbuki onlar bulutların geçişi gibi hareket <br><br>ederler. Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. Şüphesiz O <br><br>yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. <br><br>&nbsp;. Her kim iyi amel getirirse, ona ondan daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan emindirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kimler de kötü amel getirirse, yüzüstü ateşe atılırlar. (Onlara), 「Ancak yaptıklarınızın <br><br>karşılığını görüyorsunuz」 (denir.) <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . De ki: 「Bana ancak, bu beldenin (Mekke』nin); onu mukaddes kılan ve her şey kendisine ait <br><br>olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan olmam ve Kur』an』ı okumam <br><br>emredildi.」 Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru yoldan saparsa <br><br>de ki: 「Ben ancak uyarıcılardanım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Hamd Allah』a mahsustur. O âyetlerini size gösterecek ve siz de onları tanıyacaksınız. <br><br>Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.」 <br><br><br>KASAS SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre adını, . âyette geçen 「el-Kasas」 kelimesinden almıştır. <br><br>Kasas, kıssalar anlamında olup Kur』an』da geçen kıssa ve olaylar için kullanılır. Sûrede başlıca <br><br>Hz. Mûsâ』nın çocukluğunu, peygamber oluşunu, Musevileri Mısır』dan çıkarmasını ve Firavun ile <br><br>ordusunun boğulmasını kapsayan süreç anlatılmaktadır. Ayrıca küfre saplanıp maddi servet ve <br><br>kudrete bel bağlamanın kötü akıbetini vurgulamak üzere Kârûn kıssasına yer verilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Tâ-Sîn-Mîm. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunlar apaçık Kitab』ın âyetleridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman eden bir kavm için Mûsâ ile Firavun』un haberlerinden bir kısmını sana gerçek olarak <br><br>anlatacağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde (ülkesinde) büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara <br><br>ayırmıştı. Onlardan bir kesimi eziyor, oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. <br><br>Şüphesiz o bozgunculardandı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler <br><br>yapalım ve onları varisler kılalım. <br><br>&nbsp;. Yeryüzünde onları kudret sahibi kılalım ve onların eliyle Firavun』a, Hâmân』a ve ordularına, <br><br>çekinegeldikleri şeyleri gösterelim. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ』nın annesine, 「Onu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize (Nil』e) <br><br>bırak, korkma, üzülme. Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız」 diye <br><br>ilham ettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. <br><br>Şüphesiz Firavun, (veziri) Hâmân ve onların askerleri hata yapıyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun』un karısı şöyle dedi: 「Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)! Sakın onu <br><br>öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz.」 Oysaki onlar (olacak <br><br>şeylerin) farkında değillerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ』nın anasının kalbi bomboş kaldı. Eğer biz (çocuğu ile ilgili sözümüze) inancını koruması <br><br>için kalbine güç vermeseydik, neredeyse bunu açıklayacaktı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Annesi, Mûsâ』nın kız kardeşine, 「Onu takip et」 dedi. O da Mûsâ』yı, onlar farkına varmadan <br><br>uzaktan gözledi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz, daha önce onun, süt analarının sütünü emmemesini sağladık. Kız kardeşi, 「Size onun <br><br>bakımını, sizin adınıza üslenecek ve ona içtenlik ve şefkatle davranacak bir aile göstereyim <br><br>mi?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece biz, anasının gözü aydın olsun ve üzülmesin, Allah』ın va』dinin hak olduğunu bilsin <br><br>diye onu anasına geri döndürdük. Fakat onların pek çoğu bunu bilmezler. <br><br>&nbsp;. Mûsâ olgunluk çağına ulaşıp gelişimini tamamlayınca biz ona ilim ve hikmet verdik. Biz iyilik <br><br>edenleri böyle mükafatlandırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ halkın habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri <br><br>düşmanı tarafından; kavga eden iki adam gördü. Kendi tarafından olan, düşmanına karşı ondan <br><br>yardım istedi. Mûsâ da ona bir yumruk indirip onu öldürdü. Mûsâ, 「Bu şeytanın işidir. O <br><br>gerçekten apaçık bir saptırıcı düşmandır」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni affet」 dedi. Allah da onu affetti. <br><br>Şüphesiz o, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbim! Bana verdiğin nimetle asla suçlulara arka çıkmayacağım」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Korkarak, etrafı gözetleyerek şehirde sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım <br><br>isteyen yine feryat ederek ondan yardım istiyordu. Mûsâ da ona, 「Belli ki sen azgın bir <br><br>kimsesin」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince adam, 「Ey Mûsâ! Dün birini <br><br>öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun. Sen ancak yeryüzünde bir zorba olmak <br><br>istiyorsun, arabuluculardan olmak istemiyorsun」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi. 「Ey Mûsâ! İleri gelenler seni öldürmek için <br><br>aralarında senin durumunu görüşüyorlar. Şehirden hemen çık. Şüphesiz ben sana öğüt <br><br>verenlerdenim」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ korku içinde etrafı gözetleyerek şehirden çıktı ve 「Ey Rabbim! Beni bu zalim kavimden <br><br>kurtar」 dedi. <br><br>&nbsp;. (Şehirden çıkıp) Medyen』e doğru yöneldiğinde, 「Umarım Rabbim beni doğru yola iletir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Medyen suyuna varınca, suyun başında (hayvanlarını) sulamakta olan bazı insanlar gördü. <br><br>Bunların yanında da koyunlarını suya salmamak için uğraşan iki kız gördü. Mûsâ onlara, <br><br>「(Koyunlarınızı burada tutmaktaki) maksadınız ne?」 dedi. Onlar, 「Çobanlar sulayıp çekilinceye <br><br>kadar biz koyunlarımızı sulayamayız. Babamız ise çok yaşlı bir adamdır」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Mûsâ onların koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip, 「Rabbim! Bana <br><br>göndereceğin her hayra muhtacım」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet kızlardan biri utana utana yürüyerek ona gelip, 「Bizim için koyunlarımızı sulamanın <br><br>ücretini vermek üzere babam seni çağırıyor」 dedi. Mûsâ onun (Şuayb』ın) yanına gelip başından <br><br>geçenleri ona anlatınca Şuayb, 「Korkma o zalim kavimden kurtuldun」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kızlardan biri, 「Babacığım, onu ücretle tut. Her hâlde ücretle tuttuklarının en hayırlısı, <br><br>güçlü ve güvenilir olan bu adam olacaktır」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şuayb, 「Ben, sekiz yıl bana çalışmana karşılık şu iki kızımdan birisini sana nikahlamak <br><br>istiyorum. Eğer sen bunu on yıla tamamlarsan o da senden olur. Ben seni zora koşmak da <br><br>istemiyorum. İnşaallah beni salih kimselerden bulacaksın」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ şöyle dedi: 「Bu seninle benim aramda bir iş. İki süreden hangisini tamamlarsam bana bir <br><br>husûmet yok. Allah söylediklerimize vekildir.」 <br><br>&nbsp;. Mûsâ süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafında bir ateş görmüş ve ailesine, <br><br>「Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm, (oraya gidiyorum). Umarım oradan size bir haber ya da <br><br>ısınmanız için ateşten bir kor getiririm」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, ateşin yanına gelince o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle <br><br>seslenildi: 「Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah』ım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Değneğini (yere) at.」 (Mûsâ değneğini attı). Onu bir yılanmış gibi süratle hareket eder <br><br>görünce arkasına bakmadan dönüp kaçtı. (Bu sefer şöyle seslenildi:) 「Ey Mûsâ! Beri gel, korkma. <br><br>Çünkü sen güvenlikte olanlardansın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Elini koynuna sok. (Alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir <br><br>hâlde çıksın. Korkudan açılan kolunu kendine çek (toparlan). İşte bunlar, Firavun ve ileri gelen <br><br>adamlarına (göstermen için) Rabbin tarafından (sana verilen) iki delildir. Çünkü onlar fasık bir <br><br>kavimdirler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, şöyle dedi: 「Ey Rabbim! Şüphesiz ben onlardan birisini öldürdüm. Onların da beni <br><br>öldürmelerinden korkuyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Kardeşim Hârûn』un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da benimle birlikte, beni doğrulayan <br><br>bir yardımcı olarak gönder. Çünkü ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, 「Kardeşinle seni destekleyeceğiz ve size bir iktidar vereceğiz de âyetlerimiz <br><br>sayesinde size (kötü bir amaçla) ulaşamayacaklar. Siz ve size uyanlar galip gelecek olanlardır」 <br><br>dedi. <br><br>&nbsp;. Mûsâ onlara delillerimizi apaçık olarak getirince onlar, 「Bu ancak uydurulmuş bir sihirdir. <br><br>Biz geçmiş atalarımızın zamanında böyle bir şeyin varlığını duymadık」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ, 「Katından kimin hidayet getirdiğini ve bu yurdun (güzel) sonucunun kimin olacağını <br><br>Rabbim daha iyi bilir. Doğrusu zalimler kurtuluşa eremezler」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun, 「Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir ilahınız olduğunu bilmiyorum. Ey Hâmân! <br><br>Benim için bir ateş yakıp tuğla pişir de bana bir kule yap! Belki Mûsâ』nın ilahına çıkar <br><br>bakarım(!) Şüphesiz ben onun mutlaka yalancılardan olduğunu sanıyorum」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize <br><br>döndürülmeyeceklerini sandılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de onu ve askerlerini yakaladık ve onları denize attık (Orada boğuldular). Zalimlerin <br><br>sonunun nasıl olduğuna bak! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onları, ateşe çağıran öncüler kıldık. Kıyamet günü de kendilerine yardım edilmeyecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu dünyada onları lanete uğrattık. Kıyamet gününde de onlar iğrenç kılınmış kimselerden <br><br>olacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, ilk nesilleri yok ettikten sonra Mûsâ』ya -düşünüp ibret alsınlar diye- insanların <br><br>kalp gözünü açan deliller ve bir hidayet rehberi, bir rahmet olarak Kitab』ı (Tevrat』ı) verdik. <br><br>&nbsp;. Ey Muhammed! Mûsâ』ya o emri verdiğimiz zaman sen (vadinin) batı tarafında değildin. (O olayı) <br><br>görenlerden de değildin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat biz (Mûsâ』dan sonra) birçok nesiller meydana getirdik. Üzerlerinden uzun çağlar geçti. <br><br>Sen Medyen halkı arasında yaşıyor değildin, âyetlerimizi onlardan okuyup öğreniyor da değildin. <br><br>Fakat biz (bu haberi) göndereniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine biz (Mûsâ』ya) seslendiğimiz zaman Tûr』un yan tarafında da değildin. Fakat Rabbinden bir <br><br>rahmet olarak, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmeyen bir kavmi, düşünüp öğüt alsınlar <br><br>diye uyarman için (o haberleri) sana bildiriyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir musibet gelip de, 「Ey Rabbimiz! Bize bir Peygamber <br><br>gönderseydin de âyetlerine uysaydık ve mü』minlerden olsaydık」 diyecek olmasalardı, seni <br><br>peygamber olarak göndermezdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara katımızdan gerçek gelince, 「Mûsâ』ya verilen (mucize)lerin benzeri niçin buna da <br><br>verilmedi」 dediler. Onlar daha önce Mûsâ』ya verilen (mucize)leri inkar etmemişler miydi? Onlar, <br><br>「İki sihirbaz birbirlerine destek oluyor」 dediler. 「Biz hepsini inkar ediyoruz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah katından, doğruya bu ikisinden (Tevrat ve Kur』<br><br>an』dan) daha çok ulaştıran bir kitap getirin de, ben ona uyayım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse bil ki onlar sadece kendi nefislerinin arzularına <br><br>uymaktadırlar. Kim, Allah』tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha <br><br>sapıktır. Şüphesiz Allah zalimler toplumunu doğruya iletmez. <br><br>&nbsp;. Andolsun, düşünüp öğüt alsınlar diye o sözü (Kur』an âyetlerini) onlara peşpeşe ulaştırdık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu Kur』an』dan önce kendilerine kitap verdiklerimiz var ya, işte onlar ona da inanırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kur』an kendilerine okunduğu zaman, 「Ona inandık, şüphesiz o Rabbimizden gelen gerçektir. <br><br>Şüphesiz biz ondan önce de müslümandık」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onların, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak <br><br>verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükafatları kendilerine iki kez <br><br>verilecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Boş sözü işittikleri vakit ondan yüz çevirirler ve, 「Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz de <br><br>size. Selam olsun size (bizden size zarar gelmez). Biz cahilleri istemeyiz」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin. Fakat Allah, dilediği kimseyi doğru <br><br>yola eriştirir. O doğru yola gelecekleri daha iyi bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, 「Sizinle beraber doğru yolu tutarsak, kendi yurdumuzdan koparılıp çıkarılırız」 <br><br>dediler. Biz onları tarafımızdan bir rızık olarak, her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde <br><br>toplandığı, saygın ve güvenlikli bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz nimetler içinde şımaran nice memleket halkını helak etmişizdir. İşte kendilerinden sonra <br><br>içlerinde pek az oturulmuş yurtları! (O yurtlara) biz varis olduk, biz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamber <br><br>göndermedikçe memleketleri helak edici değildir. Zaten biz, halkları zalim olmadıkça <br><br>memleketleri helak etmeyiz. <br><br>&nbsp;. (Dünyalık olarak) size verilen her şey, dünya hayatının geçimliği ve süsüdür. Allah』ın <br><br>katındaki ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve o vaad edilen şeye kavuşacak olan kimse, dünya <br><br>hayatının geçimliklerinden yararlandırdığımız, sonra da kıyamet günü (hesaba çekilmek için) <br><br>huzura getirilecek kimse gibi midir? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın onlara seslenerek, 「Hani benim, var olduğunu iddia ettiğiniz ortaklarım?」 diyeceği <br><br>günü hatırla! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Haklarında azap hükmü gerçekleşenler, 「Ey Rabbimiz! İşte şunlar bizim azdırdıklarımızdır. <br><br>Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Şimdi de onlardan uzaklaşıp sana döndük. Zaten <br><br>(gerçekte) onlar bize tapmıyorlardı」 diyeceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, 「Haydi ortaklarınızı çağırın!」 denir. Onlar da çağırırlar fakat ortakları onlara <br><br>cevap veremez. Azabı görürler. Keşke onlar (dünyada iken) doğru yola gelselerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın onlara seslenerek, 「Peygamberlere ne cevap verdiniz? diyeceği günü hatırla.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün onlara karşı bütün haberler kapanmıştır. Artık birbirlerine de soramazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ama tövbe edip iman eden ve salih amel işleyen kimsenin kurtuluşa erenlerden olması umulur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onların ise seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak <br><br>koştuklarından uzaktır ve yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbin, onların sinelerinin gizlediğini de açığa vurduklarını da bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, Allah』tır. O』ndan başka hiçbir ilah yoktur. Dünyada da ahirette de hamd O』na mahsustur. <br><br>Hüküm yalnızca O』nundur. Kesinlikle O』na döndürüleceksiniz. <br><br>&nbsp;. De ki: 「Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah』tan başka <br><br>hangi ilah size bir aydınlık getirir? Hâlâ duymayacak mısınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah』tan <br><br>başka hangi ilah size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, rahmetinden ötürü geceyi içinde dinlenesiniz; gündüzü de, lütfundan isteyesiniz ve <br><br>şükredesiniz diye sizin için yarattı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın, onlara seslenerek, 「Hani benim, var olduğunu iddia ettiğiniz ortaklarım」? diyeceği <br><br>günü hatırla. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her ümmetten bir şahit çıkarırız ve (kafirlere), 「Kesin delilinizi getirin」 deriz. Onlar da <br><br>gerçeğin Allah』a ait olduğunu bilirler ve (Allah』a ortak diye) uydurdukları şeyler kendilerini <br><br>yüzüstü bırakıp kaybolup gitmişlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Kârûn, Mûsâ』nın kavmindendi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz ona, anahtarlarını <br><br>(bile taşımak) güçlü bir topluluğa ağır gelecek hazineler verdik. Hani, kavmi kendisine şöyle <br><br>demişti: 「Böbürlenme! Çünkü Allah böbürlenip şımaranları sevmez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah』ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah』ın <br><br>sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah <br><br>bozguncuları sevmez.」 <br><br>&nbsp;. Kârûn, 「Bunlar bana bendeki bilgi ve beceriden dolayı verilmiştir」 dedi. O, Allah』ın <br><br>kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helak <br><br>etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Suçlulukları kesinleşmiş olanlara günahları konusunda soru <br><br>sorulmaz (Çünkü Allah hepsini bilir). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kârûn, zineti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, <br><br>「Keşke Kârûn』a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet <br><br>sahibidir」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, 「Yazıklar olsun size! İman edip de iyi işler yapanlara <br><br>Allah』ın vereceği mükafat daha hayırlıdır. Ona da ancak sabredenler kavuşturulur」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonunda onu da, sarayını da yerin dibine batırdık. Allah』a karşı ona yardım edebilecek <br><br>adamları da yoktu. Kendisini savunup kurtarabileceklerden de değildi! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler, 「Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediği <br><br>kimselere rızkı bol verir ve (dilediğine) kısarmış. Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de <br><br>yerin dibine geçirirdi. Demek ki kafirler iflah olmayacak」 demeye başladılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte ahiret yurdu. Biz onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has <br><br>kılarız. Sonuç, Allah』a karşı gelmekten sakınanlarındır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük getirirse, <br><br>bilsin ki, kötülük işleyenler ancak yapmakta olduklarının cezasına çarptırılırlar. <br><br>&nbsp;. Kur』an』ı sana farz kılan Allah, şüphesiz seni dönülecek bir yere döndürecektir. De ki: <br><br>「Rabbim hidayetle geleni ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen, bu kitabın sana verileceğini ummuyordun. Ancak o Rabbinden bir rahmet olarak sana <br><br>verildi. Öyle ise kafirlere sakın arka çıkma. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın âyetleri sana indirildikten sonra, sakın seni onlardan çevirmesinler. Rabbin』e çağır <br><br>ve sakın Allah』a ortak koşanlardan olma! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen Allah ile beraber başka bir ilaha ibadet etme. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Onun <br><br>zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm yalnızca O』nundur ve kesinlikle O』na <br><br>döndürüleceksiniz. <br><br><br>ANKEBÛT SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「el-Ankebût」 kelimesinden <br><br>almıştır. Ankebût, örümcek demektir. Sûrede başlıca, Allah』ın birliği, peygamberlik, öldükten <br><br>sonra dirilme gibi temel inanç konuları ile, Nûh, İbrahim, Lût ve Şu』ayb gibi peygamberlerin <br><br>ibret dolu kıssaları konu edilmektedir. Yine Âd ve Semûd gibi kavimlerle Kârûn ve Hâmân gibi <br><br>tarihin azgın liderlerinin başlarına gelenlere dikkat çekilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elif Lâm Mîm. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlar, 「İnandık」 demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah doğru söyleyenleri de mutlaka <br><br>bilir, yalancıları da mutlaka bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa kötülük yapanlar, bizden kaçıp kurtulacaklarını mı sandılar. Ne kötü hükmediyorlar! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her kim Allah』a kavuşmayı umarsa, bilsin ki Allah』ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. <br><br>O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah âlemlere muhtaç <br><br>değildir. <br><br>&nbsp;. İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette örteceğiz. Onları işlediklerinin daha <br><br>güzeliyle mükafatlandıracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini emrettik. Şâyet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin <br><br>olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak <br><br>bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip de salih amel işleyenler var ya, biz onları mutlaka salihler (iyiler) arasına <br><br>sokacağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlardan öyleleri vardır ki, 「Allah』a inandık」 derler. Ama Allah uğrunda bir ezaya <br><br>uğratılınca insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah』ın azabı gibi tutar. Andolsun, <br><br>Rabbinden bir yardım gelecek olsa mutlaka, 「Biz de sizinle beraberdik」 derler. Allah, herkesin <br><br>kalbinde olanı en iyi bilen değil midir? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, elbette kendisine iman edenleri de bilir ve elbette münafıkları da bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler iman edenlere, 「Yolumuza uyun da sizin günahlarınızı yüklenelim」 derler. <br><br>Halbuki onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir. Şüphesiz onlar kesinlikle <br><br>yalancılardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, onlar mutlaka kendi yüklerini ve kendi yükleriyle beraber nice ağır yükleri <br><br>yükleneceklerdir. Uydurmakta oldukları şeylerden de kıyamet günü şüphesiz, sorguya <br><br>çekileceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz Nûh』u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların <br><br>arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi. <br><br>&nbsp;. Biz de onu (Nûh』u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim』i de peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: 「Allah』a kulluk edin, <br><br>O』na karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Siz Allah』ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah』ı bırakarak <br><br>taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez. Öyle ise rızkı Allah』ın katında <br><br>arayın. O』na kulluk edin ve O』na şükredin. Siz yalnız O』na döndürüleceksiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. <br><br>Peygambere düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Allah』ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığını, sonra onu nasıl tekrarladığını <br><br>görmüyorlar mı? Şüphesiz bu Allah』a göre kolaydır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Yeryüzünde dolaşın da Allah』ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın. Sonra <br><br>Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar <br><br>yaratacaktır) Şüphesiz Allah』ın gücü her şeye hakkıyla yeter.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O dilediğine azap eder, dilediğine de merhamet eder. Ancak O』na döndürüleceksiniz <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Siz, yerde de gökte de (Allah』ı) aciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah』tan başka ne bir <br><br>dostunuz, ne de bir yardımcınız vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın âyetlerini ve O』na kavuşmayı inkar edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit <br><br>kesmişlerdir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır. <br><br>&nbsp;. (İbrahim』in) kavminin cevabı, 「Onu öldürün veya yakın」 demekten ibaret oldu. Allah da onu <br><br>ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim onlara dedi ki: 「Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna <br><br>Allah』ı bırakıp bir takım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkar edip <br><br>tanımayacak; kiminiz kiminize lanet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız <br><br>da olmayacaktır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine Lût, ona (İbrahim』e) iman etti. İbrahim, 「Ben, Rabbime (gitmemi emrettiği yere) <br><br>hicret edeceğim. Şüphesiz o mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O』na (İbrahim』e) İshak』ı ve Yakub』u bahşettik. Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab <br><br>verdik. Ayrıca ona dünyada mükafatını da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Lût』u da peygamber olarak gönderdik. Hani o kavmine şöyle demişti: 「Gerçekten siz, sizden <br><br>önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayasızlığı işliyorsunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Siz hâlâ erkeklere yanaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?」 <br><br>Kavminin cevabı, 「Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi Allah』ın azabını getir bize」 demeden <br><br>ibaret oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Lût) 「Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et」 dedi. <br><br>&nbsp;. Elçilerimiz (melekler) İbrahim』e müjdeyi getirdiklerinde, 「Biz bu memleket halkını helak <br><br>edeceğiz, çünkü oranın ahalisi zalim kimselerdir」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim, 「Ama orada Lût var」 dedi. Onlar, 「Orada kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz. Biz <br><br>onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Ancak karısı başka. O geri kalıp helak edilenlerden <br><br>olacaktır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elçilerimiz Lût』a geldiklerinde, Lût, onlar yüzünden tasalandı, onlar hakkında çaresizlik <br><br>içine düştü. Elçiler ona, 「Korkma, üzülme. Biz seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka. O <br><br>geride kalıp helak edilenlerden olacaktır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz biz, bu memleket halkı üzerine, fasıklık ettiklerinden dolayı gökten bir azap <br><br>indireceğiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun biz, aklını kullanacak bir kavm için o memleketten ibret alınacak apaçık bir delil <br><br>bıraktık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Medyen』e de kardeşleri Şuayb』ı peygamber olarak gönderdik. Şuayb, 「Ey kavmim! Allah』a kulluk <br><br>edin. Ahiret gününe ümit besleyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kavmi, onu yalanladı. Bunun üzerine kendilerini o malum sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz <br><br>üstü çökekaldılar <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ad ve Semûd kavimlerini de helak ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından size besbelli <br><br>olmuştur. Şeytan onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Halbuki onlar <br><br>gözü açık kimselerdi. <br><br>&nbsp;. Kârûn』u, Firavun』u ve Hâmân』ı da helak ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler <br><br>getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. Onlardan taş yağmuruna tuttuklarımız <br><br>var. Onlardan o korkunç sesin yakaladığı kimseler var. Onlardan yerin dibine geçirdiklerimiz <br><br>var. Onlardan suda boğduklarımız var. Allah onlara zulmediyor değildi, fakat onlar kendilerine <br><br>zulmediyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu <br><br>gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah, onların, kendini bırakıp da başka ne tür şeylere taptıklarını biliyor. O, <br><br>mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bu temsilleri biz insanlar için getiriyoruz. Onları ancak bilginler düşünüp anlarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. İşte bunda inananlar için bir <br><br>ibret vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı <br><br>hayasızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah』ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah <br><br>yaptıklarınızı biliyor. <br><br>&nbsp;. İçlerinden zulmedenler hariç, Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin ve <br><br>(onlara) şöyle deyin: 「Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık. Bizim ilahımız ve <br><br>sizin ilahınız birdir (aynı ilahtır). Biz sadece ona teslim olmuş kimseleriz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte böylece biz sana kitabı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar <br><br>(Kitap ehlinden çağdaşın olanlar) dan da ona inananlar vardır. Bizim âyetlerimizi ancak kâfirler <br><br>inkâr ederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen şu Kur』an』dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup <br><br>yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi <br><br>ancak zalimler inkâr eder. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!」 De ki: 「Mucizeler ancak Allah <br><br>katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine okunan kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Şüphesiz bunda inanan bir <br><br>kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir. <br><br>Batıla inanıp Allah』ı inkar edenler var ya; işte onlar asıl ziyana uğrayanlardır.」 <br><br>&nbsp;. Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. (Hikmet gereği) belirlenmiş bir süre olmasaydı <br><br>azap onlara mutlaka gelirdi. Onlar farkında değillerken kendilerine ansızın elbette gelecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. Oysa azap kâfirleri üstlerinden ve ayaklarının <br><br>altından bürüyeceği gün, şüphesiz cehennem onları mutlaka kuşatmış olacaktır. Allah onlara, <br><br>「Yapmakta olduklarınızın cezasını tadın」 diyecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman eden kullarım! Şüphesiz ki benim arzım (yeryüzü) geniştir. O halde ancak bana kulluk <br><br>edin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip salih amel işleyenler var ya, onları içinden ırmaklar akan ve içinde ebedi <br><br>kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. Çalışanların mükafatı ne güzeldir! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nice canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler). Onları da sizi de <br><br>Allah rızıklandırır. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, eğer onlara, 「Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?」 <br><br>diye soracak olsan mutlaka, 「Allah」 diyeceklerdir. O halde nasıl(haktan) döndürülüyorlar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah her şeyi <br><br>hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, eğer onlara, 「Gökten yağmuru kim indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra <br><br>diriltti?」 diye soracak olsan, mutlaka, 「Allah」 diyeceklerdir. De ki: 「Hamd Allah』a mahsustur.」 <br><br>Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar. <br><br>&nbsp;. Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek <br><br>hayat odur. Keşke bilselerdi! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gemiye bindikleri zaman dini Allah』a has kılarak O』na dua ederler. Onları kurtarıp karaya <br><br>çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah』a ortak koşuyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve bir süre daha faydalansınlar bakalım! <br><br>İleride bilecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çevrelerindeki insanlar kapılıp götürülürken, bizim, onların yurtlarını saygın ve güvenlikli <br><br>bir yer kıldığımızı görmediler mi? Onlar hâlâ batıla inanıyorlar da Allah』ın nimetini inkar mı <br><br>ediyorlar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a karşı yalan uyduran, yahut kendisine geldiğinde, gerçeği yalanlayandan daha zalim <br><br>kimdir? Cehennemde kâfirler için bir yer mi yok? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şüphesiz <br><br>Allah mutlaka iyilik yapanlarla beraberdir. <br><br><br>RÛM SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre adını, ikinci âyette geçen 「er-Rûm」 kelimesinden <br><br>almıştır. Sûrede başlıca kıyametin hallerinden, Allah』ın kudretine ve birliğine delalet eden <br><br>kevnî meseleler ile Kureyş kabilesinin İslâm』a karşı olumsuz tutumu konu edilmiştir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elif Lâm Mîm. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , , . Rumlar, yakın bir yerde yenilgiye uğratıldılar. Onlar yenilgilerinden sonra birkaç yıl <br><br>içinde galip geleceklerdir. Önce de, sonra da emir Allah』ındır. O gün Allah』ın (Rumlara) zafer <br><br>vermesiyle mü』minler sevinecektir. Allah dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok <br><br>merhametlidir. <br><br>&nbsp;. Allah (onlara zafer konusunda) bir vaadde bulunmuştur. Allah vaadinden dönmez. Fakat <br><br>insanların çoğu bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar dünya hayatının ancak dış yönünü bilirler. Ahiret konusunda ise tamamen gaflettedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, kendi nefisleri(nin yaratılış incelikleri) hakkında hiç düşünmediler mi? Hem Allah <br><br>gökler ile yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak ve hikmete uygun olarak ve belirli bir süre <br><br>için yaratmıştır. Şüphesiz insanların birçoğu Rablerine kavuşacaklarını inkar ediyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Yine) onlar, yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar <br><br>mı? Onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler. Yeryüzünü sürüp işlemişler ve orayı kendilerinin <br><br>imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Onlara da peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. <br><br>Allah onlara asla zulmediyor değildi. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra, Allah』ın âyetlerini yalanladıkları ve onlarla alay etmekte oldukları için, kötülük <br><br>işleyenin sonu daha da kötü oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. Sonra da yalnız ona <br><br>döndürüleceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kıyametin kopacağı günde suçlular hayal kırıklığı içinde ümitsizliğe düşeceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların, Allah』a koştukları ortaklardan kendileri için şefaatçılar da olmayacaktır. Artık <br><br>onlar ortak koştukları şeyleri de inkar ederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kıyametin kopacağı gün, işte o gün mü』minler ve kâfirler birbirinden ayrılacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip salih ameller işleyenlere gelince, işte onlar cennet bahçelerinde sevindirilirler <br><br>&nbsp;. İnkar edip âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azabın içine <br><br>atılacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Öyle ise akşama girdiğinizde, sabaha kavuştuğunuzda, Allah』ı tespih edin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerde ve yerde hamd O』na mahsustur. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine girdiğinizde Allah』ı <br><br>tespih edin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. Ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. <br><br>Siz de (mezarlarınızdan) işte böyle çıkarılacaksınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sizi topraktan yaratması, O』nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Sonra bir de <br><br>gördünüz ki siz beşer olmuş (çoğalıp) yayılıyorsunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir <br><br>sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda <br><br>düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da onun <br><br>(varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler <br><br>vardır <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Geceleyin uyumanız ve gündüzün onun lütfundan istemeniz de O』nun (varlığının ve kudretinin) <br><br>delillerindendir. Şüphesiz bunda işiten bir toplum için ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Korku ve ümit kaynağı olarak şimşeği size göstermesi, gökten yağmur indirip onunla yeryüzünü <br><br>ölümünden sonra diriltmesi, onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda <br><br>aklını kullanan bir toplum için elbette ibretler vardır. <br><br>&nbsp;. Emriyle göğün ve yerin (kendi düzenlerinde) durması da O』nun (varlığının ve kudretinin) <br><br>delillerindendir. Sonra sizi yerden (kalkmaya) bir çağırdı mı, bir de bakarsınız ki (dirilmiş <br><br>olarak) çıkıyorsunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerde ve yerde kim varsa yalnızca O』na âittir. Hepsi O』na boyun eğmektedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayacak olandır. Bu O』na göre (ilk <br><br>yaratmadan) daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce ve eşsiz sıfatlar O』nundur. O, mutlak güç <br><br>sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah size kendinizden şöyle bir örnek getirdi: Kölelerinizden, verdiğimiz rızıklarda sizinle <br><br>eşit haklara sahip olan ve birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekindiğiniz <br><br>ortaklarınız var mı? Düşünen bir topluluk için âyetleri böyle ayrı ayrı açıklıyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat, zulmedenler bilgisizce nefislerinin arzularına uydular. Allah』ın (bu şekilde) <br><br>saptırdığı kimseleri kim doğru yola iletir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah』ın insanları üzerinde yarattığı <br><br>fıtrata sımsıkı tutun. Allah』ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. <br><br>Fakat insanların çoğu bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Allah』a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O』na karşı gelmekten sakının, <br><br>namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden <br><br>olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir. <br><br>&nbsp;. İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, Rablerine yönelerek ona dua ederler. Sonra Allah onlara <br><br>kendinden bir rahmet tattırınca da, bir bakarsın ki içlerinden bir grup, Rablerine ortak <br><br>koşuyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine verdiğimiz nimetleri inkar etsinler bakalım! Haydi (şimdilik) yararlanın, ama <br><br>yakında bileceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa biz kendilerine bir delil mi indirdik de o, Allah』a ortak koşmaları konusunda (isabetli <br><br>olduklarını) söylüyor? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler. Eğer kendi işledikleri şeyler <br><br>sebebiyle başlarına bir kötülük gelirse, bir de bakarsın ki ümitsizliğe düşerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın, rızkı dilediğine bol verdiğini ve (dilediğine) kıstığını görmediler mi? Bunda <br><br>inanan bir toplum için elbette ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Öyle ise akrabaya, yoksula, ve yolcuya hakkını ver. Bu, Allah』ın hoşnutluğunu kazanmak <br><br>isteyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne verirseniz, Allah katında artmaz. Ama <br><br>Allah』ın hoşnutluğunu isteyerek her ne zekat verirseniz; işte bunu yapanlar sevaplarını kat kat <br><br>arttıranlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra sizi öldürecek ve daha sonra da diriltecek <br><br>olandır. Allah』a koştuğunuz ortaklardan, bunlardan herhangi bir şeyi yapabilen var mı? O, <br><br>onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya <br><br>çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara <br><br>tattıracaktır. <br><br>&nbsp;. De ki: 「Yeryüzünde dolaşın da önceki milletlerin sonlarının nasıl olduğuna bakın.」 Onların <br><br>çoğu Allah』a ortak koşan kimselerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah tarafından, geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden önce yüzünü dosdoğru dine çevir. O <br><br>gün insanlar bölük bölük ayrılacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim inkâr ederse, inkarı kendi aleyhinedir. Kimler de salih amel işlerse, ancak kendileri <br><br>için (cennette yer) hazırlarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu hazırlığı Allah』ın; iman edip salih amel işleyenleri kendi lütfundan mükafatlandırması <br><br>için yaparlar. Şüphesiz o inkâr edenleri sevmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rüzgarları, yağmurun müjdecileri olarak göndermesi, Allah』ın (varlık ve kudretinin) <br><br>delillerindendir. O bunu, size rahmetinden tattırmak, emriyle gemilerin yol alması, onun <br><br>lütfundan rızkınızı aramanız ve şükretmeniz için yapar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, senden önce biz nice peygamberleri kendi kavimlerine gönderdik. Peygamberler onlara <br><br>apaçık mucizeler getirdiler. Biz de suç işleyenlerden intikam aldık. Mü』minlere yardım etmek ise <br><br>üzerimizde bir haktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah rüzgarları gönderendir. Onlar da bulutları harekete geçirir. Allah onları dilediği <br><br>gibi, (bazen) yayar ve (bazen) yoğunlaştırır. Nihayet yağmurun onların arasından çıktığını <br><br>görürsün. Onu kullarından dilediklerine uğrattığı zaman bir de bakarsın sevinirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Oysa onlar daha önce kendilerine yağmur yağdırılmadan evvel kesin bir ümitsizliğe <br><br>kapılmışlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. Şüphe yok ki, <br><br>o ölüleri de elbette diriltecektir. O her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br><br>&nbsp;. Andolsun, eğer (ekinlerine zararlı) bir rüzgar göndersek de o ekini sararmış görseler, <br><br>ardından mutlaka nankörlük etmeye başlarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, sen ölülere işittiremezsin. Dönüp gittikleri zaman çağrıyı sağırlara da <br><br>işittiremezsin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen körleri sapkınlıklarından çıkarıp doğru yola iletemezsin. Sen çağrını ancak, âyetlerimize <br><br>inanıp müslüman olan kimselere işittirebilirsin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün <br><br>ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. O dilediğini yaratır. O hakkıyla bilendir, hakkıyla <br><br>kudret sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kıyametin kopacağı gün suçlular, (dünyada) bir andan fazla kalmadıklarına yemin ederler. <br><br>Onlar (dünyada haktan) işte böyle döndürülüyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine ilim ve iman verilmiş olanlar ise onlara şöyle diyeceklerdir: 「Andolsun, siz, <br><br>Allah』ın yazısına göre, yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür. <br><br>Fakat siz bilmiyordunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün zulmedenlere mazeretleri fayda sağlamaz, Allah』ı razı edecek amelleri işleme istekleri <br><br>de kabul edilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz bu Kur』an』da insanlara her türlü misali verdik. Andolsun, eğer sen onlara bir <br><br>âyet getirsen, inkâr edenler mutlaka, 「Siz ancak asılsız şeyler uyduranlarsınız」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, bilmeyenlerin kalplerini işte böyle mühürler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sabret. Şüphesiz, Allah』ın va』di gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni <br><br>gevşekliğe (ve tedirginliğe) sürüklemesinler. <br><br><br>LOKMÂN SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . ve . âyetlerde anılan Hz. Lokmân』dan almıştır. <br><br>Sûrede başlıca, Hz. Lokmân』ın oğluna öğütleri, tevhid, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve <br><br>haşr konularına dikkat çekilmekte, kıyamet günü için hazırlıklı olunması öğütlenmektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elif Lâm Mîm. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Bunlar, hikmet dolu Kitab』ın; iyilik yapanlara bir hidayet ve rahmet olarak indirilmiş <br><br>âyetleridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak <br><br>inanırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta <br><br>kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak <br><br>için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap <br><br>vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman; onları hiç işitmemiş gibi, kulağında bir ağırlık var da <br><br>büyüklenerek arkasını döner. Ona, elem dolu bir azabı müjdele. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Şüphesiz, iman edip salih amel işleyenler için içlerinde ebedi kalacakları Naîm cennetleri <br><br>vardır. Allah (bu konuda) gerçek bir vaadde bulunmuştur. O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet <br><br>sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye <br><br>sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten de yağmur indirip orada her <br><br>türden güzel ve faydalı bitki bitirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte Allah』ın yarattıkları! Haydi, Allah』ı bırakıp da taptıklarınızın yarattığını bana <br><br>gösterin! Hayır, zalimler açık bir sapıklık içindedirler. <br><br>&nbsp;. Andolsun, biz Lokmân』a 「Allah』a şükret」 diye hikmet verdik. Kim şükrederse ancak kendisi için <br><br>şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, <br><br>övülmeye lâyıktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Lokmân oğluna öğüt vererek şöyle demişti: 「Yavrum! Allah』a ortak koşma! Çünkü ortak <br><br>koşmak elbette büyük bir zulümdür.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz <br><br>düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) <br><br>insana şöyle emrettik: 「Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle <br><br>uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. <br><br>Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Lokmân öğütlerine şöyle devam etti:) 「Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi <br><br>ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu <br><br>çıkarır getirir. Çünkü Allah en gizli şeyleri bilendir, (herşeyden) hakkıyla haberdar olandır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere <br><br>karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü <br><br>Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini herhalde eşeklerin sesidir!」 <br><br>&nbsp;. Göklerde, yerde ne varsa hepsini Allah』ın sizin hizmetinize verdiğini ve açıkça yahut gizlice <br><br>üzerinizdeki nimetlerini tamamladığını görmediniz mi? Yine de insanlar arasında, hiçbir bilgisi, <br><br>yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine, 「Allah』ın indirdiğine uyun」 denildiği zaman, 「Hayır, biz babalarımızı üzerinde <br><br>bulduğumuz şeye uyarız」 derler. Şeytan kendilerini cehennem azabına çağırıyor olsa da mı? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim iyilik yaparak kendini Allah』a teslim ederse, şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur. <br><br>İşlerin sonu ancak Allah』a varır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim inkar ederse, onun inkarı seni üzmesin. Onların dönüşleri ancak bizedir. Biz de onlara <br><br>yaptıklarını haber veririz. Allah göğüslerin içindekini (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onları (dünyada) biraz yararlandırırız. Sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, eğer onlara, 「Gökleri ve yeri kim yarattı?」 diye sorsan, mutlaka 「Allah」 derler. De <br><br>ki, 「Hamd Allah』a mahsustur.」 Fakat onların çoğu bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerde ve yerde ne varsa Allah』ındır. Şüphesiz Allah her bakımdan sınırsız zengin olandır, <br><br>övülmeye layık olandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona <br><br>katılsa, Allah』ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, <br><br>hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz ancak bir tek insanı <br><br>yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. <br><br>&nbsp;. Görmedin mi ki Allah geceyi gündüzün içine ve gündüzü de gecenin içine sokuyor. Güneşi ve ayı <br><br>da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir zamana kadar <br><br>akar gider. Şüphesiz Allah işlediklerinizden hakkıyla haberdardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu böyledir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir, onu bırakıp da taptıkları ise bâtıldır. <br><br>Şüphesiz Allah yücedir, büyüktür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Görmedin mi ki, gemiler Allah』ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir. Allah bunu âyetlerinden <br><br>bir kısmını size göstermek için yapmaktadır. Şüphesiz ki bunda hakkıyla sabreden, hakkıyla <br><br>şükreden herkes için ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları (denizde,) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah』a has kılarak ona <br><br>yalvarırlar. Allah onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim <br><br>âyetlerimizi ise ancak son derece kaypak, son derece nankör olanlar inkar eder. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar <br><br>sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz <br><br>Allah』ın va』di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah <br><br>hakkında sizi aldatmasın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, <br><br>rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de <br><br>bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (herşeyden) hakkıyla haberdar olandır. <br><br><br>SECDE SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre adını, mü』minlerin Allah』a secde etmelerinden bahseden . <br><br>âyetten almıştır. Sûrede ayrıca Allah』ın kudretinden, ahiret gününden, kitaplardan, <br><br>peygamberlerden ve insanın yaratılışından söz edilmektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elif Lâm Mîm. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan bu Kitab』ın indirilişi, âlemlerin Rabbi tarafındandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa 「Onu Muhammed uydurdu」 mu diyorlar? Hayır o, kendilerine senden önce hiçbir uyarıcı <br><br>gelmemiş olan bir kavmi uyarman için, doğru yolu bulsunlar diye Rabbin tarafından indirilmiş <br><br>gerçektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, gökleri ve yeri, ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan sonra da <br><br>Arş』a kurulandır. Sizin için ondan başka hiçbir dost, hiçbir şefaatçi yoktur. Hâlâ düşünüp öğüt <br><br>almayacak mısınız? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gökten yere kadar bütün işleri Allah yürütür. Sonra bu işler, süresi sizin hesabınızla bin <br><br>yıl olan bir günde ona yükselir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte Allah gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı. İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra onun neslini bir öz sudan, değersiz bir sudan yarattı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını <br><br>yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Kâfirler dediler ki:) 「Biz toprakta yok olduktan sonra mı, biz mi yeniden yaratılacakmışız? <br><br>Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkar etmektedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Sizin için görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize <br><br>döndürüleceksiniz.」 <br><br>&nbsp;. Suçlular Rablerinin huzurunda boyunlarını büküp, 「Rabbimiz! (Gerçeği) gördük ve işittik. <br><br>Artık şimdi bizi (dünyaya) döndür ki, salih amel işleyelim. Biz artık kesin olarak inanmaktayız」 <br><br>dedikleri vakit, (onları) bir görsen! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer dileseydik herkese hidayetini verirdik. Fakat benim, 「Andolsun, cehennemi hem cinlerden <br><br>hem de insanlardan dolduracağım」 sözüm gerçekleşecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Onlara şöyle denilecek:) 「O halde bu gününüze kavuşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz <br><br>de sizi unuttuk. Yapmakta olduklarınıza karşılık ebedi azabı tadın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bizim âyetlerimize ancak, kendilerine bu âyetlerle öğüt verildiği zaman secdeye kapanan, <br><br>kibirlenmeksizin Rablerine hamd ederek tespih edenler inanırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, korkarak ve ümid ederek Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar. <br><br>Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de Allah için harcarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını <br><br>bilemez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiç mü』min fasık gibi olur mu? Bunlar (elbette) eşit olmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar için, yapmakta olduklarına karşılık bir <br><br>mükafat olarak Me』vâ cennetleri vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fasıklık edenlere gelince, onların barınağı ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde oraya <br><br>döndürülürler ve onlara, 「Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın」 denir. <br><br>&nbsp;. Andolsun, dönsünler diye biz onlara (ahiretteki) en büyük azaptan önce (dünyadaki) yakın <br><br>azabı elbette tattıracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim, Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha <br><br>zalimdir? Şüphesiz ki biz suçlulardan intikam alıcıyız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz Mûsâ』ya Kitab』ı (Tevrat』ı) vermiştik. Sen de kitaba (Kur』an』a) kavuşma <br><br>konusunda sakın şüphe içinde olma. Onu İsrailoğullarına bir yol gösterici kılmıştık <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sabredip âyetlerimize kesin olarak inandıkları zaman içlerinden emrimizle doğru yola ileten <br><br>önderler çıkardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Rabbin kıyamet günü, üzerinde ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda onlar <br><br>arasında hüküm verecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yurtlarında gezip dolaştıkları nice nesilleri helak etmiş olmamız onlar için yol gösterici <br><br>olmadı mı? Şüphesiz bunda ibretler vardır. Hâlâ duymayacaklar mı? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Görmediler mi ki, biz yağmuru kupkuru yere gönderip onunla hayvanlarının ve kendilerinin <br><br>yiyeceği ekinler çıkarırız. Hâlâ görmeyecekler mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer doğru söyleyenler iseniz şu fetih ne zamanmış?」 diyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki, 「Fetih (Kıyamet) günü, inkar edenlere iman etmeleri fayda vermeyecektir. Onlara göz de <br><br>açtırılmayacaktır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şimdi sen onlardan yüz çevir ve bekle. Şüphesiz onlar da bekliyorlar. <br><br><br>AHZÂB SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ve . âyetlerde geçen 「el-Ahzâb」 kelimesinden <br><br>almıştır. Ahzâb, gruplar, demektir. Sûrede başlıca Hendek ve Benî Kureyza savaşları ile aile <br><br>hayatına dair bazı hükümler konu edilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Peygamber! Allah』a karşı gelmekten sakın. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz <br><br>Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbinden sana vahyolunana uy. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. Kendilerine zıhâr yaptığınız eşlerinizi de <br><br>anneleriniz yapmamıştır. Yine evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır. Bu sizin <br><br>ağızlarınızla söylediğiniz (fakat gerçekliği olmayan) sözünüzdür. Allah ise gerçeği söyler ve <br><br>doğru yola iletir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları babalarına nispet ederek çağırın. Bu Allah katında daha (doğru ve) adaletlidir. Eğer <br><br>babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata ile yaptığınız <br><br>bir işte size hiçbir günah yoktur. Fakat kasten yaptığınız şeylerde size günah vardır. Allah çok <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Peygamber, mü』minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de mü』minlerin <br><br>analarıdır. Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allah』ın Kitabına göre, (miras konusunda) <br><br>birbirleri için (diğer) mü』minlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. Ancak dostlarınıza <br><br>bir iyilik yapmanız başka. Bu (hüküm) Kitap』ta yazılıdır. <br><br>&nbsp;. Hani biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh』tan, İbrahim, Mûsâ ve Meryem oğlu <br><br>İsa』dan da. Evet biz onlardan sapa sağlam bir söz almıştık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Allah bunu,) doğru kimseleri doğruluklarından hesaba çekmek için (yapmıştır.) Kâfirlere de <br><br>elem dolu bir azap hazırlamıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) ordular üzerinize <br><br>gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgar ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah <br><br>yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymış ve <br><br>yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah』a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte orada mü』minler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, 「Allah ve Resülü bize, ancak aldatmak için <br><br>vaadde bulunmuşlar」 diyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani onlardan bir grup, 「Ey Yesrib (Medine) halkı! Sizin burada durmak imkanınız yok. Haydi <br><br>geri dönün」 demişti. Onlardan bir başka grup da, 「Evlerimiz açık (korumasız)」 diyerek <br><br>Peygamberden izin istiyorlardı. Oysa evleri açık (korumasız) değildi. Onlar sadece kaçmak <br><br>istiyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer Medine』nin her tarafından üzerlerine gelinse ve orada karışıklık çıkarmaları istenseydi, <br><br>onu mutlaka yaparlardı; o konuda fazla gecikmezlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun ki, onlar, daha önce geri dönüp kaçmayacaklarına dair Allah』a söz vermişlerdi. <br><br>Allah』a verilen söz ise sorumluluğu gerektirir. <br><br>&nbsp;. De ki: 「Eğer siz ölümden ya da öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda <br><br>vermeyecektir. O takdirde bile (hayatın zevklerinden) pek az yararlandırılırsınız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Eğer Allah size bir kötülük dilese, sizi Allah』tan koruyacak kimdir? Yahut size bir <br><br>rahmet dilese buna engel olacak kimdir?」 Onlar kendilerine Allah』tan başka hiçbir dost ve hiçbir <br><br>yardımcı bulamazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Şüphesiz Allah içinizden, savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine, 「Bize gelin」 diyenleri <br><br>biliyor. Size katkıda cimri davranarak savaşa pek az gelirler. Korku geldiğinde ise, üzerine <br><br>ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de <br><br>ganimete karşı aşırı düşkünlük göstererek sizi keskin dillerle incitirler. İşte onlar iman <br><br>etmediler. Allah da onların amellerini boşa çıkardı. Bu Allah』a kolaydır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Düşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. Düşman birlikleri (bir daha) gelecek olsa, <br><br>isterler ki, (çölde) bedevilerin arasında bulunsunlar da size dair haberleri (gidip gelenlerden) <br><br>sorsunlar. İçinizde bulunsalardı da pek az savaşırlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Allah』ın Resülünde sizin için; Allah』a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah』ı çok <br><br>zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mü』minler düşman birliklerini görünce, 「İşte bu Allah』ın ve Resülünün bize vaad ettiği <br><br>şeydir. Allah ve Resülü doğru söylemişlerdir」 dediler. Bu onların ancak imanlarını ve <br><br>teslimiyetlerini artırmıştır. <br><br>&nbsp;. Mü』minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah』a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir <br><br>kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) <br><br>beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun böyle olması Allah』ın, doğruları, doğrulukları sebebiyle mükafatlandırması, dilerse <br><br>münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah inkar edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, <br><br>savaşta mü』minlere kâfi geldi. Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük <br><br>bir korku saldı. Siz onların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henüz ayak basmadığınız topraklara <br><br>varis kıldı. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Peygamber! Hanımlarına de ki, 「Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size <br><br>mut』a vereyim ve sizi güzelce bırakayım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer Allah』ı, Resülünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden iyilik <br><br>yapanlara büyük bir mükafat hazırlamıştır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Peygamber』in hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa onun cezası iki kat <br><br>verilir. Bu Allah』a göre kolaydır. <br><br>&nbsp;. İçinizden kim Allah』a ve Resülüne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükafatını iki <br><br>kat veririz. Biz ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Peygamber』in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde <br><br>hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp <br><br>saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah』a ve Resülüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! <br><br>Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Siz evlerinizde okunan Allah』ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah en gizli <br><br>şeyi bilendir, hakkıyla haberdardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü』min erkeklerle mü』min kadınlar, itaatkar <br><br>erkeklerle itaatkar kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden <br><br>kadınlar, Allah』a derinden saygı duyan erkekler, Allah』a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka <br><br>veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını <br><br>koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah』ı çokça anan erkeklerle çokça anan <br><br>kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükafat hazırlamıştır. <br><br>&nbsp;. Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü』min erkek ve hiçbir mü』min <br><br>kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah』a ve Resülüne karşı <br><br>gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani sen Allah』ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte <br><br>bulunduğun kimseye, 「Eşini nikahında tut (onu boşama) ve Allah』tan sakın」 diyordun. İçinde, <br><br>Allah』ın ortaya çıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan çekiniyordun. Oysa kendisinden <br><br>çekinmene Allah daha layıktı. Zeyd eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu <br><br>seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları <br><br>boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mü』minlere bir zorluk olmasın. <br><br>Allah』ın emri mutlaka yerine getirilmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın, kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda peygambere bir darlık <br><br>yoktur. Daha önce gelip geçen peygamberler hakkında da Allah』ın kanunu böyledir. Allah』ın emri <br><br>kesinleşmiş bir hükümdür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Daha önce gelip geçen o peygamberler, Allah』ın vahiylerini tebliğ eden, Allah』tan korkan, <br><br>başka hiç kimseden korkmayan kimselerdir. Allah hesap görücü olarak yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah』ın Resülü ve <br><br>nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Allah』ı çokça zikredin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu sabah akşam tespih edin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size merhamet eden; melekleri de sizin için <br><br>bağışlanma dileyendir. Allah mü』minlere çok merhamet edendir. <br><br>&nbsp;. Allah』a kavuşacakları gün mü』minlere yönelik esenlik dileği 「Selam」 dır. Allah onlara bol bir <br><br>mükafat hazırlamıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah』ın izniyle kendi <br><br>yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mü』minlere kendileri için Allah』tan büyük bir lütuf olduğunu müjdele. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Onların eziyetlerine aldırma ve Allah』a tevekkül et. <br><br>Vekil olarak Allah yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Mü』min kadınları nikahlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide <br><br>bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar üzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız <br><br>yoktur. Bu durumda onlara mut』a verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah』ın sana ganimet olarak <br><br>verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, <br><br>halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helal kıldık. Ayrıca, <br><br>diğer mü』minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber』e bağışlayan, <br><br>Peygamber』in de kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mü』min kadını da (sana helal kıldık.) <br><br>Mü』minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette <br><br>bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, <br><br>çok merhamet edicidir. <br><br>&nbsp;. Ey Muhammed! Bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. <br><br>Uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Bu onların gözlerinin <br><br>aydın olması, üzülmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları için daha <br><br>uygundur. Allah kalplerinizdekini bilir. Allah hakkıyla bilendir, halimdir. (Hemen <br><br>cezalandırmaz, mühlet verir.) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile, başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp <br><br>başka eşler almak sana helal değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler başka. Şüphesiz Allah her <br><br>şeyi gözetleyendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli <br><br>vakitsiz) Peygamber』in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen <br><br>dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber』i rahatsız etmekte, fakat o <br><br>sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir <br><br>şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz ,hem de <br><br>onların kalpleri için daha temizdir. Allah』ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra <br><br>hanımlarını nikahlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu Allah katında büyük bir günahtır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Siz bir şeyi açığa vursanız da gizleseniz de, biliniz ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. <br><br>&nbsp;. Peygamberin hanımlarına, babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek <br><br>kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mümin kadınlardan ve sahip oldukları <br><br>cariyelerden ötürü bir günah yoktur. Ey Peygamber hanımları! Allah』a karşı gelmekten sakının. <br><br>Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla şahittir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber』e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât <br><br>edin, selam edin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah ve Resülünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lanet etmiş ve onlara <br><br>aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mümin erkekleri ve mümin kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler, bir iftira ve <br><br>apaçık bir günah yüklenmişlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek <br><br>elbiselerini giysinler. Bu onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah <br><br>çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve Medine』de kötü haberler <br><br>yayıp ortalığı karıştıranlar (tuttukları yoldan) vazgeçmezlerse, elbette seni onların üzerine <br><br>gitmeye teşvik edeceğiz. Onlar da (bundan sonra) orada lanete uğramış kimseler olarak seninle <br><br>pek az süre komşu kalacaklardır. Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir şekilde <br><br>öldürülürler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah』ın kanunu böyledir. Allah』ın kanununda asla <br><br>değişme bulamazsın. <br><br>&nbsp;. İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: 「Onun ilmi ancak Allah katındadır.」 Ne <br><br>bilirsin, belki de kıyamet yakında gerçekleşir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah kâfirlere lanet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, 「Keşke Allah』a ve Resül』e itaat <br><br>edeydik」 diyecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine şöyle diyecekler: 「Ey Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi <br><br>yoldan saptırdılar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanete uğrat.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey iman edenler! Siz Mûsâ』ya eziyet eden kimseler gibi olmayın. Nihayet Allah onu onların <br><br>dediklerinden temize çıkarmıştı. Mûsâ Allah katında itibarlı bir kimse idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Ey iman edenler! Allah』a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin <br><br>işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah』a ve Resülüne itaat ederse, muhakkak <br><br>büyük bir başarıya ulaşmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek <br><br>istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah』a ortak koşan erkeklere ve Allah』a ortak <br><br>koşan kadınlara azap etmek; mümin erkeklerin ve mümin kadınların da tövbelerini kabul etmek için <br><br>insana emaneti yüklemiştir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br><br><br>SEBE' SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre adını, . âyette geçen 「Sebe』 」 kelimesinden almıştır. <br><br>Sebe』 (Seba), Yemen』de bulunan bir bölgenin ya da bir kabilenin adıdır. Sûrede başlıca <br><br>müşriklerin ahireti inkâr etmeleri, Davûd ve Süleyman Peygamberlerin kıssaları ve müşriklerin <br><br>Hz. Muhammed』in peygamberliği hakkındaki bazı şüpheleri konu edilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hamd, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisinin olan Allah』a mahsustur. Hamd ahirette de O』na <br><br>mahsustur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, yere gireni, yerden çıkanı; gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. O, çok merhamet <br><br>edicidir, çok bağışlayıcıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler, 「Kıyamet bize gelmeyecektir」 dediler. De ki: 「Hayır, öyle değil, gaybı bilen <br><br>Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre <br><br>ağırlığında bir şey bile ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa hepsi <br><br>apaçık bir kitaptadır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın, iman edip salih amel işleyenleri mükâfatlandırması için (her şey o kitapta tespit <br><br>edilmiştir.) İşte onlar için bir bağışlanma ve bereketli bir rızık vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışırcasına çaba harcayanlar var ya; işte onlar için elem <br><br>dolu, çok kötü bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilen Kur』an』ın gerçek olduğunu ve onun, <br><br>mutlak güç sahibi ve övgüye layık Allah』ın yoluna ilettiğini görürler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine inkar edenler şöyle dediler: 「Çürüyüp ufalandıktan sonra sizin yeniden diriltileceğinizi <br><br>söyleyen bir adamı size gösterelim mi? <br><br>&nbsp;. 「Allah』a karşı yalan mı uydurdu, yoksa onda delilik mi var?」 Hayır öyle değil! Ahirete <br><br>inanmayanlar azap ve derin sapıklık içindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, önlerindeki ve arkalarındaki (kendilerini dört bir yandan kuşatan) göğe ve yere <br><br>bakmadılar mı? Eğer dilersek onları yere geçirir veya gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. <br><br>Bunda, Rabbine yönelen her kul için bir ibret vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Andolsun, Davud』a tarafımızdan bir lütuf verdik. 「Ey dağlar! Kuşların eşliğinde onunla <br><br>birlikte tespih edin」 dedik ve 「(Bütün vücudu örtecek) zırhlar yap, işçilikte de ölçüyü tuttur <br><br>diye demiri ona yumuşattık. 「Salih amel işleyin. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı görürüm」 diye <br><br>vahyettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Süleyman』ın emrine de, sabah esişi bir ay, akşam esişi de bir ay(lık yol) olan rüzgarı <br><br>verdik. Erimiş bakır ocağını da ona sel gibi akıttık. Cinlerden de Rabbinin izniyle onun önünde <br><br>çalışanlar vardı. İçlerinden kim bizim emrimizden çıkarsa ona alevli ateş azabını tattırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Cinler Süleyman için dilediği biçimde kaleler, heykeller, havuz gibi çanaklar ve sabit <br><br>kazanlar yapıyorlardı. Ey Davûd ailesi şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Süleyman』ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir <br><br>kurt gösterdi. Süleyman』ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı <br><br>aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı. <br><br>&nbsp;. Andolsun, Sebe』 halkı için kendi yurtlarında bir ibret vardı: Biri sağda biri solda iki bahçe <br><br>bulunuyordu. Onlara şöyle denilmişti: 「Rabbinizin rızkından yiyin ve O』na şükredin. Beldeniz <br><br>güzel bir belde, Rabbiniz de çok bağışlayıcı bir Rabdir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat onlar yüz çevirdiler. Biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların bahçelerini ekşi <br><br>meyveli ağaçlar, acı ılgın ve biraz da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nimetlere karşı nankörlük etmeleri sebebiyle onları işte böyle cezalandırdık. Biz (bu <br><br>şekilde) ancak nankörleri cezalandırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sebe』 halkı ile bereketlendirdiğimiz kentler arasına (her biri diğerinden) görülen kentler <br><br>oluşturduk. Oralarda gidiş-gelişi belirledik (seyahati kolaylaştırdık) ve onlara da şöyle dedik: <br><br>「Oralarda gece gündüz güvenlik içinde dolaşın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ise, 「Ey Rabbimiz! Yolculuğumuzun konakları arasını uzaklaştır」 dediler ve kendilerine <br><br>zulmettiler. Biz de onları ibret kıssalarına çevirdik ve kendilerini darmadağın ettik. Şüphesiz <br><br>ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şeytan onlar hakkındaki zannını doğru çıkardı. İnananlardan bir grup dışında hepsi ona <br><br>uydular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Oysa şeytanın onlar üzerinde hiçbir hakimiyeti yoktu. Ancak ahirete inananları, onun hakkında <br><br>şüphe içinde bulunanlardan ayırt edelim diye (ona bu fırsatı verdik). Senin Rabbin her şey <br><br>üzerinde hakiki bir koruyucudur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Allah』ı bırakıp da ilah olduklarını iddia ettiklerinizi çağırın. <br><br>Göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip değillerdir. Onların yerde ve gökte hiçbir <br><br>ortaklıkları yoktur. Allah』ın onlardan bir yardımcısı da yoktur. <br><br>&nbsp;. Allah katında, onun izin verdiği kimseden başkasının şefaati yarar sağlamaz. (Şefaat için <br><br>izin verilip de) kalplerinden korku giderilince birbirlerine, 「Rabbiniz ne söyledi?」 diye <br><br>sorarlar. Onlar da 「Gerçeği」 diye cevap verirler. O yücedir, büyüktür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Size göklerden ve yerden kim rızık verir?」 De ki: 「Allah. O halde ya biz hidayet veya <br><br>apaçık bir sapıklık üzereyiz, ya da siz!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Bizim işlediğimiz suçlardan siz sorumlu tutulmazsınız. Sizin işlediklerinizden de biz <br><br>sorumlu tutulmayız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Rabbimiz hepimizi kıyamet günü bir araya toplayacak, sonra da aramızda hak ile hüküm <br><br>verecektir. O gerçeği apaçık ortaya koyan, hakkıyla bilendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Allah』a ortak tuttuklarınızı bana gösterin! Hayır! (Hiçbir şey Allah』a ortak olamaz.) <br><br>Aksine O, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah』tır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu <br><br>bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek」 diyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Sizin için belirlenen bir gün vardır ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de <br><br>ileri geçebilirsiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler, 「Biz bu Kur』an』a da ondan önceki kitaplara da asla inanmayız」 dediler. <br><br>Zalimler Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman hallerini bir görsen! Birbirlerine laf <br><br>çevirip dururlar. Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara, 「Siz olmasaydınız biz <br><br>mutlaka iman eden kimseler olurduk」 derler. <br><br>&nbsp;. Büyüklük taslayanlar zayıf ve güçsüz görülenlere, 「Size hidayet geldikten sonra, biz mi sizi <br><br>ondan alıkoyduk? Hayır, suçlu olanlar sizlerdiniz」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zayıf ve güçsüz görülenler, büyüklük taslayanlara, 「Hayır, bizi hidayetten saptıran gece ve <br><br>gündüz kurduğunuz tuzaklardır. Çünkü siz bize Allah』ı inkar etmemizi ve O』na eşler koşmamızı <br><br>emrediyordunuz」 derler. Azabı görünce de içten içe pişmanlık duyarlar. Biz de inkar edenlerin <br><br>boyunlarına demir halkalar geçiririz. Onlar ancak yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, 「Biz, sizinle <br><br>gönderileni inkar ediyoruz」 demişlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine, 「Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çoktur. Bize azap edilmeyecektir」 demişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed, de ki: 「Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Fakat <br><br>insanların çoğu bilmezler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ne mallarınız ne de çocuklarınız, sizi bizim katımıza daha çok yaklaştıran şeylerdir! Ancak <br><br>iman edip salih amel işleyenler başka. İşte onlar için işlediklerine karşılık kat kat mükafat <br><br>vardır. Onlar cennet köşklerinde güven içindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışanlar var ya, işte onlar azap için hazır <br><br>bulundurulacaklar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Şüphesiz, Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar. <br><br>Allah yolunda her ne harcarsanız Allah onun yerine başkasını verir. O rızık verenlerin en <br><br>hayırlısıdır.」 <br><br>&nbsp;. Allah』ın, onları hep birden toplayacağı, sonra da meleklere, 「Bunlar mı size ibadet <br><br>ediyorlardı?」 diyeceği günü bir hatırla! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Melekler) derler ki: 「Seni eksikliklerden uzak tutarız. Onlar değil, sen bizim dostumuzsun. <br><br>Hayır, onlar cinlere ibadet ediyorlardı. Onların çoğu cinlere inanıyordu.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bugün birbirinize ne fayda ne de zarar verebilirsiniz. Zulmedenlere, 「Yalanlamakta <br><br>olduğunuz cehennem azabını tadın」 deriz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimiz apaçık bir şekilde onlara okunduğunda, 「Bu sadece, atalarınızın tapmakta olduğu <br><br>şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir adamdır」 dediler. Bir de, 「Bu (Kur』an), uydurulmuş bir <br><br>yalandır」 dediler. Yine hak kendilerine geldiğinde onu inkar edenler, 「Bu ancak apaçık bir <br><br>büyüdür」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Oysa biz onlara okuyup inceleyecekleri kitaplar vermedik. Onlara senden önce hiçbir uyarıcı <br><br>da göndermedik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Halbuki bunlar onlara verdiğimiz şeylerin onda birine <br><br>bile ulaşamamışlardır. Elçilerimi yalanladılar. Peki, beni inkar etmenin sonucu nasıl oldu! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Ben size ancak bir tek şeyi, Allah için ikişer ikişer, teker teker <br><br>kalkıp düşünmenizi öğütlüyorum. Arkadaşınız Muhammed』de cinnetten eser yoktur. O şiddetli bir <br><br>azaptan önce sizin için ancak bir uyarıcıdır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Sizden herhangi bir ücret istemişsem o sizin olsun. Benim ücretim ancak Allah』a <br><br>aittir. O her şeye hakkıyla şahittir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Şüphesiz Rabbim gerçeği ortaya koyar. O gaybleri hakkıyla bilendir.」 <br><br>&nbsp;. De ki: 「Hak geldi. Artık batıl yeni bir şey ortaya çıkaramaz, eskiyi de geri getiremez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ben eğer sapmışsam ancak kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer hidayete ermişsem bu da <br><br>Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Şüphesiz O hakkıyla işitendir, kuluna çok yakındır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen onları, dehşetli bir korkuya kapılıp da kaçıp kurtulamayacakları ve yakın bir yerden <br><br>yakalanacakları zaman bir görsen! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Azabı görünce), 「ona inandık derler」 ama onlar için, artık uzak bir yerden (dünyadan) iman <br><br>elde etmek nasıl mümkün olur? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Oysa daha önce onu inkar etmişlerdi ve uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzuladıkları arasına bir engel <br><br>konmuştur. Çünkü onlar derin bir şüphe içindeydiler. <br><br><br>FÂTIR SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre adını, birinci âyette geçen 「Fâtır」 kelimesinden <br><br>almıştır. Fâtır, yaratan, yoktan var eden demektir. Yine ilk âyette geçen 「el-Melâike」 <br><br>kelimesinden dolayı 「Melâike sûresi」 diye de anılır. Sûrede başlıca, Allah』ın varlığına ve <br><br>birliğine işaret eden kainat olayları, öldükten sonra dirilme, Allah』ın nimetleri ve müminle <br><br>kâfir arasındaki fark konu edilmektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah』a <br><br>mahsustur. O yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah』ın gücü her şeye hakkıyla yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. Neyi de <br><br>tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! Allah』ın size olan nimetini hatırlayın. Allah』tan başka size göklerden ve yerden <br><br>rızık veren bir yaratıcı var mı? O』ndan başka hiçbir ilah yoktur. O halde nasıl oluyor da haktan <br><br>döndürülüyorsunuz? <br><br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Eğer seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, senden önce de nice peygamberler <br><br>yalancı sayılmıştır. Bütün işler ancak Allah』a döndürülür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! Şüphesiz Allah』ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok <br><br>aldatıcı (Şeytan) Allah hakkında sizi aldatmasın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise (siz de) onu düşman tanıyın. O, kendi <br><br>taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler için çetin bir azap vardır. İman edip salih ameller işleyenler için ise bir <br><br>bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse, ameli iyi olan kimse gibi mi <br><br>olacaktır? Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. (Ey Muhammed!) Onlar <br><br>için duyduğun üzüntüler yüzünden kendini helak etme! Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını <br><br>hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, rüzgarları gönderendir. Onlar da bulutları hareket ettirir. Biz de bulutları ölü bir <br><br>toprağa sürer ve onunla ölümünden sonra yer yüzünü diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de <br><br>böyledir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah』a aittir. Güzel sözler <br><br>ancak ona yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, <br><br>onlar için çetin bir azap vardır. İşte onların tuzağı boşa çıkar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan (meniden) yarattı. Sonra sizi (erkekli <br><br>dişili) eşler yaptı. Allah』ın ilmine dayanmadan hiçbir dişi ne hamile kalır ne de doğurur. <br><br>Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez, yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i <br><br>Mahfuz』da yazılı) olmasın. Şüphesiz bu Allah』a kolaydır. <br><br>&nbsp;. İki deniz aynı olmaz. Şu tatlıdır, susuzluğu giderir; içimi kolaydır. Şu ise tuzludur, <br><br>acıdır. Bununla beraber her birinden taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarırsınız. <br><br>Allah』ın lütfundan istemeniz ve şükretmeniz için gemilerin orada suyu yara yara gittiğini <br><br>görürsün. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve Ay』ı da koyduğu <br><br>kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu Allah』<br><br>tır, Rabbinizdir. Mülk yalnızca O』nundur. Allah』ı bırakıp da ibadet ettikleriniz, bir çekirdek <br><br>zarına bile hükmedemezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza karşılık veremezler. <br><br>Kıyamet günü de sizin ortak koştuğunuzu inkar ederler. Bunları sana hiç kimse, hakkıyla haberdar <br><br>olan (Allah) gibi haber veremez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey insanlar! Siz Allah』a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, <br><br>övülmeye hakkıyla layık olandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer Allah dilerse sizi giderir ve yeni bir halk getirir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu Allah』a göre zor bir şey değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir <br><br>başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını <br><br>da olsa. Sen ancak, görmedikleri halde Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları <br><br>uyarırsın. Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah』adır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kör ile gören bir olmaz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Karanlıklar ile aydınlık bir olmaz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gölge ile sıcaklık bir olmaz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Diriler ile ölüler de bir olmaz. Allah dilediğine işittirir. Sen kabirde bulunanlara <br><br>işittirecek değilsin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen ancak bir uyarıcısın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, <br><br>aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Eğer seni yalanlıyorlarsa bil ki, onlardan öncekiler de peygamberlerini <br><br>yalanlamışlardı. Oysa peygamberleri onlara apaçık delilleri, sahifeleri ve aydınlatıcı kitabı <br><br>getirmişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra ben inkar edenleri yakaladım. Beni inkar etmenin sonucu nasıl oldu! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Görmüyor musun ki Allah gökten su indirdi. Biz onunla türlü türlü ürünler çıkardık. Dağlardan <br><br>da beyaz, kırmızı (birbirinden farklı) çeşitli renklerde yollar (katmanlar) var, simsiyah taşlar <br><br>da var. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlardan, (yeryüzünde) hareket eden (diğer) canlılardan ve hayvanlardan yine böyle çeşitli <br><br>renklerde olanlar vardır. Allah』a karşı ancak; kulları içinden âlim olanlar derin saygı <br><br>duyarlar. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz, Allah』ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz <br><br>şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret <br><br>umabilirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah kendilerine mükafatlarını tam olarak versin ve kendi lütfundan daha da artırsın diye <br><br>(böyle yaparlar). Şüphesiz O, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir. <br><br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Sana vahyettiğimiz kitap (Kur』an), kendinden öncekini tasdik eden hak <br><br>kitaptır. Şüphesiz Allah (kullarından) hakkıyla haberdardır. Onları hakkıyla görür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra biz o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere (Muhammed』in ümmetine) miras olarak <br><br>verdik. Onlardan kendine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan <br><br>Allah』ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır. İşte bu büyük lütuftur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Adn cennetlerine girerler. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Oradaki <br><br>elbiseleri de ipektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şöyle derler: 「Hamd, bizden hüznü gideren Allah』a mahsustur. Şüphesiz Rabbimiz çok <br><br>bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O, lütfuyla bizi kalınacak yurda yerleştirendir. Bize orada bir yorgunluk dokunmaz. Bize <br><br>orada usanç da gelmez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler için ise cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler. Kendilerinden <br><br>cehennem azabı da hafifletilmez. İşte biz her nankörü böyle cezalandırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar cehennemde, 「Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan <br><br>başka ameller, salih ameller işleyelim」 diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) 「Sizi, düşünüp <br><br>öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. <br><br>Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah göklerin ve yerin gaybını bilendir. Şüphesiz o, gögüslerin özünü (kalplerde <br><br>olanı) hakkıyla bilendir. <br><br>&nbsp;. O, sizi yeryüzünde halifeler kılandır. Artık kim inkar ederse inkarı kendi aleyhinedir. <br><br>İnkarcıların inkarı, Rableri katında ancak uğrayacakları gazabı artırır. İnkarcıların inkarı, <br><br>ancak ziyanlarını arttırır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Allah』ı bırakıp da taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana, onlar yerden <br><br>ne yaratmışlardır?」 Yoksa onların göklerde bir ortaklıkları mı var? Yoksa kendilerine bir kitap <br><br>verdik de, o kitaptan, açık bir delile mi sahip bulunuyorlar? Hayır, zalimler birbirlerine <br><br>aldatmadan başka hiçbir şey vaadetmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye (kurduğu düzende) tutuyor. <br><br>Andolsun, eğer onlar (yörüngelerinden sapıp) yok olur giderlerse, O』ndan başka hiç kimse onları <br><br>tutamaz. Şüphesiz O, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Müşrikler, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerden herhangi birinden daha çok doğru <br><br>yol üzere olacaklarına dair en güçlü şekilde Allah』a yemin etmişlerdi. Fakat onlara bir uyarıcı <br><br>gelince, bu ancak onların nefretlerini artırdı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzünde büyüklük taslamak ve kötü tuzak kurmak için (böyle davranıyorlardı). Oysa kötü <br><br>tuzak, ancak sahibini kuşatır. Onlar ancak öncekilere uygulanan kanunu bekliyorlar. Sen Allah』ın <br><br>kanununda hiçbir değişiklik bulamazsın. Sen Allah』ın kanununda hiçbir sapma bulamazsın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Oysa onlar <br><br>kendilerinden daha da kuvvetli idiler. Ne göklerde ve ne de yerde Allah』ı aciz bırakacak hiçbir <br><br>şey vardır. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret sahibidir. <br><br>&nbsp;. Eğer Allah insanları, kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında <br><br>hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet süreleri <br><br>gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir. <br>&nbsp;<br><br>YÂSÎN SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ilk âyeti oluşturan 「Yâ-Sîn」 harflerinden <br><br>almıştır. Sûrede başlıca insanın ahlakî sorumlulukları, vahiy, Hz. Peygamber』i yalanlayan Kureyş <br><br>kabilesi, Antakya halkına gönderilen peygamberler, Allah』ın birliğini ve kudretini gösteren <br><br>deliller, öldükten sonra dirilme, hesap ve ceza konu edilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yâ Sîn. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . (Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur』an』a andolsun ki sen elbette dosdoğru bir yol üzere <br><br>(peygamber) gönderilenlerdensin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Kur』an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak <br><br>güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, onların çoğu üzerine o söz (azap) hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple <br><br>kafaları yukarıya kalkık durumdadır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık <br><br>görmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen ancak Zikr』e (Kur』an』a) uyanı ve görmediği halde Rahmân』dan korkan kimseyi uyarırsın. <br><br>İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükafatla müjdele. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini <br><br>yazarız. Biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz』da) bir bir kaydetmişizdir. <br><br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir <br><br>elçi ile destek vermiştik. Onlar, 「Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar şöyle dediler: 「Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân hiçbir şey indirmemiştir. <br><br>Siz sadece yalan söylüyorsunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Elçiler ise) şöyle dediler: 「Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz <br><br>biliyor.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz sizi <br><br>mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elçiler de, 「Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa <br><br>uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: 「Ey kavmim! Bu elçilere uyun.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca ona <br><br>döndürüleceksiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onu bırakıp da başka ilahlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların <br><br>şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . (Kavmi onu öldürdüğünde kendisine): 「Cennete gir!」 denildi. O da, 「Keşke kavmim, Rabbimin <br><br>beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!」 dedi. <br><br>&nbsp;. Kendisinden sonra kavmi üzerine (onları cezalandırmak için) gökten hiçbir ordu indirmedik. <br><br>İndirecek de değildik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sadece korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi; onların artık kendilerine <br><br>dönmeyeceklerini görmediler mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan <br><br>yerler <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde <br><br>pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, <br><br>bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde <br><br>kalmışlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah』ın <br><br>takdiri(düzenlemesi)dir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı <br><br>gibi olur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. <br><br>&nbsp;. Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de <br><br>kurtarılırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, 「Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden (dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan) <br><br>sakının ki size merhamet edilsin」 denildiğinde yüz çevirirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, 「Allah』ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın」 denildiği zaman, <br><br>inkar edenler iman edenlere, 「Allah』ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi <br><br>yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer doğru söyleyenlerseniz bu tehdit ne zaman gelecek?」 diyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler ne de ailelerine dönebilirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sûra üfürülür. Bir de bakarsın kabirlerden çıkmış Rablerine doğru akın akın gitmektedirler <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şöyle derler: 「Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman』ın <br><br>vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın hepsi birden toplanıp huzurumuza <br><br>çıkarılmışlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı <br><br>verilir. <br><br>&nbsp;. Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çok merhametli olan Rab』den bir söz olarak (kendilerine) 「Selam」 (vardır). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Allah şöyle der:) 「Ey suçlular! Ayrılın bu gün!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . 「Ey ademoğulları! Ben size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir <br><br>düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İnkar ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına <br><br>şahitlik eder. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer dileseydik onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu halde) yola koyulmak için <br><br>didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yine eğer dileseydik oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri <br><br>gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ <br><br>düşünmeyecekler mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz o Peygamber』e şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve <br><br>apaçık bir Kur』an』dır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kafirler hakkındaki o sözün (azabın) <br><br>gerçekleşmesi için Kur』an』ı indirdik. <br><br>&nbsp;. Görmediler mi ki biz onlar için, ellerimizin (kudretimizin) eseri olan hayvanlar yarattık da <br><br>onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da <br><br>yerler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar için bu hayvanlarda (daha pek çok) yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler <br><br>mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Belki kendilerine yardım edilir diye Allah』ı bırakıp da ilahlar edindiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar ilahlar için (hizmete) hazır asker oldukları halde, ilahlar onlara yardım edemezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz onların gizlediklerini de açığa <br><br>vurduklarını da biliyoruz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsan, bizim kendisini az bir sudan (meniden) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir <br><br>düşman kesilmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: 「Çürümüşlerken kemikleri <br><br>kim diriltecek?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Onları ilk defa var eden diriltecektir. O her yaratılmışı hakkıyla bilendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gökleri ve yeri yaratan Allah』ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, <br><br>hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir şeyi dilediği zaman onun emri o şeye ancak 「Ol!」 demektir. O da hemen oluverir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah』ın şanı yücedir! Siz yalnız O』na döndürüleceksiniz. <br><br><br>SÂFFÂT SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen 「es-Sâffât」 kelimesinden <br><br>almıştır. Sâffât, sıra sıra dizilenler, saf saf duranlar demektir. Sûrede başlıca, meleklerden, <br><br>cinlerden kıyamet ve ahiret olaylarından söz edilmekte; Nûh, İbrahim, İsmail, İshak, Mûsâ, <br><br>Hârun, İlyas, Lût ve Yûnus peygamberin kıssalarına yer verilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;, , , . Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah』ın kelâmını) <br><br>okuyanlara andolsun ki, sizin ilahınız gerçekten bir tek ilahtır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da (Batıların da) Rabbidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için <br><br>her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Şimdi sen onlara sor: 「Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız <br><br>diğer şeyleri yaratmak mı? Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır, sen (onların haline) şaştın onlar ise alay ediyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir mucize gördükleri zaman onu alaya alıyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Dediler ki:) 「Bu bir büyüden başka bir şey değildir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi tekrar <br><br>diriltileceğiz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Önceden gelip geçmiş atalarımız da mı?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Evet, hem de siz aşağılanmış kimseler olarak (diriltileceksiniz).」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O ancak şiddetli bir sesten ibarettir. Bir de bakarsın ki onlar (diriltilmiş hazır) <br><br>beklemektedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şöyle diyecekler: 「Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, 「İşte bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayırım günüdür」 denilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . Allah meleklere şöyle emreder: 「Zulmedenleri, eşlerini ve Allah』ı bırakıp da tapmakta <br><br>olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya <br><br>çekileceklerdir. <br><br>&nbsp;. Onlara, 「Ne diye yardımlaşmıyorsunuz?」 denir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır, onlar bugün teslim olmuş kimselerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Birbirlerine yönelip sorarlar (çekişirler). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şöyle derler: 「Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Diğerleri de onlara şöyle derler: 「Hayır, siz zaten mü』min kimseler değildiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hakimiyetimiz yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Artık Rabbimizin sözü (azap) bizim hakkımızda gerçekleşti. Biz onu mutlaka tadacağız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Evet, biz sizi saptırdık. Çünkü biz de sapkın kimselerdik.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Artık onlar o gün azapta ortaktırlar <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte biz suçlulara böyle yaparız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çünkü onlar, kendilerine, 「Allah』tan başka hiçbir ilah yoktur」 denildiği zaman inanmayıp <br><br>büyüklük taslıyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Biz, deli bir şair için ilahlarımızı mı terk edeceğiz?」 diyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır, öyle değil. O, hakkı getirmiş, (önceki) peygamberleri de tasdik etmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz siz mutlaka elem dolu azabı tadacaksınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Siz ancak işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırılırsınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak Allah』ın halis kulları başka. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar Naim cennetlerindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Koltuklar üzerinde karşılıklı olarak otururlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler <br><br>dolaştırılır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onda baş döndürme özelliği yoktur. Onlar, onu içmekle sarhoş da olmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yanlarında bakışlarını yalnızca kendilerine çevirmiş iri gözlü eşler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sanki onlar (beyazlıklarıyla), saklanmış (gün yüzü görmemiş) yumurtalardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken birbirlerine yönelip sorarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İçlerinden biri der ki: 「Benim bir arkadaşım vardı.」 <br><br>&nbsp;. 「Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?」 derdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi hesaba <br><br>çekileceğiz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Konuşan o kimse yanındakilere, 「Bakar mısınız, hali ne oldu?」 der. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendisi de bakar ve onu cehennemin ortasında görür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ona şöyle der: 「Allah』a andolsun, neredeyse beni de helak edecektin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Rabbimin nimeti olmasaydı, mutlaka ben de cehenneme konulanlardan olmuştum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . 「Nasıl, ilk ölümümüzden başka ölmeyecek miymişiz? Bize azap edilmeyecek miymiş?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bu (cennetteki nimetlere ulaşmak) büyük bir başarıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çalışanlar böylesi için çalışsınlar! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ziyafet olarak bu mu daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz biz onu zalimler için bir imtihan aracı kıldık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, cehennemin dibinde biten bir ağaçtır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onun meyveleri sanki şeytanların kafalarıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Cehennemlikler ondan yiyecekler ve onunla karınlarını dolduracaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra onlar için bunun üstüne kaynar sudan karışık bir içecek vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra onların dönüşleri mutlaka cehennemedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çünkü onlar babalarını sapık kimseler olarak buldular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kendileri de onların izinden koşa koşa gitmektedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz onlara da uyarıcılar göndermiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bak, uyarılanların sonu nasıl oldu! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak Allah』ın ihlâslı kulları başka. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, Nûh bize dua edip seslenmişti. Biz ne güzel cevap vereniz! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık. <br><br>&nbsp;. Onun neslini yeryüzünde kalanlar kıldık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âlemler içinde Nûh』a selam olsun! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çünkü o, bizim mü』min kullarımızdandı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra biz, diğerlerini suda boğduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz İbrahim de onun taraftarlarından idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani o, Rabbine temiz bir kalple gelmişti <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani babasına ve kavmine şöyle demişti: 「Siz neye tapıyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Allah』ı bırakıp da bir takım uydurma ilahlar mı istiyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O halde Âlemlerin Rabbi hakkında görüşünüz nedir?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . İbrahim yıldızlara baktı ve 「Ben hastayım」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun üzerine arkalarını dönüp ondan uzaklaştılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim onların putlarının tarafına gizlice gitti ve şöyle dedi: 「Yemez misiniz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ne diye konuşmuyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken üzerlerine yürüyüp onlara güçlü bir darbe indirdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kavmi (telaş içinde) koşarak ona doğru geldi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim şöyle dedi: 「Yonttuğunuz putlara mı tapıyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Oysa Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kavmi, 「Onun için bir bina yapın, (içinde ateş yakın) ve onu ateşe atın」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de onları en alçak kimseler kıldık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim şöyle dedi: 「Ben Rabbime (onun emrettiği yere) gideceğim. O bana yol gösterecektir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, 「Yavrum, ben rüyamda seni <br><br>boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?」 dedi. O da, 「Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. <br><br>İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın」 dedi. <br><br>&nbsp;, . Nihayet her ikisi de (Allah』ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz <br><br>üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: 「Ey İbrahim!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle <br><br>mükafatlandırırız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz, (İbrahim』e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail』i) kurtardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim』e selam olsun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çünkü o mü』min kullarımızdandı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onu salihlerden bir peygamber olarak İshak ile de müjdeledik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu da İshak』ı da uğurlu kıldık. Her ikisinin nesillerinden iyilik yapanlar da vardı, kendine <br><br>apaçık zulmedenler de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz Mûsâ』ya ve Hârûn』a da lütufta bulunduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara yardım ettik de onlar galip gelenler oldular. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onlara (hükümlerimizi) açıklayan Kitab』ı (Tevrat』ı) verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları doğru yola ilettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonradan gelenler arasında onlara güzel birer ad bıraktık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ』ya ve Hârûn』a selam olsun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çünkü onlar mü』min kullarımızdan idiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz İlyas da peygamberlerden idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani kavmine şöyle demişti: 「Allah』a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . 「Yaratıcıların en güzelini, sizin ve geçmiş atalarınızın Rabbi olan Allah』ı bırakarak 「Ba』<br><br>l』e mi tapıyorsunuz?」 <br><br>&nbsp;. Onu yalanladılar. Bu sebeple onlar (cehenneme) götürüleceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak Allah』ın ihlâslı kulları başka. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonradan gelenler içerisinde ona güzel bir ad bıraktık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İlyas』a selam olsun <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Çünkü o bizim mü』min kullarımızdandı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Lût da peygamberlerdendi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Hani biz onu ve geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın (kâfir olan eşi) dışında bütün <br><br>ailesini kurtarmıştık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra da diğerlerini yok ettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Şüphesiz sizler (yolculuklarınız sırasında) sabah akşam onların (harap olmuş) yurtlarına <br><br>uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ düşünmeyecek misiniz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Yûnus da peygamberlerdendi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani o kaçıp yüklü gemiye binmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gemidekilerle kur』a çekmiş ve kaybedenlerden olmuştu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece, Yûnus kendini kınayıp dururken balık onu yuttu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Eğer o, Allah』ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı, mutlaka insanların diriltileceği güne <br><br>kadar balığın karnında kalırdı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken biz onu hasta bir halde sahile attık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Üzerine geniş yapraklı bir ağaç bitirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onu yüz bin, yahut daha fazla insana peygamber olarak gönderdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet onlar iman ettiler. Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Onlara sor: Kız çocukları Rabbinin de, erkek çocukları onların mı? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa biz melekleri dişi olarak yaratmışız da onlar şahid mi bulunuyorlarmış? <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . İyi bilin ki onlar kendi uydurmaları olarak, 「Allah çocuk sahibi oldu」 diyorlar. Onlar <br><br>elbette yalan söylüyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa Allah kızları erkeklere tercih mi etti? <br><br>&nbsp;. Neyiniz var? Nasıl hüküm veriyorsunuz! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hiç düşünmüyor musunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa sizin apaçık bir deliliniz mi var? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer doğru söyleyen kimseler iseniz getirin (bu delili içeren) kitabınızı! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah ile cinler arasında da nesep bağı kurdular. Oysa cinler de kendilerinin Allah』ın <br><br>huzuruna getirileceklerini bilirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak Allah』ın ihlâslı kulları bunlar gibi değildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp <br><br>Allah』ın yolundan saptırabilirsiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Melekler derler ki:) 「Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz biz (orada) saf duranlarız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz biz (Allah』ı) tespih edip yüceltenleriz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . Müşrikler) şunu da söylüyorlardı: 「Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir <br><br>kitap olsaydı, elbette biz ihlâslı kullar olurduk.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat (kitap gelince) onu inkar ettiler. Yakında (sonlarının ne olacağını) bilecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onlara mutlaka yardım edilecektir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz ordularımız galip gelecektir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O halde bir süreye kadar onlardan yüz çevir <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gözetle onları, yakında onlar da görecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa onlar azabımızı acele mi istiyorlar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat azabımız onların yurtlarına indiğinde o uyarılmış olanların sabahı ne kötü olur! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Bir süreye kadar onlardan yüz çevir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Bekle ve) gör. Onlar da yakında görecekler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, <br><br>yücedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Peygamberlere selam olsun. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah』a mahsustur. <br><br><br>SÂD SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki 「Sâd」 harfinden almıştır. Sûrede <br><br>başlıca, Allah』ın birliği, müşriklerin inkarları ve sapıklıkları sebebiyle azabı hak etmiş <br><br>oldukları, Davûd, Süleyman, Eyyüp, İbrahim, İshak, İsmail, el-Yesa』 ve Zülkifl peygamberlerin <br><br>kıssaları, Davût peygamber』in hakemliği ve Hz. Peygamberin temel görevi konu edilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sâd. O şanlı, şerefli Kur』an』a andolsun (ki o, Allah sözüdür). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat inkar edenler bir büyüklenme ve ayrılık içindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Onlar da feryat ettiler, ama artık kurtuluş <br><br>zamanı değildi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kafirler, kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve şöyle dediler: 「Bu <br><br>yalancı bir sihirbazdır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İlahları bir tek ilah mı yaptı? Gerçekten bu çok tuhaf bir şey!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . İçlerinden ileri gelenler, 「Gidin, ilahlarınıza tapmaya devam edin. İşte bu istenen <br><br>şeydir. Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. O zikir <br><br>(Kur』an) içimizden ona mı indirildi?」 diyerek kalkıp gittiler. Hayır, onlar benim Zikrimden <br><br>(Kur』an』-dan) şüphe içindedirler. Hayır, henüz azabımı tatmadılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa mutlak güç sahibi ve çok bağışlayan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin hükümranlığı onların mıdır? Öyle ise sebeplere <br><br>yapışarak yükselsinler (bakalım!) <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, çeşitli gruplardan oluşmuş ve şuracıkta bozguna uğrayacak derme çatma bir ordudur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Onlardan önce de Nûh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semûd kavmi, Lût kavmi ve <br><br>Eyke halkı da Peygamberleri yalanlamışlardı. İşte onlar da (böyle) gruplardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (O grupların) her biri peygamberleri yalanladı da onları cezalandırmam hak oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunlar da (müşrikler de) ancak (vakti gelince) asla geri kalmayacak korkunç bir ses <br><br>bekliyorlar <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Müşrikler (alay ederek) şöyle dediler: 「Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!」 <br><br>&nbsp;. Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd』u hatırla. O, Allah』a <br><br>çok yönelen bir kimse idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd』un <br><br>emrine verdik. Onların her biri Allah』a yönelmişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz Davud』un mülkünü güçlendirdik, ona hikmet ve hakla batılı ayıran söz (hüküm verme) <br><br>yeteneği verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana davacıların haberi geldi mi? Hani onlar duvarı aşarak mabede girmişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani Dâvûd』un yanına girmişlerdi de Dâvûd onlardan korkmuştu. Onlar, 「Korkma! Biz, iki davacı <br><br>grubuz. Birimiz diğerine haksızlık etmiştir. Aramızda adaletle hükmet. Zulmetme ve bizi hak yola <br><br>ilet」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İçlerinden biri şöyle dedi: 「Bu benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benim ise <br><br>bir tek koyunum var. Böyle iken 「Onu da bana ver」 dedi ve tartışmada beni bastırdı.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Davud dedi ki: 「Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek suretiyle sana <br><br>zulmetmiştir. Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder. Ancak iman edip salih ameller <br><br>işleyenler başka. Onlar da pek azdır.」 Dâvûd bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken <br><br>Rabbinden bağışlama diledi, eğilerek secdeye kapandı ve Allah』a yöneldi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de bunu ona bağışladık. Şüphesiz katımızda onun için bir yakınlık ve dönüp geleceği güzel <br><br>bir yer vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ona dedik ki: 「Ey Dâvûd! Gerçekten biz seni yeryüzünde halife yaptık. İnsanlar arasında hak <br><br>ile hüküm ver. Nefis arzusuna uyma, yoksa seni Allah』ın yolundan saptırır. Allah』ın yolundan <br><br>sapanlar için hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır.」 <br><br>&nbsp;. Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu (yaratılanların boş yere <br><br>yaratıldığı iddiası) inkar edenlerin zannıdır. Cehennem ateşinden dolayı vay inkar edenlerin <br><br>haline! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa biz iman edip salih ameller işleyenleri, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız? <br><br>Yoksa Allah』a karşı gelmekten sakınanları yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu Kur』an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz <br><br>mübarek bir kitaptır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dâvûd』a Süleyman』ı bağışladık. O ne güzel kuldu! Şüphesiz o, Allah』a çok yönelen bir kimse <br><br>idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani ona akşamüstü bir ayağını tırnağı üstüne dikip üç ayağının üzerinde duran çalımlı ve <br><br>soylu atlar sunulmuştu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Süleyman, 「Gerçekten ben malı, Rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim」 dedi. <br><br>Nihayet gözden kaybolup gittikleri zaman , 「Onları bana geri getirin」 dedi. (Atlar gelince de) <br><br>bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz Süleyman』ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık. Sonra tövbe edip <br><br>bize yöneldi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Süleyman, 「Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye layık olmayacak bir mülk <br><br>(hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de rüzgarı onun buyruğuna verdik. Rüzgar onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı, bukağılara bağlı olarak diğerlerini <br><br>de, onun emrine verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İşte bu bizim ihsanımızdır. Artık sen de (istediğine) hesapsızca ver yahut verme」 dedik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz katımızda onun için bir yakınlık ve dönüp geleceği güzel bir yer vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyub』u da an. Hani o, Rabbine, 「Şeytan bana bir yorgunluk ve azap <br><br>dokundurdu」 diye seslenmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de ona, 「Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su」 dedik. <br><br>&nbsp;. Biz ona tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla <br><br>birlikte bir o kadarını bahşettik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şöyle dedik: 「Eline bir demet sap al ve onunla vur, yeminini bozma.」 Gerçekten biz Eyyûb』u <br><br>sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah』a çok yönelen bir kimse idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim』i, İshak』ı ve Yakub』u da an. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile (temizleyip) ihlâslı kimseler <br><br>kıldık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz onlar, bizim katımızda hayırlı, seçkin kimselerdendir <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) İsmail, el-Yesa』 ve Zülkifl』i de an. Onların her biri iyi kimselerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Bu bir öğüttür. Allah』a karşı gelmekten sakınanlar için elbette güzel bir dönüş yeri, <br><br>kapıları kendilerine açılmış olarak Adn cennetleri vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar orada koltuklara yaslanmış olarak pek çok meyveler ve içecekler isterler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yanlarında gözlerini kendilerinden ayırmayan yaşıt eşler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bunlar, hesap günü için size vaad edilenlerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte bu bizim verdiğimiz rızıktır. Ona asla tükenme yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . İşte böyle! Şüphesiz azgınlar için elbette kötü bir dönüş yeri, cehennem vardır. Onlar <br><br>oraya girerler. Orası ne kötü bir yataktır! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte (azap), onu tatsınlar: Bir kaynar su ve bir irin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O azaba benzer çeşit çeşit başka azaplar da vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Kendi aralarında şöyle derler:) 「İşte sizinle beraber cehenneme tıkılacak bir grup. Onlara <br><br>rahat ve huzur olmasın! Şüphesiz onlar cehenneme gireceklerdir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O grup da, 「Hayır, size rahat ve huzur olmasın. Bu cehennemi bizim önümüze siz sürdünüz. <br><br>Orası ne kötü durak yeridir!」 der. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şöyle derler: 「Ey Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim sürdüyse cehennemde onun azabını bir kat <br><br>daha artır.」 <br><br>&nbsp;. Yine şöyle derler: 「Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「(Cehennemlik değillerdi de) biz onları alaya mı almış olduk, yoksa (buradalar da) <br><br>gözlerimizden mi kaçtılar?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bu, cehennemliklerin birbirleriyle çekişmesi kesin bir gerçektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Ben ancak bir uyarıcıyım. Her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan <br><br>bir Allah』tan başka hiçbir ilah yoktur.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Mutlak güç sahibidir, çok <br><br>bağışlayandır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki, 「Bu Kur』an, büyük bir haberdir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Siz ise ondan yüz çeviriyorsunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Aralarında tartıştıkları sırada, yüce topluluğa (ileri gelen melekler topluluğuna) dair <br><br>benim hiçbir bilgim yoktu.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bana ancak, benim sadece bir uyarıcı olduğum vahyediliyor.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani, Rabbin meleklere şöyle demişti: 「Muhakkak ben çamurdan bir insan yaratacağım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onu şekillendirip içine ruhumdan üflediğim zaman onun için saygı ile eğilin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Derken bütün melekler topluca saygı ile eğildiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ancak İblis eğilmedi. O büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, 「Ey İblis! 「Ellerimle yarattığıma saygı ile eğilmekten seni ne alıkoydu? Büyüklük mü <br><br>tasladın, yoksa üstünlerden mi oldun?」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İblis, 「Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah şöyle dedi: 「Öyle ise çık oradan (cennetten), çünkü sen kovuldun.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz benim lanetim hesap ve ceza gününe kadar senin üzerinedir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İblis, 「Ey Rabbim! Öyle ise bana insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver」 dedi <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Allah şöyle dedi: 「Sen o bilinen vakte (kıyamet gününe) kadar mühlet verilenlerdensin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . İblis, 「Senin şerefine andolsun ki, içlerinden ihlâslı kulların hariç, elbette onların <br><br>hepsini azdıracağım」 dedi. <br><br>&nbsp;. Allah şöyle dedi: 「İşte bu gerçektir. Ben de gerçeği söylüyorum:」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Andolsun, cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Bundan (tebliğ görevinden) dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Ben <br><br>kendiliğinden yükümlülük altına girenlerden değilim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bu Kur』an âlemler için ancak bir öğüttür.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onun haberlerinin doğruluğunu bir süre sonra mutlaka öğreneceksiniz.」 <br><br><br>ZÜMER SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ve . âyetlerde geçen 「Zümer」 kelimesinden <br><br>almıştır. Zümer; zümreler, gruplar demektir. Sûrede başlıca, göklerde ve yerde Allah』ın <br><br>birliğini gösteren deliller, mü』minlerin cennete, kâfirlerin cehenneme sevk edilecekleri konu <br><br>edilmekte; kullar, ölüm gelip çatmadan Allah』a yönelmeye çağrılmaktadır. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kitab』ın indirilmesi mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab』ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah』a <br><br>has kılarak O』na kulluk et. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İyi bilin ki, halis din yalnız Allah』ındır. Onu bırakıp da başka dostlar edinenler, 「Biz <br><br>onlara sadece, bizi Allah』a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz」 diyorlar. Şüphesiz <br><br>Allah ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah yalancı <br><br>ve nankör olanları doğru yola iletmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O bundan <br><br>uzaktır, yücedir. O bir ve her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan Allah』tır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, <br><br>gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. <br><br>Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki, o mutlak güç sahibidir, <br><br>çok bağışlayandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan eşini var etti. Sizin için hayvanlardan (erkek <br><br>ve dişi olarak) sekiz eş yarattı. Sizi annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek <br><br>üç (kat) karanlık içinde oluşturuyor. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk (mutlak hakimiyet) <br><br>yalnız onundur. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O halde nasıl oluyor da haktan <br><br>döndürülüyorsunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer inkar ederseniz şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının <br><br>inkar etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka <br><br>bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı <br><br>haber verir. Çünkü O göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsana bir zarar dokunduğu zaman Rabbine yönelerek O』na yalvarır. Sonra kendi tarafından ona <br><br>bir nimet verdiği zaman daha önce ona yalvardığını unutur ve Allah』ın yolundan saptırmak için <br><br>O』na eşler koşar. De ki: 「Küfrünle az bir süre yaşayıp geçin! Şüphesiz sen <br><br>cehennemliklerdensin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Böyle bir kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa gece vakitlerinde, secde halinde ve <br><br>ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: 「Hiç <br><br>bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?」 Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed! Bizim adımıza de ki, 「Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. <br><br>Bu dünyada iyilik yapanlar için (ahirette) bir iyilik vardır. Allah』ın yeryüzü geniştir. <br><br>Sabredenlere mükafatları elbette hesapsız olarak verilir.」 <br><br>&nbsp;. De ki: 「Şüphesiz bana, dini Allah』a has kılarak O』na ibadet etmem emredildi.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bana, müslümanların ilki olmam da emredildi.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Eğer ben Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ben dinimi Allah』a has kılarak sadece O』na ibadet ediyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Siz de Allah』tan başka dilediğiniz şeylere ibadet edin!」 De ki: 「Şüphesiz hüsrana uğrayanlar <br><br>kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. İyi bilin ki bu apaçık hüsranın <br><br>ta kendisidir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar için üstlerinde ateşten katmanlar, altlarında (ateşten) katmanlar vardır. İşte Allah <br><br>kullarını bununla korkutur. Ey kullarım bana karşı gelmekten sakının. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Tağut』tan , ona kulluk etmekten kaçınan ve içtenlikle Allah』a yönelenler için müjde vardır. O <br><br>halde kullarımı müjdele! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah』ın hidayete erdirdiği <br><br>kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hakkında azap sözü (hükmü) gerçekleşenler, hiç onlar gibi olur mu? Cehennemlikleri sen mi <br><br>kurtaracaksın? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat Rabbine karşı gelmekten sakınanlar için (cennette) üst üste yapılmış ve altlarından <br><br>ırmaklar akan köşkler vardır. Allah gerçek bir vaadde bulunmuştur. Allah vadinden dönmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Görmedin mi, Allah gökten su indirdi de onu yeryüzündeki kaynaklara ulaştırdı. Sonra onunla <br><br>renkleri çeşit çeşit ekinler çıkarıyor. Sonra ekinler kuruyor da onları sapsarı kesilmiş <br><br>görüyorsun. Sonra da Allah onları kurumuş çer çöp haline getirir. Şüphesiz ki bunda akıl <br><br>sahipleri için bir öğüt vardır. <br><br>&nbsp;. Allah』ın, göğsünü İslâm』a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi imana <br><br>kapalı kimse gibi midir? Allah』ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay haline! İşte onlar <br><br>açık bir sapıklık içindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, <br><br>kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri <br><br>(vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah』ın <br><br>zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur』an Allah』ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola <br><br>iletir. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kıyamet günü kötü azaba karşı yüzüyle korunan kimse , (o gün) azaptan emin olan kimse gibi <br><br>midir? Zalimlere, 「Kazandıklarınızı tadın」 denir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan öncekiler de yalanladılar ve azap kendilerine farkına varamadıkları bir yerden <br><br>geldi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece Allah dünya hayatında onlara zilleti tattırdı. Elbette ki ahiret azabı daha büyüktür. <br><br>Keşke bilselerdi! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, öğüt alsınlar diye biz bu Kur』an』da insanlar için her türlü misali verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onu, Allah』a karşı gelmekten sakınsınlar diye hiçbir eğriliği bulunmayan Arapça bir Kur』<br><br>an olarak indirdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, birbiriyle çekişen ortak sahipleri bulunan bir (köle) adam ile, yalnızca bir kişiye <br><br>ait olan bir (köle) adamı örnek verdi. Bu iki adamın durumu hiç bir olur mu? Hamd Allah』a <br><br>mahsustur. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra şüphesiz siz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme edileceksiniz <br><br>&nbsp;. Kim, Allah』a karşı yalan uyduran ve kendisine geldiğinde, doğruyu (Kur』an』ı) yalanlayandan <br><br>daha zalimdir? Cehennemde kafirler için kalacak bir yer mi yok!? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dosdoğru Kur』an』ı getiren ile onu tasdik edenler var ya, işte onlar Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakınanlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. . Onlar için Rableri katında diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilik yapanların <br><br>mükafatıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Allah,) işledikleri kötülükleri örtmek ve onlara yaptıklarının en güzeli ile karşılık vermek <br><br>için (onları böyle mükafatlandırdı). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah kuluna yetmez mi? Seni O』ndan (Allah』tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah <br><br>kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah kimi de doğru yola iletirse artık onu saptıracak hiç kimse yoktur. Allah mutlak güç <br><br>sahibi, intikam sahibi değil midir? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, eğer onlara, 「Gökleri ve yeri kim yarattı?」 diye sorsan elbette, 「Allah」, derler. <br><br>De ki: 「Peki söyleyin bakalım? Allah』ı bırakıp da ibadet ettikleriniz var ya; eğer Allah bana <br><br>herhangi bir zarar dokundurmak isterse, onlar Allah』ın dokundurduğu zararı kaldırabilirler mi? <br><br>Yahut Allah bana bir rahmet dilese, onlar onun rahmetini engelleyebilirler mi?」 De ki: 「Allah <br><br>bana yeter. Tevekkül edenler ancak O』na tevekkül ederler.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;- . De ki: 「Ey kavmim! Elinizden geleni yapın. Ben de yapacağım. Kişiyi rezil edici azabın kime <br><br>geleceğini ve sürekli azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz!」 <br><br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Biz sana Kitab』ı (Kur』an』ı) insanlar için, hak olarak indirdik. Kim doğru yola <br><br>girerse, kendisi için girmiş olur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapar. Sen onlara vekil <br><br>değilsin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne <br><br>hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar <br><br>bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa Allah』tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: 「Hiçbir şeye güçleri yetmese ve <br><br>düşünemiyor olsalar da mı?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Şefaat tümüyle Allah』a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O』nundur. Sonra yalnız <br><br>O』na döndürüleceksiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah bir tek (ilah) olarak anıldığında ahirete inanmayanların kalpleri daralır. Allah』tan <br><br>başkaları (ilahları) anıldığında bakarsın sevinirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah』ım! <br><br>Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen hükmedersin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin <br><br>olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi. Artık, hiç hesap <br><br>etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına çıkmıştır. <br><br>&nbsp;. (Dünyada) kazandıkları şeylerin kötülükleri karşılarına çıkmış, alay etmekte oldukları şey <br><br>onları kuşatmıştır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, <br><br>「Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir」 der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu <br><br>bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti ama kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar <br><br>sağlamamıştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihayet kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet etmişti. Onlardan zulmedenler var ya, <br><br>kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara isabet edecektir. Onlar Allah』ı aciz bırakacak <br><br>değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bilmediler mi ki, Allah rızkı dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz bunda <br><br>inanan bir toplum için elbette ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah』ın rahmetinden ümidinizi <br><br>kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet <br><br>edendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Azap size gelmeden önce Rabbinize dönün ve O』na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;- . Farkında olmadan azap size ansızın gelmeden önce, Rabbinizden size indirilenin en güzeline <br><br>uyun ki, kişi, 「Allah』ın yanında, işlediğim kusurlardan dolayı vay halime! Gerçekten ben alay <br><br>edenlerden idim」 demesin. <br><br>&nbsp;. Yahut, 「Allah beni doğru yola iletseydi elbette O』na karşı gelmekten sakınanlardan olurdum」 <br><br>demesin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut azabı gördüğünde, 「Keşke benim için dünyaya bir dönüş daha olsa da iyilik yapanlardan <br><br>olsam」 demesin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Allah şöyle diyecek:) 「Hayır, öyle değil! Âyetlerim sana geldi de sen onları yalanladın, <br><br>büyüklük tasladın ve inkarcılardan oldun.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kıyamet günü Allah』a karşı yalan söyleyenleri görürsün, yüzleri kapkara kesilmiştir. Büyüklük <br><br>taslayanlar için cehennemde bir yer mi yok!? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları başarıları sebebiyle kurtarır. Onlara kötülük <br><br>dokunmaz. Onlar üzülmezler de. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah her şeyin yaratıcısıdır. O her şeye vekildir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerin ve yerin anahtarları O』nundur. Allah』ın âyetlerini inkar edenler var ya, işte onlar <br><br>ziyana uğrayanların ta kendileridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ey cahiller! Siz bana Allah』tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: 「Eğer Allah』a ortak koşarsan <br><br>elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır, yalnız Allah』a ibadet et ve şükredenlerden ol. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın kadrini gereği gibi bilemediler. Yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle O』nun elindedir. <br><br>Gökler de O』nun kudretiyle dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir. <br><br>&nbsp;. Sûr』a üflenir ve Allah』ın dilediği kimseler dışında göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür. <br><br>Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır. Kitap (amel defterleri) ortaya konur. Peygamberler ve <br><br>şahitler getirilir ve haksızlığa uğratılmaksızın aralarında adaletle hüküm verilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler grup grup cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında oranın kapıları <br><br>açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: 「Size içinizden, Rabbinizin âyetlerini size <br><br>okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?」 Onlar da, 「Evet <br><br>geldi」 derler. Fakat inkarcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara şöyle denir: 「İçinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük <br><br>taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete <br><br>vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: 「Size selam olsun! <br><br>Tertemiz oldunuz. Haydi ebedi kalmak üzere buraya girin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar şöyle derler: 「Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi cennetten dilediğimiz <br><br>yere konmak üzere bu yurda varis kılan Allah』a mahsustur. Salih amel işleyenlerin mükafatı ne <br><br>güzelmiş!」 <br><br>&nbsp;. Melekleri de, Rablerini hamd ile tesbih edip yücelterek Arş』ın etrafını kuşatmış halde <br><br>görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve 「Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah』a <br><br>mahsustur」 denilmiştir. <br><br><br>MÜ'MİN SÛRESİ<br>&nbsp;<br>&nbsp;ve . âyetler hariç Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「mü』min」 <br><br>kelimesinden almıştır. Mü』min inanan kimse demektir. Âyette sözü edilen mü』min, Firavun <br><br>ailesinin; gizlice iman eden ve çevresindekileri hakka yönlendirmeye çalışan bir ferdidir. <br><br>Ayrıca sûre, Allah』ın sıfatlarından biri olan ve . âyette geçen 「ğâfir」 kelimesinden dolayı <br><br>「Ğâfîr sûresi」 diye de anılmaktadır. 「Ğâfir」, bağışlayan demektir. Sûrede başlıca, Allah』ın <br><br>birliğini gösteren bazı delillere yer verilerek kıyametle ilgili tasvirler yapılmaktadır. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hâ Mîm. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul <br><br>eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. O』ndan başka ilah yoktur. Dönüş ancak <br><br>O』nadır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın âyetleri hakkında inkâr edenlerden başkası tartışmaya girişmez. Onların şehirlerde <br><br>gezip dolaşmaları seni aldatmasın. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan önce Nûh』un kavmi ve onlardan sonra gelen topluluklar da yalanlamıştı. Her ümmet <br><br>kendi peygamberini yakalayıp cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı yok etmek için batıl şeyler ileri <br><br>sürerek tartışmışlardı. Bu yüzden onları kıskıvrak yakaladım. Benim cezalandırmam nasılmış, <br><br>(gördüler)! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece Rabbinin, inkâr edenler hakkındaki, 「Onlar cehennemliklerdir」 sözü gerçekleşmiş oldu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Arş』ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih <br><br>ederler, O』na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler: 「Ey Rabbimiz! <br><br>Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna uyanları <br><br>bağışla ve onları cehennem azâbından koru.」 <br><br>&nbsp;. 「Ey Rabbimiz! Onları da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da, <br><br>kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve <br><br>hikmet sahibisin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. <br><br>İşte bu büyük başarıdır.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkar edenler var ya, muhakkak onlara: 「Allah』ın (size) gazabı, sizin kendinize olan <br><br>gazabınızdan daha büyüktür. Çünkü siz imana çağırılırdınız da inkar ederdiniz」 diye seslenilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar da şöyle derler: 「Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. <br><br>Günahlarımızı kabulleniyoruz. Şimdi (bu ateşten) bir çıkış yolu var mı?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bu, sizin tevhid çerçevesinde Allah』a çağrıldığında inkar etmeniz, O』na ortak koşulduğunda <br><br>ise inanmanız sebebiyledir. Artık hüküm yüce ve büyük Allah』a aittir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, size âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indirendir. Ancak O』na yönelen, <br><br>düşünüp ibret alır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O halde, kâfirlerin hoşuna gitmese de, siz dini Allah』a has kılarak O』na ibadet edin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, dereceleri hakkıyla yükseltendir, Arş』ın sahibidir. Buluşma günü hakkında (insanları) <br><br>uyarmak için, irâdesiyle ilgili vahyi kullarından dilediğine, kendi indirir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün onlar ortaya çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah』a gizli kalmaz. Bugün mülk <br><br>(hükümranlık) kimindir? Tek olan, her şeyi kudret ve hâkimiyeti altında tutan Allah』ındır <br><br>&nbsp;. Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün asla zulüm yoktur. Şüphesiz Allah hesabı <br><br>çabuk görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yaklaşmakta olan gün konusunda onları uyar. O gün yürekler gam ve tasa ile dolu, (sanki) <br><br>gırtlaklara dayanmıştır. Zalimlerin ne sıcak bir dostu, ne de sözü dinlenir bir şefaatçisi <br><br>vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah hak ve adâletle hükmeder. Allah』tan başka taptıkları ise hiçbir hükümde bulunamazlar. <br><br>Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar <br><br>mı? Onlar, kendilerinden daha güçlü ve yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Böyle iken Allah, <br><br>günahları sebebiyle onları yakaladı. Onları Allah』ın azabından koruyacak hiç kimse olmadı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunun sebebi şu idi: Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getiriyorlardı da onlar inkar <br><br>ediyorlardı. Bu yüzden Allah da onları yakalayıverdi. Şüphesiz O güçlüdür, cezası da çok <br><br>şiddetlidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;- . Andolsun ki biz Mûsâ』yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun』a, Hâmân』a ve Kârûn』a <br><br>gönderdik. Onlar ise; 「Bu çok yalancı bir sihirbazdır」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ onlara tarafımızdan gerçeği getirince, 「Onunla beraber iman edenlerin oğullarını <br><br>öldürün, kadınlarını sağ bırakın」 dediler. Fakat kâfirlerin tuzağı hep boşa çıkmıştır. <br><br>&nbsp;. Firavun dedi ki: 「Bırakın beni Mûsâ』yı öldüreyim. (Faydası olacaksa) Rabbini yardıma <br><br>çağırsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde bozgunculuk <br><br>çıkaracağından korkuyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Mûsâ da, 「Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan <br><br>Allah』a sığınırım」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan mü』min bir adam şöyle dedi: 「Rabbim Allah』tır, <br><br>dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi. <br><br>Eğer yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği şeylerin <br><br>bir kısmı başınıza gelecektir. Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola <br><br>eriştirmez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey kavmim! Bugün yeryüzüne hâkim kimseler olarak iktidar ve saltanat sizindir. Ama başımıza <br><br>geldiğinde bizi, Allah』ın azabından kim kurtarır?」 Firavun, 「Ben size ancak kendi görüşümü <br><br>bildiriyorum ve sizi ancak doğru yola götürüyorum」 dedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;- . İman etmiş olan adam dedi ki: 「Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve <br><br>onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden <br><br>korkuyorum. Allah kullarına asla zulmetmek istemez.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;- . 「Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya <br><br>çalışacağınız ve sizi Allah』(ın azabından) kurtaracak kimsenin olmayacağı o Allah kimi <br><br>saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.」 <br><br>&nbsp;. Andolsun, daha önce Yûsuf da size apaçık deliller getirmişti de, onun size getirdikleri <br><br>hakkında şüphe edip durmuştunuz. Daha sonra o ölünce de, 「Allah ondan sonra aslâ peygamber <br><br>göndermez」 demiştiniz. İşte Allah aşırı giden şüpheci kimseleri böyle saptırır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmaksızın, Allah』ın âyetleri hakkında tartışan <br><br>kimselerdir. Bu ise Allah katında ve iman edenler katında büyük öfke ve gazap gerektiren bir <br><br>iştir. Allah, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;- . Firavun dedi ki: 「Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına <br><br>erişirim de Mûsâ』nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.」 Böylece <br><br>Firavun』a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun』un tuzağı, <br><br>tamamen sonuçsuz kaldı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O inanan kimse dedi ki: 「Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı ancak (geçici) bir yararlanmadır. Ahiret ise ebedi <br><br>olarak kalınacak yerdir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü』min olarak <br><br>salih bir amel işlerse işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak <br><br>rızıklandırılacaklardır.」 <br><br>&nbsp;. 「Ey kavmim! Bu ne hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Siz beni Allah』ı inkâr etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri ona ortak koşmaya <br><br>çağırıyorsunuz. Ben ise sizi mutlak güç sahibine, çok bağışlayana (Allah』a) çağırıyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphe yok ki sizin beni tapmaya çağırdığınız şeyin ne dünya ne de ahiret konusunda hiçbir <br><br>çağrısı yoktur. Kuşkusuz dönüşümüz Allah』adır. Şüphesiz, aşırı gidenler cehennemliklerin ta <br><br>kendileridir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Size söylediklerimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah』a havale ediyorum. Şüphesiz Allah <br><br>kullarını hakkıyla görendir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah onu, onların hilelerinin kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini, azâbın en kötüsü <br><br>kuşattı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Öyle bir) ateş ki, onlar sabah-akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, 「Firavun <br><br>ailesini azabın en şiddetlisine sokun」 denilecektir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, 「Biz size <br><br>uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Büyüklük taslayanlar ise şöyle derler: 「Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah kullar <br><br>arasında (böyle) hüküm vermiştir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ateşte olanlar cehennem bekçilerine, 「Rabbinize yalvarın da (hiç değilse) bir gün bizden <br><br>azabı hafifletsin」 derler. <br><br>&nbsp;. (Cehennem bekçileri) derler ki: 「Size peygamberleriniz açık mucizeler getirmemiş miydi?」 <br><br>Onlar, 「Evet, getirmişti」 derler. (Bekçiler), 「Öyleyse kendiniz yalvarın」 derler. Şüphesiz <br><br>kâfirlerin duası boşunadır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik <br><br>edecekleri günde yardım ederiz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün zalimlere, mazeretleri fayda vermez. Lânet de onlaradır, kötü yurt da onlaradır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;- . Andolsun, biz Mûsâ』ya hidayet verdik. İsrailoğulları』na da, akıl sahipleri için bir öğüt ve <br><br>doğruluk rehberi olarak o kitabı (Tevrat』ı) miras bıraktık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ey Muhammed! Sabret. Allah』ın va』di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam<br><br>-sabah Rabbini hamd ederek tespih et. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın âyetleri hakkında, kendilerine gelmiş bir delilleri olmaksızın tartışanlar var ya, <br><br>onların kalplerinde ancak bir büyüklük taslama vardır. Onlar, tasladıkları büyüklüğe asla <br><br>ulaşmazlar. Sen Allah』a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. <br><br>Fakat insanların çoğu bilmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kör ile gören, îman edip salih ameller işleyenler ile kötülük yapan bir değildir. Siz pek az <br><br>düşünüyorsunuz. <br><br>&nbsp;. Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna <br><br>inanmazlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbiniz şöyle dedi: 「Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine <br><br>yediremeyenler aşağılanmış bir halde cehenneme gireceklerdir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, içinde rahat edesiniz diye geceyi ve (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak da gündüzü <br><br>yaratandır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı sonsuz iyilik sahibidir, fakat insanların çoğu <br><br>şükretmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah! Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Durum bu iken <br><br>nasıl oluyor da (haktan) döndürülüyorsunuz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın âyetlerini inkâr etmekte olanlar, işte böyle döndürülürler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapan; size şekil verip de <br><br>şekillerinizi güzel kılan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır. İşte Rabbiniz Allah! <br><br>Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O diridir. O』ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde sadece Allah』a itaat ederek (samimi <br><br>olarak) O』na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Rabbimden bana apaçık deliller gelince, Allah』ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana <br><br>yasaklandı ve bana âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.」 <br><br>&nbsp;. O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra 「alaka」dan yaratan, sonra sizi <br><br>(ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız <br><br>için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana <br><br>erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, yaşatan ve öldürendir. Bir şeye karar verdiğinde ona sadece 「ol」 der, o da oluverir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın âyetleri hakkında tartışanları görmedin mi? Nasıl da döndürülüyorlar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, kitabı (Kur』an』ı) ve elçilerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Onlar bilecekler <br>&nbsp;<br>&nbsp;- . O zaman onlar, boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde kaynar suda <br><br>sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;- . Sonra onlara, 「Allah』ı bırakıp da ortak koştuklarınız nerede?」 denilir. Onlar da, 「(Yüzüstü <br><br>bırakıp) bizden uzaklaştılar. Hayır, demek ki, biz önceleri hiçbir şeye tapmıyormuşuz. <br><br>(taptıklarımız bir hiçmiş)」 derler. İşte Allah inkârcıları böyle saptırır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu, sizin yeryüzünde haksız yere şımarmanızdan ve böbürlenmenizden ötürüdür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, 「Ebedî kalmak üzere cehennem kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne <br><br>kötüdür!」 (denir). <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen sabret! Şüphesiz Allah』ın verdiği söz gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir <br><br>kısmını sana göstersek de (ya da göstermeden önce) seni vefât ettirsek de, sonunda onlar bize <br><br>döndürüleceklerdir. <br><br>&nbsp;. Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımız da var, <br><br>anlatmadıklarımız da var. Hiçbir peygamber Allah』ın izni olmadan bir mûcize getiremez. Allah』ın <br><br>emri gelince de hak yerine getirilir. İşte o zaman bunu batıl sayanlar hüsrana uğrarlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, bir kısmına binesiniz, bir kısmını da yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır. Gönüllerinizdeki ihtiyaçlara kendileri <br><br>üzerinden ulaşasınız diye onları yaratmıştır. Onlarla ve gemilerle taşınırsınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah size âyetlerini gösteriyor. Allah』ın hangi âyetlerini inkâr edersiniz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna <br><br>bakmadılar mı? Onlar kendilerinden daha çok, daha güçlü ve onların yeryüzündeki eserleri daha <br><br>üstündü. Fakat kazanmakta oldukları şeyler onlara bir fayda vermemişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Peygamberleri onlara apaçık deliller getirince, sahip oldukları bilgi ile şımardılar (ve <br><br>onları alaya aldılar). Sonunda alaya almakta oldukları şey kendilerini sarıverdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Azabımızı gördükleri zaman, 「Yalnız Allah』a inandık; O』na ortak koşmakta olduğumuz şeyleri <br><br>inkâr ettik」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat, azâbımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah』ın kulları <br><br>hakkında eskiden beri yürürlükte olan kanunudur. İşte orada inkârcılar hüsrana uğradılar. <br><br><br>FUSSİLET SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını üçüncü âyette geçen ve Kur』an âyetlerini <br><br>niteleyen 「fussilet」 ifadesinden almıştır. 「Fussilet」, 「genişçe açıklandı」 demektir. Sûre, <br><br>ayrıca 「Hâ Mîm es-Secde」 diye de anılır. Sûrede başlıca hakka davet, batılda ısrar edenlerin <br><br>uyarılması, vahyin insanlar üzerindeki ahlâkî ve manevi etkileri konu edilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hâ Mîm. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu Kur』an, Rahmân ve Rahîm olan Allah』tan indirilmedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu, bilen bir toplum için Arapça bir Kur』an olarak âyetleri genişçe açıklanmış bir kitaptır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilmiştir. Fakat onların çoğu yüz çevirmiştir. Artık onlar <br><br>işitmezler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Dediler ki: 「(Ey Muhammed!) Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz örtüler içerisindedir. <br><br>Kulaklarımızda bir ağırlık, seninle bizim aramızda da bir perde vardır. O halde sen (istediğini) <br><br>yap, şüphesiz biz de (istediğimizi) yapacağız.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh <br><br>olduğu vahyediliyor. Artık O』na yönelin ve O』ndan bağışlanma dileyin. Allah』a ortak koşanların <br><br>vay haline!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar zekatı vermeyen kimselerdir. Onlar ahireti de inkar ederler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz iman edip salih ameller işleyenler için ise kesintisiz bir mükâfât vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyor ve O』na ortaklar <br><br>koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve <br><br>bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir <br><br>etti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, 「İsteyerek veya istemeyerek <br><br>gelin」 dedi. İkisi de, 「İsteyerek geldik」 dediler. <br><br>&nbsp;. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini <br><br>bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve <br><br>hakkıyla bilen Allah』ın takdiridir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer yüz çevirirlerse onlara de ki, 「Ben sizi Âd ve Semûd kavimlerini çarpan yıldırım gibi <br><br>bir yıldırıma karşı uyardım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani onlara peygamberler önlerinden ve arkalarından gelmiş, 「Allah』tan başkasına ibadet <br><br>etmeyin」 demişler, onlar da, 「Eğer Rabbimiz dileseydi (Peygamber olarak) melekler indirirdi. Bu <br><br>sebeple biz sizinle gönderilenleri inkar ediyoruz」 demişlerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âd kavmi ise yeryüzünde haksız olarak büyüklük taslamış, 「Bizden daha güçlü kim var?」 <br><br>demişlerdi. Onlar, kendilerini yaratan Allah』ın onlardan daha güçlü olduğunu görmediler mi? <br><br>Onlar bizim âyetlerimizi inkâr ediyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz de onlara dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o mutsuz kara günlerde üzerlerine <br><br>dondurucu bir rüzgâr gönderdik. Ahiret azâbı elbette daha rezil edicidir. Onlara yardım da <br><br>edilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Semûd kavmine gelince biz onlara doğru yolu göstermiştik. Ama onlar körlüğü hidayete tercih <br><br>etmişler ve yaptıklarına karşılık, alçaltıcı azap yıldırımı onları çarpmıştı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnananları ve Allah』a karşı gelmekten sakınanları kurtardık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』ın düşmanlarının, toplanıp yığın yığın cehenneme sevk edilecekleri günü hatırla! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nihâyet cehenneme vardıklarında, kulakları, gözleri ve derileri, yapmış oldukları işler <br><br>hakkında, kendileri aleyhine şahitlik ederler. <br><br>&nbsp;. Onlar derilerine, 「Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz?」 derler. Derileri, 「Bizi her şeyi <br><br>konuşturan Allah konuşturdu. İlk defa sizi O yaratmıştı ve yine yalnızca ona döndürülüyorsunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şâhitlik <br><br>etmesinden sakınmıyordunuz. Lakin, yaptıklarınızın çoğunu Allah』ın bilmediğini sanıyordunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「İşte bu sizin, Rabbiniz hakkında beslediğiniz zannınızdır. O sizi mahvetti de ziyâna <br><br>uğrayanlardan oldunuz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şimdi eğer dayanabilirlerse artık cehennem onların yeridir! Eğer Allah』ın rızasını <br><br>kazandıracak amelleri işlemeye izin isteseler onlara izin verilmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onların başına birtakım arkadaşlar sardık da bu arkadaşlar onlara geçmişlerini ve <br><br>geleceklerini süslü gösterdiler. Böylece kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan <br><br>toplulukları ile ilgili o söz (azap), onlar için de gerçekleşti. Çünkü onlar ziyana <br><br>uğrayanlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkâr edenler dediler ki: 「Bu Kur』an』ı dinlemeyin. Baskın çıkmak için o okunurken yaygara <br><br>koparın.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnkâr edenlere mutlaka şiddetli bir azabı tattıracağız ve onları yaptıklarının en kötüsü ile <br><br>cezalandıracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte böyle, Allah düşmanlarının cezası ateştir. Âyetlerimizi inkar etmelerinin cezası olarak <br><br>orada onlar için ebedilik yurdu vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ateşe giren) inkârcılar şöyle derler: 「Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları <br><br>bize göster de onları ayaklarımızın altına alalım ki en aşağılıklardan olsunlar.」 <br><br>&nbsp;. Şüphesiz 「Rabbimiz Allah』tır」 deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın <br><br>akın melekler iner ve derler ki: 「Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) vadedilmekte olan <br><br>cennetle sevinin!」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;- . 「Biz dünya hayatında da âhirette de sizin dostlarınızız. Çok bağışlayan ve çok merhametli <br><br>olan Allah』dan bir ağırlama olarak, orada canlarınızın çektiği her şey var, istediğiniz her şey <br><br>orada sizin için var.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』a çağıran, salih amel işleyen ve 「Kuşkusuz ben müslümanlardanım」 diyenden daha güzel <br><br>sözlü kimdir? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle <br><br>arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük <br><br>payı olanlar kavuşturulur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah』a sığın. Çünkü O, <br><br>hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gece, gündüz, güneş ve ay Allah』ın varlığının delillerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. <br><br>Eğer gerçekten Allah』a kulluk ediyorsanız, onları yaratan Allah』a secde edin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer onlar büyüklük taslarlarsa, bilsinler ki Rabbinin yanında bulunanlar (melekler), gece <br><br>gündüz hiç usanmadan onu tespih ederler. <br><br>&nbsp;. Allah』ın varlığının delillerinden biri de şudur: Sen yeryüzünü boynu bükük (kupkuru) <br><br>görürsün. Onun üzerine yağmuru indirdiğimiz zaman kıpırdar kabarır. Şüphesiz ki, onu dirilten, <br><br>elbette ölüleri de diriltir. Şüphesiz o, her şeye gücü hakkıyla yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Âyetlerimiz konusunda (yalanlama amacıyla) doğruluktan sapanlar bize gizli kalmaz. O halde <br><br>kıyamet gününde ateşe atılan mı, yoksa güven içinde gelen kimse mi daha iyidir? Dilediğinizi <br><br>yapın. Şüphesiz o, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kur』an kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler mutlaka cezalarını göreceklerdir. Şüphesiz o <br><br>çok değerli ve sağlam bir kitaptır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ona ne önünden ne de ardından batıl gelemez. O hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye layık olan <br><br>Allah tarafından indirilmiştir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sana ancak, senden önceki peygamberlere söylenenler söylenmektedir. Hiç şüphesiz senin Rabbin <br><br>hem bağışlama sahibidir, hem de elem dolu bir azap sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer biz onu başka dilde bir Kur』an yapsaydık onlar mutlaka, 「Onun âyetleri genişçe <br><br>açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?」 derlerdi. De ki: <br><br>「O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve <br><br>Kur』an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da <br><br>anlamıyorlar).」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun! Biz Mûsâ』ya Kitab』ı (Tevrat』ı) vermiştik de, onda ayrılığa düşmüşlerdi. Eğer <br><br>(azabın ertelenmesi ile ilgili olarak ezelde) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında <br><br>derhal hüküm verilirdi. Şüphesiz onlar Kur』an hakkında derin bir şüphe içindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim iyi bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabbin <br><br>kullara (zerre kadar) zulmedici değildir. <br><br>&nbsp;. Kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin bilgi O』na havale edilir. Meyveler tomurcuklarından <br><br>ancak O』nun bilgisi altında çıkar, dişi ancak O』nun bilgisi altında hamile kalır ve doğurur. <br><br>Allah onlara, 「Nerede bana ortak koştuklarınız?」 diye seslendiği gün şöyle derler: 「Sana arz <br><br>ederiz ki, içimizden onları gören hiçbir kimse yok.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Daha önce yalvardıkları (tanrılar) onları yüzüstü bırakıp uzaklaşmıştır. Kendileri için <br><br>kaçacak bir yer olmadığını anlamışlardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsan, hayır (mal, mülk, genişlik) istemekten usanmaz. Fakat başına bir kötülük gelince <br><br>umutsuzluğa düşer, yıkılır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun! Başına gelen bir zarardan sonra kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka <br><br>「Bu benim hakkımdır, Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Andolsun, Rabbime döndürülürsem, <br><br>şüphesiz O』nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır」 der. Andolsun, biz inkâr edenlere <br><br>yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve andolsun, onlara mutlaka ağır azâptan tattıracağız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir ve yan çizer. Başına bir kötülük gelince de yalvarmaya <br><br>koyulur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. De ki: 「Ne dersiniz? Eğer o (Kur』an) Allah katından olup da siz de onu inkâr etmişseniz, o <br><br>zaman derin bir ayrılık içinde bulunan kimseden daha sapık kim olabilir?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Varlığımızın delillerini, (kainattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara <br><br>göstereceğiz ki, o Kur』an』ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şâhit <br><br>olması yetmez mi? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İyi bilin ki, onlar Rablerine kavuşma konusunda şüphe içindedirler. İyi bilin ki, O, her şeyi <br><br>kuşatandır. <br><br><br>ŞÛRÂ SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「Şûrâ」 kelimesinden almıştır. Şûrâ <br><br>danışma demektir. Sûrede başlıca müslümanların işlerini kendi aralarında danışma yoluyla <br><br>yürüttükleri, ayrıca kainatta Allah』ın birliğini gösteren deliller ve kıyamet gününün halleri <br><br>konu edilmektedir. <br>&nbsp;<br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hâ Mîm. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 『Ayn Sîn Kâf <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah, sana ve senden <br><br>öncekilere işte böyle vahyeder. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O』nundur. O, yücedir, büyüktür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Neredeyse gökler (onun azametinden) üstlerinden çatlayacaklar. Melekler ise, Rablerini hamd <br><br>ile tespih ederler ve yeryüzündekiler için bağışlanma dilerler. İyi bilin ki Allah, çok <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』tan başka dostlar edinenlere gelince, Allah onları daima gözetlemektedir. Sen onlara <br><br>vekil değilsin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böylece biz sana Arapça bir Kur』an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke』de ve çevresinde <br><br>bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup <br><br>cennette, bir grup ise cehennemdedir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah dileseydi onları (aynı dine mensup) bir tek ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini <br><br>rahmetine sokar. Zalimlerin ise bir dost ve yardımcısı yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa onlar Allah』tan başka dostlar mı edindiler? Halbuki gerçek dost Allah』tır. O, ölüleri <br><br>diriltir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hakkında ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyin hükmü Allah』a aittir. İşte bu, Rabbim Allah』<br><br>tır. Yalnız O』na tevekkül ettim ve ancak O』na yöneliyorum. <br><br>&nbsp;. O, gökleri ve yeri yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da (kendilerine) eşler <br><br>yaratmıştır. Bu sûretle sizi üretiyor. Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, <br><br>hakkıyla görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerin ve yerin anahtarları O』nundur. Dilediğine rızkı bol verir ve (dilediğine) kısar. <br><br>Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!」 diye Nûh』a emrettiğini, sana vahyettiğini, <br><br>İbrâhim』e, Mûsâ』ya ve İsâ』ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın <br><br>şey (İslam dini), Allah』a ortak koşanlara ağır geldi. Allah ona dilediğini seçer. İçtenlikle <br><br>kendine yönelenleri de ona ulaştırır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. <br><br>Eğer (azabın) belli bir süreye kadar (ertelenmesi ile ilgili olarak) Rabbinden bir söz geçmiş <br><br>olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra Kitab』a mirasçı kılınanlar da, onun <br><br>hakkında derin bir şüphe içindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) Bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların <br><br>heva ve heveslerine uyma ve şöyle de: 「Ben Allah』ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda <br><br>adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim <br><br>işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey <br><br>yoktur. Allah hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak O』nadır.」 <br><br>&nbsp;. Allah』ın çağrısına uyulduktan sonra O』nun hakkında tartışmaya girenlerin delilleri Rableri <br><br>katında bâtıldır. Onlara bir gazap vardır. Onlar için çetin bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, hak olarak Kitab』ı ve mizanı indirendir. Sen nereden bileceksin belki de o saat <br><br>(kıyamet) yakındır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kıyamete inanmayanlar, onun çabuk kopmasını isterler. İnananlar ise, ondan korkarlar ve onun <br><br>gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki, Kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık <br><br>içindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah kullarına çok lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O, kuvvetlidir, mutlak güç <br><br>sahibidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim âhiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona <br><br>da istediğinden veririz, fakat onun ahirette hiçbir payı yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa, Allah』ın izin vermediği bir dini kendilerine tutulacak yol kılan ortakları mı var? <br><br>Eğer (cezaların ertelenmesine dair) kesin hükmü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. <br><br>Şüphesiz, zâlimler için elem dolu bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sen zalimlerin yaptıkları şeyler tepelerine inerken bu yüzden korku ile titrediklerini <br><br>göreceksin. İnanıp yararlı işler yapanlar da cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rableri <br><br>katında diledikleri her şey vardır. İşte bu büyük lütuftur. <br><br>&nbsp;. İşte bu Allah』ın, inanıp salih ameller işleyen kullarına müjdelediği şeydir. De ki: 「Ben buna <br><br>(yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret <br><br>istemiyorum.」 Kim güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok <br><br>bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa 「Yalan uydurup Allah』a iftira etti」 mi diyorlar. Eğer Allah dilerse senin kalbini <br><br>mühürler. Allah bâtılı yok eder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü <br><br>(kalplerde olanları) hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah, iman edip salih ameller işleyenlerin dualarına karşılık verir; lütfundan onlara <br><br>fazlasını da verir. Kafirler için ise çetin bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah kullarına (tümüne birden) rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık <br><br>ederlerdi. Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Şüphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır <br><br>ve onları hakkıyla görendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, insanlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, <br><br>dost olandır, övülmeye lâyık olandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları yaratması, O』nun varlığının <br><br>delillerindendir. O, dilediği zaman, onları bir araya getirmeye de gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yeryüzünde O』nu âciz bırakamazsınız. Sizin için Allah』tan başka hiçbir dost ve yardımcı <br><br>yoktur. <br><br>&nbsp;. Denizde dağlar gibi yüzen gemiler, O』nun varlığının delillerindendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, dilerse rüzgârı durdurur da onlar denizin üstünde durakalırlar. Elbette bunda çok <br><br>sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut (içlerindekilerin) yaptıklarından dolayı onları helak eder, birçoğunu da affeder. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah böyle yapar ki, âyetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer <br><br>olmadığını bilsinler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , , . (Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah』ın <br><br>yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükafat, inananlar ve Rablerine tevekkül <br><br>edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, <br><br>Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ <br><br>(danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya <br><br>uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve <br><br>arayı düzeltirse onun mükafatı Allah』a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zulme uğradıktan sonra, kendini savunup hakkını alan kimseye (ceza vermek için) bir yol <br><br>yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ceza yolu ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenler içindir. <br><br>İşte onlar için elem dolu bir azap vardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Her kim de sabreder ve bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hiçbir dostu yoktur. Azabı gördüklerinde <br><br>zâlimlerin, 「Dünyaya dönmek için bir yol var mı?」 dediklerini görürsün. <br><br>&nbsp;. Ateşe sunulurken onların zilletten başlarını öne eğmiş, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını <br><br>görürsün. İnananlar da, 「İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini <br><br>ziyana sokanlardır」 diyecekler. İyi bilin ki zâlimler, sürekli bir azâp içindedirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onların Allah』tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur. Allah kimi saptırırsa <br><br>artık onun için hiçbir çıkar yol yoktur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah』tan, geri çevrilmesi imkansız olan bir gün gelmeden önce, Rabbinizin çağrısına uyun. O <br><br>gün sizin için ne sığınacak bir yer vardır ne de (günahlarınızı), inkar edebilirsiniz! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer yüz çevirirlerse (bilesin ki), biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen, sadece <br><br>tebliğdir. Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir; ama elleriyle <br><br>yaptıkları işler yüzünden onlara bir kötülük dokunursa o zaman da insan pek nankördür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah』ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız <br><br>çocukları, dilediğine erkek çocukları verir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut o çocukları erkekler, dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. <br><br>Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi <br><br>gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br><br>&nbsp;, . İşte sana da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen kitap nedir, <br><br>iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola <br><br>eriştireceğimiz bir nur yaptık. Şüphesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun; göklerdeki ve <br><br>yerdeki her şeyin sahibi olan Allah』ın yoluna. İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah』a döner. <br><br><br>ZUHRUF SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「Zühruf」 kelimesinden almaktadır. <br><br>Zühruf yaldız, mücevher, dünya hayatının geçici menfaati anlamlarına gelir. Sûrede başlıca <br><br>tevhit, iman ve vahyin getirdiği hakikatler ile insanların bu hakikatlere ters düşecek şekilde <br><br>sırf geçici dünya menfaatlerine bağlanarak sergiledikleri çelişki vurgulanmakta, batıla karşı <br><br>çıkan ve hakkı tutan şahsiyetler olarak İbrahim, Mûsâ ve İsa peygamberlerden söz edilmektedir. <br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hâ Mîm. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Apaçık Kitab』a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur』an yaptık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz』da) mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle <br><br>doludur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Haddi aşan bir topluluk oldunuz diye vazgeçip Zikir』le (Kur』an』la) sizi uyarmaktan geri mi <br><br>duralım? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Halbuki daha önceki toplumlara da nice peygamberler göndermiştik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Onlar da) kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz, onlardan daha çetinlerini de helak ettik. Öncekilerin örneği geçti! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, onlara, 「Gökleri ve yeri kim yarattı?」 diye sorsan, mutlaka, 「Onları mutlak güç <br><br>sahibi, hakkıyla bilen (Allah) yarattı」 diyeceklerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, yeryüzünü size beşik yapan ve gideceğiniz yere ulaşasınız diye sizin için orada yollar var <br><br>edendir. <br><br>&nbsp;. O gökten bir ölçüye göre yağmur indirendir. Biz onunla ölü araziyi canlandırdık. İşte siz de, <br><br>böyle diriltileceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , . O bütün çiftleri yaratan, üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin <br><br>nimetini hatırlayasınız ve 「Bunu hizmetimize veren Allah』ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz <br><br>yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz」 diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve <br><br>hayvanları yaratandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Böyle iken (「melekler Allah』ın kızlarıdır」 demek suretiyle) kullarından bir kısmını O』nun <br><br>parçası saydılar. Şüphesiz insan apaçık bir nankördür. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa, Allah, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de, oğulları size mi seçip ayırdı? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlardan biri, Rahmân』a örnek kıldığı (isnad ettiği kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman, <br><br>öfkesinden yüzü simsiyah kesilir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Süs içerisinde (narin bir biçimde) yetiştirilen ve tartışmada (delilini erkekler gibi) <br><br>açıklayamayanı mı Allah』a isnad ediyorlar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar, Rahmân』ın kulları olan melekleri de dişi saydılar. Onların yaratılışına şahit mi <br><br>oldular? Onların (yalan) şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer Rahmân dileseydi biz onlara kulluk etmezdik」 dediler. Bu konuda hiçbir bilgileri <br><br>yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı sarılıyorlar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hayır! Onlar sadece, 「Şüphesiz biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, ve biz onların <br><br>izlerinden gitmekteyiz」 dediler. <br><br>&nbsp;. İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık <br><br>zenginleri, 「Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların <br><br>izlerinden gitmekteyiz」 demiş olmasınlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Gönderilen uyarıcı,) 「Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu <br><br>getirmiş olsam da mı?」 dedi. Onlar, 「Biz kesinlikle sizinle gönderilen şeyi inkar ediyoruz」 <br><br>dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. . Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonu, bak nasıl oldu! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hani İbrahim babasına ve kavmine şöyle demişti: 「Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Ben ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İbrahim bunu, belki dönerler diye, ardından gelecekler arasında kalıcı bir söz yaptı. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Doğrusu onları (Mekke müşriklerini) ve atalarını kendilerine hak olan Kur』an ve onu açıklayan <br><br>bir peygamber gelinceye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırırım. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat kendilerine Hak gelince, 「Bu bir büyüdür, biz onu kesinlikle inkar ediyoruz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bu Kur』an iki şehrin birinden bir büyük adama indirilseydi ya!」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini <br><br>aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için, (çeşitli alanlarda) kimini <br><br>kimine, derece derece üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri (dünyalık) <br><br>şeylerden daha hayırlıdır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer bütün insanlar (kafirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen) bir tek ümmet <br><br>olacak olmasalardı, Rahmân』ı inkar edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları <br><br>merdivenler yapardık. <br><br>&nbsp;. Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın süslemeler yapardık. <br><br>Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, O』na karşı <br><br>gelmekten sakınanlarındır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın süslemeler yapardık. <br><br>Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, O』na karşı <br><br>gelmekten sakınanlarındır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Kim, Rahmân』ın Zikri』ni görmezlikten gelirse biz onun başına bir şeytan sararız. Artık o, <br><br>onun ayrılmaz dostudur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını <br><br>sanırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonunda bize geldiğinde, arkadaşına, 「Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar <br><br>uzaklık olsaydı! Ne kötü arkadaşmışsın!」 der. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, 「(Bu temenniniz) bugün size asla fayda vermez. Çünkü zulmettiniz. Hepiniz azapta <br><br>ortaksınız」 denir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sağırlara sen mi duyuracaksın; yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde olanları sen mi <br><br>doğru yola ileteceksin? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ya biz seni (bu dünyadan) alır götürürüz de, onlardan intikam alırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yahut da, onlara yaptığımız tehdidi sana gösteririz ki, bizim onlara gücümüz yeter. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz bu Kur』an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor: Rahmân』dan başka kulluk edilecek ilahlar var <br><br>etmiş miyiz? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, biz Mûsâ』yı mucizelerimizle Firavun』a ve ileri gelen adamlarına göndermiştik de o, <br><br>「Şüphesiz ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim」 demişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Mûsâ) mucizelerimizi kendilerine getirince, bir de bakmışsın, o mucizelere gülüyorlar! <br><br>&nbsp;. Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler <br><br>diye, onları azaba uğrattık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Onlar azabı görünce) 「Ey büyücü! Sana verdiği söze dayanarak, bizim için Rabbine dua et. <br><br>Çünkü biz artık doğru yola gireceğiz」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun kavmine seslenerek dedi ki: 「Ey kavmim! Mısır hükümdarlığı benim değil mi? Şu <br><br>nehirler de benim altımdan akıyor (değil mi?) Hâlâ görmüyor musunuz?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Yoksa ben, şu zavallı, nerede ise maksadını anlatamayacak durumda olan bu adamdan daha <br><br>hayırlı değil miyim?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「(Eğer doğru söylüyorsa) ona altın bilezikler atılmalı, yahut onunla beraber bulunmak üzere <br><br>melekler gelmeli değil miydi?」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Firavun kavmini küçük düşürdü (ezdi). Onlar da kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan <br><br>çıkmış bir toplumdu. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öc aldık, hepsini suda boğduk. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları, sonradan gelecek inkârcılara, geçmiş bir ibret ve bir örnek kıldık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Meryem oğlu İsa bir örnek olarak anlatılınca bir de ne göresin senin kavmin (seni susturacak <br><br>bir delil buldukları zannıyla) hemen şamata etmeye başlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa İsa mı?」 dediler. Bunu sadece seninle tartışmak için <br><br>ortaya attılar. Şüphesiz onlar kavgacı bir toplumdur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İsa, sadece, kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları』na örnek kıldığımız bir kuldur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Eğer dileseydik, içinizden yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler yaratırdık <br><br>&nbsp;. Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla şüphe etmeyin, <br><br>bana uyun, bu doğru bir yoldur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İsa, apaçık mucizeleri getirdiği zaman şöyle demişti: 「Ben size hikmeti getirdim ve hakkında <br><br>ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyle ise, Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakının ve bana itaat edin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O』na kulluk edin, işte bu <br><br>doğru bir yoldur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ama aralarından çıkan gruplar ayrılığa düştüler. Elem dolu bir günün azâbından vay o <br><br>zulmedenlerin haline! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar (bu tavırlarıyla) ancak, kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini <br><br>beklemektedirler, halbuki bunun farkında değillerdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O gün Allah』a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman olurlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . (Allah şöyle der:) 「Ey ayetlerimize inanan ve müslüman olan kullarım! Bugün size korku <br><br>yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve gözlerinin <br><br>hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte, bu yapmakta olduklarınıza karşılık size mîras verilen cennettir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Orada sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz. <br><br>&nbsp;. Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde ümitsizdirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Görevli meleğe şöyle seslenirler:) 「Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin.」 O da, 「Siz hep <br><br>böyle kalacaksınız」 der. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, size hakkı getirdik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmayanlarsınız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa (gerçeği kabul etmeme konusunda) bir işe kesin karar mı verdiler? Şüphesiz biz de <br><br>(onları cezalandırmakta) kararlıyız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Yoksa onların sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır öyle değil, <br><br>yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadırlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (Ey Muhammed!) De ki: 「Eğer Rahmân』ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben <br><br>olurdum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerin ve yerin Rabbi, Arş』ın da Rabbi olan Allah, onların nitelendirmelerinden uzaktır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar ve (dünya <br><br>hayatlarında) oynayadursunlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O, gökte de ilâh olandır, yerde de ilah olandır. O hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla <br><br>bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hükümranlığı kendisine ait olan Allah yücedir! <br><br>Kıyametin bilgisi de yalnız O』nun katındadır ve yalnızca O』na döndürüleceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat <br><br>edebilirler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette, 「Allah」 derler. Öyleyken nasıl <br><br>döndürülüyorlar? <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onun (Muhammed』in), 「Ya Rabbi!」 demesine andolsun ki, şüphesiz bunlar iman etmeyen bir <br><br>kavimdir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Şimdilik sen onları hoş gör ve 「size selam olsun」 de. Yakında bilecekler. <br><br><br>DUHÂN SÛRESİ<br>&nbsp;<br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını onuncu âyette geçen 「duhân」 kelimesinden <br><br>almıştır. Duhan, duman demektir. Sûrede başlıca, Kur』an』ın indirilişi, müşriklerin ona karşı <br><br>tutumu, Firavun ve halkının başlarına gelen azaplar, Kureyş』in Hz. Peygamberi yalanlaması, <br><br>iyilerin ve kötülerin karşılaşacakları akıbet konu edilmektedir.<br>&nbsp;<br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br>&nbsp;<br>&nbsp;<br>&nbsp;. Hâ Mîm. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Apaçık olan Kitab』a andolsun ki, biz onu mübârek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz <br><br>insanları uyarmaktayız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, , , . Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak <br><br>inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet <br><br>olarak biz peygamberler göndermekteyiz. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Yaşatır, öldürür. O, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın <br><br>da Rabbidir. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Fakat onlar, şüphe içinde eğlenip duruyorlar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Göğün açık bir duman getireceği günü bekle. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. (O duman) insanları bürür. Bu, elem dolu bir azaptır. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İnsanlar, 「Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz」 derler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nerede onlarda öğüt almak?! Oysa kendilerine (gerçeği) açıklayan bir peygamber gelmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra ondan yüz çevirdiler ve 「Bu bir öğretilmiş, bu bir deli!」 dediler. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz bu azabı kısa bir süre kaldıracağız, siz de yine eski halinize döneceksiniz. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onları o en şiddetli yakalayışla yakalayacağımız günü hatırla. Şüphesiz biz öcümüzü alırız. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, onlardan önce Firavun kavmini sınamıştık. Onlara değerli bir peygamber (Mûsâ) <br><br>gelmişti. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. O şöyle demişti: 「Allah』ın kullarını (esaret altındaki İsrailoğullarını) bana teslim edin. <br><br>Çünkü ben güvenilir bir peygamberim.」 <br><br>&nbsp;. 「Allah』a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil (mucize) getiriyorum.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Şüphesiz ki ben, beni taşlamanızdan, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah』a <br><br>sığındım.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Bana inanmadınızsa benden uzak durun.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Sonra Mûsâ Rabbine, 「Bunlar günahkâr bir toplumdur」 diye seslendi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Allah da şöyle dedi: 「O halde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Denizi açık halde bırak.」 Çünkü onlar boğulacak bir ordudur. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlar geride nice bahçeler, nice pınarlar bıraktılar. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Nice ekinler, nice güzel konaklar! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler! <br>&nbsp;<br>&nbsp;. İşte böyle! Onları başka bir topluma miras bıraktık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Andolsun, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan; Firavun』dan kurtardık. Çünkü o, haddi <br><br>aşanlardan bir zorba idi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Andolsun, onları, bir bilgi üzerine (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan mûcizeler verdik. <br>&nbsp;<br>&nbsp;, . Bunlar (müşrikler) diyorlar ki: 「İlk ölümümüzden başka bir ölüm yoktur. Biz diriltilecek <br><br>değiliz.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. 「Eğer doğru söyleyenler iseniz atalarımızı getirin.」 <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba』 kavmi ile onlardan öncekiler mi? Onları helâk ettik. <br><br>Çünkü onlar suçlu kimselerdi. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz, gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, eğlenmek için yaratmadık. <br>&nbsp;<br>&nbsp;. Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar <br><br>&nbsp;. Şüphesiz, hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı zamandır. <br>&nbsp;<br> . O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez. <br> <br> . Yalnız, Allah』ın yardım ettiği kimseler bunların dışındadır. Şüphesiz O mutlak güç sahibidir, <br><br>çok merhamet edendir. <br> <br> , . Şüphesiz, zakkum ağacı, günahkarların yemeğidir. <br> <br> , . O, maden eriyiği gibidir. Kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar. <br> <br> . (Allah görevli meleklere şöyle der:) 「Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin.」 <br> <br> . 「Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün.」 <br> <br> . (Deyin ki:) 「Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin!?」 <br> <br> . 「İşte bu şüphelenip durduğunuz şeydir!」 <br> <br> . Allah』a karşı gelmekten sakınanlar ise güvenli bir yerdedirler. <br> <br> . Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. <br> <br> . İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyinerek karşılıklı otururlar. <br> <br> . İşte böyle. Ayrıca onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirmişizdir. <br> <br> . Orada güven içinde her türlü meyveyi isterler. <br> <br> . Orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur. <br> <br> . Bunlar Rabbinden bir lütuf olarak verilmiştir. İşte bu büyük başarıdır. <br> <br> . (Ey Muhammed!) Biz Onu (Kur』an』ı) senin dilinle kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar. <br> <br> . Artık sen (onların başına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler. <br><br>CÂSİYE SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「Câsiye」 kelimesinden almıştır. <br><br>Câsiye, diz üstü çöken demektir. Sûrede başlıca, Kur』an』ın indirilmesi, dış âlemde Allah』ın <br><br>varlığını ve birliğini gösteren deliller, Allah』ın kullarına bahşettiği nimetler, <br><br>İsrailoğullarının kendilerine verilen nimetlere inkar ve isyanla karşılık vermeleri konu <br><br>edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Hâ Mîm. <br> <br> . Kitab』ın indirilişi, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır. <br> <br> . Şüphesiz, göklerde ve yerde, inananlar için (Allah』ın varlığını ve birliğini gösteren) nice <br><br>deliller vardır. <br> <br> . Sizin yaratılışınızda ve Allah』ın (yeryüzüne) yaydığı her bir canlıda da kesin olarak inanan <br><br>bir toplum için elbette nice deliller vardır. <br> <br> . Geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah』ın gökten rızık (sebebi olarak yağmur) <br><br>indirip, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgarları evirip çevirmesinde aklını <br><br>kullanan bir toplum için deliller vardır. <br> <br> . İşte bunlar, Allah』ın âyetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah』tan ve O』<br><br>nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar? <br> <br> . Her günahkâr yalancının vay haline! <br> <br> . Kendisine Allah』ın âyetlerinin okunduğunu işitir de, sonra büyüklük taslayarak sanki onları <br><br>hiç duymamış gibi direnir. İşte onu elem dolu bir azap ile müjdele! <br> <br> . Âyetlerimizden bir şey öğrenince onu alaya alır. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır! <br> <br> . Arkalarında da cehennem vardır. Dünyada kazandıkları ve Allah』tan başka edindikleri dostlar <br><br>onlara hiçbir fayda vermez. Onlar için elbette büyük bir azap vardır. <br> <br> . İşte bu (Kur』an) bir hidayettir. Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere ise elem dolu çok kötü <br><br>bir azap vardır. <br> <br> . Allah, içinde gemilerin, emriyle akıp gitmesi, onun lütfunu aramanız ve şükretmeniz için <br><br>denizi sizin hizmetinize verendir. <br> <br> . Göklerdeki ve yerdeki her şeyi kendi katından (bir nimet olarak) sizin hizmetinize verendir. <br><br>Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır. <br><br> . İnananlara söyle, Allah』ın (ceza) günlerinin geleceğini ummayanları (şimdilik) bağışlasınlar <br><br>ki Allah herhangi bir topluma (kendi) kazandığının karşılığını versin. <br> <br> . Kim salih bir amel işlerse kendi lehine işlemiş olur. Kim de kötülük yaparsa kendi aleyhine <br><br>yapmış olur. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz. <br> <br> . Andolsun biz, İsrailoğullarına kitap, hükümranlık ve peygamberlik verdik. Onları güzel ve <br><br>temiz yiyeceklerle rızıklandırdık ve onları (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık. <br> <br> . Onlara din işi konusunda açık deliller verdik. Ama onlar ancak kendilerine bilgi geldikten <br><br>sonra, aralarındaki hasetten dolayı ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ayrılığa <br><br>düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü, aralarında hüküm verecektir. <br> <br> . Sonra da seni din işi konusunda açık bir yola koyduk. Sen ona uy, bilmeyenlerin heva ve <br><br>heveslerine uyma. <br> <br> . Çünkü onlar, Allah』a karşı sana asla bir fayda sağlayamazlar. Şüphesiz zalimler birbirinin <br><br>dostlarıdır. Allah ise kendisine karşı gelmekten sakınanların dostudur. <br> <br> . Bu Kur』an, insanlar için kalp gözleri (konumundaki bir nur), kesin olarak inanan bir toplum <br><br>için de bir hidayet ve bir rahmettir. <br> <br> . Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; <br><br>hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar! <br> <br> . Allah, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak, herkese kazandığının karşılığı verilsin <br><br>diye yaratmıştır. Onlara zulm edilmez. <br><br> . Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah』ın; (halini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve <br><br>kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah』tan başka kim <br><br>doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız? <br> <br> . Dediler ki: 「Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok <br><br>eder.」 Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar. <br> <br> . Onlara âyetlerimiz açıkça okunduğu zaman onların delilleri ancak, 「Doğru söyleyenler iseniz <br><br>babalarımızı getirin」 demek oldu. <br> <br> . De ki: 「Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet <br><br>gününde sizi bir araya getirecek, ama insanların çoğu bilmezler.」 <br> <br> . Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah』ındır. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün bâtıla sapanlar <br><br>hüsrana uğrayacaklardır. <br> <br> . O gün her ümmeti diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. (Onlara şöyle <br><br>denilir:) 「Bugün (yalnızca) yaptıklarınızın karşılığı verilecektir.」 <br> <br> . İşte kitabımız, size karşı gerçeği söylüyor. Çünkü biz yapmakta olduklarınızı kaydediyorduk. <br> <br> . İnanıp salih ameller işleyenlere gelince, Rableri onları rahmetine sokacaktır. İşte bu apaçık <br><br>başarıdır. <br> <br> . İnkâr edenlere gelince onlara şöyle denir: 「Âyetlerim size okunmuştu da sizler büyüklük <br><br>taslamış ve günahkâr bir kavim olmuş değil miydiniz?」 <br> <br> . 「Şüphesiz, Allah』ın va』di gerçektir, kıyamet hakkında hiçbir şüphe yoktur」 dendiği zaman ise; <br><br>「Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, sadece zannediyoruz. Biz bu konuda kesin kanaat sahibi <br><br>değiliz」 demiştiniz. <br><br>. Yaptıklarının kötülükleri karşılarına dikilmiş ve alay edip durdukları şey, kendilerini <br><br>kuşatıvermiştir. <br> <br> . Onlara şöyle denir: 「Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi, bu gün biz de sizi unutuyoruz. <br><br>Barınağınız ateştir. Yardımcılarınız da yoktur.」 <br> <br> . 「Bunun sebebi, Allah』ın âyetlerini alaya almanız ve dünya hayatının sizi aldatmasıdır.」 Artık <br><br>bugün ateşten çıkarılmazlar ve Allah』ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul <br><br>edilmez. <br> <br> . Hamd, göklerin Rabbi ve yerin Rabbi, âlemlerin Rabbi olan Allah』a mahsustur. <br> <br> . Göklerde ve yerde ululuk O』na aittir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br> <br> <br> - AHKÂF SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「Ahkâf」 kelimesinden almıştır. <br><br>Ahkâf, sûrede sözü edilen 「Âd」 kavminin yaşadığı Yemen』de bir bölgenin adı olup, uzun ve <br><br>kıvrımlı kum yığınları demektir. Konusu itibariyle bir önceki sûrenin devamı niteliğindedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Hâ Mîm. <br> <br> . Kitab』ın indirilişi, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır. <br> <br> . Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları hak ve hikmete uygun olarak ve belirli bir <br><br>süre için yarattık. İnkar edenler ise, uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler. <br> <br> . De ki: 「Allah』ı bırakıp da taptıklarınızı gördünüz mü? Bana gösterin, yeryüzünden neyi <br><br>yaratmışlardır? Yoksa göklerin yaratılışında onların bir ortaklığı mı var? Eğer doğru <br><br>söyleyenler iseniz bundan önceki bir kitap, yahut bir bilgi kalıntısı olsun getirin bana!」 <br> <br> . Kim, Allah』ı bırakıp da, kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan <br><br>daha sapıktır? Oysa onlar, bunların tapınmalarından habersizdirler. <br><br> . İnsanlar (kıyamet günü) toplandığında, o taptıkları kendilerine düşman oluverir, onların <br><br>ibâdetlerini de inkâr ederler. <br> <br> . Âyetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman, o küfredenler kendilerine geldiğinde Hak (kitap <br><br>Kur』an) için, düşünmeden 「Bu, apaçık bir büyüdür」 dediler. <br> <br> . Yoksa, 「Onu uydurdu」 mu diyorlar? De ki: 「Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah』tan gelecek olana <br><br>(cezaya) karşı siz benim için hiçbir şey yapamazsınız. O, sizin, hakkında (düşüncesizce) yaygara <br><br>kopardığınız şeyi daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şâhit olarak O yeter! O, çok <br><br>bağışlayandır, çok merhamet edendir.」 <br> <br> . De ki: 「Ben türedi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sâdece <br><br>bana vahyedilene uyarım. Ben sâdece apaçık bir uyarıcıyım.」 <br> <br> . De ki: 「Ne dersiniz? Şâyet bu, Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz, <br><br>İsrailoğullarından bir şâhit de bunun benzerini (Tevrat』ta görerek) şahitlik edip inandığı <br><br>halde, siz yine de büyüklük taslamışsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız?). Şüphesiz Allah <br><br>zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez.」 <br> <br> . İnkâr edenler, inananlar için, 「Eğer o Kur』an iyi bir şey olsaydı, onlar onu kabulde, bizi <br><br>geçemezlerdi」 dediler. Onunla doğru yolu bulamadıkları için; 「Bu eski bir uydurmadır」 <br><br>diyecekler. <br> <br> . Bundan önce bir rehber ve bir rahmet olarak Mûsâ』nın kitabı da vardı. Bu ise, onu doğrulayan <br><br>ve zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap diliyle indirilmiş bir <br><br>kitaptır. <br> <br> . 「Şüphesiz Rabbimiz Allah』tır」 deyip sonra da dosdoğru olanlara hiçbir korku yoktur, onlar <br><br>üzülmeyecekler de. <br> <br> . Onlar cennetliklerdir. Yapmakta olduklarına karşılık, orada sürekli kalacaklardır. <br><br> . Biz insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve <br><br>ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) <br><br>otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: 「Bana ve anne babama <br><br>verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de <br><br>salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.」 <br> <br> . İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler <br><br>cennetlikler arasındadırlar. Bu, onlara öteden beri yapılagelen doğru bir va』ddir. <br> <br> . Anne ve babasına, 「Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken, beni tekrar <br><br>diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz?」 diyen kimseye onlar Allah』a sığınarak, 「Yazıklar <br><br>olsun sana! İman et, Allah』ın va』di gerçektir」 diyorlar, o da, 「Bu, eskilerin masallarından <br><br>başka bir şey değildir」 diyordu. <br> <br> . İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar içinde, <br><br>haklarında o sözün (azabın) gerçekleştiği kimselerdir. Şüphesiz onlar ziyana uğrayanlardır. <br> <br> . Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. (Bu da) Allah』ın onlara yaptıklarının <br><br>karşılığını tastamam vermesi içindir. Aslâ kendilerine haksızlık yapılmaz. <br> <br> . İnkâr edenler ateşe sunuldukları gün, (onlara şöyle denir:) 「Dünyadaki hayatınızda <br><br>güzelliklerinizi bitirdiniz, onların zevkini sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük <br><br>taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı, alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.」 <br><br> . Kendisinden önce ve sonra uyarıcıların gelip geçmiş olan Âd kavminin kardeşini (Hûd』u) <br><br>hatırla. Hani Ahkâf』taki kavmini, 「Ancak Allah』a ibadet edin, çünkü ben sizin adınıza büyük bir <br><br>günün azabından korkuyorum」 diye uyarmıştı. <br> <br> . Onlar ise, 「Sen bizi ilahlarımızdan alıkoymak için mi geldin? Doğru söyleyenlerden isen bizi <br><br>tehdit ettiğin şeyi başımıza getir」 dediler. <br> <br> . Hûd, 「(Bu konudaki) bilgi ancak Allah katındadır. Ben size, benimle gönderileni tebliğ <br><br>ediyorum. Fakat ben sizi câhillik eden bir kavim olarak görüyorum」 dedi. <br> <br> . O azabı vâdilerine doğru yayılan bir bulut olarak gördüklerinde, 「Bu bize yağmur getiren bir <br><br>buluttur」 dediler. Hûd, 「Hayır, o sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde elem dolu <br><br>azabın bulunduğu bir rüzgârdır」 dedi. <br> <br> . 「O, Rabbimin emriyle her şeyi yerle bir eder.」 Derken evlerinden başka hiçbir şeyleri <br><br>görünmez hâle geldiler. İşte biz, suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız. <br> <br> . Andolsun, size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler <br><br>ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir yarar sağlamadı. <br><br>Çünkü Allah』ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alaya aldıkları şey onları kuşattı. <br> <br> . Andolsun, biz çevrenizdeki memleketleri de yok ettik. (Doğru yola) dönsünler diye âyetleri <br><br>tekrar tekrar açıkladık. <br> <br> . Allah』ı bırakıp ona yakınlık sağlamaları için edindikleri ilahlar kendilerine yardım etseydi <br><br>ya!? Aksine onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kayboldular. Bu onların yalanı ve uydurmakta <br><br>oldukları şeydir. <br><br> . Hani Kur』an』ı dinlemek üzere cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik. Onlar, onun huzuruna <br><br>gelince birbirlerine, 「Susun!」 dediler. Kur』an』ın okunması bitince de uyarıcı olarak kavimlerine <br><br>döndüler. <br> <br> . Dediler ki: 「Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Mûsâ』dan sonra indirilen, kendinden önceki kitapları <br><br>doğrulayan, gerçeğe ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.」 <br> <br> . 「Ey kavmimiz! Allah』ın dâvetçisine uyun, ona iman edin ki, günahlarınızı bağışlasın ve sizi <br><br>elem dolu bir azaptan kurtarsın.」 <br> <br> . Kim Allah』ın davetçisine uymazsa, yeryüzünde Allah』ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için <br><br>Allah』tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler. <br> <br> . Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah』ın, ölüleri diriltmeye gücünün <br><br>yeteceğini görmediler mi? Evet şüphesiz O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br> <br> . İnkâr edenlere ateşe sunuldukları gün, 「Bu gerçek değil miymiş?」 denir. Onlar, 「Evet, <br><br>Rabbimize andolsun ki gerçekmiş」 derler. Allah, 「Öyle ise inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı <br><br>azabı tadın!」 der. <br> <br> . (Ey Muhammed!) O halde yüksek azim sahibi peygamberlerin sabretmesi gibi sabret. Onlar için <br><br>acele etme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından <br><br>başka kalmadıklarını sanırlar. Bu bir duyurudur. Ancak yoldan çıkmış olan topluluk helak edilir. <br><br>MUHAMMED SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını Peygamber Efendimizin, ikinci âyette geçen <br><br>adından almıştır. Sûre ayrıca yirminci âyette geçen 「el-Kıtâl」 kelimesinden dolayı 「Kitâl <br><br>sûresi」, diye de anılmaktadır. Sûrede temel konu cihad olmak üzere başlıca, savaş, esirler, <br><br>ganimetler ve münafıkların durumu konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . İnkar edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar var ya; İşte Allah onların bütün amellerini boşa <br><br>çıkarmıştır. <br> <br> . İnanıp salih ameller işleyenlerin ve Muhammed』e indirilene -ki o Rablerinden gelen haktır- <br><br>inananların ise Allah günahlarını örtmüş ve hallerini düzeltmiştir. <br> <br> . Bu, inkâr edenlerin bâtıla uymaları ve inananların Rablerinden gelen gerçeğe uymalarından <br><br>dolayıdır. İşte Allah, onların örnek teşkil edecek durumlarını insanlara böyle anlatır. <br> <br> . (Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip <br><br>etkisiz hale getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra <br><br>(esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm <br><br>budur. Eğer Allah dileseydi onlardan öc alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle <br><br>yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa <br><br>çıkarmayacaktır. <br> <br> . Onları doğruya ve güzele erdirecek ve durumlarını düzeltecektir. <br> <br> . Onları, kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır. <br> <br> . Ey iman edenler! Eğer siz Allah』a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da <br><br>size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır. <br> <br> . İnkâr edenlere gelince, yıkım onlara! Allah, onların işlerini boşa çıkarmıştır. <br> <br> . Bu, Allah』ın indirdiğini beğenmemeleri, bu sebeple de Allah』ın onların amellerini boşa <br><br>çıkarmasındandır. <br> <br> . Onlar yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmadılar mı? <br><br>Allah, onları yerle bir etmiştir. İnkâr edenlere de bu akıbetin benzerleri vardır. <br> <br> . Bu, Allah』ın inananların yardımcısı olması, inkâr edenlerin ise, hiçbir yardımcısı <br><br>bulunmamasından dolayıdır. <br><br> . Şüphesiz Allah, inanıp salih ameller işleyenleri, içinden ırmaklar akan cennetlere <br><br>koyacaktır. İnkâr edenler ise (dünya zevklerinden) yararlanırlar ve hayvanların yediği gibi <br><br>yerler. Onların kalacakları yer ateştir. <br> <br> . (Ey Muhammed!) Seni çıkaran kendi memleket halkından daha güçlü nice memleket halkları vardı <br><br>ki, biz onları helak ettik. Onların hiçbir yardımcısı da olmadı. <br> <br> . Rabbinin katından açık bir belgesi olan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilen ve <br><br>nefislerinin arzularına uyan kimseler gibi midir? <br> <br> . Allah』a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su <br><br>ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal <br><br>ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama <br><br>vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça <br><br>edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu? <br> <br> . Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıktıkları zaman (alay ederek), <br><br>kendilerine bilgi verilmiş olanlara, 「Az önce ne söyledi?」 derler. İşte bunlar, Allah』ın, <br><br>kalplerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir. <br> <br> . Hidayete erenlere gelince, Allah onların hidayetini artırır. Onların Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakınmalarını sağlar. <br> <br> . Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun <br><br>alametleri gelmiştir (ama öğüt almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları <br><br>kendilerine ne fayda verecek? <br> <br> . Bil ki Allah』tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların <br><br>günahlarının bağışlanmasını dile! Allah gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de <br><br>bilir. <br><br> . İnananlar, 「Keşke bir sûre indirilse!」 derler. Fakat hükmü apaçık bir sûre indirilip de onda <br><br>savaştan söz edilince; kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı <br><br>gibi sana baktıklarını görürsün. O da onlara pek yakındır. <br> <br> . İtaat ve güzel bir söz onlar için daha hayırlıdır. İş ciddileşince Allah』a verdikleri söze <br><br>bağlı kalsalardı, elbette kendileri için daha iyi olurdu. <br> <br> . Demek, yüz çevirdiğinizde yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve akrabalık bağlarını <br><br>koparacaksınız, öyle mi? <br> <br> . İşte bunlar, Allah』ın lânetleyip, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimselerdir. <br> <br> . Onlar Kur』an』ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerin üzerinde kilitleri mi var? <br> <br> . Kendileri için hidayet yolu belli olduktan sonra gerisin geri dönenleri, şeytan aldatıp <br><br>peşinden sürüklemiş, ve kendilerini boş ümitlere düşürmüştür. <br> <br> . Bu, münafıkların, Allah』ın indirdiğini beğenmeyen kimselere, 「Bazı işlerde size itaat <br><br>edeceğiz」 demelerindendir. Allah onların gizlice konuşmalarını bilir. <br> <br> . Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken halleri nasıl olacak? <br> <br> . Bu, Allah』ı gazaplandıran şeylere uydukları ve onun hoşnut olduğu şeyleri beğenmedikleri <br><br>içindir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır. <br> <br> . Yoksa, kalplerinde hastalık olanlar Allah』ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar? <br><br> . Biz dileseydik, onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun, sen <br><br>onları, konuşma tarzlarından da tanırsın. Allah yaptıklarınızı bilir. <br> <br> . Andolsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya <br><br>koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz. <br> <br> . İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra <br><br>Peygamber』e karşı gelenler hiçbir şekilde Allah』a zarar veremezler. Allah, onların amellerini <br><br>boşa çıkaracaktır. <br> <br> . Ey iman edenler! Allah』a itaat edin, Peygamber』e itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın. <br> <br> . İnkâr eden, Allah yolundan alıkoyan, sonra da inkarcılar olarak ölenler var ya, Allah onları <br><br>asla bağışlamayacaktır. <br> <br> . Sakın za』f göstermeyin. Üstün olduğunuz halde barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. <br><br>Sizin amellerinizi asla eksiltmeyecektir. <br> <br> . Şüphesiz dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer inanır ve Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakınırsanız, O size mükafatınızı verir ve sizden mallarınızı (tamamen sarf etmenizi) istemez. <br> <br> . Eğer onları sizden isteyip de sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz, O da kinlerinizi ortaya <br><br>çıkarırdı. <br> <br> . İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. Ama içinizden cimrilik yapanlar var. <br><br>Kim cimrilik yaparsa ancak kendi zararına cimrilik yapmış olur. Allah her bakımdan sınırsız <br><br>zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer ondan yüz çevirecek olursanız, yerinize başka bir toplum <br><br>getirir de onlar sizin gibi olmazlar. <br><br>FETİH SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını , ve . âyetlerde geçen 「fetih」 kelimesinden <br><br>almıştır. Sûrede başlıca, hicretin altıncı yılında Hz. Peygamber ile Mekke』li müşrikler arasında <br><br>gerçekleşen Hudeybiye antlaşması, cihad, savaştan geri kalan münafıklar ve Mekke』nin <br><br>fethedileceği müjdesi konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. <br> <br> , . Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, <br><br>seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin. <br> <br> . O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. <br><br>Göklerin ve yerin orduları Allah』ındır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br> <br> . Bütün bunlar Allah』ın; inanan erkek ve kadınları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli <br><br>kalacakları cennetlere koyması, onların kötülüklerini örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında <br><br>büyük bir başarıdır. <br> <br> . Bir de, Allah』ın, hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah』a <br><br>ortak koşan erkeklere ve Allah』a ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük girdabı <br><br>onların başına olsun! Allah onlara gazap etmiş, onları lanetlemiş ve kendilerine cehennemi <br><br>hazırlamıştır. Orası ne kötü bir varış yeridir! <br> <br> . Göklerin ve yerin orduları Allah』ındır. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet <br><br>sahibidir. <br> <br> . (Ey Muhammed!) Şüphesiz biz seni bir şâhit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. <br> <br> . Ey insanlar! Allah』a ve Peygamberine inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz <br><br>ve sabah akşam Allah』ı tespih edesiniz diye (Peygamber』i gönderdik.) <br><br> . Sana bîat edenler ancak Allah』a bîat etmiş olurlar. Allah』ın eli onların ellerinin <br><br>üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah』a verdiği sözü yerine <br><br>getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir. <br> <br> . Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, 「Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu; <br><br>Allah』tan bizim için af dile」 diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De <br><br>ki: 「Allah sizin bir zarara uğramanızı dilerse, yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, ona karşı <br><br>kimin bir şeye gücü yeter? Hayır, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.」 <br> <br> . (Ey münafıklar!) Siz aslında, Peygamberin ve inananların bir daha ailelerine geri <br><br>dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, sizin gönüllerinize güzel gösterildi de kötü zanda bulundunuz <br><br>ve helaki hak eden bir kavim oldunuz. <br> <br> . Kim Allah』a ve Peygambere inanmazsa bilsin ki, şüphesiz biz, inkarcılar için alevli bir ateş <br><br>hazırladık. <br> <br> . Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah』ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. <br><br>Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br> <br> . Savaştan geri bırakılanlar, siz ganimetleri almaya giderken, 「Bırakın biz de sizinle gelelim」 <br><br>diyeceklerdir. Onlar Allah』ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: 「Siz bizimle asla <br><br>gelmeyeceksiniz. Allah önceden böyle buyurmuştur.」 Onlar, 「Bizi kıskanıyorsunuz」 diyeceklerdir. <br><br>Hayır, onlar pek az anlarlar. <br><br> . Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanlarına de ki: 「Siz, güçlü kuvvetli bir kavme karşı <br><br>teslim oluncaya kadar savaşmaya çağrılacaksınız. Eğer itaat ederseniz Allah size güzel bir <br><br>mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönerseniz, Allah sizi elem dolu bir azaba <br><br>uğratır.」 <br> <br> . Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. (Bunlar savaşa katılmak <br><br>zorunda değillerdir.) Kim Allah』a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar <br><br>akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, onu elem dolu bir azaba uğratır. <br> <br> , . Şüphesiz Allah, ağaç altında sana bîat ederlerken inananlardan hoşnut olmuştur. <br><br>Gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih ve elde <br><br>edecekleri birçok ganimetler nasip etmiştir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet <br><br>sahibidir. <br> <br> . Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Şimdilik bunu size hemen vermiş <br><br>ve insanların ellerini sizden çekmiştir. (Allah böyle yaptı) ki, bunlar mü』minler için bir delil <br><br>olsun, sizi de doğru bir yola iletsin. <br> <br> . Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah』ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar) da vardır. Allah <br><br>her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br> <br> . İnkar edenler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlar, sonra da ne bir dost, ne de <br><br>bir yardımcı bulabilirlerdi. <br> <br> . Allah』ın ötedenberi işleyip duran kanunu (budur). Allah』ın kanununda asla bir değişiklik <br><br>bulamazsın. <br><br> . O, Mekke』nin göbeğinde, sizi onlara karşı üstün kıldıktan sonra, onların ellerini sizden, <br><br>sizin ellerinizi onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. <br> <br> . Onlar, inkar edenler ve sizi Mescid-i Haram』ı ziyaretten ve (ibadet amacıyla) bekletilen <br><br>kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır. Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış <br><br>erkeklerle, inanmış kadınları bilmeyerek ezmeniz ve böylece size bir eziyet gelecek olmasaydı, <br><br>(Allah Mekke』ye girmenize izin verirdi). Allah, dilediğini rahmetine koymak için böyle <br><br>yapmıştır. Eğer, inananlarla inkarcılar birbirinden ayrılmış olsalardı, onlardan inkar edenleri <br><br>elem dolu bir azaba uğratırdık. <br> <br> . Hani inkar edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise, <br><br>Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmiş ve onların takva (Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakınma) sözünü tutmalarını sağlamıştı. Zâten onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi <br><br>hakkıyla bilmektedir. <br> <br> . Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde <br><br>başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram』a gireceksiniz. <br><br>Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi. <br> <br> . O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün <br><br>kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter. <br><br> . Muhammed, Allah』ın Resülüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine <br><br>karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde halinde, Allah』tan lütuf ve hoşnutluk <br><br>istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların <br><br>Tevrat』ta ve İncil』de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, <br><br>kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah <br><br>kendileri sebebiyle inkarcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, <br><br>içlerinden salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükafat vaad etmiştir. <br><br>HUCURÂT SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını dördüncü âyette geçen 「Hucurât」 kelimesinden <br><br>almıştır. Hucurât odalar demektir. Burada Hz. Peygamber』in aile efradıyla birlikte ikamet ettiği <br><br>odalar kastedilmektedir. Sûrede başlıca, mü』minlerin, gerek Hz. Peygambere karşı, gerek kendi <br><br>aralarında uymaları gereken bazı görgü ve ahlâk kuralları konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Ey iman edenler! Allah』ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah』a karşı gelmekten sakının. <br><br>Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. <br> <br> . Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber』in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize <br><br>bağırdığınız gibi, Peygamber』e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan <br><br>işledikleriniz boşa gider. <br> <br> . Allah』ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, Allah』ın, gönüllerini takvâ (Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir <br><br>mükâfat vardır. <br> <br> . (Ey Muhammed!) Odaların arkasından sana bağıranların çoğu aklı ermeyen kimselerdir. <br><br> . Onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. <br><br>Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br> <br> . Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip <br><br>yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın. <br> <br> . Bilin ki, aranızda Allah』ın elçisi bulunmaktadır. Eğer o, birçok işlerde size uysaydı, <br><br>sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize güzel göstermiş; <br><br>inkârı, fasıklığı ve (İslam』ın emirlerine) karşı çıkmayı da çirkin göstermiştir. İşte bunlar <br><br>doğru yolda olanların ta kendileridir. <br> <br> . Allah, kendi katından bir lütuf ve nimet olarak böyle yaptı. Allah hakkıyla bilendir, hüküm <br><br>ve hikmet sahibidir <br> <br> . Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine <br><br>karşı haddi aşarsa, Allah』ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer <br><br>(Allah』ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. <br><br>Çünkü Allah, âdaletli davrananları sever. <br> <br> . Mü』minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakının ki size merhamet edilsin. <br> <br> . Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha <br><br>iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. <br><br>Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne <br><br>kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir <br><br> . Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin <br><br>kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz <br><br>ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. <br> <br> . Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi <br><br>tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O』na karşı <br><br>gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır. <br> <br> . Bedevîler 「İman ettik」 dediler. De ki: 「İman etmediniz. (Öyle ise, 「iman ettik」 demeyin.) <br><br>「Fakat boyun eğdik」 deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah』a ve Peygamberine itaat <br><br>ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet <br><br>edendir.」 <br> <br> . İman edenler ancak, Allah』a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda <br><br>mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir. <br> <br> . (Ey Muhammed!) De ki: 「Siz Allah』a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerdeki ve <br><br>yerdeki her şeyi bilir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.」 <br> <br> . Müslüman olmalarını bir lütufta bulunmuş gibi sana hatırlatıyorlar. De ki: 「Müslüman olmanızı <br><br>bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın. Tam tersine eğer doğru kimselerseniz sizi imana <br><br>erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor.」 <br> <br> . Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir. <br><br>KÂF SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını başındaki 「Kâf」 harfinden almıştır. Sûrede <br><br>başlıca İslam inancının temel esasları çerçevesinde, Allah』ın birliğinin delilleri, <br><br>Peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve geçmişteki inkarcı milletlerin başlarına gelen <br><br>felaketler, uğradıkları azaplar konu edilmektedir. <br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , . Kâf. Şerefli Kur』ân』a andolsun ki kâfirler, aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar <br><br>ve şöyle dediler: 「Bu tuhaf bir şeydir!」 <br> <br> . 「Öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (dirilecekmişiz)? Bu, akla uzak (imkansız) bir <br><br>dönüştür!」 <br> <br> . Şüphesiz biz, toprağın; onlardan neleri eksilttiğini bilmekteyiz. Yanımızda (o bilgileri) <br><br>koruyan bir kitap vardır. <br> <br> . Hatta gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar. Artık onlar kararsız bir haldedirler. <br> <br> . Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık! Onda hiçbir düzensizlik <br><br>ve eksiklik yoktur. <br> <br> . Yeryüzünü de yaydık ve orada sabit dağlar yerleştirdik. Orada her türden iç açıcı çift <br><br>bitkiler bitirdik. <br> <br> . Bütün bunlar, içtenlikle Allah』a yönelen her kulun gönül gözünü açmak ve ona öğüt ve ibret <br><br>vermek içindir. <br> <br> , , . Gökten de bereketli bir su indirip onunla kullar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek <br><br>taneler (ekinler), birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve <br><br>böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden) çıkış da böyledir. <br> <br> , , . Onlardan önce Nûh kavmi, Res halkı ve Semûd kavmi, Âd ve Firavun, Lût』un kardeşleri, <br><br>Eykeliler, Tübba』ın kavmi de yalanlamıştı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri <br><br>yalanladılar, böylece kendilerini uyardığım şey gerçekleşti. <br> <br> . İlk yaratmada acizlik mi gösterdik ki (yeniden yaratamayalım)? Doğrusu onlar, yeniden <br><br>yaratılış konusunda şüphe içindedirler. <br><br> . Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona <br><br>şah damarından daha yakınız. <br> <br> . Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun <br><br>yaptıklarını) alıp kaydetmektedir. <br> <br> . İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir <br><br>melek bulunmasın. <br> <br> . Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de ona, 「İşte bu, senin öteden beri kaçıp <br><br>durduğun şeydir」 denir. <br> <br> . (İnsanlar öldükten sonra tekrar dirilmeleri için) Sûr』a üfürülecek. İşte bu, tehdidin <br><br>gerçekleşeceği gündür. <br> <br> . Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir. <br> <br> . (Ona) 「Andolsun ki sen bundan gaflette idin. Şimdi gaflet perdeni açtık; artık bugün gözün <br><br>keskindir」 (denir.) <br> <br> . Beraberindeki (melek) şöyle der: 「İşte bu yanımdaki hazır.」 <br> <br> , . (Allah şöyle der:) 「Atın cehenneme, (hakka karşı) inatçı, hayrı hep engelleyen, haddi aşan <br><br>şüpheci her kâfiri!」 <br> <br> . 「Allah ile beraber, başka bir ilah edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!」 <br> <br> . Arkadaşı (olan şeytan) der ki: 「Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir <br><br>sapıklık içinde idi.」 <br> <br> . Allah şöyle der: 「Benim huzurumda çekişmeyin. Çünkü ben bu (konudaki) uyarıyı size önceden <br><br>yaptım.」 <br> <br> . 「Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim.」 <br> <br> . O gün Cehenneme, 「Doldun mu?」 deriz. O da, 「daha var mı?」 der. <br> <br> . Cennet Allah』a karşı gelmekten sakınanlara uzak olmayacak şekilde yaklaştırılacak. <br> <br> , . Onlara şöyle denir:) 「İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe <br><br>eden, onun emrini gözeten için, görmediği halde sırf saygıdan dolayı Rahmân』dan korkan ve O』na <br><br>yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir.」 <br> <br> . 「Oraya esenlikle girin. İşte bu, ebedilik günüdür.」 <br> <br> . Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır. <br><br> . Biz onlardan önce, kendilerinden daha zorlu nice nesilleri helak ettik de ülke ülke dolaşıp <br><br>kaçacak delik aradılar. Kaçacak bir yer mi var? <br> <br> . Şüphesiz bunda, aklı olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır. <br> <br> . Andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde (altı evrede) yarattık. Bize <br><br>bir yorgunluk da dokunmadı. <br> <br> . O halde onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de <br><br>Rabbini hamd ederek tespih et. <br> <br> . Gecenin bir kısmında ve secdelerin ardından da onu tespih et. <br> <br> . (Ey Muhammed!) Çağırıcının yakın bir yerden sesleneceği gün, (o sese) kulak ver. <br> <br> . O gün insanlar hakka çağıran o korkunç sesi işiteceklerdir. İşte bu, (kabirlerden) çıkış <br><br>günüdür. <br> <br> . Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir. <br> <br> . O gün yer, onların üzerinden süratle yarılıp açılır. Bu, (hesap için) bir toplamadır, bize <br><br>göre kolaydır. <br> <br> . Biz onların ne dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen, onlara karşı bir zorba değilsin. O halde <br><br>sen, benim uyarımdan korkan kimselere Kur』an ile öğüt ver. <br><br><br>ZÂRİYÂT SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen 「ez-zâriyât」 kelimesinden <br><br>almıştır. Zâriyât, esip savuran rüzgarlar demektir. Sûrede başlıca, öldükten sonra hesap için <br><br>toplanma, inkarcıların ahirette karşılaşacakları azap, mü』minlere verilecek mükafatlar, Allah』ın <br><br>varlığını ve birliğini gösteren kevni deliller konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , , , , , . Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere <br><br>andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir. <br><br> , . Yollara (yıldızların dolaştığı yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz, <br><br>(peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz. <br> <br> . Ondan (Peygamber』den) çevrilen çevrilir. <br> <br> , . Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve 「Muhammed şairdir, delidir」 diyen) yalancılar <br><br>kahrolsun! <br> <br> . 「Ceza günü ne zaman?」 diye sorarlar. <br> <br> , . Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): 「Azabınızı <br><br>tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.」 <br> <br> , . Şüphesiz Allah』a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak <br><br>cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik yapan kimselerdi. <br> <br> . Geceleri pek az uyurlardı. <br> <br> . Seherlerde bağışlama dilerlerdi. <br> <br> . Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak <br><br>vardır. <br> <br> , . Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. <br><br>Hâlâ görmüyor musunuz? <br> <br> . Gökte rızkınız ve size vaad olunan şeyler vardır. <br> <br> . Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki o (size vadolunanlar), sizin konuşmanız gibi gerçektir. <br> <br> . (Ey Muhammed!) İbrahim』in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi? <br> <br> . Hani onlar, İbrahim』in yanına varmışlar ve 「Selâm olsun sana!」 demişlerdi. O da 「Size de <br><br>selâm olsun.」 demiş, 「Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler」 (diye düşünmüştü). <br> <br> . Hissettirmeden ailesinin yanına gidip, (pişirilmiş) semiz bir buzağı getirdi. <br> <br> . Onu önlerine koydu. 「Yemez misiniz?」 dedi. <br> <br> . (Yemediklerini görünce) onlardan İbrahim』in içine bir korku düştü. Onlar, 「korkma」 dediler ve <br><br>onu bilgin bir oğul ile müjdelediler. <br> <br> . Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. 「Ben kısır bir <br><br>kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)」 dedi. <br> <br> . Onlar dediler ki: 「Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla <br><br>bilendir.」 <br><br> . İbrahim onlara: 「O halde asıl işiniz nedir ey elçiler?」 dedi. <br> <br> , , . Onlar şöyle dediler: 「Biz suçlu bir kavme (Lût』un kavmine), üzerlerine çamurdan, <br><br>pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için <br><br>gönderildik.」 <br> <br> . Orada (Lût』un yöresinde) bulunan mü』minleri çıkardık. <br> <br> . Zâten orada bir ev halkında başka müslüman bulamadık. <br> <br> . Orada, elem dolu azapdan korkacaklar için bir ibret bıraktık. <br> <br> . Mûsâ kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu açık bir delil ile Firavun』a göndermiştik. <br> <br> . O ise kuvvetine güvenerek yüz çevirdi ve 「Bu bir büyücü veya delidir」 dedi. <br> <br> . Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), <br><br>kendini kınıyordu. <br> <br> . Ad kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgarı göndermiştik. <br> <br> . Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu. <br> <br> . Semûd kavminde de ibretler vardır. Hani onlara, 「Bir süreye kadar faydalanın bakalım」 <br><br>denmişti <br> <br> . Derken Rablerinin emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken kendilerini <br><br>yıldırım çarpıvermişti. <br> <br> . Artık, ne yerlerinden kalkmaya güçleri yetti ne de başkasından yardım görebildiler. <br> <br> . Bunlardan önce de Nûh kavmini helak etmiştik. Çünkü onlar fâsık bir toplum idiler. <br> <br> . Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter. <br> <br> . Yeri de biz döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz. <br> <br> . Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık. <br> <br> . O halde Allah』a koşun. Şüphesiz ben, size O』nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım. <br> <br> . Allah ile beraber başka bir ilah edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş <br><br>açık bir uyarıcıyım. <br><br> . İşte böyle! Onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki,「O bir büyücüdür」 yahut 「bir <br><br>delidir」 demiş olmasınlar. <br> <br> . Onlar bunu birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyleri söylüyorlar)? Hayır, onlar <br><br>azgın bir topluluktur. <br> <br> . Onun için, onlardan yüz çevir. Artık kınanacak değilsin. <br> <br> . Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü』minlere fayda verir. <br> <br> . Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. <br> <br> . Ben, onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum. <br> <br> . Şüphesiz Allah rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir. <br> <br> . Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. Artık <br><br>azabımı acele istemesinler. <br> <br> . Uyarıldıkları günlerinden dolayı vay o inkar edenlerin haline! <br><br><br>TÛR SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen 「et-Tûr」 kelimesinden <br><br>almıştır. Tûr, dağ demektir. Burada Hz. Mûsâ』ya ilk vahyin geldiği, Sina Yarımadası』nın <br><br>güneyindeki Sina dağı kastedilmektedir. Sûrede başlıca, ahiret halleri, kâfirlerin <br><br>karşılaşacakları ceza, mü』minlerin mükâfatları konu edilmekte ve müşriklerin Hz. Peygamber <br><br>hakkındaki batıl iddiaları reddedilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , , , , , , . Tûr』a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, 「Beyt-i Ma』mur」a , <br><br>yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka <br><br>gerçekleşecektir. <br> <br> . Onu geri çevirecek hiçbir şey yoktur. <br> <br> . O gün gök şiddetle sallanıp çalkalanır. <br> <br> . Dağlar yürüdükçe yürür. <br> <br> , . İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay <br><br>haline! <br> <br> , . Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, 「İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir」 <br><br>denilir. <br><br> . 「Bu Kur』an mı bir büyü imiş, yoksa siz mi (gerçeği) göremiyormuşsunuz?」 <br> <br> . 「Girin oraya. İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Size ancak yapmakta <br><br>olduğunuzun karşılığı veriliyor.」 <br> <br> , . Şüphesiz Allah』a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk <br><br>ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından <br><br>korumuştur. <br> <br> , . Onlara, 「Dünya』da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara <br><br>dayanarak afiyetle yiyin için」 denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak <br><br>vermişizdir. <br> <br> . İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların <br><br>nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. <br><br>Herkes kazandığı karşılığında rehindir. <br> <br> . Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik. <br> <br> . Orada, (içilince) boş söz söyletmeyen, günah işletmeyen dolu bir kadehi elden ele <br><br>dolaştırırlar. <br> <br> . Hizmetlerine verilmiş, kabuğunda saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar. <br> <br> . Birbirlerine dönüp (「Ne iyilik yaptınız da bu nimetlere ulaştınız?」 diye) sorarlar. <br> <br> . Derler ki: 「Şüphesiz daha önce biz, ailemiz içinde yaşarken (Allah』a isyandan) korkardık.」 <br> <br> . 「Allah da bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen cehennem azabından korudu.」 <br> <br> . 「Gerçekten biz bundan önce ona yalvarıyorduk. Şüphesiz O iyilik edendir, çok merhametlidir.」 <br> <br> . (Ey Muhammed!) O halde, sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde, sen ne bir kâhinsin, ne de <br><br>bir deli. <br> <br> . Yoksa onlar, 「O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz」 mu diyorlar? <br> <br> . Onlara de ki, 「Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.」 <br><br> . Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur? <br> <br> . Yoksa, 「O Kur』an』ı kendisi uydurup söyledi」 mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) <br><br>iman etmiyorlar. <br> <br> . Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler! <br> <br> . Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar? <br> <br> . Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar. <br> <br> . Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hakim olan kendileri midir? <br> <br> . Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilahi vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? <br><br>(Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin! <br> <br> . Yoksa, kızlar O』na (Allah』a) da oğullar size mi? <br> <br> . Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da onlar, borçtan ağır bir <br><br>yük altında mı kalmışlardır? <br> <br> . Yoksa, gayb ilmi onların yanında da ondan mı yazıyorlar? <br> <br> . Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl, inkar edenler tuzağa düşecek olanlardır. <br> <br> . Yoksa onların Allah』tan başka bir ilahı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır. <br> <br> . Gökten düşmekte olan parçalar görseler, 「Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır」 derler. <br> <br> . Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hallerine bırak. <br> <br> . O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir ve kendilerine yardım da <br><br>edilmeyecektir. <br> <br> . Şüphesiz zulmedenlere bundan başka bir azap daha var. Fakat onların çoğu bilmezler. <br> <br> . Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile <br><br>tespih et. <br> <br> . Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında O』nu tespih et. <br><br>NECM SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ilk âyetin başındaki 「en-Necm」 kelimesinden <br><br>almıştır. Necm, yıldız demektir. Sûrede başlıca, Kur』an』ın vahiy eseri olduğu vurgulanmakta, <br><br>herkesin yaptığının karşılığını göreceği, Allah』ın kudretinin delilleri konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , . Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı. <br> <br> . O, nefis arzusu ile konuşmaz. <br> <br> . (Size okuduğu) Kur'an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir. <br> <br> , , . (Kur』an』ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek <br><br>ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu. <br> <br> . Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu. <br> <br> . (Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu. <br> <br> . Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti. <br> <br> . Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı. <br> <br> . (Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz? <br> <br> . Andolsun ki, o, Cebrail』i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü. <br> <br> . Sidretü』l Müntehâ』nın yanında. <br> <br> . Me』va cenneti onun (Sidre』nin) yanındadır. <br> <br> . O zaman Sidre』yi kaplayan kaplamıştı. <br> <br> . Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı. <br> <br> . Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını gördü. <br> <br> , . Lât ve Uzza』ya ve diğer üçüncüsü Menat』a ne dersiniz? <br> <br> . Erkek size de, dişi O』na mı? <br> <br> . Öyle ise bu çok insafsızca bir paylaştırmadır. <br> <br> . Onlar ancak sizin ve atalarınızın (ilah edindiğiniz şeylere) taktığınız isimlerdir. Allah, <br><br>onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar (putperestler)yalnız zanna ve nefislerin <br><br>arzusuna tâbi oluyorlar. Andolsun ki, kendilerine, Rableri katından yol gösterici gelmiştir. <br> <br> . Yoksa insan (kayıtsız şartsız), her temenni ettiği şeye sahip mi olacaktır? <br> <br> . Oysa, Ahiret de dünya da Allah』ındır. <br> <br> . Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri; ancak Allah』ın izniyle, dilediği ve <br><br>hoşnut olduğu kimselere yarar sağlar. <br><br> . Şüphesiz ahirete iman etmeyenler, meleklere dişi isimleri veriyorlar. <br> <br> . Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz <br><br>zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez. <br> <br> . Öyle ise bizim zikrimizden (Kur』an』dan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey <br><br>istemeyen kimselerden yüz çevir. <br> <br> . İşte onların ilimden ulaşabildikleri nokta! Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı daha iyi <br><br>bilir. O, hidayete ereni de daha iyi bilir. <br> <br> . Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah』ındır. (Bu) kötülük edenleri yaptıklarıyla <br><br>cezalandırması, iyilik edenleri de daha güzeliyle mükafatlandırması için (böyle)dir. <br> <br> . Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran <br><br>kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve <br><br>analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. <br><br>Çünkü O, Allah』a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir. <br> <br> , . Şimdi yüz çevireni; pek az verip de kaskatı cimrileşeni gördün mü? <br> <br> . Gayb』ın ilmi kendi yanında da o gerçeği mi görüyor? <br> <br> , . Yoksa, Mûsâ』nın ve Allah』ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim』in sahifelerindeki <br><br>şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi? <br> <br> . Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez. <br> <br> . İnsan için ancak çalıştığı vardır. <br> <br> . Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. <br> <br> . Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir. <br> <br> . Şüphesiz en son varış Rabbinedir. <br> <br> . Şüphesiz O güldürür ve ağlatır. <br> <br> . Şüphesiz O öldürür ve diriltir. <br><br> , . Şüphesiz O iki eşi, erkeği ve dişiyi, (rahme) atıldığında az bir sudan (meniden) <br><br>yaratmıştır. <br> <br> . Şüphesiz tekrar diriltmek de O』na aittir. <br> <br> . Şüphesiz O, başkalarına muhtaç olmaktan kurtardı ve varlık sahibi kıldı. <br> <br> . Şüphesiz O, 「Şi』râ』nın Rabbidir. <br> <br> , . Şüphesiz O, önce gelen Âd kavmini ve Semûd kavmini helak etti ve hiç kimseyi bırakmadı. <br> <br> . Daha önce de Nûh』un kavmini helak etmişti. Şüphesiz onlar daha zalim ve daha azgın <br><br>kimselerdi. <br> <br> , . O, 「Mu』tefike」yi de kaldırıp yere çarpmış ve onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür. <br> <br> . O halde Rabbi』nin nimetlerinin hangisinden şüphe ediyorsun (ey insan!). <br> <br> . Bu da önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır. <br> <br> . Yaklaşmakta olan (Kıyamet iyice) yaklaştı. <br> <br> . Onu Allah』tan başka açacak kimse yoktur. <br> <br> , , . Şimdi siz gaflet içinde eğlenerek bu söze mi (Kur』an』a mı) şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da <br><br>ağlamıyorsunuz? <br> <br> . Haydi Allah』a secde edin ve ona kulluk edin. <br><br><br>KAMER SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen 「el-Kamer」 kelimesinden <br><br>almıştır. Kamer, ay demektir. Sûrede ana fikir olarak, Kur』an』ı yalanlayanlar, çeşitli azap ve <br><br>helak örnekleri de verilerek uyarılmaktadır.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı. <br> <br> . Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve 「Süregelen bir sihirdir」 derler. <br> <br> . Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Halbuki her iş, (Allah nasıl takdir <br><br>ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir. <br> <br> . Andolsun, onlara içinde caydırıcı tehditlerin bulunduğu haberler geldi. <br> <br> . Bu haberler, zirveye ulaşmış birer hikmettir! Fakat uyarılar fayda vermiyor! <br><br> , . O halde sen de onlardan yüz çevir. Onlar, o davetçinin (İsrafil』in benzeri görülmemiş) <br><br>bilinmedik (korkunç) bir şeye çağırdığı gün, gözleri düşmüş bir halde dağılmış çekirgeler gibi <br><br>kabirlerden çıkarlar. <br> <br> . Davetçiye doğru koşarlarken kâfirler, 「Bu zor bir gün」 derler. <br> <br> . Onlardan önce Nuh』un kavmi de yalanlamıştı. Onlar kulumuzu yalanlayıp 「Bu bir delidir」 <br><br>dediler ve kulumuz (tebliğ görevinden) alıkonuldu. <br> <br> . O da Rabbine, 「Ey Rabbim! Ben yenilgiye uğradım, yardım et」 diye dua etti. <br> <br> . Biz de göğün kapılarını dökülürcesine yağan bir yağmurla açtık. <br> <br> . Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti. <br> <br> . Biz Nûh』u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik. <br> <br> . Gemi, inkar edilen kimseye (Nuh』a) bir mükafat olarak gözetimimiz altında yüzüyordu. <br> <br> . Andolsun, biz onu (tufan olayını) bir ibret olarak bıraktık. Var mı düşünüp öğüt alan? <br> <br> . Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (gördüler)! <br> <br> . Andolsun biz, Kur』anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? <br> <br> . Âd kavmi de (Hûd』u) yalanladı. Azabım ve uyarılarım nasılmış! <br> <br> . Biz onların üstüne, uğursuzluğu sürekli bir günde gürültülü ve dondurucu bir rüzgar <br><br>gönderdik. <br> <br> . İnsanları köklerinden sökülmüş hurma kütükleri gibi kaldırıp atıyordu. <br> <br> . Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)! <br> <br> . Andolsun biz, Kur』anı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? <br> <br> - . Semûd kavmi de uyarıcıları yalanlamış ve şöyle demişlerdi: 「İçimizden bir insana mı <br><br>uyacağız? (Asıl) o takdirde biz apaçık bir sapıklık ve delilik içine düşmüş oluruz.」 <br> <br> . 「Bizim aramızdan vahiy ona mı verildi? Hayır o, yalancının, şımarığın biridir.」 <br> <br> . Onlar yarın bilecekler: Kimmiş yalancı, kimmiş şımarık! <br> <br> . (Salih』e şöyle demiştik:) 「Şüphesiz biz, onlara bir imtihan olmak üzere, o dişi deveyi <br><br>göndereceğiz. Şimdi onları gözetle ve sabret.」 <br><br> . 「Onlara, suyun (deve ile) kendileri arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını, bildir. Her su <br><br>nöbetinde sahibi hazır bulunsun.」 <br> <br> . Derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. O da işe koyuldu ve deveyi kesti. <br> <br> . Fakat azabım ve uyarılarım nasılmış! <br> <br> . Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların <br><br>çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular. <br> <br> . Andolsun, biz Kur』anı, düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? <br> <br> . Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı. <br> <br> - . Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgar gönderdik. Yalnız Lût』un ailesi başka. <br><br>Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle <br><br>mükafatlandırırız. <br> <br> . Andolsun, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu uyarıları kuşkuyla <br><br>karşıladılar. <br> <br> . Andolsun, onlar onun (meleklerden olan) misafirlerinden nefislerindeki kötü arzuları tatmin <br><br>etmek istediler. Biz de onların gözlerini silme kör ettik. 「Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!」 <br><br>dedik. <br> <br> . Andolsun, onlara sabahleyin erkenden kalıcı bir azap geldi. <br> <br> . 「Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!」 dedik. <br> <br> . Andolsun, biz Kur』an』ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan? <br> <br> . Andolsun, Firavun』un ailesine de uyarıcılar gelmişti. <br> <br> . Bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları mutlak güç ve iktidar sahibinin yakalaması <br><br>gibi yakaladık. <br> <br> . (Ey Mekkeliler!) Sizin kafirleriniz onlardan daha mı hayırlı? Yoksa sizin için kitaplarda bir <br><br>berat mı var? <br> <br> . Yoksa onlar, 「Biz yardımlaşan (güçlü) bir topluluğuz」 mu diyorlar? <br> <br> . O topluluk yakında (Bedir』de) bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır. <br> <br> . Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş <br><br>ve daha acıdır. <br> <br> . Şüphesiz suçlular (müşrikler) sapıklık ve ateşler içindedirler. <br> <br> . Yüzüstü ateşe sürüklendikleri gün kendilerine, 「Cehennemin dokunuşunu tadın!」 denecek. <br> <br> . Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık. <br><br> . Emrimiz ancak bir tek emirdir. Göz kırpması gibidir. (Anında gerçekleşir.) <br> <br> . Andolsun, biz sizin gibileri hep helak ettik. Fakat var mı düşünüp öğüt alan? <br> <br> . İşledikleri her şey ise kitaplarda kayıtlıdır. <br> <br> . Küçük, büyük her şey satır satır yazılmıştır. <br> <br> . Şüphesiz Allah』a karşı gelmekten sakınanlar cennetlerde, ırmak başlarındadırlar. <br> <br> . Muktedir bir hükümdarın katında, doğruluk meclisindedirler. <br><br><br>RAHMÂN SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ilk âyeti oluşturan ve Allah』ın sıfatlarından <br><br>biri olan 「er-Rahmân」 kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca, Allah』ın nimetleri, birliğini ve <br><br>kudretini gösteren kainat delilleri ve günahkârların kıyamette karşılaşacakları korku ve şiddet <br><br>konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , . Rahmân Kur』an』ı öğretti. <br> <br> . İnsanı yarattı. <br> <br> . Ona beyanı (düşünüp ifade etmeyi) öğretti. <br> <br> . Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir. <br> <br> . Otlar ve ağaçlar (Allah』a) boyun eğerler. <br> <br> . Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. <br> <br> . Ölçüde haddi aşmayın. <br> <br> . Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın. <br> <br> . Allah yeri yaratıklar için var etti. <br> <br> . Orada meyve(ler) ve salkımlı hurma ağaçları vardır. <br> <br> . Yapraklı taneler, hoş kokulu bitkiler vardır. <br> <br> . O halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Allah insanı, pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı. <br> <br> . 「Cin」 i de yalın bir ateşten yarattı. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br><br> . O iki doğunun ve iki batının Rabbidir. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . (Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar. <br> <br> . (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Denizde akıp giden dağlar gibi yüksek gemiler de O』nundur. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. <br> <br> . Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O』ndan isterler. O, her an yeni bir ilahi <br><br>tasarruftadır. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve insanlar! <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye <br><br>gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül haline geldiği zaman (haliniz ne olur?) <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . İşte o gün ne insana, ne cine günahı sorulmayacak. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br><br> . Suçlular simalarından tanınır da, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . İşte bu suçluların yalanladıkları cehennemdir. <br> <br> . Onlar, cehennem ateşi ile yüksek derecede kaynar su arasında gider gelirler. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Rabbinin huzurunda (hesap vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki cennet vardır. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . İki cennet de (ağaçlar, meyveler, rengarenk bitkiler gibi) çeşit çeşit güzelliklerle <br><br>bezenmiştir. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . İçlerinde akan iki pınar vardır. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . İkisinde de her meyveden çift çift vardır. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Onlar astarları kalın ipekten olan döşeklere yaslanırlar. Bu iki cennetin meyveleri <br><br>(zahmetsizce alınacak kadar) yakındır. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Oralarda bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler vardır. Onlara eşlerinden önce ne bir <br><br>insan, ne bir cin dokunmuştur. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Onlar sanki yakut ve mercandır. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . O iki cennet koyu yeşil renktedir. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . İçlerinde kaynayan iki pınar vardır. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br><br> . İçlerinde her türlü meyve, hurma ve nar vardır. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Onlarda huyları güzel, yüzleri güzel dilberler vardır. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Onlar, çadırlara kapanmış hurilerdir. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Onlara, eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur. <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Onlar yeşil yastıklara ve güzel yaygılara yaslanırlar, (nimetlenirler). <br> <br> . O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? <br> <br> . Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı yücedir. <br><br><br>VÂKI'A SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen 「el-vâkı』a」 kelimesinden <br><br>almıştır. Vâkı』a, gerçekleşen, meydana gelen olay demektir. Burada kıyameti ifade etmektedir. <br><br>Sûrede başlıca, kıyametin kopmasından önceki ve sonraki dehşetli haller ve insanların amellerine <br><br>göre içinde yer alacağı gruplar konu edilmektedir. <br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , . Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse <br><br>olmayacaktır. <br> <br> , , , , . Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de <br><br>üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır. <br> <br> . Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir! <br> <br> . Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir! <br> <br> , . (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah』a) <br><br>yaklaştırılmış kimselerdir. <br> <br> . Onlar, Naîm cennetlerindedirler. <br> <br> , . Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir. <br> <br> , . Onlar, karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevherâtla işlenmiş tahtlar üzerindedirler. <br><br> , , , , . Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve <br><br>sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, <br><br>beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. <br> <br> , . Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. <br> <br> . (Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.) <br> <br> . Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler. <br> <br> . Sadece 「selam!」, 「selam!」 sözünü işitirler. <br> <br> . Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir! <br> <br> , , , , , , . (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları <br><br>altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok <br><br>çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler. <br> <br> . Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık. <br> <br> , , . Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli <br><br>bakireler yaptık. <br> <br> , . Bunların birçoğu öncekilerden, bir çoğu da sonrakilerdendir. <br> <br> . Kötülüğe batanlar ise ne mutsuz kimselerdir! <br> <br> , , . Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı <br><br>olan zifiri bir gölge içinde!.. <br> <br> . Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi. <br> <br> . Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı. <br> <br> . Diyorlardı ki: 「Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra mı, biz mi bir <br><br>daha diriltilecekmişiz?」 <br> <br> . 「Evvelki atalarımız da mı?」 <br> <br> , . De ki: 「Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde <br><br>toplanacaklardır.」 <br><br> , . Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan <br><br>yiyeceksiniz. <br> <br> . Karınlarınızı ondan dolduracaksınız. <br> <br> . Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. <br> <br> . Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz. <br> <br> . İşte bu hesap ve ceza gününde onlara ziyafetleridir. <br> <br> . Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz? <br> <br> . Attığınız o meniye ne dersiniz?! <br> <br> . Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz? <br> <br> , . Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak <br><br>üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez. <br> <br> . Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O halde düşünseniz ya! <br> <br> . Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?! <br> <br> . Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? <br> <br> . Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz: <br> <br> . 「Muhakkak biz çok ziyandayız!」 <br> <br> . 「Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!」 <br> <br> . İçtiğiniz suya ne dersiniz?! <br> <br> . Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? <br> <br> . Dileseydik onu acı bir su yapardık. O halde şükretseydiniz ya!.. <br> <br> . Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?! <br> <br> . Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? <br> <br> . Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık. <br> <br> . O halde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt). <br> <br> , . Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir- <br><br> . O, elbette değerli bir Kur』an』dır. <br> <br> . Korunmuş bir kitaptadır. <br> <br> . Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir. <br> <br> . Âlemlerin Rabb』inden indirilmedir. <br> <br> , . Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah』ın verdiği rızka O』nu yalanlayarak mı <br><br>şükrediyorsunuz? <br> <br> . Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize! <br> <br> . Oysa siz o zaman bakıp durursunuz. <br> <br> . Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz. <br> <br> , . Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve doğru söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize! <br> <br> , . Fakat (ölen kişi) Allah』a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm <br><br>cenneti vardır. <br> <br> , . Eğer Ahiret mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, 「Selam sana Ahiret mutluluğuna <br><br>ermişlerden!」 denir. <br> <br> , . Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır. <br> <br> . Bir de cehenneme atılma vardır. <br> <br> . Şüphesiz bu, kesin gerçektir. <br> <br> . Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et. <br><br><br>HADÎD SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「el-Hadîd」 kelimesinden almıştır. <br><br>Hadîd, demir demektir. Sûrede başlıca, tüm kâinatın Allah』a ait olduğu ve kainatta dilediği gibi <br><br>tasarruf edeceği, Allah』ın dinini yüceltmek için can ve mal ile mücadelenin gerekliliği, dünya <br><br>hayatının geçiciliği ve aldatıcılığı konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah』ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve <br><br>hikmet sahibidir. <br> <br> . Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnızca O』nundur. Diriltir, öldürür. O her şeye hakkıyla gücü <br><br>yetendir. <br> <br> . O, ilk ve sondur. Zâhir ve Bâtın』dır. O, her şeyi hakkıyla bilendir. <br><br> . O, gökleri ve yeri altı günde (altı evrede) yaratan, sonra Arş』a kurulandır. Yere gireni, <br><br>ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah <br><br>bütün yaptıklarınızı hakkıyla görendir. <br> <br> . Göklerin ve yerin hükümranlığı O』nundur. Bütün işler ancak ona döndürülür. <br> <br> . Geceyi gündüze sokar, gündüzü de geceye sokar. O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla <br><br>bilendir. <br> <br> . Allah』a ve Resülüne iman edin ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, (Allah <br><br>yolunda) harcayın. İçinizden iman edip de (Allah yolunda) harcayanlar var ya; onlar için büyük <br><br>bir mükafat vardır. <br> <br> . Peygamber, sizi, Rabbinize iman etmeniz için davet edip dururken size ne oluyor da Allah』a <br><br>iman etmiyorsunuz? Halbuki (Allah ezelde) sizden sağlam bir söz de almıştı. Eğer inanacak <br><br>kimselerseniz (bu çağrıya uyun). <br> <br> . O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu Muhammed』e apaçık âyetler indirendir. <br><br>Şüphesiz Allah, size karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir. <br> <br> . Size ne oluyor da, Allah yolunda harcama yapmıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin mirası <br><br>Allah』ındır. İçinizden, fetihten (Mekke fethinden) önce harcayanlar ve savaşanlar, (diğerleri <br><br>ile) bir değildir. Onların derecesi, sonradan harcayan ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla <br><br>beraber Allah hepsine de en güzel olanı (cenneti) vadetmiştir. Allah bütün yaptıklarınızdan <br><br>hakkıyla haberdardır. <br> <br> . Kim Allah』a güzel bir borç verecek ki, Allah da onu kendisine kat kat ödesin. Ona çok değerli <br><br>bir mükafat da vardır. <br><br> . Mü』min erkeklerle mü』min kadınların nurlarının, önlerinde ve sağlarında koştuğunu göreceğin <br><br>gün kendilerine şöyle denir: 「Bugün size müjdelenen şey içlerinden ırmaklar akan, ebedi olarak <br><br>kalacağınız cennetlerdir.」 İşte bu büyük başarıdır. <br> <br> . Münafık erkeklerle münafık kadınların, iman edenlere, 「Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de <br><br>aydınlanalım」 diyecekleri gün kendilerine, 「Arkanıza (dünyaya) dönün de bir ışık arayın」 <br><br>denilecektir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç tarafında rahmet, onlar <br><br>(münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır. <br> <br> . (Münafıklar) mü』minlere şöyle seslenirler: 「Biz de (dünyada) sizinle beraber değil miydik?」 <br><br>(Mü』minler de) derler ki: 「Evet, fakat siz kendinizi yaktınız. Başımıza musibetler gelmesini <br><br>gözlediniz, şüphe ettiniz. Allah』ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı <br><br>(şeytan) Allah hakkında da sizi aldattı.」 <br> <br> . Bugün artık ne sizden, ne de inkar edenlerden bir fidye alınır. Barınağınız ateştir. Size <br><br>yaraşan odur. Orası gidilecek ne kötü yerdir! <br> <br> . İman edenlerin Allah』ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin <br><br>zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece <br><br>kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan bir çoğu fasık kimselerdir. <br> <br> . Bilin ki Allah, yeryüzünü ölümünden sonra diriltmektedir. Düşünesiniz diye gerçekten, size <br><br>âyetleri açıkladık. <br> <br> . Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah』a güzel bir borç verenler <br><br>var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükafat da vardır. <br><br> . Allah』a ve Peygamberlerine iman edenler var ya, işte onlar sıddîklar (sözü özü doğru <br><br>kimseler) ve Allah katında şahitlerdir. Onların mükafatları ve nurları vardır. İnkar edip <br><br>âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar cehennemliklerdir. <br> <br> . Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda karşılıklı bir övünme, <br><br>çok mal ve evlat sahibi olma yarışından ibarettir. (Nihayet hepsi yok olur gider). Tıpkı şöyle: <br><br>Bir yağmur ki, bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar da sen onu <br><br>sararmış olarak görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin <br><br>bir azap ve(ya) Allah』ın mağfiret ve rızası vardır. Dünya hayatı, aldanış metaından başka bir <br><br>şey değildir. <br> <br> . Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah』a ve Resûlüne <br><br>inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah』ın lütfudur. Onu <br><br>dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir. <br> <br> . Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan <br><br>önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz』da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah』a göre kolaydır. <br> <br> . Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah』ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye (böyle <br><br>yaptık.) Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez. <br> <br> . Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emreden kimselerdir. Kim yüz çevirirse bilsin ki <br><br>şüphesiz Allah ganîdir, zengindir, övülmeye lâyıktır. <br><br> . Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı <br><br>(ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler. Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar <br><br>için birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar). Allah da <br><br>kendisine ve Resüllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, <br><br>mutlak güç sahibidir. <br> <br> . Andolsun, biz Nûh』u ve İbrahim』i peygamber olarak gönderdik. Peygamberliği ve kitabı onların <br><br>soylarına da verdik. Onlardan kimi doğru yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık <br><br>kimselerdir. <br> <br> . Sonra bunların peşinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem <br><br>oğlu İsa』yı gönderdik, ona İncil』i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet <br><br>duygusu koyduk. (Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz <br><br>kılmamıştık. Allah』ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği <br><br>gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere mükafatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da <br><br>fasık kimselerdir. <br> <br> . Ey iman edenler; Allah』a karşı gelmekten sakının ve peygamberine iman edin ki, size <br><br>rahmetinden iki kat pay versin, size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur versin ve sizi bağışlasın. <br><br>Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. <br> <br> . Bunları açıkladık ki, kitap ehli, Allah』ın lütfundan hiçbir şeyi kendilerine has kılmaya <br><br>güçlerinin yetmeyeceğini ve lütfun, Allah』ın elinde olduğunu, onu dilediği kimseye vereceğini <br><br>bilsinler. Allah büyük lütuf sahibidir. <br><br>MÜCÂDELE SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ilk âyette sözü edilen olaydan almıştır. <br><br>「Mücâdele」, münakaşa etmek, tartışmak demektir. Bir adamın 「zıhâr」 yaptığı karısı, Hz. <br><br>Peygambere gelerek onu şikayet etmiş ve Hz. Peygamberle de tartışmıştı. Sûrede başlıca, zıhar, <br><br>zıhar keffareti gibi bazı dînî hükümler ile birtakım görgü kuralları ve mü』minlerin <br><br>inanmayanlara karşı takınmaları gereken tavır konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah』a şikayette bulunan kadının sözünü <br><br>işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla <br><br>işitendir, hakkıyla bilendir. <br> <br> . İçinizden kadınlarına zıhar yapanlar bilsinler ki, o kadınlar onların anaları değildir. <br><br>Onların anaları ancak, kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar (zıhar yaparlarken) hoş <br><br>karşılanmayan ve yalan bir söz söylüyorlar. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. <br> <br> . Kadınlarından zıhar yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar, eşleriyle <br><br>birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler. İşte bu hüküm ile size öğüt veriliyor. <br><br>Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. <br> <br> . Kim (köle azat etme imkanı) bulamazsa, eşine dokunmadan önce ardarda iki ay oruç tutmalıdır. <br><br>Kimin de buna gücü yetmezse altmış fakiri doyurmalıdır. Bunlar Allah』a ve Resülüne hakkıyla iman <br><br>edesiniz diyedir. İşte bunlar Allah』ın sınırlarıdır. Kafirler için elem dolu bir azap vardır. <br> <br> . Allah』a ve Resülüne düşmanlık edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi <br><br>alçaltılacaklardır. Oysa biz apaçık âyetler indirdik. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır. <br> <br> . Allah』ın onları hep birden diriltip yaptıklarını kendilerine haber vereceği günü hatırla. <br><br>Allah onları sayıp zaptetmiş, onlarsa bunları unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir. <br><br> . Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah』ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişi gizlice konuşmaz <br><br>ki, dördüncüleri O olmasın. Beş kişi gizlice konuşmaz ki altıncıları O olmasın. Bundan daha az, <br><br>yahut daha çok da olsalar, nerede olurlarsa olsunlar, O mutlaka onlarla beraberdir. Sonra onlara <br><br>yaptıklarını Kıyamet günü haber verecektir. Allah her şeyi hakkıyla bilir. <br> <br> . Gizlice konuşmaktan menedilip de, menedildikleri şeyi işleyen ve günah, düşmanlık ve <br><br>peygambere isyanı konuşanları görmedin mi? Sana geldiklerinde Allah』ın seni selamlamadığı <br><br>selamla selamlıyorlar. İçlerinden de, 「Söylediklerimizden dolayı Allah bize azap etse ya!」 <br><br>diyorlar. Cehennem onlara yeter! Oraya girecekler. Ne kötü varış yeridir orası! <br> <br> . Ey iman edenler! Siz başbaşa gizlice konuştuğunuz zaman, günah, düşmanlık ve peygambere <br><br>isyanı konuşmayın. İyilik ve takvayı konuşun ve huzuruna toplanacağınız Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakının. <br> <br> . O kötü fısıltılar iman edenleri üzmek için ancak şeytandan kaynaklanmaktadır. Oysa şeytan, <br><br>Allah』ın izni olmadıkça, mü』minlere hiçbir zarar verebilecek değildir. Öyle ise mü』minler ancak <br><br>Allah』a tevekkül etsinler. <br> <br> . Ey iman edenler! Size, 「Meclislerde yer açın」 denildiği zaman açın ki, Allah da size genişlik <br><br>versin. Size, 「Kalkın」, denildiği zaman da kalkın ki, Allah içinizden inananların ve kendilerine <br><br>ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. <br><br> . Ey iman edenler! Peygamber ile başbaşa konuşacağınız zaman, başbaşa konuşmanızdan önce bir <br><br>sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şâyet (sadaka verecek bir şey) <br><br>bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br> <br> . Başbaşa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da, <br><br>sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekatı verin, Allah』a ve Resülüne itaat edin. Allah <br><br>bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. <br> <br> . Allah』ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmez misin? Onlar ne <br><br>sizdendirler, ne de onlardan. Onlar bile bile yalan yere yemin ederler. <br> <br> . Allah onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür! <br> <br> . Onlar yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah』ın dininden alıkoydular. Bunun için onlara <br><br>alçaltıcı bir azap vardır. <br> <br> . Onların malları da, evlatları da Allah』a karşı kendilerine bir yarar sağlamayacaktır. Onlar, <br><br>cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. <br> <br> . Allah』ın onları hep birden dirilteceği, onların da (kendilerini kurtaracak) bir iş üzerinde <br><br>olduklarını sanarak size yemin ettikleri gibi Allah』a da yemin edecekleri günü düşün! İyi bilin <br><br>ki, onlar yalancıların ta kendileridir. <br> <br> . Şeytan onları hakimiyeti altına alıp kendilerine Allah』ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar <br><br>şeytanın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, şeytanın tarafında olanlar ziyana uğrayanların ta <br><br>kendileridir. <br> <br> . Allah』a ve peygamberine düşman olanlar var ya, işte onlar en aşağı kimselerin arasındadırlar. <br> <br> . Allah, 「Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz」 diye yazmıştır. Şüphe yok ki Allah <br><br>çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. <br><br> . Allah』a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut <br><br>kendi soy-sopları olsalar bile, Allah』a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini <br><br>göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile <br><br>desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacakları cennetlere <br><br>sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah』tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah』ın <br><br>tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah』ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta <br><br>kendileridir. <br><br><br>HAŞR SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ikinci ayette geçen 「el-Haşr」 kelimesinden <br><br>almıştır. Haşr, toplamak demektir. Sûrede başlıca, Medine』de yaşamakta olan ve Hz.Peygamberle <br><br>yaptıkları antlaşmaya ihanet ederek İslam toplumunu ortadan kaldırmak üzere Mekkeli müşriklerle <br><br>ittifak yapan Nadîroğulları』nın Medine』den topluca sürülmesi hadisesi ile Yahudilerle antlaşma <br><br>yapan münafıklar konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah』ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve <br><br>hikmet sahibidir. <br> <br> . O, kitap ehlinden inkar edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır. Siz onların <br><br>çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah』tan koruyacağını <br><br>sanmışlardı. Ama Allah『ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yüreklerine korku düşürdü. <br><br>Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü』minlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey basiret <br><br>sahipleri ibret alın. <br> <br> . Eğer Allah, onlar hakkında sürülmeye hükmetmemiş olsaydı, muhakkak kendilerine dünyada azap <br><br>edecekti. Ahirette ise, onlar için cehennem azabı vardır. <br><br> . Bu, onların Allah』a ve Resülüne karşı gelmeleri sebebiyledir. Kim Allah』a karşı gelirse <br><br>bilsin ki, Allah』ın azabı şiddetlidir. <br> <br> . (Savaş gereği,) hurma ağaçlarından her neyi kestiniz, yahut (kesmeyip) kökleri üzerinde <br><br>dikili bıraktınızsa hep Allah』ın izniyledir. Bu da fasıkları rezil etmesi içindir. <br> <br> . Onların mallarından Allah』ın, savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar için siz, at <br><br>ya da deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üzerine salıp <br><br>onlara üstün kılar. Allah』ın her şeye hakkıyla gücü yeter. <br> <br> . Allah』ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı <br><br>mallar; Allah』a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. <br><br>O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) haline gelmesin diye <br><br>(Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse <br><br>ondan vazgeçin. Allah』a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah』ın azabı çetindir. <br> <br> . Bu mallar özellikle, Allah』tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken ve Allah』ın dinine ve <br><br>peygamberine yardım ederken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir. <br><br>İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir. <br> <br> . Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine』ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine <br><br>yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir <br><br>rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine <br><br>tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin <br><br>ta kendileridir. <br><br> . Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: 「Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan <br><br>kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! <br><br>Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.」 <br> <br> . Kitap ehlinden O inkar eden kardeşlerine, 「Yemin ederiz ki, siz (Medine』den) çıkarılırsanız, <br><br>muhakkak biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda asla kimseye boyun eğmeyiz. Eğer size <br><br>karşı savaşılırsa size mutlaka yardım ederiz」 diyerek münafıklık yapanlara bakmaz mısın? Halbuki <br><br>Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. <br> <br> . Andolsun, eğer (kardeşleri Medine』den) çıkarılırsa, onlarla beraber çıkmazlar. Kendilerine <br><br>karşı savaşılırsa, onlara yardım etmezler. Yardım edecek olsalar bile, andolsun mutlaka <br><br>arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez. <br> <br> . Onların kalplerinde size karşı duydukları korku, Allah』a karşı duydukları korkudan daha <br><br>baskındır. Bu onların anlamaz bir toplum olmaları sebebiyledir. <br> <br> . Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu halde <br><br>savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Halbuki <br><br>kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır. <br> <br> . Onların durumu, kendilerinden az öncekilerin (Mekkeli müşriklerin) durumu gibidir. Onlar <br><br>(Bedir』de) yaptıklarının cezasını tatmışlardır. Onlara (Ahirette de) elem dolu bir azap vardır. <br> <br> . Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, 「İnkar et」 der; <br><br>insan inkar edince de, 「Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah』tan <br><br>korkarım」 der. <br><br> . Nihayet ikisinin de (azdıranın da azanın da) akıbeti, ebediyen ateşte kalmaları olmuştur. <br><br>İşte zalimlerin cezası budur. <br> <br> . Ey iman edenler! Allah』a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş <br><br>olduğuna baksın. Allah』a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla <br><br>haberdardır. <br> <br> . Allah』ı unutan ve bu yüzden Allah』ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi <br><br>olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir. <br> <br> . Cehennemliklerle cennetlikler bir olmaz. Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. <br> <br> . Eğer biz, bu Kur』an』ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek <br><br>parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz. <br> <br> . O, kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah』tır. Gaybı da, görünen âlemi de bilendir. O, <br><br>Rahmân』dır, Rahîm』dir. <br> <br> . O, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah』tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her <br><br>türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç <br><br>sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah』tır. Allah, <br><br>onların ortak koştuklarından uzaktır. <br> <br> . O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah』tır. Güzel isimler O』nundur. Göklerdeki ve <br><br>yerdeki her şey O』nu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br><br>MÜMTEHİNE SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Onuncu âyette, Hudeybiye antlaşmasından sonra müşrikler <br><br>arasından çıkıp Medine』ye gelen ve müslüman olduklarını söyleyen kadınların imtihan edilmeleri <br><br>emredildiği için sûreye mecazen, 「imtihan eden」 anlamında 「mümtehine」 denmiştir. Sûrede başlıca, <br><br>Allah için sevmek, Allah için buğz etmek ve müslümanlarla kâfirler arasındaki ilişkilere dair <br><br>bazı uyarılar konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara <br><br>sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah』a <br><br>inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda <br><br>cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben <br><br>sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa mutlaka doğru <br><br>yoldan sapmıştır. <br> <br> . Şâyet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman olurlar, size ellerini ve dillerini kötülükle <br><br>uzatırlar ve inkar etmenizi arzu ederler <br> <br> . Yakınlarınız ve çocuklarınız size asla fayda vermeyecektir. Kıyamet günü Allah aranızı <br><br>ayıracaktır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. <br> <br> . İbrahim』de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar <br><br>kavimlerine, 「Biz sizden ve Allah』ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir <br><br>tek Allah』a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret <br><br>belirmiştir」 demişlerdi. Yalnız İbrahim』in, babasına, 「Senin için mutlaka bağışlama dileyeceğim. <br><br>Fakat Allah』tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez」 sözü başka. Onlar şöyle <br><br>dediler: 「Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak <br><br>sanadır.」 <br> <br> . 「Ey Rabbimiz! Bizi, inkar edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen <br><br>mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.」 <br><br> . Andolsun, onlarda (İbrahim ve beraberindekilerde) sizin için, Allah』ı ve ahiret gününü arzu <br><br>edenler için güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse bilsin ki, Allah her bakımdan sınırsız <br><br>zengindir, övülmeye layıktır. <br> <br> . Ola ki Allah sizinle, içlerinden düşman olduğunuz kimseler arasına bir sevgi (ve yakınlık) <br><br>koyar. Allah hakkıyla gücü yetendir. Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir. <br> <br> . Allah sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere <br><br>iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah âdil davrananları sever. <br> <br> . Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız <br><br>için destek verenleri dost edinmekten men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin <br><br>ta kendileridir. <br> <br> . Ey iman edenler! Mü』min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. <br><br>Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını <br><br>anlarsanız, onları kafirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kafirlere helal <br><br>değillerdir. Kafirler de müslüman hanımlara helal olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara <br><br>(kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir <br><br>günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikahlarına tutunmayın. (Zira bu nikahlar ortadan <br><br>kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mehri, (evlendikleri kafir kocalarından) isteyin. Kafirler de <br><br>(İslâm』ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mehri (sizden) <br><br>istesinler. Bu, Allah』ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve <br><br>hikmet sahibidir. <br> <br> . Eğer eşlerinizden biri kafirlere kaçar ve siz de onlarla çarpışıp ganimet alırsanız eşleri <br><br>gidenlere sarfettikleri (mehir) kadarını verin ve inandığınız Allah』a karşı gelmekten sakının. <br><br> . Ey Peygamber! Mü』min kadınlar, Allah』a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina <br><br>etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, <br><br>hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını <br><br>kabul et ve onlar için Allah』tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet <br><br>edendir. <br> <br> . Ey iman edenler! Kendilerine Allah』ın gazap ettiği, kabirlerdeki kafirlerin ümit kestikleri <br><br>gibi tamamen ahiretten ümitlerini kesmiş bir toplumu dost edinmeyin. <br><br><br>SAFF SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「saff」 kelimesinden almıştır. <br><br>Saff, sıra, dizi demektir. Sûrede başlıca, Allah yolunda cihadın fazileti konu edilmektedir .<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah』ı tespih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet <br><br>sahibidir. <br> <br> . Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? <br> <br> . Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir. <br> <br> . Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf <br><br>bağlayarak çarpışanları sever. <br> <br> . Hani Mûsâ kavmine, 「Ey kavmim! Allah』ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz <br><br>halde niçin bana eziyet ediyorsunuz?」 demişti. Onlar yoldan sapınca, Allah ta kalplerini (doğru <br><br>yoldan) saptırdı. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez. <br><br> . Hani, Meryem oğlu İsa, 「Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah』ın size, benden önce gelen <br><br>Tevrat』ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak <br><br>gönderdiği) peygamberiyim」 demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, 「Bu, apaçık <br><br>bir sihirdir」 dediler. <br> <br> . Kim, İslam』a davet olunduğu halde Allah』a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? Allah, <br><br>zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. <br> <br> . Onlar ağızlarıyla Allah』ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah <br><br>nurunu tamamlayacaktır. <br> <br> . O, kendisine ortak koşanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için <br><br>peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. <br> <br> . Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size? <br> <br> . Allah』a ve peygamberine inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. <br><br>Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır. <br> <br> . (Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere ve <br><br>Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koysun. İşte bu büyük başarıdır. <br> <br> . Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah』tan bir yardım ve yakın bir fetih (Mekke』nin <br><br>fethi). (Ey Muhammed!) Mü』minleri müjdele! <br> <br> . Ey iman edenler! Allah』ın yardımcıları olun. Nasıl ki Meryem oğlu İsa da havarilere, 「Allah』a <br><br>giden yolda benim yardımcılarım kimdir?」 demişti. Havariler de, 「Biz Allah』ın yardımcılarıyız」 <br><br>demişlerdi. Bunun üzerine İsrailoğullarından bir kesim inanmış, bir kesim de inkar etmişti. <br><br>Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler. <br><br>CUM'A SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「el-Cumu』a」 kelimesinden alır. <br><br>Sûrede başlıca, Hz. Muhammed』in peygamber olarak gönderilişi, Yahudilerin Allah』ın dininden yan <br><br>çizmeleri ve Cuma namazı ile ilgili bazı hükümler konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Göklerdeki ve yerdeki her şey, mülkün sahibi, mukaddes, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet <br><br>sahibi olan Allah』ı tespih eder. <br> <br> . O, ümmîlere , içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve <br><br>hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Halbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde <br><br>idiler. <br> <br> . (Allah o peygamberi) onlardan henüz kendilerine katılmayan başkalarına da göndermiştir. O <br><br>mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br> <br> . İşte bu, Allah』ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir. <br> <br> . Tevrat』la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin <br><br>durumu gibidir. Allah』ın âyetlerini inkar eden topluluğun hali ne kötüdür! Allah, zalimler <br><br>topluluğunu hidayete erdirmez. <br> <br> . De ki: 「Ey Yahudi akidesini benimseyenler! Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah』<br><br>ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da) samimi iseniz haydi ölümü isteyin!」 <br> <br> . Ama onlar, daha evvel yaptıklarından dolayı asla ölümü istemezler. Allah zalimleri hakkıyla <br><br>bilir. <br> <br> . De ki: 「Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra <br><br>gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah』a döndürüleceksiniz de, o size yapmakta olduklarınızı <br><br>haber verecektir.」 <br><br> . Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah』ın zikrine koşun ve <br><br>alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. <br> <br> . Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah』ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah』ı çok <br><br>zikredin ki kurtuluşa eresiniz. <br> <br> . (Durum böyle iken) onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona <br><br>koştular ve seni ayakta bıraktılar. De ki: 「Allah』ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha <br><br>hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.」 <br><br><br>MÜNÂFİKÛN SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, münafıkların genel karakter ve özelliklerinden <br><br>bahsettiği için bu adı almıştır.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . (Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde, 「Senin, elbette Allah』ın peygamberi olduğuna <br><br>şahitlik ederiz」 derler. Allah senin, elbette kendisinin peygamberi olduğunu biliyor. (Fakat) <br><br>Allah o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına elbette şahitlik eder. <br> <br> . Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah』ın yolundan çevirdiler. Gerçekten onların <br><br>yaptıkları şey ne kötüdür! <br> <br> . Bu, onların önce iman edip sonra inkar etmeleri, bu yüzden de kalplerine mühür vurulması <br><br>sebebiyledir. Artık onlar anlamazlar. <br> <br> . Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar <br><br>sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar <br><br>düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar! <br><br> . O münafıklara, 「Gelin, Allah』ın Resülü sizin için bağışlama dilesin」 denildiği zaman <br><br>başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün. <br> <br> . Onlara bağışlama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları asla <br><br>bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez. <br> <br> . Onlar, 「Allah Resûlü』nün yanında bulunanlara (muhacirlere) bir şey vermeyin ki dağılıp <br><br>gitsinler」 diyenlerdir. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah』ındır. Fakat münafıklar <br><br>(bunu) anlamazlar. <br> <br> . Onlar, 「Andolsun, eğer Medine』ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka <br><br>çıkaracaktır」 diyorlardı. Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah』ın, Peygamberinin ve mü』<br><br>minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler. <br> <br> . Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah』ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim <br><br>bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. <br> <br> . Herhangi birinize ölüm gelip de, 「Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de <br><br>sadaka verip iyilerden olsam!」 demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah <br><br>yolunda harcayın. <br> <br> . Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah bütün yaptıklarınızdan <br><br>haberdardır. <br><br>TEĞÂBUN SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını . âyette geçen 「et-Teğâbun」 kelimesinden <br><br>almıştır. Teğâbun, aldanma demektir. İnanmayanların aldanışları, Kıyamet gününde açıkça ortaya <br><br>çıkacağı için bugüne 「Yevmü』t-Teğabun (aldanma günü)」 denmiştir. Sûrede başlıca mü』min olsun, <br><br>kâfir olsun herkesin eksiklik ve kusurlarının kıyamet günü açığa çıkacağı konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah』ı tespih eder. Mülk yalnızca O』nundur, hamd de O』na <br><br>mahsustur. O her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br> <br> . O, sizi yaratandır. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mü』mindir. Allah yaptıklarınızı <br><br>hakkıyla görendir. <br> <br> . Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de <br><br>güzel yaptı. Dönüş yalnız O』nadır. <br> <br> . Göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir. <br><br>Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir. <br> <br> . Daha önce inkar edip de inkarlarının cezasını tadanların haberi size gelmedi mi? Onlar için <br><br>elem dolu bir azap da vardır. <br> <br> . Bu, peygamberlerinin, onlara apaçık mucizeler getirmeleri ve onların da, 「(Bizim gibi) <br><br>insanlar mı bizi doğru yola iletecekmiş?」 deyip de inkar etmeleri ve yüz çevirmeleri <br><br>sebebiyledir. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını göstermiştir. Allah her bakımdan sınırsız <br><br>zengindir, övgüye layıktır. <br> <br> . İnkar edenler, kesinlikle, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: 「Hiç de <br><br>öyle değil, Rabbime and olsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette <br><br>haber verilecektir. Bu, Allah』a kolaydır.」 <br> <br> . Artık siz Allah』a, peygamberine ve indirdiğimiz nûra (Kur』an』a) iman edin. Allah <br><br>yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. <br> <br> . Toplanma vakti için Allah'ın sizi toplayacağı günü düşün. O gün aldanışın ortaya çıkacağı <br><br>gündür. Kim Allah'a inanır ve salih amel işlerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinden <br><br>ırmaklar akan, ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. <br><br> . İnkar eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar, içinde ebedi kalmak üzere <br><br>cehennemliklerdir. Ne kötü varılacak yerdir orası! <br> <br> . Allah』ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah』a inanırsa, Allah onun kalbini <br><br>doğruya iletir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. <br> <br> . Allah』a itaat edin, peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki elçimize düşen <br><br>sadece apaçık bir tebliğdir. <br> <br> . Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayandır. Mü』minler yalnız Allah』a tevekkül <br><br>etsinler. <br> <br> . Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan <br><br>sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, <br><br>çok merhamet edendir. <br> <br> . Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükafat <br><br>vardır. <br> <br> . O halde, gücünüz yettiği kadar Allah』a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi <br><br>iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta <br><br>kendileridir. <br> <br> . Eğer siz Allah』a güzel bir borç verirseniz Allah onu size, kat kat öder ve sizi bağışlar. <br><br>Allah şükrün karşılığını verendir, Halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). <br> <br> . O, gaybı da, görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br><br>TALÂK SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını işlediği konudan almıştır. 「Talâk「 boşamak <br><br>demektir. Sûrede talak ile ilgili diğer bazı hükümler konu edilmektedir. <br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Ey peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde onları iddetlerini dikkate alarak (temizlik <br><br>halinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah』a karşı gelmekten sakının. Apaçık bir <br><br>hayasızlık yapmaları dışında onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de <br><br>çıkmasınlar. Bunlar Allah』ın sınırlarıdır. Kim Allah』ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine <br><br>zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çıkarır. <br> <br> . Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca onları güzelce tutun, yahut onlardan güzelce <br><br>ayrılın. İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. İşte <br><br>bununla Allah』a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Kim Allah』a karşı <br><br>gelmekten sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu açar. <br> <br> . Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah』a tevekkül ederse, O kendisine yeter. <br><br>Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şeye bir ölçü koymuştur. <br> <br> . Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt <br><br>ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum <br><br>yapmalarıyla sona erer. Kim Allah』a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık <br><br>verir. <br> <br> . İşte bu, Allah』ın size indirdiği emridir. Kim Allah』a karşı gelmekten sakınırsa, Allah onun <br><br>kötülüklerini örter ve onun mükafatını büyütür. <br><br> . Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. <br><br>Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum <br><br>yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de <br><br>verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir <br><br>kadın emzirecektir. <br> <br> . Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan da, Allah』ın ona <br><br>verdiğinden (o ölçüde) harcasın. Allah bir kimseyi ancak kendine verdiği ile yükümlü kılar. <br><br>Allah bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. <br> <br> . Nice kentlerin halkı Rablerinin ve O』nun elçilerinin emrinden uzaklaşıp azdılar. Bu yüzden <br><br>kendilerini çetin bir hesaba çektik ve görülmedik bir azaba çarptırdık. <br> <br> . Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu tam bir hüsran oldu. <br> <br> . Allah, ahirette onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O halde, ey iman etmiş olan akıl <br><br>sahipleri, Allah』a karşı gelmekten sakının! Allah, size bir zikir (Kur』an) indirdi. <br> <br> . İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah』ın apaçık <br><br>âyetlerini okuyan bir peygamber gönderdi. Kim Allah』a inanır ve salih bir amel işlerse Allah <br><br>onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. Allah gerçekten ona güzel <br><br>bir rızık vermiştir. <br> <br> . Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Allah』ın emri bunlar arasından inip <br><br>durmaktadır ki, Allah』ın her şeye kadir olduğunu ve Allah』ın her şeyi ilmiyle kuşattığını <br><br>bilesiniz. <br><br>TAHRÎM SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını Hz. Peygamber』in, helâl olan bir şeyi kendisine <br><br>haram kıldığından söz eden ve 「Tahrîm Âyeti」 diye adlandırılan birinci âyetten almıştır. Tahrîm, <br><br>haram kılmak demektir. Sûrede başlıca, Hz. Peygamber』in eşleriyle olan bazı münasebetleri ile, <br><br>mutlu bir aile yuvasının oluşturulmasının temel prensipleri konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Ey peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak, Allah』ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine <br><br>haram ediyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br> <br> . Allah (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmayı (ve kefaret ödemeyi) size meşru kılmıştır. Allah <br><br>sizin yardımcınızdır. O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. <br> <br> . Hani peygamber eşlerinden birine, gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü (başkasına) <br><br>haber verip Allah da bunu peygambere bildirince, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir <br><br>kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, 「Bunu sana <br><br>kim bildirdi?」 dedi. Peygamber, 「Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber <br><br>verdi」 dedi. <br> <br> . (Ey peygamber』in eşleri!) Eğer siz ikiniz Allah』a tövbe ederseniz, ne iyi. Çünkü kalpleriniz <br><br>kaydı. Eğer Peygamber』e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun yardımcısıdır, <br><br>Cebrail de, salih mü』minler de. Bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar. <br> <br> . Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, <br><br>tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir. <br> <br> . Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O <br><br>ateşin başında gayet katı, çetin, Allah』ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve <br><br>kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır. <br> <br> . Ey inkar edenler! Bu gün özür dilemeyin! Siz ancak yapmakta olduklarınızın karşılığını <br><br>görüyorsunuz. <br><br> . Ey iman edenler! Allah』a içtenlikle tövbe edin. Belki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve <br><br>peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden <br><br>ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. 「Ey <br><br>Rabbimiz! nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter」 <br><br>derler. <br> <br> . Ey Peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların <br><br>varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir orası! <br> <br> . Allah, inkar edenlere, Nûh』un karısı ile Lût』un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, <br><br>kullarımızdan iki salih kişinin nikahları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler <br><br>de kocaları, Allah』ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, 「Haydi, ateşe girenlerle <br><br>beraber siz de girin!」 denildi. <br> <br> . Allah, iman edenlere ise, Firavun』un karısını örnek gösterdi. Hani o, 「Rabbim! Bana katında, <br><br>cennette bir ev yap. Beni Firavun』dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler <br><br>topluluğundan kurtar!」 demişti. <br> <br> . Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, <br><br>Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem』i de (inananlara) örnek <br><br>gösterdi. O itaat edenlerdendi. <br><br>MÜLK SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen 「el-Mülk」 kelimesinden <br><br>almıştır. Sûrede başlıca, Allah』ın azameti, Allah』ın birliğinin delilleri ve öldükten sonra <br><br>dirilmeyi inkar edenlerin akıbetleri konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. <br> <br> . O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak <br><br>güç sahibidir, çok bağışlayandır. <br> <br> . O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân』ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. <br><br>Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? <br> <br> . Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin <br><br>halde sana dönecektir. <br> <br> . Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve <br><br>(ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık. <br> <br> . Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası! <br> <br> . Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler. <br> <br> . Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri <br><br>onlara, 「Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?」 diye sorarlar. <br> <br> . Onlar da şöyle derler: 「Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve 『Allah <br><br>hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz』 demiştik.」 <br> <br> . Yine şöyle derler: 「Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli <br><br>ateştekilerden olmazdık.」 <br> <br> . İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah』ın rahmetinden uzak <br><br>olsun! <br> <br> . Görmedikleri halde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır. <br><br> . Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü <br><br>(kalplerde olanı) hakkıyla bilir. <br> <br> . Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır. <br> <br> . O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah』ın <br><br>rızkından yiyin. Dönüş ancak onadır. <br> <br> . Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yer <br><br>yüzü şiddetle çalkalanıyor. <br> <br> . Yahut göktekinin, üzerinize taş yağdıran rüzgar göndermeyeceğinden mi emin oldunuz? O zaman, <br><br>uyarım nasılmış bileceksiniz! <br> <br> . Andolsun, onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Beni inkar etmenin sonucu nasıl oldu!? <br> <br> . Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. <br><br>Şüphesiz O her şeyi hakkıyla görendir. <br> <br> . Yahut Rahmân』dan başka size yardım edecek şu ordunuz (taraftarlarınız) kimlerdir? İnkarcılar <br><br>ancak bir aldanış içindedirler. <br> <br> . Peki, Allah rızkını keserse, kimdir size rızık verecek olan? Hayır, onlar azgınlık ve <br><br>nefretle direnip durdular. <br> <br> . Şimdi, yüzüstü kapanarak düşe kalka yürüyen mi daha doğru gider, yoksa dosdoğru bir yolda <br><br>dimdik yürüyen mi? <br> <br> . De ki: 「O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az <br><br>şükrediyorsunuz!」 <br> <br> . De ki: 「O, Sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltandır. Ancak onun huzurunda toplanacaksınız.」 <br> <br> . 「Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?」 diyorlar. <br> <br> . De ki: 「O bilgi, ancak Allah katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.」 <br><br> . Onu (azabı) yakından gördükleri zaman inkar edenlerin yüzleri kötüleşir ve onlara, 「İşte bu, <br><br>(alaylı bir biçimde) isteyip durduğunuz şeydir」 denir. <br> <br> . De ki: 「Söyleyin bakalım: Diyelim ki Allah beni ve beraberimdekileri helak etti, yahut bize <br><br>acıdı. Peki, ya inkarcıları elem dolu bir azaptan kim koruyacak?」 <br> <br> . De ki: 「O, Rahmân』dır. O』na iman ettik, yalnızca ona tevekkül ettik. Siz, kimin apaçık bir <br><br>sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!」 <br> <br> . De ki: 「Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?」 <br><br><br>KALEM SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen 「el-Kalem」 kelimesinden <br><br>almıştır. 「Nûn」 sûresi diye de anılır. Sûrede başlıca, Hz. Muhammed』in peygamberliğinin ispatı <br><br>ve mü』minler ile kâfirlerin akıbetleri konu edilmiştir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , . Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti <br><br>sayesinde, bir deli değilsin. <br> <br> . Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır. <br> <br> . Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. <br> <br> , . Hanginizin deli olduğunu yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler. <br> <br> . Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de <br><br>daha iyi bilir. <br> <br> . O halde yalanlayanlara boyun eğme. <br> <br> . İstediler ki, yumuşak davranasın, böylece onlar da yumuşak davransınlar. <br> <br> , , , , . Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği <br><br>hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz <br><br>olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. <br> <br> . Âyetlerimiz kendisine okunduğu zaman, 「Öncekilerin masalları!」 der. <br><br> . Yakında biz onun burnunu damgalayacağız. <br> <br> . Şüphesiz biz, vaktiyle 「bahçe sahipleri」ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkarcılara) <br><br>da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini <br><br>devşirmeye yemin etmişlerdi. <br> <br> . (Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. (「İnşaallah」 demiyorlardı.) <br> <br> . Nihayet onlar uykuda iken Rabbinden bir afet (ateş) bahçeyi sardı. <br> <br> . Böylece bahçe, (anızı) yakılmış toprağa döndü. <br> <br> , . Derken, sabahleyin birbirlerine, 「Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin」 <br><br>diye seslendiler. <br> <br> , . Bunun üzerine, 「Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın」 diye fısıldaşarak <br><br>yola koyuldular. <br> <br> . (Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği halde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar. <br> <br> . Fakat bahçeyi o halde gördüklerinde, 「Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!」 dediler. <br> <br> . (Gerçeği anlayınca da), 「Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!」 dediler. <br> <br> . Onların en akl-ı selim sahibi olanı, 「Ben size 『Rabbinizi tespih etseydiniz ya! dememiş <br><br>miydim?」 dedi. <br> <br> . Onlar, 「Rabbimizi tesbih ederiz (yüceltiriz). Şüphesiz biz zalim kimseler imişiz」 dediler. <br> <br> . Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar. <br> <br> . Şöyle dediler: 「Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz!」 <br> <br> . 「Umulur ki, Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık Rabbimizi <br><br>arzulayanlarız.」 <br> <br> . İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi! <br> <br> . Şüphesiz Allah』a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında Naîm cennetleri vardır. <br> <br> . Biz müslümanları suçlular gibi kılar mıyız? <br> <br> . Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? <br> <br> . Yoksa size ait bir kitabınız var da (bu batıl hükümleri) ondan mı okuyorsunuz? <br> <br> . Onda, 「Seçip beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir」 (diye mi yazılı?) <br> <br> . Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin <br><br>sözler mi aldınız? <br> <br> . Sor onlara: 「Onların hangisi bu (iddianın doğruluğu)na kefildir?」 <br> <br> . Yoksa onların ortakları mı var? Doğru söyleyenler iseler, haydi getirsinler ortaklarını! <br> <br> , . Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri <br><br>düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir halde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) <br><br>düşün. Halbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar(ve buna yanaşmıyorlar)dı. <br><br> . (Ey Muhammed!) Bu sözü (Kur』an』ı) yalanlayanlarla beni başbaşa bırak. Biz onları <br><br>bilemeyecekleri biçimde adım adım helaka yaklaştıracağız. <br> <br> . Onlara mühlet veriyorum. Şüphesiz benim tuzağım sağlamdır. <br> <br> . Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar bu yüzden ağır bir borç yükü altına mı <br><br>girmişlerdir? <br> <br> . Yahut gayb (levh-i mahfuz) kendi yanlarında da onlar mı (bundan aktarıp) yazıyorlar? <br> <br> . Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) <br><br>kederli bir halde Rabbine yakarmıştı. <br> <br> . Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir halde ıssız bir yere <br><br>atılacaktı. <br> <br> . (Fakat böyle olmadı.) Rabbi onu (peygamber olarak) seçti ve salih kimselerden kıldı. <br> <br> . Şüphesiz inkar edenler Zikr』i (Kur』-an』ı) duydukları zaman neredeyse seni gözleriyle <br><br>devirecekler. (Senin için,) 「Hiç şüphe yok o bir delidir」 diyorlar. <br> <br> . Halbuki o (Kur』an), âlemler için ancak bir öğüttür. <br><br>HÂKKA SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyeti oluşturan 「el-Hâkka」 kelimesinden <br><br>almıştır. Hâkka, mutlaka gerçekleşecek olan kıyamet demektir. Sûrede başlıca, Kıyameti inkar <br><br>edenlerin görecekleri cezalar ve mü』minler ile kafirlerin dehşetli Kıyamet günündeki halleri <br><br>konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Gerçekleşecek olan kıyamet! <br> <br> . Nedir o gerçekleşecek olan kıyamet? <br> <br> . Gerçekleşecek olan kıyametin ne olduğunu sen ne bileceksin? <br> <br> . Semûd ve Âd kavimleri, yüreklerini hoplatacak olan büyük felaketi (Kıyameti) yalanladılar. <br> <br> . Semûd kavmi korkunç bir sarsıntı ile helâk edildi. <br> <br> . Âd kavmine gelince onlar da uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgarla helak edildi. <br> <br> . Allah onu kesintisiz olarak yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer <br><br>orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün. <br> <br> . Şimdi onlardan geri kalan bir şey görüyor musun? <br><br> . Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı olan Lût kavmi) hep o suçu <br><br>işlediler. <br> <br> . Öyle ki Rablerinin elçilerine karşı geldiler. Bunun üzerine Allah da onları gittikçe artan <br><br>bir azap ile yakaladı. <br> <br> , . Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için <br><br>bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin. <br> <br> , , . Sûr』a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte <br><br>o gün olacak olmuş(kıyamet kopmuş)tur. <br> <br> . Gök de yarılmış ve artık o gün o da çökmeye yüz tutmuştur. <br> <br> . Melekler onun kıyılarındadır. O gün Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı <br><br>taşır. <br> <br> . O gün (hesap için Allah』a) arz olunursunuz. Hiçbir sırrınız gizli kalmaz. <br> <br> . İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: 「Gelin, kitabımı okuyun!」 <br> <br> . 「Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.」 <br> <br> . Artık o, hoşnut bir hayat içindedir. <br> <br> . Yüksek bir cennettedir. <br> <br> . Onun meyveleri sarkar (kolaylıkla devşirilebilir). <br> <br> . (Onlara şöyle denir:) 「Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.」 <br> <br> . Kitabı kendisine sol tarafından verilen ise şöyle der: 「Keşke kitabım bana verilmeseydi.」 <br> <br> . 「Hesabımın ne olduğunu da bilmeseydim.」 <br> <br> . 「Keşke ölüm her şeyi bitirseydi.」 <br> <br> . 「Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.」 <br> <br> . 「Saltanatım da yok olup gitti.」 <br> <br> . (Allah şöyle der:) 「Onu yakalayıp bağlayın.」 <br> <br> . 「Sonra onu cehenneme atın.」 <br> <br> . 「Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu.」 <br> <br> . 「Çünkü o, azamet sahibi Allah』a iman etmiyordu.」 <br> <br> . 「Yoksulu doyurmaya teşvik etmiyordu.」 <br><br> . 「Bu sebeple, bugün burada onun samimi bir dostu yoktur.」 <br> <br> . 「Kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur.」 <br> <br> . "Onu günahkârlardan başkası yemez.」 <br> <br> , , . Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki, o (Kur』an), hiç şüphesiz çok <br><br>şerefli bir elçinin (Allah』dan alıp tebliğ ettiği) sözüdür. <br> <br> . O, bir şâirin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! <br> <br> . Bir kâhinin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz! <br> <br> . O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. <br> <br> , . Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı mutlaka onu kudretimizle <br><br>yakalardık. <br> <br> . Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik. <br> <br> . Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı. <br> <br> . Şüphesiz Kur』an Allah』a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüttür. <br> <br> . Şüphesiz biz, içinizden yalanlayanların olduğunu elbette biliyoruz. <br> <br> . Şüphesiz Kur』an, kâfirler için mutlaka bir pişmanlık sebebidir. <br> <br> . Şüphesiz Kur』an gerçek kesin bilgidir. <br> <br> . O halde sen, yüce Rabbinin adıyla tespih et. <br><br>ME'ÂRİC SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını üçüncü âyetteki 「el-Me』âric」 kelimesinden <br><br>almıştır. Me』âric, yükselme yolları demektir. Sûrede başlıca, Mekke müşriklerinin inkar, inat ve <br><br>azgınlıkları, insan tabiatının bazı yönleri, ölüm ötesi hayatın gerçekliği konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , , . Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek <br><br>olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu. <br> <br> . Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir. <br> <br> . (Ey Muhammed!) Sen güzel bir şekilde sabret. <br> <br> . Şüphesiz onlar o azabı uzak görüyorlar. <br> <br> . Biz ise onu yakın görüyoruz. <br> <br> , . Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla. <br> <br> . (O gün) hiçbir samimi dost, dostunu sormaz. <br><br> , , , . Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için <br><br>oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde <br><br>bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın. <br> <br> , . Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz, cehennem derileri kavurup çıkaran alevli ateştir. <br> <br> , . O, (hakka) arka döneni ve (imandan) yüz çevireni; servet toplayıp yığanı kendine çağırır. <br> <br> . Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır. <br> <br> . Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır. <br> <br> . Ona bir hayır dokunduğunda da eli sıkıdır. <br> <br> . Ancak, namaz kılanlar başka. <br> <br> . Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir. <br> <br> , . Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan <br><br>kimselerdir. <br> <br> . Onlar ceza gününü tasdik eden kimselerdir. <br> <br> . Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir. <br> <br> . Çünkü, Rablerinin azabından emin olunamaz. <br> <br> . Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir. <br> <br> . Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile <br><br>olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar. <br> <br> . Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir. <br> <br> . Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir. <br> <br> . Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir. <br> <br> . Onlar namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir. <br> <br> . İşte onlar cennetlerde ikram göreceklerdir. <br> <br> , . Şimdi, inkar edenlere ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak (alay etmek için) sağdan soldan <br><br>gruplar halinde sana doğru koşuyorlar? <br> <br> . Onlardan her biri Naîm Cennetine sokulacağını mı umuyor? <br> <br> . Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz biz onları kendilerinin de bildikleri şeyden (meniden) yarattık. <br><br> , . Doğuların ve Batıların Rabbine yemin ederim ki, şüphesiz onların yerine daha iyilerini <br><br>getirmeye bizim gücümüz yeter. Bizim önümüze geçilemez. <br> <br> . Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar batıl inançlarına dalsınlar ve <br><br>oynasınlar. <br> <br> , . Dikili putlara akın akın gidercesine, gözleri inmiş, kendilerini zillet kaplamış bir halde <br><br>mezarlarından süratle çıkacakları o günü hatırla! İşte o, uyarıldıkları gündür. <br><br><br>NÛH SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûrede başlıca, Nûh peygamberin mücadeleleri ve Nûh Tufanı <br><br>konu edilmektedir. Sûre, adını konusundan almıştır.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Şüphesiz biz Nûh』u, kavmine, 「Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar」 diye <br><br>peygamber olarak gönderdik. <br> <br> . Nûh şöyle dedi: 「Ey kavmim! Şüphesiz, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.」 <br> <br> , . 「Allah』a ibadet edin. Ona karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki sizin günahlarınızı <br><br>bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin. Şüphesiz, Allah』ın belirlediği vakit gelince <br><br>ertelenmez. Keşke bilseydiniz.」 <br> <br> . Nûh şöyle dedi: 「Ey Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim.」 <br> <br> . "Fakat benim davetim ancak onların kaçışını artırdı.」 <br> <br> . 「Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimde parmaklarını <br><br>kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inanmamakta direndiler ve büyük bir kibir <br><br>gösterdiler.」 <br> <br> . 「Sonra ben onları açık açık davet ettim」. <br> <br> . 「Sonra, onlarla hem açıktan açığa, hem de gizli gizli konuştum.」 <br> <br> . 「Dedim ki: 『Rabbinizden bağışlama dileyin; çünkü o çok bağışlayıcıdır.' <br><br> . 『(Bağışlama dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin.』 <br> <br> . 『Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin, sizin için ırmaklar <br><br>var etsin.』 <br> <br> . 『Size ne oluyor da Allah için bir vakar (saygınlık, büyüklük) ummuyorsunuz?』 <br> <br> . 『Halbuki, o sizi evrelerden geçirerek yaratmıştır.』 <br> <br> . 『Görmediniz mi Allah yedi göğü, tabaka tabaka nasıl yaratmıştır?』 <br> <br> . 『Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır?』 <br> <br> . 『Allah, sizi (babanız Adem』i) yerden (bitki bitirir gibi) bitirdi (yarattı.)』 <br> <br> . 『Sonra sizi yine oraya döndürecek ve kesinlikle sizi (yeniden) çıkaracaktır.』 <br> <br> , . 『Allah yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır ki, oradaki geniş yollarda yürüyesiniz.』 」 <br> <br> . Nûh dedi ki: 「Rabbim! Gerçekten onlar bana karşı geldiler, malı ve çocuğu ancak kendi <br><br>hüsranını artıran kimselere uydular.」 <br> <br> . 「Bunlar da, çok büyük bir tuzak kurdular.」 <br> <br> . 「Şöyle dediler: 『Sakın ilâhlarınızı bırakmayın. Hele hele Vedd』i, Süvâ』ı, Yeğus』u, Ye』ûk』u ve <br><br>Nesr』i hiç bırakmayın.」 <br> <br> . 「Onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin sadece <br><br>sapıklıklarını artır.」 <br> <br> . Hataları (küfür ve isyanları) yüzünden suda boğuldular ve cehenneme sokuldular da kendileri <br><br>için Allah』tan başka yardımcılar bulamadılar. <br> <br> . Nûh şöyle dedi: 「Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!」 <br> <br> . 「Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kafir kimseler <br><br>yetiştirirler.」 <br> <br> . 「Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman <br><br>eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.」 <br><br>CİN SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Ağırlıklı olarak cinlerden bahsettiği için 「Cin sûresi」 adını <br><br>almıştır. Sûrede ayrıca tevhit, peygamberlik ve öldükten sonra dirilmek gibi meseleler konu <br><br>edilmektedir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , . (Ey Muhammed!) De ki: 「Bana cinlerden bir topluluğun (Kur』an』ı) dinleyip şöyle dedikleri <br><br>vahyedildi: 「Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur』an dinledik de ona inandık. <br><br>Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız.」 <br> <br> . 「Doğrusu Rabbimizin şanı çok yücedir; ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.」 <br> <br> . 「Demek bizim beyinsiz olanımız Allah hakkında doğruluktan uzak sözler söylüyormuş.」 <br> <br> . 「Şüphesiz biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında asla yalan söylemeyeceklerini <br><br>sanıyorduk.」 <br> <br> . 「Doğrusu insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlardı da, cinler onların <br><br>taşkınlıklarını artırırlardı.」 <br> <br> . 「Gerçekten onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah』ın hiç kimseyi öldükten sonra tekrar <br><br>diriltmeyeceğini sanmışlardı.」 <br> <br> . 「Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu <br><br>bulduk.」 <br> <br> . 「Halbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. <br><br>Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.」 <br> <br> . 「Hakikaten biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir <br><br>hayır mı diledi?」 <br> <br> . 「Doğrusu içimizde salih olanlar da var, olmayanlar da. Ayrı ayrı yollar tutmuşuz.」 <br> <br> . 「Muhakkak ki biz Allah』ı yeryüzünde aciz bırakamayacağımızı, kaçarak da onu aciz <br><br>bırakamayacağımızı anladık.」 <br> <br> . 「Gerçekten biz hidayet rehberini (Kur』an』ı) işitince ona inandık. Kim Rabbine inanırsa, artık <br><br>ne hakkının eksik verilmesinden, ne de haksızlığa uğramaktan korkar.」 <br><br> . 「Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Kim müslüman olursa, <br><br>işte onlar doğruyu arayıp bulmuşlardır.」 <br> <br> . 「Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.」 <br> <br> , . Yine de ki: 「Bana şöyle de vahyedildi: 『Eğer yolda dosdoğru olurlarsa mutlaka onlara bol <br><br>yağmur yağdırırız ki bununla onları imtihan edelim. Kim Rabbinin zikrinden (Kur』an』dan) yüz <br><br>çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.」 <br> <br> . 「Şüphesiz mescitler, Allah』ındır. O halde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin. <br> <br> . 「Allah』ın kulu (Muhammed), O』na ibadet etmek için kalktığında cinler nerede ise (Kur』an』ı <br><br>dinlemek için kalabalıktan) onun etrafında birbirlerine geçiyorlardı.」 <br> <br> . De ki: 「Şüphesiz ben ancak Rabbime ibadet ederim ve O』na hiç kimseyi ortak koşmam.」 <br> <br> . De ki: 「Şüphesiz ben, size ne zarar verebilir ne de fayda sağlayabilirim.」 <br> <br> . De ki: 「Gerçekten beni Allah』a karşı hiç kimse asla koruyamaz ve yine asla O』ndan başka <br><br>sığınacak kimse de bulamam.」 <br> <br> . 「Ancak Allah』tan gelenleri tebliğ edebilirim ve O』nun vahiylerini açıklayabilirim. Kim <br><br>Allah』a ve Resülüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi <br><br>vardır.」 <br> <br> . Nihayet uyarıldıkları şeyi gördüklerinde kimin yardımcısı daha zayıf, kimin sayısı daha <br><br>azmış, bilecekler. <br> <br> . De ki: 「Sizin uyarıldığınız şey yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir süre mi koyacaktır, <br><br>bilemem.」 <br> <br> . O gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. <br> <br> , . Ancak seçtiği resüller başka. (Onlara bildirir.) Fakat O, Resülün önünde ve arkasında <br><br>gözetleyici (melek)ler yürütür ki resüllerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. <br><br>Allah onların her halini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür. <br><br>MÜZZEMMİL SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen 「el-Müzzemmil」 kelimesinden <br><br>almıştır. Müzzemmil, örtünüp bürünen demektir. Sûrede başlıca, Hz. Peygamberin ibadet ve taat <br><br>hayatı konu edilmiştir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Ey örtünüp bürünen (Peygamber)! <br> <br> , . Kalk, birazı hariç olmak üzere geceyi; yarısını ibadetle geçir. Yahut bundan biraz eksilt. <br> <br> . Yahut buna biraz ekle. Kur』an』ı ağır ağır, tane tane oku. <br> <br> . Şüphesiz biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahy edeceğiz. <br> <br> . Şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, (bu ibadetteki) sözler (Kur』an ve dua okuyuşlar) <br><br>ise daha düzgün ve açıktır. <br> <br> . Çünkü gündüzün sana uzun bir meşguliyet vardır. <br> <br> . Rabbinin adını an ve bütün benliğinle O』na yönel. <br> <br> . O, doğunun da batının da Rabbidir. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Öyle ise onu vekil edin. <br> <br> . Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl. <br> <br> . Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz mühlet ver. <br> <br> , . Çünkü bizim yanımızda (kâfirler için) bukağılar vardır, cehennem vardır, boğazdan zor geçen <br><br>yiyecekler vardır ve elem dolu bir azap vardır. <br> <br> . Yerin ve dağların sarsılacağı ve dağların akıp giden kum yığını olacağı günü (kıyameti) <br><br>hatırla. <br> <br> . (Ey Mekkeliler!) Şüphesiz biz size üzerinize şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. <br><br>Nitekim, Firavun』a da bir peygamber göndermiştik. <br> <br> . Ama Firavun o peygambere isyan etti, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde yakalayıverdik. <br> <br> . Hal böyle iken inkar ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günden <br><br>(kıyametten) nasıl korunursunuz? <br> <br> . O günle gök (bile) yarılır, Allah』ın vadi gerçekleşir. <br> <br> . Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar. <br><br> . (Ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte <br><br>birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. <br><br>Allah gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) <br><br>gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık Kur』an』dan <br><br>kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah』ın <br><br>lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda <br><br>çarpışacağını bilmektedir. O halde, Kur』an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, <br><br>zekatı verin, Allah』a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz onu <br><br>Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükafat olarak bulursunuz. Allah』tan bağışlama <br><br>dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. <br><br>MÜDDESSİR SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen 「el-Müddessir」 kelimesinden <br><br>almıştır. Müddessir, tıpkı bir önceki sûrenin adı olan müzzemmil gibi, örtünüp bürünen demektir. <br><br>Sûrede başlıca, Hz. Peygamberin tebliğ ve davetle görevlendirilmesi, müşriklerin ona karşı <br><br>çıkması ve onların cehennemle uyarılması konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Ey örtünüp bürünen (Peygamber!) <br> <br> . Kalk da uyar. <br> <br> . Rabbini yücelt. <br> <br> . Nefsini arındır. <br> <br> . Şirkten uzak dur. <br> <br> . İyiliği, daha fazlasını bekleyerek (bir kazanç elde etmek için) yapma. <br> <br> . Rabbinin rızasına ermek için sabret. <br> <br> , . Sûr』a üfürüldüğü zaman var ya; işte o gün çetin bir gündür. <br> <br> . Kâfirler için hiç kolay değildir. <br> <br> . Beni, yarattığım kişiyle başbaşa bırak. <br> <br> , . Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim. <br> <br> . Kendisine alabildiğine imkanlar sağladım. <br> <br> . Sonra da o hırsla daha da artırmamı umar. <br> <br> . Hayır, umduğu gibi olmayacak. Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı inatçıdır. <br> <br> . Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım. <br><br> . Çünkü o, düşündü taşındı, ölçtü biçti. <br> <br> . Kahrolası nasıl da ölçtü biçti! <br> <br> . Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti! <br> <br> . Sonra (Kur』an hakkında) derin derin düşündü. <br> <br> . Sonra yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı. <br> <br> , . Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: 「Bu ancak nakledilegelen bir <br><br>sihirdir.」 <br> <br> . 「Bu, ancak insan sözüdür.」 <br> <br> . Ben onu 「Sekar」a (cehenneme) sokacağım. <br> <br> . Sekar』ın ne olduğunu sen ne bileceksin? <br> <br> . Geride bir şey koymaz, bırakmaz. <br> <br> . Derileri kavurur. <br> <br> . Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır. <br> <br> . Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkar edenler için <br><br>bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin olarak bilsinler, iman <br><br>edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve mü』minler şüpheye düşmesin, kalplerinde <br><br>bir hastalık bulunanlar ile kâfirler, 「Allah örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi」 <br><br>desinler. İşte böyle. Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. Rabbinin <br><br>ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak bir uyarıdır. <br> <br> , , , , , . Hayır, (öğüt almazlar.) Aya, çekilip gittiğinde geceye, aydınlandığında sabaha <br><br>andolsun ki o (cehennem) insan için; içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için <br><br>uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir. <br> <br> . Herkes kazandığına karşılık bir rehindir. <br> <br> . Ancak ahiret mutluluğuna eren kimseler başka. <br> <br> , , . Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara <br><br>şöyle derler: 「Sizi Sekar』a (cehenneme) ne soktu?」 <br> <br> . Onlar şöyle derler: 「Biz namaz kılanlardan değildik.」 <br> <br> . 「Yoksula yedirmezdik.」 <br> <br> . 「Bâtıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.」 <br> <br> . 「Ceza gününü de yalanlıyorduk.」 <br> <br> . 「Nihayet ölüm bize gelip çattı.」 <br><br> . Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. <br> <br> . Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar? <br> <br> , . Onlar sanki arslandan kaçan yaban eşekleridirler. <br> <br> . Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor. <br> <br> . Hayır, hayır! Onlar ahiretten korkmuyorlar. <br> <br> . Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur』an) bir uyarıdır. <br> <br> . Artık kim dilerse ondan öğüt alır. <br> <br> . Bununla beraber, Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O takvaya (kendisine karşı gelmekten <br><br>sakınılmaya) ehil olandır, bağışlamaya ehil olandır. <br><br>KIYÂME SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki 「el-Kıyâme」 kelimesinden <br><br>almıştır. Sûrede başlıca, öldükten sonra dirilme ve ceza, ölüm sırasında insanın durumu ve <br><br>kâfirlerin ahirette karşılaşacağı zorluklar konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Kıyamet gününe yemin ederim. <br> <br> . (Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba <br><br>çekileceksiniz). <br> <br> . İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya getiremeyeceğimizi mi sanır? <br> <br> . Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter. <br> <br> . Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister. <br> <br> . 「O kıyamet günü ne zaman?」 diye sorar. <br> <br> , , , . Gözler kamaştığı, ay karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman, o <br><br>gün insan 「kaçış nereye?」 diyecektir. <br> <br> . Hayır, hiçbir sığınacak yer yoktur. <br> <br> . O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur. <br> <br> . O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir. <br> <br> , . Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir. <br> <br> . (Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. <br> <br> . Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. <br> <br> . O halde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. <br> <br> . Sonra onu açıklamak da bize aittir. <br><br> , . Hayır! Siz dünyayı seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz. <br> <br> . O gün bir takım yüzler aydındır. <br> <br> . Rablerine bakarlar. <br> <br> . O gün bir takım yüzler de asıktır. <br> <br> . Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar. <br> <br> , , , , . Hayır, can boğaza dayandığı, 「Kimdir (bunu) iyi edecek?」 dendiği, (ölmek üzere olanın <br><br>da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevkediliş <br><br>Rabbinedir. <br> <br> . O, (Peygamberi) doğrulamamış, namaz da kılmamıştı. <br> <br> . Fakat yalanlamış ve yüz çevirmişti. <br> <br> . Sonra da kasıla kasıla ailesine gitmişti. <br> <br> , . 「Bu azap sana layıktır, layık! Evet, layıktır sana, layık!」 denecektir. <br> <br> . İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder. <br> <br> . O dökülen meniden ibaret az bir su değil miydi? <br> <br> . Sonra bu, bir 「alaka」 oldu. Derken Allah onu yaratıp güzelce şekillendirdi. <br> <br> . Nihayet ondan da erkek ve dişi iki eşi var etti. <br> <br> . Şimdi, bunları yapan Allah』ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? <br><br>İNSAN SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki 「insan」 kelimesinden almıştır. <br><br>Aynı âyette geçen 「ed-Dehr」 kelimesinden dolayı Dehr sûresi diye de anılır. Dehr, zaman <br><br>demektir. Sûrede başlıca, ahiret hayatıyla ilgili meseleler ve özellikle takva sahiplerinin <br><br>cennette kavuşacakları çeşitli nimetler konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . İnsan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti. <br> <br> . Şüphesiz biz insanı, karışım halindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan <br><br>edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık. <br> <br> . Şüphesiz biz onu (ömür boyu yürüyeceği) yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük <br><br>ederek kateder. <br> <br> . Şüphesiz biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık. <br> <br> . İyiler ise, katkısı kâfur olan içecekler dolu bir kadehten içerler. <br><br> . Bir pınar ki Allah』ın kulları ondan içer, onu (istedikleri şekilde) fışkırtıp akıtırlar. <br> <br> . O kullar adaklarını yerine getirirler. Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkarlar. <br> <br> . Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler. <br> <br> . (Yedirdikleri kimselere şöyle derler:) 「Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden <br><br>bir karşılık ve bir teşekkür beklemiyoruz.」 <br> <br> . 「Çünkü biz, asık suratlı, çetin bir günden (o günün azabından dolayı) Rabbimizden korkarız.」 <br> <br> . Allah da onları o günün kötülüğünden korur ve yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç <br><br>verir. <br> <br> . Sabretmelerine karşılık da onları cennet ve ipek(ten giysiler) ile mükafatlandırır. <br> <br> . Orada koltuklar üzerine kurulmuş olarak bulunurlar. Orada ne güneş (yakıcı sıcak) görürler, <br><br>ne de dondurucu soğuk. <br> <br> . Üzerlerine cennetin gölgeleri sarkmış, cennetin meyveleri (kolayca alınacak şekilde) <br><br>yakınlaştırılarak hazırlanmıştır. <br> <br> . Etraflarında gümüş kaplar, şeffaf kadehler dolaştırılır. <br> <br> . Gümüşten billur kaplar ki, onları (ihtiyaca göre) ölçüp düzenlemişlerdir. <br> <br> . Orada kendilerine, katkısı zencefil olan içecekle dolu bir kâseden içirilir. <br> <br> . Orada bir pınar ki ona 「selsebil」 adı verilir. <br> <br> . Çevrelerinde, gördüğünde saçılmış inciler sanacağın, hep aynı gençlik ve güzellikte kalacak <br><br>hizmetçiler dolaşır. <br> <br> . Orada, görünce (sonsuz)nimetler ve büyük bir mülk (hükümranlık) görürsün. <br> <br> . Üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. <br><br>Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir. <br> <br> . Onlara şöyle denecektir: 「Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Çalışma ve çabanız makbul <br><br>görülmüştür.」 <br> <br> . Şüphe yok ki, Kur』an』ı sana elbette biz indirdik biz. <br> <br> . O halde, Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan hiçbir günahkâra ve hiçbir nanköre itaat etme. <br> <br> . Sabah akşam Rabbinin adını an. <br><br> . Gecenin bir kısmında ona secde et; geceleyin de onu uzun uzadıya tespih et. <br> <br> . Şunlar (inanmayanlar) dünyayı tercih ediyorlar ve çetin bir günü arkalarına atıyorlar. <br> <br> . Onları biz yarattık ve eklemlerini (birbirine) biz bağladık. Dilediğimizde (onları yok eder) <br><br>yerlerine benzerlerini getiririz. <br> <br> . İşte bu bir öğüttür. Dileyen, Rabbine ulaştıran bir yol tutar. <br> <br> . Allah』ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve <br><br>hikmet sahibidir. <br> <br> . O, dilediği kimseyi rahmetine sokar. Zalimlere ise elem dolu bir azap hazırlamıştır. <br><br>MÜRSELÂT SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen 「el-Mürselât」 kelimesinden <br><br>almıştır. Mürselât, gönderilenler demektir. Sûrede başlıca, kıyametin, hesap ve azabın <br><br>gerçekleşeceği, Allah』ın kudreti ve günahkârların akıbeti konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , , , , , , . Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla <br><br>ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) <br><br>mutlaka gerçekleşecektir. <br> <br> . Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman, <br> <br> . Gök yarıldığı zaman, <br> <br> . Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman, <br> <br> . Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman (kıyamet <br><br>gerçekleşir). <br> <br> . (Bu) hangi güne ertelenmiştir? <br> <br> . Hüküm ve ayırım gününe. <br> <br> . Hüküm ve ayırım gününü sen ne bileceksin. <br> <br> . O gün vay yalanlayanların haline! <br> <br> . Biz öncekileri helak etmedik mi? <br> <br> . Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız. <br> <br> . Biz suçlulara işte böyle yaparız. <br> <br> . O gün vay yalanlayanların haline! <br><br> . Biz sizi bayağı bir sudan (meniden) yaratmadık mı? <br> <br> , . Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk. <br> <br> . Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim verenleriz! <br> <br> . O gün vay yalanlayanların haline! <br> <br> , . Biz yeryüzünü dirileri de ölüleri de toplayan (bir yurt) yapmadık mı? <br> <br> . Orada sabit yüce dağlar yaratmadık mı, size tatlı bir su içirmedik mi? <br> <br> . O gün vay yalanlayanların haline! <br> <br> . Onlara şöyle denecek: 「Yalanlamakta olduğunuz şeye (cehennem azabına) gidin.」 <br> <br> , . 「Üç kola ayrılmış gölgeye gidin ki, o ne gölgelendirir ne de alevden korur.」 <br> <br> . Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar. <br> <br> . Bunlar sanki birer kızıl devedir. <br> <br> . O gün vay yalanlayanların haline! <br> <br> . Bu, konuşamayacakları gündür. <br> <br> . Onlara izin de verilmez ki, özür dilesinler. <br> <br> . O gün vay yalanlayanların haline! <br> <br> . Bu, hüküm ve ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya toplamışızdır. <br> <br> . Eğer bir tuzağınız varsa haydi bana tuzak kurun! <br> <br> . O gün vay yalanlayanların haline! <br> <br> . Allah』a karşı gelmekten sakınanlar, gölgeler içinde ve pınar başlarındadırlar. <br> <br> . Canlarının çektiği meyveler içerisindedirler. <br> <br> . "Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.」 <br> <br> . Şüphesiz biz iyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız. <br> <br> . O gün vay yalanlayanların haline! <br> <br> . Ey inkar edenler! (Dünyada) yiyin ve birazcık yararlanın! Şüphesiz sizler suçlularsınız. <br> <br> . O gün vay yalanlayanların haline! <br> <br> . Onlara, 「Rükû edin (namaz kılın)」 dendiği zaman rükû etmezler. <br> <br> . O gün vay yalanlayanların haline! <br> <br> . Onlar artık ondan (Kur』an』dan) sonra hangi söze inanacaklar? <br><br>NEBE' SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ikinci âyette geçen 「en-Nebe』」 kelimesinden <br><br>almıştır. Nebe』, haber demektir. Sûrede ölüm ötesi hayatın varlığını ispat çerçevesinde, <br><br>kıyamet, öldükten sonra dirilme ve hesap için toplanma konularına yer verilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Birbirlerine neyi soruyorlar? <br> <br> , . Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi (mi)? <br> <br> . Hayır, ileride bilecekler. <br> <br> . Yine hayır; ileride bilecekler. <br> <br> , . Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı? <br> <br> . Sizleri (erkekli-dişili) eşler halinde yarattık. <br> <br> . Uykunuzu bir dinlenme (sebebi) kıldık. <br> <br> . Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık. <br> <br> . Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık. <br> <br> . Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik. <br> <br> . Alev alev yanan aydınlatıcı ve ısıtıcı bir kandil yarattık. <br> <br> , , . Taneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan <br><br>şarıl şarıl yağmur yağdırdık. <br> <br> . Şüphesiz hüküm ve ayırma günü belirlenmiş bir vakittir. <br> <br> . Bu, sûra üfürüleceği gün gerçekleşir ve siz bölük bölük gelirsiniz. <br> <br> . Gök açılır ve kapı kapı olur. <br> <br> . Dağlar yürütülür, serap haline gelir. <br> <br> , , . Şüphesiz cehennem, bir gözetleme yeridir; azgınlar için, içinde çağlar boyu kalacakları <br><br>bir dönüş yeridir. <br> <br> . Orada ne bir serinlik ve ne de içecek bir şey tadacaklar! <br> <br> , . Ancak, uygun bir ceza olarak kaynar su ve irin içecekler. <br> <br> . Çünkü onlar hesaba çekilmeyi ummuyorlardı. <br> <br> . Âyetlerimizi de alabildiğine yalanlamışlardı. <br> <br> . Biz ise, her şeyi bir kitapta (Levh-i Mahfûz』da) tamamiyle sayıp tespit ettik. <br> <br> . Kafirlere şöyle denilir: 「Şimdi tadın. Artık bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız." <br><br> , , , . Şüphesiz Allah』a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, <br><br>kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır. <br> <br> . Orada ne bir boş söz işitirler, ne de bir yalan. <br> <br> , , . Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbinden, <br><br>Rahmân』dan bir mükafat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar, Ruh』un (Cebrail』in) ve <br><br>meleklerin saf duracakları gün Allah』a hitap edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân』ın izin vereceği ve <br><br>doğru söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir. <br> <br> . İşte bu, hak olan gündür. Artık dileyen kimse Rabbine ulaştıran bir yol tutar. <br> <br> . Şüphesiz biz sizi, kişinin önceden elleriyle yaptıklarına bakacağı ve inkarcının, 「Keşke <br><br>toprak olaydım!」 diyeceği günde gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı uyardık. <br> <br> <br> - NÂZİ'ÂT SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki 「en-Nâziât」 kelimesinden <br><br>almıştır. Nâziât burada, 「ruhları çekip alan melekler」 demektir. Sûrede başlıca, tevhit, <br><br>peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve hesap konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Andolsun (kâfirlerin ruhlarını) şiddetle çekip çıkaranlara, <br> <br> . Andolsun (mü』minlerin ruhlarını) kolaylıkla alanlara, <br> <br> . Andolsun yüzüp yüzüp gidenlere, <br> <br> . Derken, öne geçenlere, <br> <br> . Nihayet işi çekip çevirenlere (ki, mutlaka tekrar diriltileceksiniz). <br> <br> , . Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı <br><br>izleyecektir. <br> <br> . O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır. <br> <br> . Onların gözleri (korku ile) inecektir. <br> <br> . Şöyle derler: 「Biz gerçekten gerisingeriye eski halimize mi döndürüleceğiz?」 <br> <br> . 「Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?」 <br> <br> . 「Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür」 dediler. <br> <br> . Halbuki o, bir haykırıştan (sûr』un üfürülmesinden) ibarettir. <br> <br> . Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler. <br><br> . (Ey Muhammed!) Mûsâ』nın haberi sana geldi mi? <br> <br> . Hani, Rabbi ona mukaddes Tuvâ vadisinde şöyle seslenmişti: <br> <br> . 「Haydi Firavun』a git! Çünkü o azmıştır.」 <br> <br> . 「Ona de ki: İster misin (küfür ve isyanından) temizlenesin? <br> <br> . Seni Rabbine ileteyim de ona karşı derinden saygı duyup korkasın!」 <br> <br> . Derken Mûsâ O』na en büyük mucizeyi gösterdi. <br> <br> . Fakat o, Mûsâ』yı yalanladı ve isyan etti. <br> <br> . Sonra sırt dönüp koşarak gitti. <br> <br> . Hemen (adamlarını) topladı ve onlara seslendi: <br> <br> . 「Ben, sizin en yüce Rabbinizim!」 dedi. <br> <br> . Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı. <br> <br> . Şüphesiz bunda Allah』tan sakınıp korkan kimseler için büyük bir ibret vardır. <br> <br> . (Ey inkarcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur. <br> <br> . Onu yükseltmiş ve ona düzen ve âhenk vermiştir. <br> <br> . O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı. <br> <br> . Ardından yeri düzenleyip döşedi. <br> <br> . Ondan suyunu ve merasını çıkardı. <br> <br> . Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. <br> <br> . Bunları sizin için ve hayvanlarınız için bir yarar kaynağı yaptı. <br> <br> , . En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar. <br> <br> . Cehennem, görenler için apaçık bir şekilde gösterilir. <br> <br> , , . Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. <br> <br> , . Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, <br><br>şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. <br> <br> . Sana, kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. <br> <br> . Onu bilip söylemek nerede, sen nerede? <br> <br> . Onun nihai bilgisi yalnız Rabbine âittir. <br> <br> . Sen, ancak ondan korkanları uyarıcısın. <br> <br> . Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar <br><br>kalmış gibidirler. <br><br>ABESE SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki 「abese」 fiilinden almıştır. <br><br>「Abese」, 「yüzünü ekşitti」 demektir. Sûrede başlıca, itikat, peygamberlik, Allah』ın kudreti ve <br><br>kıyamet halleri konu edilmektedir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , . Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü. <br> <br> . (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak, <br> <br> . Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. <br> <br> . Kendini muhtaç hissetmeyene gelince; <br> <br> . Sen, ona yöneliyorsun. <br> <br> . (İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne! <br> <br> , , . Allah』a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona <br><br>aldırmıyorsun. <br> <br> . Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur』an) bir öğüttür. <br> <br> . Dileyen ondan öğüt alır. <br> <br> , , , . O, şerefli ve sâdık yazıcı meleklerin elindeki yüksek, tertemiz ve çok değerli <br><br>sahifelerdedir. <br> <br> . Kahrolası (inkarcı) insan! Ne nankördür o! <br> <br> . Allah onu hangi şeyden yarattı? <br> <br> . Az bir sudan (meniden). Onu yarattı ve ona ölçülü bir şekil verdi. <br> <br> . Sonra ona yolu kolaylaştırdı. <br> <br> . Sonra onu öldürdü ve kabre koydu. <br> <br> . Sonra, dilediği vakit onu diriltir. <br> <br> . Hayır hayır o, Allah』ın kendisine emrettiğini yerine getirmedi. (İman etmedi.) <br> <br> . Herşeyden önce insan, yediği yemeğine bir baksın! <br> <br> . Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık. <br> <br> . Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık! <br> <br> , , , , , . Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, <br><br>yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. <br> <br> , , , , . Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün <br><br>kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini <br><br>meşgul edecek bir işi vardır. <br> <br> . O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar, <br> <br> . Gülerler, sevinirler. <br> <br> . O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler. <br> <br> . Onları bir siyahlık bürür. <br> <br> . İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır. <br> <br> <br> - TEKVÎR SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen 「küvviret」 fiilinin <br><br>mastarından almıştır. Tekvîr, dürmek demektir. Sûrede başlıca, kıyamet, vahiy ve peygamberlik <br><br>konuları ele alınmaktadır.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Güneş, dürüldüğü zaman, <br> <br> . Yıldızlar, bulanıp söndüğü zaman, <br> <br> . Dağlar, yürütüldüğü zaman, <br> <br> . Gebe develer salıverildiği zaman. <br> <br> . Yaban hayatı yaşayan (irili ufaklı) tüm canlılar toplandığı zaman, <br> <br> . Denizler kaynatıldığı zaman, <br> <br> . Ruhlar (bedenlerle) eşleştirildiği zaman. <br> <br> , . Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman, <br> <br> . Amel defterleri açıldığı zaman, <br> <br> . Gökyüzü (yerinden) sıyrılıp koparıldığı zaman, <br> <br> . Cehennem alevlendirildiği zaman, <br> <br> . Cennet yaklaştırıldığı zaman, <br> <br> . Herkes önceden hazırlayıp getirdiği şeyleri bilecektir. <br> <br> , . Andolsun, bir görünüp bir sinenlere, akıp gidip kaybolanlara, <br> <br> . Andolsun, yöneldiği zaman geceye, <br> <br> . Andolsun, aydınlandığı zaman sabaha ki, <br> <br> , , . O (Kur』an), şüphesiz değerli, güçlü ve arşın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerce) <br><br>itaat edilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail』in) getirdiği sözdür. <br><br> . (Ey Kureyşliler!) Sizin arkadaşınız (Muhammed) bir deli değildir. <br> <br> . Andolsun o, Cebrâil』i apaçık ufukta gördü. <br> <br> . O, gayb hakkında cimri değildir. <br> <br> . Kur』an, kovulmuş şeytanın sözü değildir. <br> <br> . (Hal böyle iken) nereye gidiyorsunuz? <br> <br> , . O, âlemler için, içinizden dürüst olmak isteyenler için, ancak bir öğüttür. <br> <br> . Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. <br> <br> <br> - İNFİTÂR SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki 「infetarat」 fiilinin mastarından <br><br>almıştır. İnfitâr, yarılmak demektir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Gök yarıldığı zaman, <br> <br> . Yıldızlar saçıldığı zaman, <br> <br> . Denizler kaynayıp fışkırtıldığı zaman, <br> <br> . Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman, <br> <br> . Herkes yaptığı ve yapmadığı şeyleri bilecek. <br> <br> , , . Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan <br><br>cömert Rabbine karşı seni ne aldattı? <br> <br> . Hayır, hayır! Siz hesap ve cezayı yalanlıyorsunuz. <br> <br> , . Halbuki üzerinizde muhakkak bekçiler, değerli yazıcılar vardır. <br> <br> . Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler. <br> <br> . Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler. <br> <br> . Şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler. <br> <br> . Hesap ve ceza günü oraya gireceklerdir. <br> <br> . Onlar oradan kaybolup kurtulacak da değillerdir. <br> <br> . Hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin? <br> <br> . Evet, hesap ve ceza gününün ne olduğunu sen ne bileceksin? <br> <br> . O gün kimse kimseye hiçbir fayda sağlayamayacaktır. O gün buyruk, yalnız Allah』ındır. <br><br>MUTAFFİFÎN SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen 「el-Mutaffifîn」 kelimesinden <br><br>almıştır. Mutaffifîn, ölçüde ve tartıda hile yapanlar demektir. <br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline! <br> <br> . Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler. <br> <br> . Fakat, kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar. <br> <br> , , . Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için <br><br>diriltileceklerini sanmıyorlar mı? <br> <br> . Hayır, günahkârların yazısı, muhakkak 「Siccîn」dedir. <br> <br> . 「Siccîn」in ne olduğunu sen ne bileceksin. <br> <br> . O, yazılmış bir kitaptır. <br> <br> , . O gün yalanlayanların; hesap ve ceza gününü yalanlayanların vay haline! <br> <br> . Onu, ancak her azgın, günahkâr kimse inkar eder. <br> <br> . Ona âyetlerimiz okununca, 「Eskilerin masalları」 der. <br> <br> . Hayır hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır. <br> <br> . Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır. <br> <br> . Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir. <br> <br> . Sonra da onlara, 「Yalanlamakta olduğunuz işte budur」 denecektir. <br> <br> . Hayır (sandıkları gibi değil!) iyilerin yazısı 「İlliyyûn」dadır. <br> <br> . 「İlliyyûn」un ne olduğunu sen ne bileceksin. <br> <br> . O yazılmış bir kitaptır. <br> <br> . Ona, Allah』a yakın olanlar şâhit olur. <br> <br> . Şüphesiz iyi kimseler, Naîm cennetindedirler. <br> <br> . Koltuklar üzerinde, (etrafı) seyrederler. <br> <br> . Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün. <br> <br> . Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir. <br> <br> . Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır) İşte yarışanlar, bunun için <br><br>yarışsınlar. <br><br> . O içeceğin katkısı tesnimdir. <br> <br> . Bir pınar ki, Allah』a yakın olanlar ondan içerler. <br> <br> . Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı. <br> <br> . Mü』minler yanlarından geçtiğinde birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı. <br> <br> . Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı. <br> <br> . Mü』minleri gördükleri vakit, 「Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir」 diyorlardı. <br> <br> . Halbuki onlar, mü』minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi. <br> <br> . İşte bugün de mü』minler kâfirlere gülerler. <br> <br> . Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler. <br> <br> . Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı!? <br> <br> <br> - İNŞİKÂK SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen 「inşakka」 fillinin mastarı <br><br>olan 「İnşikâk」 kelimesinden almıştır. İnşikâk, yarılmak demektir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , . Gök yarıldığı ve Rabbine boyun eğdiği zaman -ki ona yaraşan budur-, <br> <br> , . Yer uzatılıp dümdüz edildiği ve içindekileri atıp boşaldığı zaman, <br> <br> . Rabbini dinlediği zaman -ki ona yaraşan da budur- (insan yaptıklarını karşısında bulur!) <br> <br> . Ey insan! Şüphesiz, sen Rabbine (kavuşuncaya kadar) didinip duracak ve sonunda didinmenin <br><br>karşılığına kavuşacaksın. <br> <br> . Kime kitabı sağından verilirse, <br> <br> . Hesabı çok kolay bir şekilde görülecek, <br> <br> . Sevinçli olarak ailesine dönecektir. <br> <br> . Fakat kime kitabı arkasından verilirse, <br> <br> , . 「Helâk!」 diye bağıracak ve alevli ateşe girecektir. <br> <br> . Çünkü o, (dünyada iken) ailesi içinde sevinçli idi. <br><br> . Çünkü o hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sanırdı. <br> <br> . Hayır! Sandığı gibi değil! Şüphesiz Rabbi onu görüyordu. <br> <br> . Yemin ederim şafağa, <br> <br> . Geceye ve içinde topladıklarına, <br> <br> . Dolunay halindeki aya ki, <br> <br> . Şüphesiz siz halden hale geçeceksiniz. <br> <br> . Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar? <br> <br> . Onlara Kur』an okunduğu zaman secde etmiyorlar. <br> <br> . Daha doğrusu, inkar edenler (Kur』an』ı) yalanlıyorlar. <br> <br> . Halbuki Allah, içlerinde ne sakladıklarını çok iyi bilir. <br> <br> . Öyle ise sen onlara elem dolu bir azabı müjdele! <br> <br> . Ancak iman edip de sâlih ameller işleyenler başka. Onlar için, bitmez tükenmez bir mükafat <br><br>vardır. <br> <br> <br> - BÜRÛC SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki 「el-Bürûc」 kelimesinden <br><br>almıştır. Bürûc, burçlar demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Burçlarla dolu göğe andolsun, <br> <br> . Va』dedilmiş güne (kıyamete) andolsun, <br> <br> , , . Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (mü』minleri yakmak için) hendek kazıp <br><br>(içinde) alevli ateş yakanlar lanetlenmiştir. <br> <br> , . O vakit, ateşin etrafında oturmuş, mü』minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. <br> <br> , . Onlar mü』minlere ancak; göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan mutlak güç sahibi <br><br>ve övülmeye layık Allah』a iman ettikleri için kızıyorlardı. Allah her şeye şahittir. <br> <br> . Şüphesiz mü』min erkeklerle mü』min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; <br><br>cehennem azabı ve yangın azabı vardır. <br> <br> . İman edip salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan, cennetler vardır. <br><br>İşte bu büyük başarıdır. <br><br> . Şüphesiz, Rabbinin yakalaması çok çetindir. <br> <br> . Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrarlar. <br> <br> . O, çok bağışlayandır, çok sevendir. <br> <br> . Arş』ın sahibidir, şanı yüce olandır. <br> <br> . Dilediğini mutlaka yapandır. <br> <br> , . Orduların, Firavun ve Semûd』un haberi sana geldi mi? <br> <br> . Hayır, inkar edenler, hâlâ yalanlamaktadırlar. <br> <br> . Oysa Allah, onları arkalarından kuşatmıştır. <br> <br> . Hayır o (yalanlamakta oldukları kitap) şanı yüce bir Kur』an』dır. <br> <br> . O korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz』da)dır. <br> <br> <br> - TÂRIK SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki 「et-Târık」 kelimesinden <br><br>almıştır. Târık, şiddetle çarpan, vuran, gece gelen şey demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Göğe ve târıka andolsun. <br> <br> . Târıkın ne olduğunu sen ne bileceksin? <br> <br> . O, (ışığıyla karanlığı) delen yıldızdır. <br> <br> . Hiçbir kimse yoktur ki, üzerinde koruyucu bulunmasın. <br> <br> . Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın. <br> <br> . Fışkırıp çıkan bir sudan yaratıldı. <br> <br> . Bu su, bel ile kaburga kemikleri arasından çıkar. <br> <br> . Şüphesiz Allah』ın onu, öldükten sonra tekrar diriltmeye de gücü yeter. <br> <br> . Bütün sırların yoklanacağı günü hatırla! <br> <br> . (O gün) artık insan için ne bir kuvvet vardır, ne de bir yardımcı. <br> <br> . Yağmurlu göğe andolsun, <br> <br> . Yarık yarık çatlamış yere andolsun. <br> <br> . Şüphesiz o Kur』an, hak ile bâtılı ayırd eden bir sözdür. <br> <br> . O, boş bir söz değildir. <br> <br> . Şüphesiz onlar bir tuzak kurarlar, <br> <br> . Ben de bir tuzak kurarım. <br> <br> . Artık sen inkârcılara mühlet ver; onlara biraz zaman tanı! <br><br>A'LÂ SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyette yer alan ve Allah Teâlâ』yı <br><br>niteleyen 「el-A』lâ」 kelimesinden almıştır. A』lâ, en yüce demektir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Yüce Rabbinin adını tespih et. <br> <br> . O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır. <br> <br> . O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir. <br> <br> , . O, yeşil bitki örtüsünü çıkaran, sonra da onları çürüyüp kararmış çörçöpe çevirendir. <br> <br> . Sana Kur』an』ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın. <br> <br> . Ancak Allah』ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de. <br> <br> . Biz seni en kolay olana kolayca ileteceğiz. <br> <br> . O halde, eğer öğüt fayda verirse, öğüt ver. <br> <br> . Allah』a karşı derin saygı duyarak ondan korkan öğüt alacaktır. <br> <br> , . En büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse (kâfir) ise, öğüt almaktan kaçınır. <br> <br> . Sonra orada ne ölür (kurtulur), ne de (rahat bir hayat) yaşar. <br> <br> , . Arınan ve Rabbinin adını anıp, namaz kılan kimse mutlaka kurtuluşa erer. <br> <br> . Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz. <br> <br> . Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir. <br> <br> , . Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ』nın sayfalarında da vardır. <br><br>ĞÂŞİYE SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre adını, birinci âyetteki 「el-Gâşiye」 kelimesinden <br><br>almıştır. Ğâşiye, kaplayıp bürüyen demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi? <br> <br> . O gün birtakım yüzler vardır ki zillete bürünmüşlerdir. <br> <br> . Çalışmış, (boşa) yorulmuşlardır. <br> <br> . Kızgın ateşe girerler. <br> <br> . Son derece kızgın bir kaynaktan içirilirler. <br> <br> . Onlara, acı ve kötü kokulu bir dikenli bitkiden başka yiyecek yoktur. <br> <br> . O, ne besler ne de açlıktan kurtarır. <br> <br> . O gün birtakım yüzler vardır ki, nimet içinde mutludurlar. <br> <br> . Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar. <br> <br> . Yüksek bir cennettedirler. <br> <br> . Orada hiçbir boş söz işitmezler. <br><br> . Orada akan bir kaynak vardır. <br> <br> , , , . Orada yüksek tahtlar, konulmuş kadehler, sıra sıra yastıklar, serilmiş gösterişli <br><br>yaygılar vardır. <br> <br> . Deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmıştır! <br> <br> . Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiştir! <br> <br> . Dağlara bakmıyorlar mı, nasıl dikilmişlerdir! <br> <br> . Yeryüzüne bakmıyorlar mı, nasıl yayılmıştır! <br> <br> . Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. <br> <br> . Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin. <br> <br> , . Ancak, kim yüz çevirir, inkâr ederse, Allah onu en büyük azaba uğratır. <br> <br> . Şüphesiz onların dönüşü ancak bizedir. <br> <br> . Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir. <br><br>FECR SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki 「el-Fecr」 kelimesinden almıştır. <br><br>Fecr, tan yerinin ağarması vakti demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Tan yerinin ağarmasına andolsun, <br> <br> . On geceye andolsun, <br> <br> . Çifte ve teke andolsun, <br> <br> . Geçip giden geceye andolsun (ki, müşrikler azaba uğrayacaklardır). <br> <br> . Şüphesiz bunlarda, akıl sahibi bir kimse için üzerine yemin edilmeye değer bir özellik <br><br>vardır. <br> <br> , , , , . (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd』un kavmi) Ad』e, şehirler içinde benzeri kurulmamış <br><br>olan, sütunlarla dolu İrem』e, vadide kayaları oyan (Salih』in kavmi) Semûd』a, kazıklar sahibi <br><br>Firavun』a ne yaptığını görmedin mi? <br> <br> , . Bunlar şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi. <br> <br> . Bu yüzden Rabbin onların üzerine azap kamçısı yağdırdı. <br> <br> . Şüphesiz Rabbin, gözetlemededir. <br><br> . İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler <br><br>verdiğinde, 「Rabbim bana ikram etti」 der. <br> <br> . Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, 「Rabbim beni aşağıladı」 der. <br> <br> . Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz. <br> <br> . Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. <br> <br> . Haram helâl demeden mirası alabildiğine yiyorsunuz. <br> <br> . Malı da pek çok seviyorsunuz. <br> <br> . Hayır, yeryüzü (kıyamet sarsıntısıyla) parça parça olup dağıldığı zaman, <br> <br> , . Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği ve o gün cehennem getirildiği <br><br>zaman, işte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl <br><br>faydası olacak!? <br> <br> . 「Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım」 der. <br> <br> . Artık o gün, Allah』ın edeceği azabı kimse edemez. <br> <br> . Onun vuracağı bağı kimse vuramaz. <br> <br> . (Allah şöyle der:) 「Ey huzur içinde olan nefis!」 <br> <br> . 「Sen O』ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!」 <br> <br> . 「(İyi) kullarımın arasına gir.」 <br> <br> . 「Cennetime gir.」 <br><br>BELED SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ilk âyetteki 「el-Beled」 kelimesinden almıştır. <br><br>Beled, şehir, belde demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , , , . Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke』ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin <br><br>ederim ki biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) <br><br>yarattık. <br> <br> . İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? <br> <br> . 「Yığınla mal harcadım」 diyor. <br> <br> . Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor? <br><br> , , . Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) <br><br>göstermedik mi? <br> <br> . Fakat o, sarp yokuşa atılmadı. <br> <br> . Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin? <br> <br> . O tutsak bir boynu çözmek(köle azat etmek) tir. <br> <br> , , . Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde <br><br>sürünen bir yoksulu doyurmaktır. <br> <br> , . Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti <br><br>tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir. <br> <br> . Âyetlerimizi inkar edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir. <br> <br> . Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır. <br><br>ŞEMS SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki 「eş-Şems」 kelimesinden almıştır. <br><br>Şems, güneş demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Güneşe ve onun aydınlığına andolsun, <br> <br> . Onu izlediğinde Ay』a andolsun, <br> <br> . Onu ortaya çıkardığında gündüze andolsun, <br> <br> . Onu bürüdüğünde geceye andolsun, <br> <br> . Göğe ve onu bina edene andolsun, <br> <br> . Yere ve onu yayıp döşeyene andolsun, <br> <br> , , . Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını <br><br>(kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. <br> <br> . Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır. <br> <br> . Semûd kavmi, azgınlığı sebebiyle yalanladı. <br> <br> . Hani onların en bedbaht olanı (fesat çıkarmak için) ileri atılmıştı. <br> <br> . Allah』ın Resülü de onlara şöyle demişti: 「Allah』ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun.」 <br> <br> . Fakat onlar, onu yalanladılar ve deveyi boğazladılar. Bunun üzerine Rableri, suçlarından <br><br>dolayı onları helak etti ve kendilerini yerle bir etti. <br> <br> . Allah, bunun sonucundan çekinmez de! <br><br>LEYL SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Leyl, gece demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . (Ortalığı) bürüdüğü zaman geceye andolsun, <br> <br> . Açılıp aydınlandığı zaman gündüze andolsun, <br> <br> . Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki, <br> <br> . Şüphesiz sizin çabalarınız elbette çeşit çeşittir. <br> <br> , , . Onun için kim (elinde bulunandan) verir, Allah』a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü <br><br>(kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz onu en kolay olana kolayca iletiriz. <br> <br> , , . Fakat, kim cimrilik eder, kendini Allah』a muhtaç görmez ve en güzel sözü (kelime-i <br><br>tevhidi) yalanlarsa biz de onu en zor olana kolayca iletiriz. <br> <br> . Cehenneme yuvarlandığı zaman, malı ona fayda vermez. <br> <br> . Şüphesiz bize düşen sadece doğru yolu göstermektir. <br> <br> . Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir. <br> <br> . Sizi alevler saçan ateşe karşı uyardım. <br> <br> , . O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren en bedbaht kimse girer. <br> <br> , . Temizlenmek için malını hayra veren en muttekî (Allah』a karşı gelmekten en çok sakınan) <br><br>kimse o ateşten uzak tutulacaktır. <br> <br> , . O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz.(Yaptığı iyiliği) Ancak yüce Rabbinin <br><br>rızasını istediği için (yapar). <br> <br> . Elbette kendisi de hoşnut olacaktır. <br><br>DUHÂ SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Duhâ, kuşluk vakti demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Kuşluk vaktine andolsun, <br> <br> . Karanlığı çöktüğü vakit geceye andolsun ki, <br> <br> . Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da. <br><br> . Muhakkak ki âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır. <br> <br> . Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın. <br> <br> . Seni yetim bulup da barındırmadı mı? <br> <br> . Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi? <br> <br> . Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi? <br> <br> . Öyleyse sakın yetimi ezme! <br> <br> . Sakın isteyeni azarlama! <br> <br> . Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat. <br><br>İNŞİRÂH SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. İnşirah, açılmak, genişlemek demektir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . (Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? <br> <br> , . Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? <br> <br> . Senin şânını yükseltmedik mi? <br> <br> . Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. <br> <br> . Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. <br> <br> . Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. <br> <br> . Ancak Rabbine yönel ve yalvar. <br><br>TÎN SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Tîn, incir demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Tîn』e ve zeytûn』a andolsun. <br> <br> . Sinâ Dağına andolsun, <br> <br> . Bu güvenli şehre (Mekke』ye) andolsun ki, <br> <br> . Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. <br> <br> . Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik. <br><br> . Ancak, iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar için devamlı bir mükafat vardır. <br> <br> . (Ey insan!) Böyle iken, hangi şey sana hesap ve cezayı yalanlatıyor? <br> <br> . Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir? <br><br>ALÂK SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, adını ikinci âyette geçen 「alak」 kelimesinden almıştır.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , . Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı 「alak」 dan yarattı. <br> <br> . Oku! Senin Rabbin en cömert olandır. <br> <br> , . O, kalemle yazmayı öğretendir, insana bilmediğini öğretendir. <br> <br> , . Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder. <br> <br> . Şüphesiz dönüş ancak Rabbinedir. <br> <br> , . Sen, namaz kıldığında kulu (bundan) engelleyeni gördün mü? <br> <br> , . Ne dersin, ya o (engellenen kul) hidâyet üzere ise; ya da takvayı (Allah』a karşı gelmekten <br><br>sakınmayı) emrediyorsa!? <br> <br> . Ne dersin engelleyen, Peygamberi yalanlamış ve yüz çevirmişse!? <br> <br> . O Allah』ın, her şeyi gördüğünü bilmiyor mu? <br> <br> , . Hayır! Andolsun, eğer vazgeçmezse, muhakkak onu perçeminden; o yalancı, günahkâr <br><br>perçeminden yakalarız. <br> <br> . Haydi, taraftarlarını çağırsın. <br> <br> . Biz de zebânileri çağıracağız. <br> <br> . Hayır! Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş. <br><br>KADR SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, Kadir gecesini anlattığı için bu adı almıştır. Kadr, <br><br>azamet ve şeref demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Şüphesiz, biz onu (Kur』an』ı) Kadir gecesinde indirdik. <br> <br> . Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! <br> <br> . Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. <br> <br> . Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. <br> <br> . O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir. <br> <br> <br> - BEYYİNE SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Beyyine, apaçık delil demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Kitap ehlinden inkâr edenler ile Allah』a ortak koşanlar, kendilerine apaçık delil gelinceye <br><br>kadar (küfürden) ayrılacak değillerdi. <br> <br> . Bu delil, tertemiz sahifeleri okuyan, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir. <br> <br> . O sahifelerde dosdoğru hükümler vardır. <br> <br> . Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra ayrılığa <br><br>düştüler. <br> <br> . Halbuki onlara, ancak dini Allah』a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O』na kulluk <br><br>etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir. <br> <br> . Şüphesiz, inkâr eden kitap ehli ile Allah'a ortak koşanlar, içinde ebedi kalmak üzere <br><br>cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratıkların en kötüsüdürler. <br> <br> . Şüphesiz, iman edip, salih ameller işleyenler var ya; işte onlar yaratıkların en <br><br>hayırlısıdırlar. <br> <br> . Rableri katında onların mükafatı, içlerinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları Adn <br><br>cennetleridir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah』tan razı olmuşlardır. İşte bu <br><br>mükafat Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur. <br><br>ZİLZÂL SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Zilzâl, sarsıntı, deprem demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , , . Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve <br><br>insan, 「Ona ne oluyor?」 dediği zaman, <br> <br> . İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır. <br> <br> . Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir. <br> <br> . O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden <br><br>çıkacaklardır. <br> <br> . Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükafatını görecektir. <br> <br> . Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir. <br> <br> <br> - ÂDİYÂT SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Âdiyât hızlı koşan atlar demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , , , , , . Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah <br><br>erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara <br><br>andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür. <br> <br> . Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir. <br> <br> . Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır. <br> <br> , , . Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu <br><br>zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her halinden mutlaka haberdardır. <br><br>KÂRİ'A SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. 「Kâri』a」, vuran, çarpan, kapıyı çalan, yürekleri hoplatan şey <br><br>demektir. Burada, kıyamet gününü ifade etmektedir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Yürekleri hoplatan büyük felaket! <br> <br> . Nedir o yürekleri hoplatan büyük felaket? <br> <br> . Yürekleri hoplatan büyük felaketin ne olduğunu sen ne bileceksin? <br> <br> . O gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır. <br> <br> . Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır. <br> <br> . İşte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse, <br> <br> . Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır. <br> <br> . Ama kimin de tartıları hafif gelirse, <br> <br> . İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye』dir. <br> <br> . Sen Hâviye』nin ne olduğunu ne bileceksin? <br> <br> . O, kızgın bir ateştir. <br><br>TEKÂSÜR SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Tekâsür, mal, mülk ve çoluk çocuğun çokluğuyla övünmek <br><br>demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , . Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı. <br> <br> . Hayır; ileride bileceksiniz! <br> <br> . Hayır, Hayır! İleride bileceksiniz! <br> <br> . Hayır, kesin olarak bir bilseniz... <br> <br> . Andolsun, o cehennemi muhakkak göreceksiniz. <br> <br> . Yine andolsun, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz <br> <br> . Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz? <br><br>ASR SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Asr, çağ, ikindi vakti, uzun zaman demektir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , . Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. <br> <br> . Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, <br><br>birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir). <br> <br> <br> - HÜMEZE SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Hümeze, insanları arkadan çekiştiren, ayıplayan kimse <br><br>demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , . Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay <br><br>eden her kişinin vay haline! <br> <br> . O, malının, kendisini ebedileştirdiğini sanır. <br> <br> . Hayır! Andolsun ki o, Hutâme』ye atılacaktır. <br> <br> . Hutame』nin ne olduğunu sen ne bileceksin? <br> <br> , . O, Allah』ın, yüreklere işleyen tutuşturulmuş ateşidir. <br> <br> , . Şüphesiz uzatılmış direkler arasında (bağlı oldukları halde) ateş onların üzerine <br><br>kapatılacaktır. <br> <br> <br> - FÎL SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Sûre, fillerle donanmış ordusuyla Kâ』be』yi yıkmaya gelen <br><br>Ebrehe』nin helâk edilişinden bahsettiği için bu adı almıştır<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? <br> <br> . Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? <br> <br> , , . Üzerlerine balçıktan pişirilmiş taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderdi. Nihayet onları <br><br>yenilmiş ekin yaprakları haline getirdi. <br><br>KUREYŞ SÛRESİ<br> <br>Mekke』de nâzil inmiştir. âyettir. Kureyş, Hz. Peygamberin mensup olduğu kabilenin adıdır<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , , , . Kureyş』i ısındırıp alıştırdığı; onları kışın (Yemen』e) ve yazın (Şam』a) yaptıkları <br><br>yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için, Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve <br><br>onları korkudan emin kılan bu evin (Kâbe』nin) Rabbine kulluk etsin. <br> <br> <br> - MÂ'ÛN SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. Mâ』ûn, yardım ve zekat demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! <br> <br> , . İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. <br> <br> . Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, <br> <br> . Onlar namazlarını ciddiye almazlar. <br> <br> . Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. <br> <br> . Ufacık bir yardıma bile engel olurlar. <br> <br> - KEVSER SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. Medine döneminde indiği de rivayet edilmiştir. âyettir. Kevser, çok <br><br>hayır, bereket demektir. Cennette Hz. Peygambere mahsus bir havuzun da adıdır.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Şüphesiz biz sana Kevseri verdik. <br> <br> . O Halde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes. <br> <br> . Doğrusu sana buğzeden, soyu kesik olanın ta kendisidir. <br><br>KÂFİRÛN SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. 「Kâfirûn」, inkarcılar demektir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . De ki: 「Ey Kâfirler!」 <br> <br> . 「Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk etmem.」 <br> <br> . 「Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.」 <br> <br> . 「Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim.」 <br> <br> . 「Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz.」 <br> <br> . 「Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.」 <br><br>NASR SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Nasr, yardım demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , , . Allah』ın yardımı ve fetih (Mekke fethi) geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah』ın <br><br>dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O』ndan bağışlama dile. Çünkü <br><br>O tövbeleri çok kabul edendir. <br><br>TEBBET SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. 「Tebbet」, kurusun, kahrolsun demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . Ebû Leheb』in elleri kurusun. Zaten kurudu. <br> <br> . Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı. <br> <br> . O, bir alevli ateşe girecektir, <br> <br> , . Boynunda bükülmüş hurma liflerinden bir ip olduğu halde sırtında odun taşıyarak karısı da <br><br>(o ateşe girecektir). <br><br>İHLÂS SÛRESİ<br> <br>Mekke döneminde inmiştir. âyettir. İhlâs, samimi olmak, dine içtenlikle bağlanmak demektir. <br><br>Allah』a bu sûrede anlatıldığı şekilde inanan, tevhit inancını tam anlamıyla benimsemiş ihlaslı <br><br>bir mü』min olacağı için sûre bu adla anılmaktadır<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> . De ki: 「O, Allah』tır, bir tektir.」 <br> <br> . 「Allah Samed』dir. (Her şey O』na muhtaçtır, o, hiçbir şeye muhtaç değildir.)」 <br> <br> . Ondan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu <br><br>değildir).」 <br> <br> . 「Hiçbir şey O』na denk ve benzer değildir.」 <br> <br> - FELÂK SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Felak, sabah aydınlığı demektir<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , , , , . De ki: 「Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin <br><br>kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, <br><br>sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.」 <br> <br> - NÂS SÛRESİ<br> <br>Medine döneminde inmiştir. âyettir. Nâs, insanlar demektir.<br> <br><br>Bismillahirrahmânirrahîm <br> <br> <br> , , , , , . De ki: 「Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi <br><br>vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik』ine, insanların İlah』ına <br><br>sığınırım.」<br><br>

使君子 發表於 2009-12-16 16:05:31

<div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 25px;"><br></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="line-height: 25px;"><br></span></div>这是土耳其语版的古兰经吗?睇死人了。。。。。。
頁: [1]
查看完整版本: Kuran-i Kerim